Süleymaniye'nin Piremegrun, Seyid Sadık, Kifri, Halepçe, Çemçemal ve diğer bazı bölgelerinde başlayan gösteriler, her ne kadar ertelenen maaşlar, ekonomik kriz ve altyapı yetersizliği gibi gerekçelerle yapılsa da zamanlama ve hedef seçilen noktalar amacın çok farklı olduğunu ortaya koyuyor.
Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) hükümeti, 2014'ün başlarından bu yana memurların, emeklilerin, peşmergenin ve diğer çalışanların maaşlarını vermekte sorun yaşıyor.
Nuri Maliki'nin başbakanlığı döneminde yaşanan bütçe, petrol ve güvenlik krizi o tarihten bu yana devam ediyor.
Süleymaniye'deki senaryo öncekilerin tekrarı
IŞİD'in de ortaya çıkmasıyla iyice derinleşen kriz karşısında Erbil, kendi çıkardığı petrolü Türkiye üzerinden satmaya başladı ve Ankara ile bu noktada yaptığı anlaşma tarihi bir öneme sahip.
IŞİD'in en güçlü olduğu bir dönemde Irak Kürdistan Bölgesi yönetimi, çok büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştı.
IŞİD ile savaş devam ederken, toplumsal rahatsızlığı da fırsat bilen Goran Hareketi, Süleymaniye bölgesinde büyük yıkımlara yol açan protestoların fitilini ateşledi.
2015 ekiminde dönemin Meclis Başkanı Yusuf Muhammed'in öncülüğünde yapılan eylemlerde KDP binaları yakılmış ve birçok KDP'li yönetici öldürülmüştü.
Süleymaniye'nin ardından aynı eylemleri Erbil'e taşımak için hareket geçen Meclis Başkanı Yusuf Muhammed, başkente alınmadı ve gösteriler bıçak gibi kesildi.
Daha sonra yayınlanan Goran Hareketi lideri Noşirevan Mustafa'ya ait ses kayıtlarında, Erbil'deki diplomatik misyonlara saldırı planları yapıldığı anlaşıldı.
Bu nasıl mı oluyor?
Süleymaniye merkezli partiler, gruplar ve örgütlerin İran'ın etkisi altında olduğu inkar edilemez bir gerçek.
İran, bu bölgede etkin olan yapılar üzerine büyük bir güce sahip. İran, istediği zaman seçeceği hedefe göre herhangi bir yapıyı harekete geçirme kapasitesine sahip.
İran, Süleymaniye bölgesinde sahip olduğu kartı tarih boyunca KDP, Barzani ve Erbil yönetimine karşı kullanmıştır. Son yaşanan olaylarda da bunu net bir şekilde gördük.
Gösterilerde hedef alınan KDP ve Kürdistan hükümeti ancak KYB, Komel, Yekgirtu ve Goran binalarının da yakıldığını görüyoruz. Bunun nedeni ise Erbil ile Bağdat arasındaki Şengal anlaşması.
İran Şengal'deki anlaşmayı imkansız hale getirmeyi hedefliyor
Şengal Anlaşması, İran ve oraya iyice yerleşmeye çalışan PKK kadrolarının ayarını iyice bozdu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Şengal'in İran için taşıdığı önemi önceki yazılarımızda da detaylı anlatmaya çalışmıştık.
Şengal, İran için Suriye'de kalıcı olmak ve iyice konuşlanmak için en uygun güzergah. Erbil yönetimi ve ABD'nin de buna izin vermeyeceğini daha önce vurgulamıştık.
Erbil yönetiminin İran'ın rahatsız olduğu bir adım atması durumunda Süleymaniye bölgesindeki paramiliter güçlerin nasıl harekete geçtiğini ve neler yapabileceğini son olaylarla bir kere daha net bir şekilde gördük.
ABD'nin son zamanlarda Erbil'e yerleştirdiği füze savunma sistemi, inşa ettiği askeri üs ve hava üssü İran'ı iyice öfkelendirmiş halde.
Kendisini buna cevap vermek zorunda hissediyor. Aslında bir süre önce kendisine bağlı milis güçler Haşdi Şabi vasıtasıyla Erbil'e attığı füzeler de bu rahatsızlığa dair bir mesajdı.
İran, Erbil ile Bağdat arasındaki Şengal Anlaşması'ndan çok rahatsız ve uygulanmaması için her yolu deneyecek.
Çünkü orada yakın çalıştığı Haşdi Şabi ve PKK'ye bağlı güçler anlaşmaya göre bölgeyi terketmek zorunda.
İran KYB'nin KDP'ye yakınlaşmasından rahatsız
Diğer yandan KYB'deki güç dengesi ve iktidar mücadelesi de İran'ın yakından takip ettiği bir mesele.
Eşbaşkanlardan Lahor Şeyh Cengi'yi tam anlamıyla avucuna alan ve istediği gibi kullanan Tahran, Bafil Talabani konusunda son dönemde zorluklar yaşamaya başladı.
Bafil Talabani ve ekibi KDP ile yaptıkları görüşmelerde olumlu sonuçlar aldı ve Kürtlerin en büyük iki partisi yeniden yakınlaştı.
Bu Süleymaniye ile Erbil arasındaki gerilimi bitirecek ve Kürtler arası birliği güçlendirecek bir gelişmeydi.
Bafil Talabani'nin KYB ile KDP arasında yeni bir stratejik anlaşma imzalama düşüncesi, bugün Süleymaniye'de yaşanan olayların bir diğer nedenidir.
Çünkü bu Kürtlerin Bağdat'a karşı tek ses olmasını beraberinde getirecek.
Olaylarda dikkat çeken bir diğer husus da eylemlerin yapıldığı yerlerdeki PKK varlığı ve mobilize olma kabiliyetidir.
KDP binaları yakılırken atılan "Biji Apo" sloganları da bunun bir göstergesi. Biz bunları daha önce KDP binalarına yapılan saldırılarda da görmüştük.
Bundan bir süre önce Bağdat'taki KDP binası da Haşdi Şabi militanları tarafından ateşe verilmiş ve Barzani posterleri yakılmıştı.
Bunlar, eylemlerin aynı merkezden yönetildiğini gösteren önemli veriler.
Gösterilerin zamanlaması çok manidar
Gösteriler maaş, ekonomik kriz ya da altyapı yetersizliği gibi haklı gerekçelerle olsaydı seçilen zamanlama farklı olmalıydı.
Yaklaşık 6 yıldır devam eden bu sorunlara çözüm bulmaya yakın bir süreçte yapılan bu eylemler, amacın çok farklı olduğunu göstermesi açısından yeterince fikir veriyor.
Geçen hafta Bağdat'a giden Erbil heyeti, çok verimli toplantılar yaptı ve anlaşmazlıkların giderilmesinde büyük ilerleme kaydedildi.
Bu hafta Bağdat'a giden yeni Kürdistan heyeti maaşlar, bütçe ve diğer sorunların çözümü için daha detaylı görüşmeler yapıyor.
Erbil ile Bağdat çözüme çok yakın ve Mesrur Barzani ile Mustafa Kazımi'nin demeçleri de bu yönde. İkisi de bu noktada ümit verici açıklamalar yaptı.
Erbil'in ürettiği petrolü Irak petrol şirketi SOMO'ya teslim etmesi, sınır kapılarının kontrolünü Bağdat'a devretmesi, Bağdat'ın memur maaşlarını eksiksiz ödemesi, Peşmerge maaşlarını vermesi ve IKB'nin bütçesini düşürmemesi gibi karşılıklı talepler mevcut.
Kovid-19 pandemisi nedeniyle tüm dünya ekonomik krizle boğuşurken, petrol fiyatları iyice düşmüşken ve güvenlik sorunları tam çözülememişken Erbil ile Bağdat nasıl bir neticeye varır bilinmez daha durumun sene başından daha iyi olacağı öngörülebilir.
İran'ın korkulu rüyası: Erbil ile Bağdat'ın anlaşması
Erbil ile Bağdat'ın nihayi anlaşmaya varması halinde kronikleşmiş birçok sorun çözüme kavuşacak ve Kazımi, gelecek yıl yapılması planlanan seçimlerde büyük bir avantaj yakalayacaktır.
Irak güvenliğe ulaşmadan ve istikrarı sağlamadan ekonomik açıdan düze çıkması neredeyse imkansızdır.
Bunun yolu da paramiliter ile milis güçlerin etkisizleştirilmesi ve Bağdat'taki otoritenin güçlenmesinden geçer.
Kazımi, Kürtler ile bütçe, maaş ve tartışmalı bölgeler sorununu çözerse Şii seçmen nezdinde de puan toplar. İşte bunun için Şengal ile başlangıç yaptı.
Devamında Mahmur, Tuzhurmatu, Hanekin ve Kerkük de gelecektir.
Hem Kürtlerin kendi içinde birliği yakalaması hem de Bağdat ile Erbil'in sorunları çözüm yoluna sokması en fazla Tahran'ın bu ülkedeki hayallerini suya düşürecektir.
Çünkü istikrarlı, güvenli ve ekonomik düzlüğe çıkmış bir Irak'ın İran'a hiçbir yararı olmayacaktır.
Kendi ayakları üzerinde duran bir Irak İran'ın en çok korktuğu senaryodur. Bu senaryonun gerçekleşmemesi için de her yolu deneyeceğini defalarca kez gösterdi.
Tahran aslında bu mesajı vermek için geçen hafta Süleymani'nin halefi Kaani'yi Bağdat'a gönderdi.
Kaani'nin Bağdat'tan Şengal'e, oradan Süleymaniye ve diğer bölgelere geçmiş olması hiç uzak bir ihtimal değildir.
Bölgedeki Sünnilerin geleceği konsensüse bağlı
Bölgenin huzuru, emniyeti, refahı ve mutluluğu Erbil ile Bağdat arasında varılacak bir konsensüse bağlıdır.
Eğer bu sağlanırsa halk rahat bir nefes alır. 6 senedir kamplarda sığınmacı hayatı yaşamak zorunda kalan Sünniler de evlerine dönme imkanı bulacaktır.
Sahi, hala Irak Kürdistan Bölgesi'ndeki kamplardaki çadırlarda ya da kiraladıkları evlerde kalan milyonlarca Sünni neden IŞİD'ten kurtarılan evlerine dönmüyor?
Tikrit, Felluce, Rumadi, Musul ve diğer yerlerden IŞİD nedeniyle göç etmek zorunda kalan Sünniler kimden korkuyor?
Haşdi Şabi, iddia edildiği gibi "halk toplulukları" ise, Sünniler neden onlara güvenmiyor?
Ve eğer Peşmerge iddia edildiği gibi Araplara zulmediyorsa, neden Şii ve Sünni milislerden kaçanlar Peşmergeye sığınıyor?
Şahsen Kazımi'nin de bu soruları ciddi olarak sorduğunu ve kalıcı cevaplar aradığını düşünüyorum.
Şengal Aanlaşması, Sünnilerin evlerine dönüşü ve İran'ın bölgedeki emellerini dikkate almadan Süleymaniye'deki olayların da şifresini çözemeyiz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish