Paulo Freire 100 yaşında: Herkesin iyi bir öğretmene ihtiyacı vardır

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Paulo Freire'nin eleştirel pedagojisi ve eğitim metodolojisi ezilenlerin dünyasını aydınlatmayı amaçlıyordu / İllustrasyon: artstation.com

Bir defasında Meksikalı solcular Frei Betto'ya, kendi ülkelerinde de Brezilya'daki harekete benzer bir şeyin nasıl yapılabileceğini sormuşlar.

Meksika sokaklarına devrimin barut ve kan kokusu sinmiştir. Fakat tarlalara, fabrikalara, sokaklara sinmiş bu devrimci ruh neredeyse 100 yıldır geniş halk kesimlerini kucaklayan bütünlüklü bir toplumsal harekete dönüşmedi.

Oysa Brezilya dünyanın her yerinde toplumsal hareketlerin gerilediği 1980'lerde, topraksız köylü hareketine, militan bir sendikacılığa ve Katolik kilisesinde güçlü bir sol kanada sahipti. 

Dahası üçüncü dünya ülkelerinde örneğine rastlanmayan, sendikal hareket temelinde ortaya çıkmış bir İşçi Partisi (Partido dos Trabalhadores-PT) kurmuşlardı.

Haklı olarak Meksikalılar, Brezilyalıların bu halk hareketini nasıl yarattıklarını merak ediyorlardı.

Diktatörlük döneminde işkence görmüş ve uzun süre hapsedilmiş, Kurtuluş Teolojisi akımından eski bir dominikan keşişi olan, filozof ve gazeteci Frei Betto; 

"Halk eğitimi yapmaya başlayın" diye cevap vermiş;

ve bundan otuz yıl sonra ...


Sözünü kesmişler;

Otuz yıl çok uzun! Biz üç yıllık bir tavsiye istiyoruz!


Betto bir keşişin ses tonuyla ve sabrıyla cevaplamış;

Üç yılda nasıl yapılacağını bilmiyorum.


Onlara bakmış; "ama otuz yıllık yolu biliyorum."

Brezilyalı teologun söylemek istediği şey, 2002'de Lula da Silva'nın Brezilya devlet başkanı seçilmesiyle sonuçlanan ve PT'yi on üç yıl hükümette tutan halk siyasi güçlerinin gökten inmediğiydi.

Her şey bir birikim sürecinin sonucunda gerçekleşmişti.

Bütün bunlara neden olan bir kişiyi gösterin, sorusuna cevap vermem gerekse, hiç şüphesiz Paulo Freire derdim.

Paulo Freire'nin halk eğitim metodolojisi olmasaydı, bu tür sosyal hareketler olmazdı.

Çünkü o bize; tarihe ezilenlerin bakış açısından bakmayı ve onları toplumdaki değişimlerin baş aktörü yapmayı öğretti.


Betto, artık aramızda olmayan fakat 19 Eylülde 100. doğum gününü kutladığımız Paulo Freire için kaleme aldığı makalesinde; "hiç abartısız" Paulo Freire'nin 1966 ve 2016 yılları arasında ki 50 yıllık Brezilya halk örgütlenmesi tarihinin temelinde yer aldığını söylüyor.

Brezilyalı entelektüel bu gücü, Brezilya solunun bir aile ağacına benzemesi şeklinde tarif ediyor:

1985'e kadar süren askeri diktatörlüğe karşı silahlı direniş hareketleri, Hıristiyan Kiliselerinin tabanı, 70'lerde ortaya çıkan geniş halk ve toplumsal hareketler ağı, 80'lerde Birleşik Merkez Sendika'sı CUT'un (Central Unica dos Trabalhadores) kuruluşuyla kurumsallaşan mücadeleci sendikacılık, ANAMPOS (Halk ve Sendika Hareketlerinin Ulusal Birleşimi) ve ardından CMP (Halk Hareketleri Merkezi), PT (İşçi Partisi), MST (Topraksız Kır Emekçileri Hareketi) ve diğer birçok hareket, sivil toplum örgütü ve kuruluş…


Frei Betto mütevazi davranıyor. Zira Betto hem CUT'un kurucularından hem de iki önemli sosyal merkez olan ANAMPOS ve CMP'nin başkanlığını yapmış biri.

Bu noktada Brezilya'da sosyal hareketi iktidara taşıyan ana asansörün Birleşik Merkez Sendikası CUT olduğunu belirtmeliyim.

CUT özerk bir sendikacılık inşa etmek için sol örgütlenmeler, "pastoral obrera" denen Katolik işçiler, bağımsız sendikacılar gibi değişik güçlerin birleşmesinden oluştu.

Grup, sınıf uzlaşma biçimlerini reddederek, hükümetlerin ve patronların saldırılarına karşı daha mücadeleci bir sendikal eylemi ve geniş grev hakkını savunarak doğdu.

Daha 80'lerin başında banka memurlarından öğretmenlere, doktorlardan kamu çalışanlarına kadar beyaz yakalı kesimin ve hizmet sektöründe çalışanların işçileştiğini tespit ederek onları temsile yöneldi.

CUT'un oluşmasında en önemli katkıyı ise Sao Paulo Metalurji Sendikası Muhalefeti Hareketi (MOSMSP) ve "ANAMPOS" yaptı.

Bu ikincisinin çatısı altında Monlevade ve Goiânia'da 1980 ile 1982 arasında dört ulusal kongre düzenlediler.

Siyasal sürecin örülmesindeki önemli kişilerden biri Frei Betto, her şeyin temelinde "Paulo Freire metodolijisi" olduğunu söylüyor.

Betto, Paulo Freire metodolojisiyle 1963'te Petropolis'te ki Ulusal Motor Fabrikası'na işçi eğitimi için gittiği sırada tanışmış. Eğitim oldukça basitmiş.

Fabrika ve çevresinin fotoğraflarını işçilere göstermişler ve şu soruyu sormuşlar: 

Fotoğrafta sizin yapmadığınız ne var?


İşçiler bakmışlar ve toprak, su, ağaç yani doğa dışındaki her şeyin kendi ürünleri olduğunu fark etmişler.

"Fabrika, tuğla, köprü de, insan emeğiyle yaratılan her şey gibi işte bu kültürdür" demiş eğitimciler.

İşçiler ilk kez insan emeğinin, doğayı kültüre çevirdiğinin bilincine varmış.

Ardından işçi bisikletleri ve kamyonlarla dolu fabrikanın avlu fotoğrafını gösterip tekrar "neleri yaptıklarını" sorduklarında; "kamyonlar" cevabını almışlar. 

- Peki, fotoğraftaki neye sahipsiniz?

- Bisikletler.


İşçilerin neden kamyonlara değil de bisikletlere sahip oldukları sorusu onları emek-sermaye ilişkisinin kökenine, artı değere ve sömürüye götürdü.

Fakat Paulo Freire'nin öğretme metodu "bankacı eğitimi" gibi birtakım iktisadi- siyasi kavramların işçilerin kafasına sokulmasına karşıydı. 

Daha da önemlisi onun metodolojisinde öğretmenin rolü öğretmek değil öğrencinin öğrenmesine yardımcı olmak üzerine kuruluydu.
 

6.jpg
Frei Betto "Eğer bütün zamanınızı zalimlerin dünyasında geçirdiyseniz ezilenlerle empati kuramazsınız" diyor


Esasında Paulo Freire'nin pedagojisi, bir eğitim "yöntemi" değil; halkla, ezilenlerle çalışmak için bir dizi temel tutumdu.

1968'e doğru toplumsal hareket zirveye yükselirken Brezilya'da binlerce siyasi kadronun formasyonunu zenginleştirdi.

Bu kadrolar sokaklarda, fabrikalarda, gecekondularda Freire metodunu kullanmaya başladılar.

Kuşkusuz o dönemde Küba Devriminin yarattığı fırtınadan, Amazon gerillalarından Kurtuluş Teolojisi'nin devrimci rahiplerine, Maoistlerden Troçkistlere, hippilere kadar devrimci dalga için gerekli nesnel koşullar yeterince vardı.

Ama öznel koşulların kuşatmasını kimse kolay kolay kıramıyordu.

Paulo Freire okulu "öğretmek" için değil, insanların gerçekliklerini sorgulaması ve değiştirmesi için kuruldu.

Bunlar sıkıcı siyasi eğitim kursları değildi. Büyük devrimcilerin teorilerinden değil, her bir halk kesiminin anlık, günlük gerçekliğinden yola çıktı.

Kitabi değil; kendi gerçekliğini analiz eden ve kendi diliyle konuşan, kendi dünyalarını dönüştürmek için kültür üretmeye insanları ikna eden bir okuldu.

Halkı eleştirel ve kolektif farkındalıklarının aktif öznesi olarak konumlandırarak, sözde "aydınlanmış öncü" rolü ve daha önemlisi eğitimci-öğrenci rolü terk edildi.

Çünkü eğitimin dönüştürücü olabilmesi için önce eğitim metodolojisinin dönüştürülmesi gerekiyordu. 

Paulo Freire, yenilikçi bir eğitim felsefesi ile düşündürücü bir dil kullanarak, okuryazarlık ve yetişkin eğitiminin daha geniş bir siyasi ve kültürel özgürleşme projesine eklemlenmesini öngördü.

Halk eğitiminin; ezilenlerin kurtuluşunu, dayanışmasını, özerkliğini, siyasi katılımını ve buna bağlı olarak sosyal ve etik sorumluluğunu içeren bir siyasi- kültürel eylem haline gelmesi için mücadele etti.

Çünkü o 1960'larda Brezilya'da okuma yazma bilmediği için marjinalleştirilmiş milyonlarca emekçinin bir "biat pedagojisi" altında "sessizlik kültürü" içinde yaşadığını görüyordu. 

Biraz önce aktardığım Frei Betto'nun fabrika işçilerinin eğitiminde kullandığı yöntem, eğitim sürecinin "öğrenciyi çevreleyen gerçeklik" ile başlaması gerektiği ilkesine dayanan "okuma yazma yöntemi"nin bir parçasıydı. 

Bu yöntem temelde, öğrencilerin içinde yaşadıkları sözel ve duyusal evrenle "kültürel bir uyum" sağlamak amacıyla eğitimciler tarafından ortaya konan antropolojik gözlem ve sorgulamaya dayanıyor.

Böylece eğitimciler kelimelerin deneyimsel anlamlarına ve hece zenginliğine vurgu yapan "yaratıcı" sözcüklere ulaşıyor. 

Freire "Dünyanın okunması, kelimelerin okunmasından önce gelir" diyordu. 

"Sessizlik kültürü"nden eleştirel kültüre geçişi teşvik eden görsel imgelerdeki kelimelerin kodlanması; sesler, kokular, renkler ve dokular bu bağlamda "metinleri", "kelimeleri" ve "harfleri" temsil eder. 

Bundan sonra somut kültürel-politik sahnenin ve kendi "kültür çemberlerinde" diyalog yoluyla kelime üretmenin "sorunlaştırılması" gelir. 
 

4.jpg
Paulo Freire'nin eğitim metodunun başarısı 1963'te ulusal çapta etki yaratınca hükümet onun yönetiminde ulusal okuma yazma programını başlattı. Foto: Wikipedia


Son olarak da kendilerini kaderlerinin özneleri olarak gören katılımcıların, sorumluluk üstlenmek adına dünyanın eleştirel ve yaratıcı kodunu çözmeleri sağlanır.

1963 yılında, üç yüz kır işçisinin 45 günde okuryazar olmasıyla Freire'nin yöntemi herkesin dikkatini çekti.

Ertesi yıl, o zamanki Brezilya başkanı João Goulart, yetişkin okuryazarlığını ulusal düzeyde ele alması için Freire'yi çağırdı.

İki milyon okuma yazma bilmeyen yetişkin için 20 bin "kültür çemberi"nin kurulması planlandı.

Ancak Freire, Ulusal Okuryazarlık Programının çalışmalarını başlattıktan kısa bir süre sonra 1964 askeri darbesi gerçekleşti. 
 

5.jpg
Freire 1964 darbesiyle ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Çalışmalarına Şili'de devam etti


Büyük toprak sahiplerini öfkelendiren eğitim programı hemen yasaklandı. Paulo Freire önce hapsedildi, sonra sürgüne gitmek zorunda kaldı.  

Freire eğitim çalışmalarına Şili'de devam etti. Bu ülkede teorisini sistemleştirerek yöntemini gözden geçirmesine ve yeniden formüle etmesine izin veren çok dinamik, zengin ve zorlu bir siyasi/sosyal eğitim alanı buldu. 

1968'de "Educação como prática da liberdade" (Özgürlük pratiği olarak eğitim) ve tüm dünyayı etkileyen "Pedagogia do oprimido" (Ezilenlerin Pedagojisi) kitaplarını yayımladı.  

Bu eserler, özellikle de "Ezilenlerin Pedagojisi" Fanon'dan Jung'a, Freud'dan Froom'a, Kurtuluş Teolojisi'nden varoluşçuluğa, Marksizmden Hegelciliğe zengin heterodoks bir felsefi ve sosyolojik temelde yükselmişti. 
 

2.jpg
Frei Betto, 40 yıl önce "Ezilenlerin Pedagojisi"nin yazarı Paulo Freire ile beraber


Freire "baskı pedagojisi"ne karşı "özgürlük için pedagoji" geliştirdi.

Ezilen kesimlerde "eleştirel bilinç" ve sömürgeleştirilen sektörlerde "eleştirel vicdanı" yaratmayı amaçladı.

Onun tarafından ortaya konan "bankacılık eğitimi", "farkındalık olarak okuryazarlık" ve "özgürleştirici eğitim" gibi terimler, eleştirel eğitim diline yerleşti.
 

3.jpg
"Bu Okulun Adı Hayat" adlı kitabı Frei Betto ve Paulo Freire 1980'lerde Brezilya'da sol hareket güçlenirken birlikte kaleme aldılar


Frei Betto, 1973'te hapisten çıktığında mücadelenin sona erdiğini düşündüğünü söylüyor.

Çünkü Brezilya demokrasisini kurtarabilecek olanlar hapisteydi, öldürülmüştü ya da sürgündeydi.

Fakat durumun hiç de umutsuz olmadığını kısa sürede anlayacaktı. Paulo Freire'nin ektiği tohumlar ülkenin her yerine yayılmıştı. 


1980'lere varıldığında Brezilya'da muazzam bir halk hareket ağı ortaya çıkmıştı.

Bununla beraber bazı kötü "sol alışkanlıklar" da geri dönmüştü. 

"İşçiler mi? Hayır. İşçilerin proletaryanın öncüsü olmasını istemek saçma bir iddiadır. İşçi sınıfına önderlik etme kapasitesine sahip olan bizler, teorik aydınlar, Marksistleriz" diyorlardı. 

Frei Betto, o yıl sol militanların fabrika önünde dağıttıkları gazetedeki başlığı gören bir işçi kadının "Sınıf çelişkisi nedir?" diye sorduğunu anımsıyor. 

Unut bunu Doña Maria dedim. Sol, bu metinleri devrimi kendisinin yaptığına inanmak ve okuyup kendini tatmin etmek için yazıyor.
 

7.jpg
Eleştirel pedagojinin kurucusu Brezilyalı eğitimci Paulo Freire 2007'de hayata gözlerini yumdu


Freire'nin politik pedagojisi "baskıcı" olanın karşısında ve eleştirel olduğu için muhaliftir.

Fakat sadece bu yönüyle ilgilenmek ezilenlerin pedagojisinden hiçbir şey anlamamak demektir.

Çünkü Freire'nin eleştirisi esas olarak eğitimci pozisyonda olana yöneliktir.

Eğitimci öğrenciden öğrenmeyi öncelemediği sürece eleştirel olamaz.

Paulo Freire bize sadece halkın diliyle konuşmayı değil onlardan öğrenmeyi de öğretti. 

Kimsenin diğerinden daha kültürlü olmadığını ve toplumların farklı, sosyal olarak birbirini tamamlayan kültürlerden oluştuğunu da...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU