Azerbaycan'ın kendi topraklarını Ermeni işgalinden kurtarmak amacıyla gerçekleştirdiği 44 günlük operasyonlar bir senesini doldurdu.
Türkiye'den yakından izlenen bu süreçte, gelinen aşama neleri vadediyor?
Sonuca ramak kalmışken Azerbaycan'ın operasyonları durdurması ve Ermenistan sınırında bekleyen Rus askerlerinin 'Barış gücü' adı altında, gerek sınır geçişlerini kontrol altına alması ve 4 bin kilometrekarelik Hankendi bölgesinde adeta yeni bir devlet kurması, sürecin geleceğini nasıl etkileyecek?
Yenilmiş Ermenistan'daki gelişmeler nasıl değerlendirilmeli?
Prof. Dr. Mehdiyev: Azerbaycan kendi zaferini kutlarken 10 Kasım ve 11 Ocak süreçleri de devam ediyor
Independent Türkçe'nin bu konulardaki sorularını Kayseri Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ermenice bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Gaffar Çakmaklı Mehdiyev, şu şekilde yanıtlıyor:
Azerbaycan'ın, kendi topraklarını Ermeni işgalinden kurtarmak amacıyla yürüttüğü askeri operasyonun 44'üncü gününde (10 Kasım 2020 gece yarısı) Rusya ve Azerbaycan devlet başkanlarıyla Ermenistan arasında imzalanan bildiri ateşkesin sağlanmasına neden oldu.
Geçtiğimiz 11 Ocak tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in aracılığı ve Azerbaycan Devlet Başkanı, Ermenistan Başbakanı'nın katıldığı toplantı sonunda Rusya'nın esas hedefi doğrultusunda alınan kararların bir amacı yenilgi sonrasında aşırı zor duruma düşmüş Ermenistan'ı özellikle ekonomik açıdan az da olsa ayağa kaldırmaya yönelikti.
"Bir sene sonra Azerbaycan kendi zaferini kutlarken 10 Kasım ve 11 Ocak süreçleri de devam etmektedir" şeklinde vurgulayan Prof. Dr. Mehdiyev, "'Barış gücü' adı altında bölgenin iki ülkesinden Azerbaycan'a geri döndüğünü, Ermenistan'a ise yeni askeri güç sevk ettiğini gördüğümüz Rusya'nın kendi amacına ulaştığını söylememiz gerekir" yorumunda bulunuyor.
Prof. Dr. Mehdiyev, "Hâlihazırda ekonomik sıkıntılarını bir nebze olsun dindirmek için çırpınan Ermenistan, aynı zamanda Rusya'nın muazzam desteğiyle ordusunu yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Bölgeyi daha sıkı şekilde kontrol etmeyi amaçlayan Rusya, her iki ülkede askeri varlığını daha da pekiştirirken Güney Kafkasya'nın geleceğinde daha güçlü söz sahibi olmayı amaçlamaktadır" şeklinde konuşuyor.
"Ermenistan mevcut fiili duruma itiraz etmiyor"
"Geride bıraktığımız bir sene içinde 'Ermenistan hangi yollardan yürüdü' diye sürece baktığımızda Nikol Paşinyan'ın geçtiğimiz 20 Haziran'da erken seçime giderek konumunu güçlendirdiğini görmekteyiz" diyen Prof. Dr. Mehdiyev, "ülkesini kalkındırmak için Paşinyan'ın ortaya koyduğu programa eski devlet başkanları Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan sıkı muhalefet etmekte olduklarını" belirtiyor.
Parlamento dışındaki muhalif güçlerin de Ermeni başbakanın "diğer başağrısı unsurları" olduğunu ve Nikol Paşinyan'ın kendileriyle birkaç buluşmasına rağmen, uzlaşma zemini bulunamadığını ifade eden Prof. Dr. Mehdiyev, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Bugüne kadar Paşinyan'ın istifasını isteyen güçler olduğunu görmekteyiz. Ermenistan televizyonuna yaptığı son açıklamalarda Nikol Paşinyan'ın, özellikle Türkiye'yi de yakından ilgilendiren Zengezur koridorunun açılması konusunda daha önce farklı fikirler seslendiren başbakanın bu defaki yaklaşımları ilgi doğurmaktaydı.
Ulaşım hatlarının açılması konusunda görüşlerini ifade ederken Nikol Paşinyan, Azerbaycan'ın Güney Batı bölgesiyle Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'ni karadan birbirine bağlayan koridorun açılması hususunda olumlu görüş ortaya koydu. İmzalanan malum bildiride bölgedeki tüm iletişim hatlarının açılmasının öngörüldüğü biliniyor.
Ve Azerbaycan'ın Batı bölgelerinin Nahçıvan ile yeniden iletişin kurulmasının 11 Ocak Moskova Bildirisi'nde özellikle vurgu yapılmasını göz önünde bulundurduğumuzda, Paşinyan'ın ifade ettiği düşüncelerini 'Ermenistan mevcut fiili duruma itiraz etmiyor' şeklinde okumamız gerekir.
"Dağlık Karabağ bölgesinin statüsü konusu en çok tartışma doğuracak sorunların başında geliyor"
Ermenistan-İran sınırındaki Zengezur koridoru hakkında konuşan Prof. Dr. Mehdiyev, "10 Kasım 2020 bildirisinin 9. maddesi uyarınca Rusya istihbarat güçlerinin kontrolünde olacağı belirtilmiştir. İletişim hatlarının açılmasına ilişkin çalışmaların Rusya Federasyonu devlet başkanının önderliğinde kurulacak bir komisyonla yeni bir ivme kazanması beklenmektedir. Buradaki amaç sadece Azerbaycan-Nahçıvan arasındaki Zengezur koridoru olmayıp tüm ulaşım hatlarının yeniden açılması öngörülmektedir. Bu durumun ise bölgesel işbirliği ve kalkınmaya hizmet edeceğini ifade etmemiz gerekir. Çözüme kavuşmayı bekleyen diğer sorun olan sınır çizgilerinin kesin şekilde belirlenmesi meselesi üzerindeki çalışmaların da önümüzdeki dönemde ivme kazanacağını görmekteyiz. Hâlihazırda Rusya 'barış gücü' kontrolünde bulunan Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinin statüsü konusu en çok tartışma doğuracak sorunların başında gelmektedir" diyor.
"Devlet Başkanı Aliyev artık Dağlık Karabağ Ermenilerine 1923'de verilmiş statünün ortadan kalktığını ve Ermeni kökenli vatandaşların Azerbaycan yasaları çerçevesinde her türlü haktan yararlanabileceğini ifade etmektedir" diye konuşan Prof. Dr. Mehdiyev, "Ermenistan yönetimi ise bu konunun yeniden AGİT çerçevesinde tartışılarak çözüme kavuşturulması gerektiği pozisyonunu savunuyor. Nitekim gerek Nikol Paşinyan'ın gerekse parlamentodaki muhalefetin söylemlerinde konunun bu şekilde gündeme getirildiğini görmekteyiz" ifadelerini kullanıyor.
"Ermenistan'ın herhangi bir adım attığını görmediğimiz için Türkiye'nin tek yanlı inisiyatif alması söz konusu olamayacaktır"
Sınırların kesin biçimde belirlenmesi çalışmalarının da iki ülke temsilcilerince yürütülmekte olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mehdiyev, "Anlaşmaya varılamaması durumunda Ermenistan'ın yeni bir savaş çıkarma ihtimalinin zayıf olmasına rağmen, sınır anlaşmazlıkları yüzünden gündemdeki yerini koruyabileceği ihtimaller dahilindedir" diye belirtiyor.
Prof. Dr. Mehdiyev, sözlerine şunları ekliyor:
Askeri operasyonlar sonrasında Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi konusunun da yeniden gündeme geldiğini görmekteyiz. Kuşkusuz, bu durum, her şeyden önce Ermenistan'ın Türkiye'ye karşı izleyeceği politikalarla doğrudan ilintili olup Türkiye sınırlarının tanınması, toprak talebinden ve 'soykırım' iftiralarından vazgeçilmesi bunlardan bazılarıdır.
Bugüne kadar Ermenistan'ın bu konularda herhangi bir adım attığını görmediğimiz için Türkiye'nin tek yanlı inisiyatif almasının da söz konusu olamayacağını düşünmekteyiz.
Her halükarda Ermenistan yönetiminin ülkeyi ekonomik ve siyasi açıdan düzlüğe çıkarması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Mehdiyev, "Bunun için Azerbaycan ve Türkiye ile iyi geçinme zorunluluğu bulunmaktadır. Türkiye'nin ise bu konuda tek taraflı bir girişimde bulunabileceğinin ihtimal dışında tutulması gerekir" ifadeleriyle sözlerini tamamlıyor.
Mehman Aliyev: Rusya, bölgedeki gelişmelere daha güçlü etki yapma imkanına kavuşmuştur
1990'ların başından bu yana gelişen süreçleri çok yakından izleyen Azerbaycan Turan Haber Ajansı imtiyaz sahibi ve genel müdürü Mehman Aliyev, 44 günlük askeri operasyonların birinci yılında konuların çok boyutlu olduğunu gündeme taşıyor.
Independent Türkçe'nin gelişmelere ilişkin sorularını yanıtlayan Aliyev, görüşlerini şu şekilde ifade ediyor:
10 Kasım 2020'de gece yarısı Azerbaycan ile Ermenistan arasında Azerbaycan ordusu son birkaç bin kilometrekare toprağını da kurtarmaya bir adım kalmışken anlaşma imzalandı. Sovyetlerin dağılmasından hemen sonra Ermenistan ordusu ve ayrılıkçı paramiliter güçler Azerbaycan'ın Karabağ bölgesini işgal etmiş,12 Mayıs 1994'de ateşkes anlaşması imzalanarak sorunun çözümü AGİT Minsk Grubu'na devredilmiş ve böylece Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si uzun süre işgal altında kalmıştı.
10 Kasım 2020'de Rus askeri güçleri Azerbaycan sınırlarından girerek sınır geçişlerini kontrol altına almakla yetinmediği gibi, Hankendi ve civarındaki 4 bin kilometrekarelik bölgeye yerleşti ve sınırdan oraya kadar uzanan altmış kilometre uzunluğunda ve beş kilometre enindeki alana da talip oldu.
İşte bundan dolayı Mayıs 1993'te Azerbaycan topraklarını terk etmiş askerlerini yeniden geri getirmeyi başaran Rusya, bölgedeki gelişmelere daha güçlü etki yapma imkanına kavuşmuştur.
Etkisini artırmaya çalışan Azerbaycan'ın ise genelde otoyolları ve havaalanları inşası gibi altyapı çalışmalarına hız vermiş durumda olduğunu ifade eden Mehman Aliyev, "Büyük sıkıntılar içine düşmüş Ermenistan da yaklaşık 25 Ermeni kökenli insanını Dağlık Karabağ bölgesinde tutmak için çaba sarf ediyor" diyor ve ekliyor:
Savaş döneminde her iki ülkedeki durum siyasi süreçlere de etki yapmaktaydı. Geçtiğimiz 20 Haziran'da yapılan seçim Nikol Paşinyan'ın pozisyonunu pekiştirdiği gibi, savaş sonrasında ortaya çıkmış manzara da Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev'in durumunu güçlendirdi. Savaştan önce Azerbaycan'da gözlenen muhalif faallığı bir nebze kadar arka planda kalmıştır. Fakat buna rağmen savaşın sona ermesinin birinci yılında iki ülkede de ekonomik durumu kötüleşmiş olup tarım ürünlerindeki fiyat artışı yüzde 32'yi teşkil etmiş, buna paralel olarak 200'ün üzerindeki ürünün fiyatında ciddi artış gözükmüştür.
"İpe un serme politikasının sürdürüldüğünü görmekteyiz"
İki ülke liderliğinin de siyasetteki rakiplerine baskıyı artırmakta olduğunu belirten Mehman Aliyev, "Örneğin Azerbaycan'da iktidara karşı sert muhalif söylemleriyle tanınan Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin bir kısım üyesi ve İslamcı aktivistler tutuklanmıştır. Ulaşım yollarının onarılarak yeniden açılması için Rusya'nın süreci hızlandırmaya çalıştığının ifade edilmesine rağmen, ipe un serme politikasının sürdürüldüğünü görmekteyiz" şeklinde konuşuyor.
Batı'nın sürece ilişkin tavrı hakkında da görüşlerini paylaşan Mehman Aliyev, son olarak şu ifadeleri kullanıyor:
Batı ise Rusya'nın etkili olduğu bu manzara karşısında alacağı pozisyonu netleştirmeye çalışıyor. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan 9 Kasım tarihinde yapılan açıklamada 'Çözüme kavuşturulamamış tüm sorunların çözümü için Azerbaycan ve Ermenistan'ı, AGİT Minsk Grubu çerçevesinde masa arkasına geçmeye' çağırdı.
Şimdilik ise Batı'nın sürece katkısı sadece mayınlı alanların temizlenmesine verdiği sınırlı maddi destek düzeyinde kalmaktadır ve geride bıraktığımız bir sene içinde Azerbaycan'ın 150 vatandaşı hayatını kaybetmiş veya yaralanmıştır.
Azerbaycan'ın, kendi topraklarını Ermeni işgalinden kurtarmak yürüttüğü operasyona Türkiye'nin verdiği destek kuşku götürmez bir gerçeklik olduğu için, süreç Türkiye'de yakından izlendi ve izlenmeyi sürdürüyor.
TBMM'nin 17 Kasım 2020'de kabul ettiği Azerbaycan'a asker göndermeyi öngören tezkerenin gereği hala yerine getirilemezken; ilişkilerde herhangi bir soğukluk da olmadı.
Tantan: Türkiye ve Azerbaycan, Rus birliklerinin Azerbaycan topraklarından çıkarılmasını sağlamalıdır
Süreci en başından izleyen ve görüş ve önerilerini Türk, Azerbaycan, Rus ve İngiliz basınında paylaşan eski İçişleri Bakanı, Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Independent Türkçe'nin bir senelik sürece ilişkin sorusunu şu sözlerle değerlendiriyor:
Azerbaycan-Ermenistan savaşını küresel ölçekte değerlendirmek gerekiyor. Doğu Karadeniz havzasındaki Rusya, ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail'in o bölgeye hakim olmak isteyen küresel sermayenin gücü ile değerlendirmek gerekirse, kazanan Güney Kafkasya ile Rusya oldu. Rusya, savaşı bahane ederek Azerbaycan topraklarına üs kurdu, Karabağ'da Ermenilere sahip çıktı.
Hankendi'ne Azerbaycan bayrağı çekilmesi gerekiyor. Azerbaycan ordusunun Türkiye destekli büyük başarısı, Azerbaycan'ın bölgede bir güç olarak ortaya çıkmasına neden oldu. Gerek Laçin koridoru gerekse Zengezur geçidinin Azerbaycan'ın kontrolü altında olması gerekir.
Türkiye ve Azerbaycan için Batum Limanı, Karabağ ve Zengezur geçidi her iki ülkenin kilit mekanları ve yaşam alanlarıdır. Her iki ülkenin Büyük Millet Meclisi bu bölgelerle ilgili karar alarak Rusya'nın, Güney Kafkasya'ya yerleşmesini kabul etmemeli, Azerbaycan topraklarından Rus birliklerinin çıkarılmasını sağlamalıdır.
"Lider ülke olarak bu kalkınma projelerini Türkiye hazırlayarak sunabilir"
Tantan, "İran ve Çin arasında yapılan anlaşma çerçevesinde Çin askerlerinin de artık sınırımıza yerleştiği gerçeği göz ardı etmeden Zengezur geçidinin kara-hava ve demiryolu hattının Türkiye ve Azerbaycan tarafından inşa edilmesi gerekirken, 10 Kasım 2020 tarihinde imzalanmış anlaşma gereği bölgenin kontrolünün Rus istihbaratına verilmesinin kabul edilmemesi gerekmemektedir. Orasının Türk ve Azerbaycan istihbarat ve güvenlik kuvvetlerinin kontrolü altında bulunması gerekmektedir" diye konuşuyor.
"Bir Yol Bir Kuşak projesinin de Türk bölgelerinden geçen bölümlerinin tamamının kontrolü oradaki devletlerin elinde bulunmalıdır" uyarısında bulunan Tantan, son olarak şu değerlendirmede bulunuyor:
Bölgenin güvenliği, huzuru, kalkınması ve refahı bakımından Güney Kafkasya'da Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan'ın ve Türkiye'nin katılacağı projelere İran ve Rusya da katılabilir. Lider ülke olarak bu kalkınma projelerini Türkiye hazırlayarak sunabilir.
ABD'nin, Demokrasi Zirvesi'ne Ermenistan'ı davet etmesinin normal karşılanması gerekir. Ancak ABD'nin artık bu bölgede gücünün kalmamasından dolayı bu davetin de önemi bulunmamaktadır. ABD'nin, oradaki Ermenileri kendi yanına çekmek için Ermenistan'ı davet ettiğini de göz ardı etmemek gerekir.
Azerbaycan'ın zaferinin birinci yılında 'Büyük Barış Anlaşması' imzalanacağına ilişkin söylentiler kimi zaman gündeme gelmesine rağmen, gelişmeler iki ülkenin de daha o aşamanın çok uzağında olduğunu ortaya koymaktadır.
Şu aşamada Ermenistan'ın ciddi bir yenilgi yaşadığını, dört darbe girişimine maruz kalmış Nikol Paşinyan'ın durumu toparlamak için bazı adımlar attığını; Azerbaycan'ın ise kendi topraklarının büyük kısmını temizlemesinin yanı sıra, 27 sene önce topraklarını terk eden Rus ordusunun yeniden kendi topraklarına dönmesini onayladığını; çok istemesine rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin Karabağ'daki 'Barış gücü' misyonun katılamaması vd. hususlar ön plana çıkmaktadır.
Bölgedeki gelişmelerde yakın gelecekte önemli değişikliklerin olacağı beklenmediği gibi, Azerbaycan, Şuşa üzerinden propagandalara yoğunlaşırken, Rus misyonu Ermenilerin Şubat 1992'de Türklere soykırım yaptığı Hocalı kasabasında Rusya tarihinin dokuz mühim şahsiyetinin büstünü dikti.
Buna da 'hayır' denilmeyecek mi?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish