Hükümet çevrelerinde bir Amerikan düşmanlığı almış başını gidiyor. Kulaklarımıza inanamıyor ve “Hangi dağda kurt öldü?” diyesimiz geliyor.
Bu İslamcı sağcı çevrelerin siyasi babaları değil miydi, 1950’lerde Türkiye’yi Amerikan üsleriyle donatan? Türkiye’yi NATO’ya alsınlar diye Kore Savaşı’nda Anadolu köylü çocuklarının kanını heder eden? Barış Gönüllüleri altında bir istihbarat ordusunu Türkiye okullarında görevlendirilmesini hoş gören? 68 genliği Amerikan Altıncı Filosu’nu protesto ederken Dolmabahçe önlerinde onlara saldıran? 1971 ve 1980 faşist darbeleriyle tutukladığı on binlerce işçiyi, genci, öğretmeni, yazarı yargılarken suçlarının başına Amerika’ya karşı çıktığını yazan? Ne oldu da iktidarımız, Amerikan ve Avrupa düşmanı kesildi? Önce bundan 49 yıl önce Fatsa Köycülük Derneği’nin girişimiyle köylü diliyle yazılıp bastırılan 19 Şubat 1968’de Fatsa’da dağıtılan Fatsa köy önderlerinin imzasını taşıyan, İmece Dergisinin Şubat 1968, TÖS’ ün Öğretmenler Gazetesi’nin 1 Mart 1968, Proleter dergisinin 15 Mart 1968 tarihli sayılarında yayımlandığını saptadığımız şu bildirisini okuyalım:
*
“AMERİKAN GÂVURUNA BİRİNCİ İHTARIMIZ
Biz köylüler seni hiç sevmiyoruz. Sen gâvursun biz Müslüman’ız. Dinin başka, dilin başka, milletin başka.
Biz haysiyetine düşkün bir milletiz. Fakirliğimize bakıp şerefimizi kaybettiğimizi sanma. Seferberlikte Fatsa köylerinden 211 şehit verdik. Kimsenin boyunduruğunda yaşamamak için. Ecnebinin emrine girmemek için. Dinimizi kaybetmeyelim diye.
Senin gibi düşmanları denize döktük de sen sonra bin bir oyununan içimize girdin oturdun. NATO anlaşması dedin, askerlerimizi emir altına aldın. Yardım yapıyorum diye zenginleri kompırador yaptın. 20 bin asker getirip yığdın.
Aramıza casuslar saldın. Karımıza kızımıza sarkıntılık yapıyorsun.
Bize akıldanelik taslama. Biz kendi kendimizi idare ederiz. Madenleri de petrolü de senin elinden çekip alacağız. Kendimizi soydurmayacağız. Türk’ün çalıştığı Türk’e kalacak.
AMERİKALI…
Senin siyasetine, senin anlaşmalarına düşmanım. Yol yakınken çekil git. Yoksa bu memlekette ileride çok şeyler yapacağız. Gitmezsen elimizden çekeceğin var.
Bütün köylü karı uşak seni istemiyoruz anladın mı?
Cevat Şahin (Budak Köyü Muhtarı)
Fehmi Altıntaş (Hisarbey Köyü Muhtarı)
Zeki Sarıhan (Fatsa Köycülük Derneği İkinci Başkanı)
Cevat Uygun (Ürmeli Köyü Muhtarı)
Kâmil Tirek (Tepeli Köyü Muhtarı)
Mehmet Karadere (Akköy Muhtarı)
Hasan Ergin (Bağlarca Köyü Muhtarı)
Osman Öztürk (Söken Köyü Muhtarı)
Vehbi Sarıhan (Beyceli Köyü Muhtarı)
Osman Yeşiltaş (Sakargeriş Muhtarı)
Osman karasu (Kayatepe Muhtarı)
Şevket Demirel (Demirci Köyü Muhtarı)
Rasim Mavizer (Yenikargucak Köyü Muhtarı)
Celal Güneş (Kabakdağı Köyü Muhtarı)
Recep Dindar (Bozdağı Köyü Köycülük Derneği Başkanı)
Hasan Seniz (Bahçeler Köyü Muhtarı)
İsmail İstanbul (Sudere Köyü Muhtarı)
Mehmet Kızgın (Yapraklı Köyü Kalkınma Kooperatifi Başkanı)
Ahmet Ölçek (Yusuflu Köyü Muhtar Vekili)
Ali Öztürk (Fartıl Köyü Muhtarı)
Halil Doğan (Gölköy Muhtarı)
Şükrü Özten (Dağgüvezi Köyü Muhtarı)
Nazım Yıldız (Tahtabaş Köyü Muhtarı)”
Demek ki neymiş? Onlar gidiyorken köylüler geliyormuş…
Sinan Demirbilek’in Terzi Fikri (2011, Ozan Yayıncılık) kitabına Ordu’da yayımlanan Uyanış gazetesine dayanarak yazdığına göre Bildiri Fatsa’da geniş bir yankı uyandırmıştır. Adalet Partisi ilçe yöneticileri “Bu bildirinin altına nasıl imza atarsınız?” sorusunu yönelttikleri bazı muhtarlar “Biz Amerikan gâvurunu kovuyoruz. Size ne oluyor? Yoksa Amerikân gâvuru ile bir alıp vereceğiniz mi var?” yanıtını vermişlerdir.
Aynı günlerde Samsun’da 15 köy muhtarı, “Amerika Seni İstemiyoruz” başlıklı bir bildiri ve Malatya-Akçadağ ilçesinin 11 köy muhtarı da bir bildiriyle Amerikan emperyalizmine karşı çıkmışlardır. Proleter dergisinin aynı sayısında Beyceli köyünden 89 imzanın yer aldığı iki cümlelik bir bildiri de yayımlanmıştır: “Biz Köylü olarak Amerika’yı istemiyoruz. Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını istiyoruz.”
Hükümetin bugünkü ABD ve Avrupa Birliği karşıtlığı, onun antiemperyalizminden kaynaklanmıyor. Bu tutumunun iki nedeni var: Birinci neden, ABD ve AB ile Ortadoğu’da bir hâkimiyet yarışmasına girmesidir. Hükümet, onlara “Kimse kimsenin yurduna, bağımsızlığına göz dikemez. Milletler kendi yurtlarında hür yaşasın” demiyor. “Buralar benimdir!” demeye getiriyor. Artık kendisinin emperyalistlik yapacak bir güce eriştiğini düşünüyor. Ki bu durumu 14.5.2013’te paylaştığım “Türkiye Alt Emperyalist Bir Ülke mi Oldu?” yazımda sorgulamaya çalışmıştım.
İkinci neden: Avrupalıların ve Amerikalıların Ortadoğu’da fanatik İslamcı örgütlere ve bazı ülkelerin bunların üssü olarak kullanılmasına karşı olmasıdır. Kendi ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’nin laik ve parlamenter bir sistemle yönetilmesini istemeleridir. Hükümet işte bu
nedenlerle içerideki demokratik muhalefeti Batı’daki bir üst aklın yönlendirdiğini ileri sürüyor. Halk arasında devrimcilerin yetmiş yüzyıldır yerleştirdiği ant-emperyalist duyguları, kurmak istediği gerici diktatörlük için istismar ediyor. Tayyip Erdoğan’ı, Atatürk’ten sonra gelen en büyük anti-emperyalist ilan etmek, Atatürk’e ve Kuvayı Milliye şehitlerine hakarettir. Bağımsızlık mücadelesi verdiği için hapislerde çürütülen, darağaçlarında sallandırılan, polis kurşunlarıyla canı alınan devrimcilerde olduğu gibi.
Bu bildiriyi kaleme alan kişi olarak metinde geçen “Gâvur” sözcüğünden Müslüman olmayanları değil, sömürücü ve zalim Amerikalı emperyalistleri kast ettiğim açıktır. Hoş halk dilinde de “Gâvur, zalim Müslümanlar için de kullanılır. Bildiride geçen bazı sözcüklerin yazılışından anlaşılacağı gibi metnin halkın diline uygun olması amaçlanmıştır.
Anti-emperyalizmin gerçek sahibi halktır. Bu metin 1968’de yalnız işçi ve aydın hareketinin değil köylü hareketinin ulaştığı bilinç düzeyini de gösteriyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish