Bu kapsamında günümüze değin; Abazaca, Arnavutça, Boşnakça, Gürcüce, Kiril Alfabesi ve Latin Alfabesi esaslı Adiğece, Kurmançça, Lazca ve Zazaca müfredatların hazırlanması ile bu dillerin ortaokullarda öğretilmesine başlanmıştı.
“Çözüm süreci” veya “Açılım” süreci olarak isimlendirilen bu yılların devamında ise seçmeli dil derslerine ilgi ve politikalar günden güne azaldı.
Laz Kültür Derneği’nden İrfan Çağatay ve Bilgi Üniversitesi’nden Bülent Bilmez tarafından; dil hakları bağlamında Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi ile alakalı bu süreci Lazca özelinde inceleyen bir rapor hazırlandı.
2012’den 2021’e kadar Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi ile alakalı hem sahadaki deneyimleri hem de güncel politikadaki karşılıklarını inceleyen rapora göre Lazca seçmeli dersler; sahipsiz bir hak olarak nitelendiriliyor.
274 öğrenciden 0 öğrenciye
Raporda süreçle ilgili çeşitli tespitlerde bulunulup, karşılaşılan sorunlara değiniliyor. Lazca özelinde ele alınsa da raporun yazarları bu tespitlerin diğer dillerin dersleri için de bazen daha vahim olmak üzere, genellenebileceğini ifade ediyorlar.
Raporun yazarlarından İrfan Çağatay, Laz dili ve kültürü üzerine uzun yıllardır çalışmalar yapıyor.
İrfan Çağatay bu derslerin her ne kadar anadili dersi olarak algılansa da aslında anadili dersi olmadığını, bu şekilde algılanmasının da dersin önünü tıkadığını belirtiyor. Bu derslerle öğrencilerin farklı dilleri ve bu dillerin temsil ettiği kültürleri tanıma imkanı bulmalarının çok kıymetli bir deneyim olduğunu belirten Çağatay, karşılıklı saygı ve anlayışın, birbirini tanımanın getirdiği hoşgörü, toplumda gittikçe bir uçuruma dönüşen etnisiteden kaynaklı önyargıların yıkılmasına katkı sunacağını da belirtiyor.
Bununla birlikte raporda derslerin sahipsiz kalması, Lazca derslerine giren öğrencilerin yıllara göre sayısından hareketle de anlaşılıyor.
2014-2015 yılları arasında 7 farklı okuldaki toplam,14 sınıfta Lazca dersine giren öğrenci sayısı 274 iken, 2018-2019 yıllarında bu sayı 1 okul ve 1 sınıfta 15’e düşmüş, sonrasında ise Lazca sınıfı açılmamış.
Konuyla alakalı herkesle görüşüldü
Çağatay’a göre Lazca seçmeli dersler, dil hakkı açısından son dönemin önemli kazanımlarından birini oluşturuyor.
İrfan Çağatay raporun hazırlanma sürecini “Lazcadan gözlemlediğimize göre dersler 2016’dan sonra iyice gündemden çıktı, zaman geçtikçe, yıllar geçtikçe aşağı doğru iniş devam ediyor. Bu hakkın uygulanması, derslerle ilgili süreçleri tam olarak anlamak, nasıl bir yol izleniyor, insanların bakış açısı ne, istatistikler ne, bunları incelemek ve öğrenmek için bu projeyi yapmaya karar verdik.” şeklinde aktarıyor.
Rapor hazırlanırken iki saha çalışması ve bir çalıştay yaptıklarından bahseden Çağatay: “Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim sendikaları ve sivil toplum aktörleriyle görüştük. Daha sonrasında memlekete gidip, derslere girmiş öğretmenlerle, velilerle, okul yöneticileriyle kısacası konuyla alakalı bulabildiğimiz herkesle görüştük. Sonrasında da İstanbul’da bir çalıştay yaptık ve diğer anadili çalışması yapan grupları davet ettik. Bu üç ayak üzerine kuruldu bu rapor çalışması”
Her alanda sahipsiz kalmış bir hak
İrfan Çağatay; hükümetin de hükümet dışı aktörlerin de seçmeli dil derslerini sahipsiz bıraktığından bahsediyor ve süreci şu şekilde anlatıyor: “Bunu 2012’de AK Parti hükümeti gündeme getirdi. O zamanlar Çözüm Süreci, Açılım Süreci, Demokratikleşme Süreci, artık adına ne denecekse; o dönemde Ak Parti hükümeti bunu çok savundu. Açılım süreci bittikten sonra bu dersler de artık gündemden düştü.
Hükümet buna sahip çıkmadı dedik; ama hükümet dışı aktörler de bu derslere sahip çıkmadılar. Kürt hareketi; biz anadilinde eğitim istiyoruz, bu dersler bu hakkın önünü kesmek üzere getirildi diyerek, bizim istediğimiz anadili dersleridir diyerek başından beri bu derslere karşı çıktılar.
Daha seküler gruplar, CHP’liler, Atatürkçüler bunu hükümetin bir oyunu olarak değerlendirdiler. Zaten Türkiye’deki anadili sorununun çok fazla gündeme gelmesini istemiyorlar. Gerçi, bu çalışmalara direkt karşı çıkmadılar; ama sessiz kaldılar, desteklemediler, sadece sustular.
MHP cenahından ilk başta tepkiler oldu, bu bölücülüktür diye. Onlar da şu sıra hükümetle ittifak halinde oldukları için bu sıra bunu pek dile getirmiyorlar.
Mütedeyyin kesimler; Kürtçe harici dillere çok fazla ilgi göstermiyorlar. Talep ve pek gündem olmadığı için onlar da bu dersleri görmemezlikten geldiler. AKP’nin yapmış olduğu bir şeydi sonuçta bu AKP yaptıysa iyi yapmıştır gibi düşündüler. Fakat yine destek de olmadılar çok fazla.”
Dernekler ve sivil toplum aktörleri sahip çıktı çünkü rüyalarında bile göremezlerdi
“Sonuç olarak seçmeli derslerin en hararetli savunucusu olan hükümet bu derslerden elini eteğini çektikten sonra genel olarak Lazca için de diğer diller için de müthiş bir düşüş oldu ve zamanla azalmaya başladı.
Kim sahip çıktı buna? Bir tek diller üzerine çalışan dernekler ve sivil toplum aktörleri sahip çıktılar. Bunun kendi anadilleri için büyük bir kazanım olduğunun farkındaydılar. Sahadan bir anekdota dayanarak söyleyecek olursam: Hatta rüyalarında göremeyecekleri bir kazanımdı. Lazca için söylemek gerekirse, birdenbire 2012 yılında Milli Eğitim Bakanı diyor ki: Lazca eğitim olacak, Lazca okullara girecek. Devamını getirmiyor ama okullara girecek diyor en azından. Biz o zamanlar hükümetten veya devletten taleplerimiz neler olur diye düşünsek bunun içerisine bu dersleri koyamazdık. Böyle bir talep hayal olabilirdi ancak. Lazca televizyon olsun, Lazca yayınlar vs. olsun derdik ama okullarda Lazca öğretilsin diyemezdik. Bu çok büyük bir kazanım Lazca için. Lazca üzerine çalışan insanlar bunu değerlendirmeye çalıştılar; ama onlar da yeterince başarılı olamadılar. Çünkü Türkiye’nin konjonktürü çok değişken ve bu dersler de oldukça politik algılandığı için 2016’dan sonra Lazca çalışan insanlar bazı çalışmalar yaptılar fakat bunu bir türlü memlekete, Lazların yaşadığı yerlere taşıyıp bu derslerin arttırılmasını sağlayamadılar ve sonunda şu anki duruma geldik.”
Herkes hazırlıksız yakalandı
“2012 yılının sanırım yaz sonunda açıklamıştı bakan dersler olacak diye. Sonbahar başında okullar açılırken herhalde Lazca seçmeli dersler de başlar diye bekledik; fakat Lazca seçmeli dersler başlamadı. Aslında herkes hazırlıksız yakalandı. Bunun üzerine bazı öğrenciler ve veliler organize edildi, dilekçe verildi okullara, Lazca dersler açılsın diye. Okul yönetimleri böyle bir hakkı kabul etmek üzere, Lazcanın eğitim programı olmadığı ve eğitim programı olmayan derslerin de verilemeyeceğini öne sürerek Lazca dersini açmadılar. Sonrasında sivil toplum aktörleri eğitim programlarına yazdılar ve MEB’e sundular. MEB bunu kabul etti, bu hakkın kazanılmasından bir yıl sonra bu derslere başlandı. Tabi bu sefer de ders kitabı sorunu ortaya çıktı. Yine MEB hazırlar diye naif bir beklenti oluştu; ama o da olmadı. MEB ile iş birliği yapılarak ders kitapları da hazırlandı. Gelinen son durumda öğrenci olmayınca ders kitabının pek bir anlamı da kalmadı.”
İstatistikler yok
“2013’ten bu yana dersleri seçen öğrencilerin sayısını, hangi okullarda, hangi bölgelerde bu derslerin seçildiğini, kaç sınıfın açıldığını vs. öğrenmemiz oldukça sıkıntılı oldu. Aslında Ankara sahasında MEB’e bu istatistikleri almak üzere resmi başvuruyu yapmıştık. Birkaç ay sonra MEB’den bir istatistik geldi. MEB’in bilgi sisteminde Türkiye genelinde Lazca dersini seçen öğrencilerin okul, sınıf ve sayısını gösteren bu listeyi incelediğimizde çok ilginç bir şeyle karşılaştık: Listede Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki okulların adları ve öğrenci sayıları vardı. Bu okulları arayıp görüştüğümüzde anladık ki bunların hiçbirinde gerçekten Lazca dersleri işlenmemişti. Okul yönetimleri Lazca seçmeli dersleri açmışlardı ama bu adla açılan derslerde İngilizce, Rusça, Osmanlıca, Matematik gibi dersler işlenmişti.
Bu vesile ile öğrendik ki MEB’in elinde bu derslerle ilgili, en azından Lazca için istatistik yoktu ya da bizimle paylaşılmamıştı.
Bunun üzerine biz de kendi istatistiğimizi dönemin gazetelerindeki haberlerden, öğretmen görüşmelerinden ve bazı belgelerden oluşturduk.”
Sırf bu derslerle anadili öğretilemez ama hareketin önü açılabilir
“Bu derslerin en büyük katkısı; Lazca çalışan insanlara, Laz çocuklarına oldu. Biz çocukken okulda Lazca konuşsak öğretmenler kızardı. Aradan 30-40 yıl geçmiş, şimdi okulda Lazca diye bir ders var, insanlar bunu seçebiliyorlar. İnsanlarda artık Lazcaya karşı ön yargı azaldı. Laz aydınlarının, Lazca çalışan insanların hareket alanlarını genişletti bu dersler ve onlara meşruiyet kazandırdı. Bununla birlikte, sırf bu derslerle anadili öğretilmez, yaşatılmaz; ama bu derslerle ilerleyen dönemde Lazca çalışabilecek insanlar ortaya çıkar, üniversitelerde Lazca bölümler gündeme gelebilir. Pek çok açıdan hareketin önünü açabilir.”
Herkes başarısızlıkta müsebbip
“Ancak, en nihayetinde, genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Yaşayan Diller ve Lehçeler seçmeli dersi şu haliyle bugüne kadar hayata geçirilmesinde başarısız olunmuş bir projedir. Bu başarısızlığın arkasında, raporumuzun başlığında da vurgulandığı üzere, sahipsiz kalma durumu yatmaktadır. Gerek projeyi hayata geçiren siyasi iktidar, gerek uygulamadan sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı ve gerekse duyarsız ve politik yaklaşan her cenahtan politikacılar, STK ve sivil toplum aktörleri bu başarısızlığın ortak müsebbipleridirler.”
İrfan Çağatay ve Bülent Bilmez tarafından hazırlanan raporun son bölümünde ise Lazca seçmeli derslerde yaşanan sorunların çözümü için öneriler şu şekilde sunuldu:
1- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından seçmeli YDL dersinin tercih edilmesini ve uygulamasının açıkça teşvik edilmesi, derslerle ilgili öğretmenler ve okul yöneticileri arasında yaygın olan dar anlamda politik kaygıların ve hatta paranoyanın ortadan kalkmasına hizmet edecektir. Kültür Bakanlığı başta olmak üzere ilgili diğer bakanlıklar tarafından, kültürel zenginliğe katkı bağlamında bu derslerin geniş kamuoyunda tanıtılması ve teşvik edilmesi derslerin tercih edilmesi ve uygulanması konusunda çok etkili olacaktır.
2- Bir önceki yılın ilk sömestri sonunda gerçekleşen YDL tercihi için belirlenen kesin günlerin MEB tarafından duyurulmasının şimdiye değin olduğu gibi son anda değil, ilgili tüm kurum ve kişilere yeterince zaman verecek şekilde yapılması gerekir.
3- YDL tercih günleri ve ders tercih/seçim süreçleri MEB tarafından tamamen şeffaflaştırılmalıdır. Bu sürecin okul yönetimi tarafından kapalı ve bazen keyfi bir şekilde takip edilmesi ve öğrenci tercihleri hakkında veli ve öğretmenlere bilgi vermekten kaçınılması gibi durumlar ortadan kaldırılmalıdır. Hangi sınıfta kaç öğrencinin bu dersi seçtiği ilgili öğretmenler ve veliler tarafından öğrenilirse, ders açma yeter sayısına ulaşmak üzere gerekli adımlar atılabilecektir. Ayrıca bu devlet kurumlarının hesap verebilirlik standartlarını yükseltecek ve toplumla devlet kurumları arasındaki güven bağını güçlendirecektir. Bunun için ön açıcı bir öneri, okul yönetimleri ve il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından tercih sürecinin (tüm öğretmenlere, öğrencilere ve velilere açık bir şekilde) online olarak gerçekleşmesi olabilir.
4- Tercih ve açılan ders sayılarla ilgili geçmiş yıllara ve içinde bulunulan yıla ait, hem il ve ilçeler bazında hem de Türkiye çapında verilere ulaşım MEB tarafından hemen sağlanmalıdır.
5- Genelde yaşayan diller ve lehçeler dersleri ve özelde Lazca seçmeli dersinde uygun öğretim stratejisi, MEB yetkilileri tarafından sivil toplum aktörleriyle diyalog içinde karar verilmeli ve ders buna göre yapılandırılmalıdır. Seçmeli Lazca öğretiminin, yabancı dili öğretimi şeklinde mi yoksa zaten dersi alan öğrenciler tarafından bilinen bir ‘anadili’ geliştirme, edebiyatını, dilsel özelliklerini vs. şeklinde mi yapılacağına karar verilmeli buna göre adımlar atılmalıdır. Her iki ihtiyaca yönelik profesyonel strateji ve yöntemler geliştirilmesi ve hazırlık ve uygulama sürecinde buna uyulması önerilir.
6- Veli, öğrenci, okul yönetimi ve öğretmen tarafından seçmeli YDL dersinin önündeki en büyük engel olarak görülen liselere giriş sınavlarında (LGS), MEB tarafından yapılacak düzenlemeler sonucunda öğrencinin ortaokul boyunca sorumlu olduğu YDL dersinden bir kaç soru sorulması bile hem bu derslere ilgiyi hem de derslerin ciddiyetini arttıracaktır.
7- Seçmeli Lazca derslerinin sadece ortaokullarda kalmayarak lise seviyesinde de devam ettirilmesi için MEB tarafından düzenleme yapılması bu dillerin daha iyi öğretimi açısından yararlı olacağı gibi, uzun vadede dilsel çoğulluk kültürünün ve çoğulculuk anlayışının yerleşmesinde çok önemli rol oynayacaktır.
8- Türkiye’deki farklı kültürel, dilsel toplulukların barış içinde bir arada yaşaması için gerekli farkındalığın gelişmesine ve Türkiye toplumunda derinleşen ötekileştirici söylemlere karşı mücadeleye katkı sunmak üzere bu derslerin seçimlerini arttırmak ve uygulamada başarı sağlamak amacıyla ilgili tüm aktörlerin harekete geçmesi gerekmektedir
9- Seçmeli dersler için Lazca ders kitapları hazırlanması ve basılması konusunda MEB tarafından daha çok inisiyatif ve sorumluluk alınması ve bu konuda çalışan sivil toplum aktörlerini daha çok desteklemesi gerekmektedir.
10- Öğretmenler ve kitap yazarları için MEB tarafından düzenli hizmet içi eğitim programları hazırlanması ve ilgili sivil toplum aktörleriyle birlikte bu programların uygulanması kalitenin artması için elzemdir.
11- Yapısal bir sorun oluşturan seçmeli dersler listelerinin oluşturulması ve tercihlerde öğrencilerin rolü, MEB tarafından yeniden tanımlanmalıdır.
12- Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) tarafından yapılacak düzenlemeyle üniversitelerde lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde Lazcaya yer verilmeli ve Lazca öğretmenliği bölümü açılmalıdır. Bu sayede Lazca seçmeli dersinde öne çıkan nitelikli öğretmen sorununun çözümü mümkün olacaktır.
Sahipsiz Bir Hak: Dil Hakları Bağlamında Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi, Lazca Örneği raporunun tamamına Laz Kültür Derneği internet sitesi üzerinden ulaşılabilmekte.
© The Independentturkish