Haiti, 2010 yılında yaşamış olduğu deprem ve 2016'da Matthew Kasırgası'nın izlerinden kurtulmaya çalışırken; ülkenin yaşadığı siyasi ve ekonomik kriz, deprem ve kasırganın yarattığı zorluktan daha derin bir boyuta ulaştı.
Çünkü Haiti Cumhurbaşkanı Jovenel Moise, 7 Şubat 2021'de görev süresi sona ermesine rağmen kendi kendisini ülkenin başkanı ilan etti.
Bundan ötürü de ülke de bir anayasal kriz yaşanıyor. Muhalefetin şiddetli protestolarına aynı oranda sert bir tutum sergileniyor.
Haiti, Moise döneminde giderek daha istikrarsız hale geldi. Nitekim Moise'de hukuken değil ama siyaseten ciddi bir meşruiyet problemi yaşıyor.
Çünkü 11 milyondan fazla nüfusa sahip olan ülke de; seçmenin yüzde 21'nin katılımıyla oyların yüzde 50'sinden fazlasını almış.
Diğer bir ifadeyle 11 milyon nüfuslu ülkede 600 binden az oyla cumhurbaşkanlığına seçilmişti.
Özellikle Kovid-19 salgıyla birlikte enflasyonun artması, yiyecek ve yakıt ihtiyacı ekonomik, siyasi ve sosyal sıkıntılar derinleşti. Nüfusun büyük bir kısmı günde 2 dolardan az kazanıyor.
Haiti, 2020 Küresel Açlık Endeksi'nde 107 ülke arasında 104. sırada yer alıyor. Diğer bir ifadeyle Amerika kıtasında bir Somali'nin oluşumuna tanık oluyoruz.
Moise, göreve başladığı günden bu yana çok sayıda istifa çağrısı/gösterisiyle karşı karşıya kaldı.
Gösteriler, büyük ölçüde, hükümetin yakıt sübvansiyonlarını sona erdirmesi, daha iyi yaşam koşulları, suça duyulan öfke, yolsuzluk iddiaları ve fiyat artışlarından kaynaklandı.
Özellikle devalüasyon, aşırı enflasyon ve temel ihtiyaç malzemelerine erişim imkansız hale gelmesiyle bu sosyal kriz, şiddeti beraberinde getirdi.
Başkent Port-au-Prince başta olmak üzere, Cap-Haitien, Jacmel, Saint-Marc ve Gonaives'te yüzlerce kişi muhalefeti desteklemek için yürüdü; başkentte yer yer polisle kısa süreli çatışmalar yaşandı.
Küreselciler, Başkan Moise'yi artık istemiyor
Haiti Başkanı Moise, ABD eski başkanı Donald Trump'ın yakın müttefiki/destekleyicisiydi.
Aynı zamanda Nicolas Maduro'ya karşı oluşturulan ittifakın savunucusu. Hatta iki liderin ticari ortak olduğu 'iddialar' arasındaydı.
Bugün ise yeni başkan Joe Biden hükümeti ile Moise karşılıklı birbirini test ediyor. Aslında Biden, Trump'ın politikalarına karşı Haiti'de ABD politikasını 'şimdilik' sürdürüyor.
Hatta Moise'nin başkanlığa yükselişi, Obama döneminde ve özellikle de eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve BM'nin Haiti özel elçisi eski Başkan Bill Clinton tarafından tasarlandı.
Daha önce Moise, selefi ve son iki Cumhurbaşkanı Duvalier ailesinin de yakında da bulunuyordu. Bu sağcı otoriter yönetimler ABD'nın sıkı müttefikiydi.
Bu aktörlerin/ailelerin ortak özelliği ABD ile geliştirdikleri giyim, tarım, turizm ve madencilik sektörlerinde geliştirdikleri kârlı ortaklıklar/çıkarlardı.
Demokrat Başkan Joe Biden'in yeni yönetimi, Washington'un demokrasiyi ve insan haklarını desteklemeye geri döndüğünü iddia ederek, dış politikasını Donald Trump'ınkinden farklı ve radikal bir değişime uğrayacağının sinyalini verdi.
ABD dışişleri bakanı Antony Blinken, ABD'nin "demokrasiyi, insan haklarını ve Haiti'nin güvenliğini ve refahını her zaman destekleyeceği" şeklinde bir tweet attı.
Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı da Haiti Devlet Başkanı Jovenel Moise'ye desteğini açıkladı. Fakat bu umut verici sözler şimdilik boş görünüyor.
Biden yönetimi, "kendi arka bahçesinde" Port-au-Prince'deki otoriter rejimi destekliyor.
Fakat insan hakları, özgürlük, siyasi düşünce, otoriterleşme, basın özgürlüğü... vs konularda karşısında duruyor, çelişiyor ancak bunu resmileştirmiyor.
Haiti Anayasasına göre, Moise'nin görev süresi 7 Şubat Pazar günü sona erdi, ancak Moise yeni bir anayasayı yürürlüğe koymayı planladığı için bir yıl daha iktidarda olduğunu iddia ederek istifa etmeyi reddetti.
Moise hükümeti buna rağmen, yakıt maliyetlerini artıran, ulusal para biriminin değerini düşüren, yoksulluğu derinleştiren, IMF'nin dayattığı kemer sıkma önlemlerini uyguladı.
Bu önlemler Moise'nin devrilmesini isteyen büyük protestolara yol açtı.
Haiti cumhurbaşkanı Moïse'nin görevden ayrılması gereken 7 Şubat'ta, Port-au-Prince havaalanında bir basın toplantısı düzenledi ve aralarında Yüksek Mahkeme yargıçlarının da bulunduğu 23 kişinin kendisine yönelik darbe planladığı gerekçesiyle tutuklandığını açıkladı.
ABD medyasında Haiti'deki olaylarla ilgili haberler çok az olsa da, hem Washington Post hem de New York Times endişeli yazılar yayımlandı.
Şüphesiz hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi Amerikan hükümetleri, ABD şirketlerinin pazarlarını ve yatırımlarını daha öncelikli görüyorlar.
Ayrıca Haiti elitinin mal ve servetini savunabilecek ve ortak kar maksimizasyonu da sağlayamaya çalışıyorlar.
Başkanın amacı daha fazla yetki
Washington ve Birleşmiş Milletler (BM) ve Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) gibi kurumların tam desteğiyle Moise beş yıllık görev süresi dolmasına rağmen iktidarda kalarak Haiti anayasasını ihlal ediyor.
Moise'ye göre görevde bir yılın daha olduğunu ve bir önceki 2015 seçimlerinde yaşanan usulsüzlük iddiaları yüzünden seçimlerin yeniden yapılmasının onun göreve gelmesini bir yıl geciktirdiği şeklindeki argümanına dayanıyor.
Moise, Ekim 2015'te ilk tur seçimleri kazandı. Ancak oylama, seçim sahtekarlığıyla gölgelendi ve cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri birkaç kez tehir edildi.
Kasım 2016'da tekrar oylama yapıldı ve Moise yüzde 55,6 destekle kazandı. Resmi olarak 7 Şubat 2017'de göreve başladı.
Muhalefet liderleri, hukukçular ve sivil toplum örgütleri Moise'nin görev süresinin sona erdiğini söylediği için itiraz ediyorlar.
Ancak cumhurbaşkanı ve destekçileri, beş yıllık görev süresinin 2022'de sona erdiğini söylüyor.
Bunun için Moise, daha güçlü bir cumhurbaşkanlığı kurmak için Nisan ayında (Sonra Haziran'a ertelendi) referandum yapmaya hazırlanıyor. Önerilen değişiklikler arasında şunlar bulunmaktadır:
- Yasama meclisine karşı sorumlu başbakanlık görevinin kaldırılması;
- Mevcut iki meclisli parlamentonun tek meclisli bir parlamentoyla değiştirilmesi;
- Anayasada iki dönem üst üste görev yapan cumhurbaşkanına ilişkin yasağın kaldırılması.
Haiti Temsilciler Meclisi ve Senatosu'nun 3/2'sinin süresi 2020'nin başında sona erdi. 7 Şubat 2021, Haiti demokrasisinin geleceğinde bir dönüm noktası oldu ve 2020 Ocak ayından bu yana parlamento kapalı durumda.
Başkan Jovenel Moise bir yılı aşkın süredir ülkeyi kararname ile yönetiyor. Üstelik Moise, Haiti'deki gücüne atıfta bulunurken, "Tanrı'dan sonra sadece ben varım" diyerek iktidar gücünü boyutunu vurguluyor.
Başkan 'Mafya Devleti' kurduğu için istenmiyor
Jovenal Moïse'nin anayasal yetkisinin sona ermesiyle ilgili yaşanan tartışma, başkanı otoriter ve baskıcı bir fotoğraf vermesine neden oldu.
Ancak bu krizin arkasında, silahlı çeteler, hükümetin suç ortaklığı ve mafya tipi bir devlet yapılanmasının Haiti topraklarında artan kontrolü var.
Esas olarak ABD tarafından temsil edilen uluslararası topluluk Haiti'de yeni bir diktatörlüğün yolunu destekliyor. Ancak Biden'ın ekibi bu kadar iyimser ve istekli değil.
Moise, ülkeyi tek başına ve kontrolsüz yönetmek için başka bir yöntemi uygulamaya koydu. Bunlar:
- Yasama ve belediye seçimlerini yapmamak. Hem yürütme hem de yasama organı haline geldi ve belediye başkanlarını "yürütmenin vekillerine" dönüştüren 40 kadar kararname çıkardı.
- Bu arada, Sayıştay'ın denetim yetkilerini bir kararname ile azaltarak, otoriterlik gücünü pekiştirdi. Böylelikle istediği zaman harcama yapma yetkisini kendisine izin verdi.
- Moise, ülkenin yasalarını hiçe sayarak, sadece partisinin üyelerinden (Tèt Kale [kel kafalılar]) oluşan bir seçim konseyi kurdu. Bu konseye yeni bir Anayasa hazırlamak için referandum düzenleme yetkisi verdi.
- Moise, 2017'de göreve başladığından bu yana, kilit demokratik kurumları sistematik olarak dağıttı. Örneğin, Moïse, yolsuzluk ve kara para aklama, yasadışı uyuşturucu kaçakçılığı ve diğer ciddi suçlarla ilgili soruşturmalara öncülük eden Yolsuzlukla Mücadele Birimi'ni (ULCC) ve Merkezi Mali İstihbarat Birimi'ni (UCREF) büyük ölçüde zayıflattı.
- Moïse, Haiti hükümeti tarafından yapılan tüm harcamaları ve mali taahhütleri incelemekten sorumlu Yüksek Denetçiler ve İdari Anlaşmazlıklar Mahkemesi'ni (CSCCA) zayıflattı.
- Moïse ayrıca görev süresi boyunca insan hakları ihlalleri yüzünden Haitililere bir güvenlik krizi yarattı. Moïse'nin tam desteğiyle olmasa da; onayıyla faaliyet gösteren çeteler katliamlar gerçekleştirdi. Son iki yılda 343 kişinin öldürüldüğü, 98'inin kaybedildiği ve 32 kadının toplu tecavüze uğradığı 10 katliam gerçekleşti. Şiddet 251 çocuğu yetim bıraktı. Yalnızca Ocak ayında en az 60 adam kaçırma vakası yaşandı ve 2020'de 786 kişiden yüksek miktarda fidye istendi. BM, 6 Temmuz 2018 ile 10 Aralık 2019 arasında insan hakları ihlalleri ve ihlallerinin sayısındayüzde 333 artış olduğunu kaydetti.
- Ayrıca anti-demokratik anayasa reformunu hazırlayan komiteyi ve Seçim Komisyonu'nu kendi atadığı kişilerle doldurdu.
- Haiti'yi siyasi kargaşaya sürükledi. Moïse, resmi yetkisi olmadan 8 Şubat'ta Haiti'nin yüksek mahkemesinin üç yargıcını emekliliğe zorladı, hatta içlerinden birini birkaç gün gözaltına aldı.
- Çünkü Moise, mevcut kurumların altını oymanın yanı sıra, yalnızca kendisine karşı sorumlu bir ulusal istihbarat teşkilatı kurdu ve rejimine karşı meşru protestoları 'terörizmin tanımıyla' genişletti. Özellikle Ocak 2020'den bu yana parlamentonun kapanması Moise'ye otoriterleşmenin yolunu açmış oldu.
Sonuç olarak, Biden yönetiminin politikalarını ilkeleriyle uyumlu hale getirme zamanı geldi.
Amerika Birleşik Devletleri, Moïse'nin yanında olma politikasını tersine çevirmeli, ileriye dönük yaklaşımı için Haiti sivil toplumuna danışmalı; demokrasi ve insan haklarını Haiti'ye yönelik dış politikasının merkezine yerleştirme konusunda güçlü bir adım atmalıdır.
Moïse'nin Haiti'nin yoksul kitlelerine sunacak hiçbir şeyi yok.
Muhalif siyasetçiler ise; Başkan'ın artan otoriterliğini eleştirirken, Haiti'de demokrasiyi savunmak için ABD ve AB'ye acınası çağrılarda bulunarak, Haitilileri onlarca yıldır yoksullaştırılmış ülkelere çaresiz sosyal koşullar dayatan güçlere/ülkelere odaklandılar.
Washington artık kimseye "demokrasi" anlatacak konumda değil; çünkü ABD Kongre Binası'ndaki 6 Ocak darbe girişimi fazlasıyla çelişkiye düştüler.
Her halükarda, bu retorik, yalnızca ABD'nin Çin ve Rusya'ya karşı politika arayışına yönelik bir propaganda örtüsü anlamına geliyor.
ABD ve BM, Kanada, Fransa ve diğerlerinden oluşan Çekirdek Grup üyeleri, Haiti'deki mevcut krizin sadece siyasi değil, aynı zamanda insani bir kriz olduğunu anlamıyorlar.
Grup, protestocuları geçmişte yaptıkları eylemlerinden ötürü eleştirildi. Gösterilerin, adam kaçırma olayları, gıda güvensizliği ve yolsuzluktan ziyade "günlük yaşamın zorlukları" olarak tetiklendiğini öne sürdüler.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish