Britanya dış yardımlarını keserek küresel liderlik rolünü bırakma yönünde net bir adım attı

John Rentoul, 25 Muhafazakar parlamenterin dış yardımların kesilmesine isyan ettiğini fakat bunun yeterli olmadığını yazıyor

Tasarının arkasında Maliye Bakanı Rishi Sunak'ın (arkada) bulunduğu öne sürülüyor (Reuters)

Başbakanı maliye bakanının gönülsüz ortağı olarak gören biri bana dış yardımların kesilmesinin "Rishi'nin fikri" olduğunu söylemişti. Boris Johnson için ulusal gelirimizin yüzde 0,7'sini dış yardımlara harcama hedefine candan bağlı olduğu halde Rishi Sunak tarafından reddedilmesi mi, yoksa Theresa May, Andrew Mitchell, David Davis ve diğerleriyle aynı fikirdeymiş gibi görünerek seçmenlerin hoşuna gitmediğini bildiği bir vaadi ikiyüzlü bir şekilde feshetmesi mi daha iyi görünecektir, emin değilim. 

Bunun Johnson'ın eski başdanışmanı Dominic Cummings'in bizi uyardığı vakalardan biri olabileceğinden şüpheleniyorum: "Her maskenin arkasında başka bir maske var... hesaplamalarsa büyük ölçüde gizli kalıyor (kendi zihninin parçaları da dahil)."

Fakat nihayetinde, dış yardımların kesilmesine ilişkin oylama, Cummings'in çizdiği kaos ve kafa karışıklığı tablosunun tam tersine, ne yaptığını bilen bir hükümetin yürüteceği türde bir operasyona benziyordu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Her şey garip bir manifesto vaadini aşmak için iyi planlanmış ve uygulanmış bir manevra gibi görünüyordu. Elbette, bu vaat bir çıkış maddesi de içeriyordu, ne var ki bu madde manifestonun kendisinden ziyade yasamada, alt metinde yer alıyordu. Yasama, söz konusu hedefin ekonomik kriz zamanlarında karşılanmamasına izin veriyordu fakat parlamentoya danışılmasını şart koşuyordu. Manifestodaysa, “gururla” kelimesinin kullanılmasıyla felakete çanak tutuluyordu: “GSMH'mizin yüzde 0,7'sini kalkınmaya harcama taahhüdümüzü gururla sürdüreceğiz.”

Koronavirüs krizi vurduğunda yardım bütçesi savunmasız durumdaydı ama maliye bakanı, tabii bunu yapan gerçekten de oysa, yine de dikkatli bir şekilde hareket etti. İlk olarak, Uluslararası Kalkınma Departmanı, bütçesini korumaya adanmış bir kabine bakanı olmaması için yeniden Dışişleri Bakanlığı bünyesine alındı. Yardım kuruluşları asıl amacın bütçeyi kısmak olduğu uyarısında bulunurken, başbakan bunun aklındakilerle alakası olmadığını söyleyerek karşı çıkmıştı.

6 ay sonra maliye bakanı bütçe kesintisini duyurdu. Bir şeyi halihazırda gerçekleştirdikten sonra oylamanın daha kolay olduğuna dair Wilson ilkesi uyarınca parlamentoda oylama yapılmadı. (Tıpkı Harold Wilson'ın 1975'te Avrupa Ortak Pazarı'nda kalmak için yapılan referandumu kazanması ama iki yıl öncesinde Ted Heath'in katılmak için baştan bir referandum çağrısında bulunmaması gibi.)

Yine de, kazanması zor bir oylama gibi görünüyordu ve Sunak'ın aklında oylamayı olabildiğince erteleyerek en az bir yıllık birikim elde etme umudu olabileceğini düşünmüştüm. Muhafazakar isyana önderlik eden eski Uluslararası Kalkınma Bakanı Andrew Mitchell 50 destekçiye sahip olduğunu iddia etmişti, bu gerçekten de hükümetin taslaktaki 87 oyluk çoğunluğunu ortadan kaldırmak için yeterli olurdu.

Fakat Sunak ve iktidar partisinin baş denetçisi Mark Spencer'ın saymayı bildiği ortaya çıktı. Dün gece Mitchell'in sözde isyancı sürüsünden 14'ü, Maliye Bakanı'nın kamu bütçesi imkan tanıdığı anda yüzde 0,7 hedefine geri dönüleceğine dair kendilerine verdiği güvenceden memnun olduklarını belirten bir mektuba imza attı. Bunun çıkmaz ayın son çarşambası anlamına geldiğini bilmiyor olamazlar fakat görünüşe bakılırsa Sunak makinesi hayli ikna ediciydi.
 

 

Avam Kamarası'ndaki tartışmada bu mevzunun görünür tek kısmı, Theresa May'in bir gece önce kendisini aradığı için Maliye Bakanı'na teşekkür etmesiyle gün yüzüne çıkmıştı. Ne var ki May, bu denli sıkı oy denetçiliğine rağmen iktidar partisi aleyhine oy kullanacağını söyledi. Gelecek yıl yardıma 4 milyar sterlin (yaklaşık 47 milyar TL) daha harcamanın felaket olacağını iddia ettiği için Sunak'la alay ederek ne kadar etkili bir parlamento konuşmacısı olduğunu bir kez daha gösterdi: “Görünüşe göre 4 milyar sterlin (yaklaşık 47 milyar TL) gerçekten kötü bir haber; 400 milyar sterlin (yaklaşık 4.7 trilyon TL), kimin umurunda?”

Keir Starmer'ın başbakana cevaben yaptığı konuşma, kamuoyunun tersinde yer almanın rahatsız edici konumundan yapılan iyi bir konuşmaydı. Bu, bazı inandırıcı olmayan argümanlar kullanmak anlamına geliyordu, aslında yardım bütçesini şimdi kesmenin uzun vadede ülkeye (çatışmalar ve mültecilerle uğraşırken) daha pahalıya patlayacağını ima etmek gibi.

Her ne kadar kişisel olarak manifesto vaadini yerine getirmekten yana olanların avantajlı olduğunu düşünsem de, tartışmanın her iki tarafında da iyi konuşmalar yapıldı. Fakat ödevini yapmış bir örgütlenmeyle karşıydılar. Asiler ittifakından kaçan 14 kişi olayların sadece görünen kısmıydı. Hepsi muhalefetle birlikte oy vermiş olsa bile hükümet yine de 7 oyla kazanmış olacaktı.

Nihayetinde, sadece 25 Muhafazakar milletvekili karşı çıktı: Biri (Anthony Mangnall) isyanın denetçiliğini üstlenerek oyları saydı; 24 kişi hükümet aleyhine oy kullandı.

Bir Başbakan, bir Maliye Bakanı ve bir Baş Denetçi birlikte çalıştığında kamuoyu desteğini arkasına alan 80 kişiden daha kalabalık bir çoğunluğun üstesinden gelmek zordur. Britanya'nın yardım bütçesi dünyadaki en cömert bütçelerden biri olmaya devam edecek fakat ülke küresel liderlik rolünden kesin bir geri adım attı ve bu rolü geri kazanabileceği makul bir ihtimal de bulunmuyor.


https://www.independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU