Barış Saylak, Türkiye'nin iktisadi, siyasi ve sosyal olarak düzlüğe çıkamayacağının garantisidir.
"Hoppala! Bu da nereden çıktı şimdi?!." diyenler olabilir. Barış Saylak bu iktidar altında Türkiye'nin nasıl bir yer haline geldiğinin tipik bir göstergesidir.
Oradan çıktı.
Daha önceden de bir kısım okurun dikkatini çekmiştir Barış Saylak ama son iki haftada adını duymayan kalmadı sanırım.
Evet, Saylak neredeyse bütün ormanları yanıp kül olan Muğla'nın İl Tarım ve Orman Müdürü.
Daha önce Milas Belediyesi'nde nikah memurluğu yapmış ve mezbahada çalışmış.
Yerel seçimlerde CHP'den Milas belediye başkan adaylığı var. Adaylığı kabul görmeyince AKP'den aday oluyor...
Zaten biz onu o adaylık döneminde tanıdık. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'la yaptığı telefon görüşmesini kayda almış, Tayyip Bey'in elini öpme isteğini belirtirken yüzünün aldığı şekli kamuoyuyla paylaşmıştı.
Öyle bir yağcılık örneğiydi ki, sosyal medyada fenomen haline geldi birden Barış Saylak...
Sonra ne oldu?
Milas halkı bu değişik figüre seçimde teveccüh göstermedi. Saylak seçilemedi.
Ne var ki, seçmenin Milas'ı yönetmeye yeterli görmediği Barış Saylak, tüm bir Muğla'nın tarım ve ormanlarının başına getiriliyor! Türkiye'nin en önemli tarım ve orman alanlarından birinin başına!
Ve o güne kadar nikah memurluğu ve mezbaha görevi yapmış olan Barış Saylak mezbahadan çıkıp makamına kuruluyor...
Deneyimli pek çok orman mühendisi, yılların ormancısı dururken seçilemeyen bir adayınızı mezbahadan çıkarıp ormanların başına getirirseniz, o ormanları böyle kaybedersiniz.
Ne yazık ki, Türkiye'de işler her kurumda böyle yürüyor.
Zaman zaman mükemmel bir örnek olması hasebiyle "Yeliz" diye de tanınan İstanbul milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı'dan söz ediyoruz.
Onu fazla detayla anlatmaya gerek yok. Pek çoğunuz acı acı gülümseyerek izliyorsunuz.
Peki acı acı gülümseyerek izlediğiniz bu zatı muhteremin Türkiye İzcilik Federasyonu ve Türkiye Atletizm Federasyonu yöneticiliği yaptığını biliyorsunuz, değil mi?
Şimdi Meclis Dışişleri Komisyonu üyesi olarak görev yapıyor. Orta düzeyde İngilizce ve Arapça biliyormuş!..
TBMM'deki sayfasında yer alıyor bilgiler.
İlahiyat mezunu olduğu yazıyor. Eskiden Newport University mezunu olduğu bilgisi vardı. Daha sonra internetten uyduruk diploma satan bir kurum olduğu ortaya çıktı ve YÖK bu uydurukçular hakkında suç duyurusunda bulundu.
Ahmet Hamdi Çamlı, Türkiye'nin en üst makamı olan TBMM'nin resmi sitesinde uyduruk bilgiler yayınlıyor ve kimse buna ses etmiyor.
Gerçi, neyi konuşuyoruz ki biz? Diploma sahteciliği alenen ortaya çıkan ortaokul mezunu güreşçi Hamza Yerlikaya'yı kamu bankasının tepe yönetimine atayan da aynı kafa...
Resmi evrakta sahtecilik yaptığı mahkeme tarafından karar altına alınan Hamza Yerlikaya'nın TBMM sayfasında hâlâ üniversite mezunu olduğu bilgisi duruyor!..
O da "orta seviyede" İngilizce biliyordur: "Van münüts!"
Ne diyelim, balık baştan kokar...
Türkiye'nin bütün devlet kurumları, tepeden tırnağa bu türden unsurlarla dolu. Geçmişte "intihal" yani bilimsel hırsızlık yaptığı tescil edilmiş bir Milli Eğitim Bakanı'mız olmuştu.
Şimdi neredeyse bütün üniversitelerin ve fakültelerin başında intihalciler var.
Boğaziçi Üniversitesi'nin başına Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile atanan ve yine benzer bir kararname ile görevden alınan "Profesör Doktor" Melih Bulu'nun da bilim hırsızlığı ortaya çıktı. Dosyası YÖK'te. Unvanlarının alınması söz konusu.
Aslında görevden alınma gerekçesi de, Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının Bulu'nun "tez"leriyle ilgili yaptığı araştırma sonucunda hırsızlığı belgelemeleri oldu.
Muhtemelen onu uzun süre ortalıkta görmeyeceğiz, adını anmayacağız. Lakin Melih Bulu herkesin zihninde bir ibret figürü olarak canlı kalacak...
Tüm bunlar ne kadar utanç verici, değil mi?
Mevzu unvan, diploma falan değil aslında. İlkokul mezunu nice bilge insan var. Okuyarak kendini geliştiren, felsefeyle, bilimle ilgilenen...
Ne var ki, kendileri hakkında yalan söyleyen, diplomaları, unvanları birer sahtecilik eseri olan yığınla düzenbazla muhatabız. O yüzden hilesiz hurdasız alınmış bir diploma bile objektif bir kriter haline geldi bizim memlekette.
Daha acısı, tüm kurumları hilekar ve liyakatsiz unsurlarla tıka basa doldurulan ülkenin sürüklendiği perişan durum.
Bu fukara milletin sırtına binmişler, saltanat sürüyorlar; pazarda çürük meyve toplamak zorunda kalan halk kendi cebinden bunlara makam aracı alıyor. Öyle böyle değil, orman söndürecek uçak ve helikopteri olmayan Tarım ve Orman Bakanlığı tanesi 2 milyon liranın üzerinde 40 kadar lüks cip almış makam aracı olarak!
Mezbahadan çıkıp lüks makam aracına binen ve klimayı açıp Muğla'nın yanan ormanlarını seyreden İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak şahsında, o makamlarda sadece iktidarın tepesine yakın olduğu için oturan yığınla kişiyi anmış olduk.
Onların varlığı bu ülkenin batışının garantisidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish