Kripto para birimine aşina değilseniz, "Merkezi Olmayan Finans"ın (DeFi) ne olduğunu muhtemelen bilmiyorsunuzdur. Bilenler, bugün herkesin parasını bir stablecoin'le (rezerv varlıkla desteklenen bir kripto para birimi) değiştirebileceğini, bunları umut verici bir projeye yatırabileceğini ve inşallah yatırımlarının büyümesini izleyeceğini de biliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu klasik saadet zincirinin bir başka hali mi? Charles Ponzi'ninki gibi değil. Fakat DeFi platformlarının büyümesindeki patlamanın bu yeni pazara hızla akan likidite tarafından desteklendiği ve sonsuza kadar devam edemeyeceği açık. Yine de bu altyapıya gömülü teknolojiler, küresel finans sisteminin yeniden inşası için muazzam fırsatlar sunuyor.
Bu köşe yazısının yazarı, hayatının 25 yılını bankacılığa adadı. Moskova'daki ufak Ulusal Rezerv Bankası'nı 1995'te satın aldım ve bu yıl Rusya'nın en güvenilir bankalarından biri olarak sattım. Eski halinden 20 kat daha küçük ve onun bir gölgesi fakat hiçbir pasif yükümlülüğü ya da borcu yok.
Çeyrek asırdır öz sermaye açısından Sberbank ve VTB'den sonra Rusya'daki en büyük üçüncü özel bankanın CEO'suydum. Ayrıca FSB'nin (Rusya Federal Güvenlik Servisi -çn.) yozlaşmış kurt adamları tarafından desteklenen kurumsal talancıların daimi hedefiydim ve bu da işimi mahvetti.
Modern bankacılar müşterilerinin parasını cebe indirerek bankalarını mahvediyor. 90'ların sonundan bu yana, binlerce bankadan binlerce Rus "bankster" ("bankacı" ile "gangsterin" karışımı) müşterilerine ait 100 milyar dolardan (yaklaşık 794 milyar TL) fazla paraya el koydu ve çalıntı paralarla ülkeyi terk etti. Ya da hükümetteki krysha'sının (Rusça'da "çatı", cezai korumayı ifade eder) kalınlığına bağlı olarak, ülkede yeni bir "iş" kurdu.
Bankaların sosyal işlevi ekonominin dolaşım sistemi olarak hizmet etmektir. Mal ve hizmet karşılığında işlemlere izin verirler, borç vererek üretimi sağlarlar ve kaynak birikimiyle ilgilenirler. Ne var ki dünya bankacılık camiası, işlevi müşterilerin varlıklarını kötüye kullanmak ve dünya genelinde hacmi her yıl 1 trilyon dolar (yaklaşık 7,94 trilyon TL) artan "kirli parayı" aklamak olan bir "anti-banka" haline geldi.
Kısa süre önce Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu'nun (ICIJ) yayımladığı Finansal Suçları Araştırma Ağı'nın (FinCEN, ABD Hazine Bakanlığı'nın bir birimi) sızdırılan raporlarında bunu doğrulayan daha fazla kanıt bulabilirsiniz. Bu belgelere göre en büyük 5 uluslararası banka, ABD makamları daha önceki suistimalleri nedeniyle kendilerine para cezası verdikten sonra bile 2 trilyon dolar (yaklaşık 15,9 trilyon TL) para akladı.
Nihayetinde bankacılardan, sahte yatırımcılardan, avukatlardan, denetçilerden ve "offshore" adı verilen tüm devletleri ve onlar içinde yaratılan ülkeleri yöneten hizmet personelinden oluşan dev bir asalaklar sınıfı oluştu. Bu sınıf "kirli para" dışında hiçbir şey üretmiyor.
Ne yazık ki ulusal kolluk kuvvetleri ve mahkemeler bu kötülüğe sistematik düzeyde direnemez, sadece bireysel dolandırıcılıklara karşı savaşarak hafifletici bakım sağlarlar. Yeni uluslararası yapıların yaratılması konusundaki çağrım yalnız kaldı.
Bu arada, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri veya kültürü ilerletmek suretiyle topluma gerçekten somut değer katan ya da bu değeri yaratan insanlar, finansal kaynaklara her geçen gün daha az erişebiliyor. Gelirleri, kaynağında fiziksel veya entelektüel emek olmayan küresel oligarşi içindekilerin servetiyle karşılaştırılamaz.
Milyarlarca insan, kısmen yüksek maliyetleri kısmen de bankster'lar tarafından çalınacak hiçbir şeyi olmayan fakir müşterilerle ilgilenilmemesi nedeniyle bankacılık hizmetlerinden tamamen kopartılmış durumda. Bir finansal apartheid sistemi ulusları ve bütün halinde kıtaları yoksulluğa sürüklüyor.
Bu çatışma, şimdi koronavirüs pandemisinin neden olduğu durgunluk zemininin ortasında özellikle belirgin hale geliyor. Ulusal finans kurumları tarafından büyük ve teminatsız miktarlarda basılan paranın kendisi de giderek değer kaybediyor.
Er ya da geç bu baş aşağı duran piramit çökmeli ve borsalarda şişirilen balon patlamalıdır. Borsadan gelen aşırı likidite kaçınılmaz olarak gerçek dünyaya akacak ve değer kaybeden parayı, cinsi ne olursa olsun toza çevirecek. Bu, kıyamete varan boyutlarda başka bir soyguna yol açacak.
Neyse ki insan aklı yerinde saymıyor. 10 yıl önce şaka ve oyuncak olarak algılanan kripto para birimleri, bugün uluslararası finans sisteminin önemli bir parçası. Bir sonraki adım üretim tesisleri, gayrimenkuller, mal ve hizmetler dahil olmak üzere reel aktiflerin dağıtılmış defterlerde tutularak "dijitalleştirilmesi" olacaktır.
Bu teknolojilerin faydalarını öngören birçok hükümet bunları uygulamaya başlıyor. Martta Alman Federal Mali Denetim Otoritesi (BaFin) kripto para birimlerini finansal araçlar olarak tanıdı. 11 Ağustos'ta Alman Federal Maliye Bakanlığı (BMF) ve Federal Adalet ve Tüketiciyi Koruma Bakanlığı (BMJV) blok zinciri tabanlı dijital menkul kıymetler hakkında bir yasa tasarısı sundu. Dünyanın en kalabalık ve ikinci en zengin ülkesinin lideri Şi Cinping, bir yıl önce blok zincirinin geliştirilmesinin devletin en acil görevlerinden biri olduğunu söyledi.
Geçen nisanda Çin Merkez Bankası, deneme aşamasındaki bir program kapsamında ülkenin 4 büyük şehrinde bir ulusal kripto para birimi (DCEP) tanıttı. Pekin'de düzenlenecek 2022 Kış Olimpiyatları alanı da aynı zamanda DCEP'nin sağladığı fırsatları keşfetme olanağı sunacak.
3 Eylül'deki son habere göreyse, İsviçre kantonu Zug Bitcoin ve Ethereum'la vergi ödemelerini kabul etmeye başladı. 21 Eylül'de Birleşik Devletler Para Birimi Denetleme Ofisi (OCC) ve Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), yayımladıkları stablecoin rehberiyle resmi karar destekli kripto para birimlerinin kanun nezdinde nasıl değerlendirileceğine dair ilk detaylı ulusal kılavuzu sunmuş oldu. Böylelikle düzenleyiciler, stablecoin'leri çıkaranlarla (veya kurucularıyla) çalışmaya yeşil ışık yaktı.
Etrafınıza bir göz atın: Yakın zamana kadar bilim kurgunun hayalleri olan araçlar gerçeğe dönüşüyor. Yapay zeka şimdiden araç kullanıyor, "şoförlük" mesleği önümüzdeki 10 yıl içinde yok olabilir. Aynı şekilde, blok zinciri teknolojileri ve akıllı sözleşmeler finans sektöründe bu denli çok insan istihdam etmeyi gereksiz kılacak ve böylece "bankster'leri" sosyal bir olgu olarak ortadan kaldıracak.
Merkezi Olmayan Finans'la (DeFi) bankanın kendisi şeklinde ortaya çıkan bir aracı sürece dahil olmadan, bu defa bu işlevin "akıllı sözleşme" tarafından sağlanmasıyla geleneksel banka müşterileriyle doğrudan temas kurulması mümkün hale geldi. Aynı zamanda, hiç kimse bir müşterinin parasını çalamayacak çünkü DeFi sistemi onları açgözlü bankacılardan korur. Akıllı bir sözleşme yalnızca matematik kanunlarına uyar ve geleneksel bankacılıkta da var olan bilgisayar korsanlığı riski haricinde herhangi bir yolsuzluğa karışamaz: Fransız Rivierası'nda villalara, özel jetlere veya yatlara ihtiyaç duymaz.
Mevcut DeFi projeleri teminatlı borç verme ilkeleri kapsamında likit token'ların (çoğunlukla merkezi olmayan kripto para birimleri) değişimine dayanmaktadır. Oldukça ilkeller, ya basit ipotek kredilerine ya da "Yield Farming"e, yani likit paranın hisseleri büyütüp serbest piyasada satmak amacıyla verimsizce artırılmasına hizmet ediyorlar. Örneğin, Estonya'da lisanslı böyle bir DeFi platformuna sadece meraktan 100 bin dolar (yaklaşık 794 bin TL) yatırdım. Üç gün sonra dijital cüzdanımı kontrol ettiğimde şimdiden 300 dolardan fazla kazandığımı öğrendim ve bunu kripto değişimi yoluyla banka hesabıma kolayca aktardım. (Bunun bir yatırım tavsiyesi olmadığını ve insanların paralarını belirli bir kripto para birimine veya platforma koymadan önce bunu kontrol etmeleri gerektiğini belirtmeliyim.)
Bazı ortaklarla kurmayı düşündüğüm Bağımsız Merkezi Olmayan Finans Ekosistemi (bazıları buna "Banka 2.0" diyebilir) tüm katılımcıların eşzamanlı olarak faydalandığı bir yeni nesil bankayı temsil ediyor. Müşterilere geleneksel bankaların tüm hizmetlerini sunacak. Bunlar arasında döviz bozdurma, mevduat hesabı, borç verme, ödeme, nakit para hizmetleri, yerel ve uluslararası transferler de var. Bu platformun temel farklılığı uluslar üstü olmasından geliyor.
Blok zinciri teknolojisini temel alan akıllı sözleşmelerin yürütülmesini sağlayan sistem, ağ üzerinde eş zamanlı olarak her yerde ve hiçbir yerdedir. Sistemi yöneten kişilere ne olursa olsun tüm yükümlülükler yerine getirilecektir, çünkü yükümlülükler kişisel ahlaka değil güvence altına alındıkları akıllı sözleşmelere bağlıdır. Bu durumda, elbette ki kredi teminatı niteliğindeki token konusunun yürütüldüğü ülkenin mevzuatına yasal uygunluğunu takip etmek gerekiyor.
Bu projenin en önemli yönü, birçok üçüncü parti start-up'a ve inovasyona bir çalışma alanı sağlamak olacak. Bu, nihayetinde Tayland'da fon ihtiyacı olan IT (Bilgi Teknolojisi -ed.n.) üreticisini veya Zimbabve'deki atık dönüştürme girişimcisini Norveç veya Japonya'daki potansiyel bir yatırımcıya bağlayacak bir mekanizma. Sistem her biri küresel altyapının parçası olacak kabiliyetli insanlara ait yüzlerce ve binlerce projeyi kapsayacak, tıpkı herhangi bir büyük bankanın bir finans kurumuyla ilgili yüzlerce, binlerce projesi olduğu gibi.
Ayrıca bu sistem, örneğin çevre koruma alanında kâr amacı gütmeyen projelerin uygulanmasında mali şeffaflık için ek fırsatlar sağlayacak. Ya da ne yazık ki, her yıl dünya genelinde toplanan yüz milyarlarca dolarlık bağışların yarısının doğrudan veya sözde "yönetim masrafları" yoluyla basitçe çalınmasından mustarip hayır kurumları konusunda.
Bu yıl oğlum Evgeny'le birlikte yerel milli parkı desteklemek için Çad'ı ziyaret ettik. N'Djamena Uluslararası Havalimanı'nda, enkaza dönmüş birkaç eski Cessna'nın önünde yeni bir Bombardier Global Express jeti duruyordu; beyazdı ve üzerinde mavi harflerle "UN OCHA" (Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi) yazıyordu. Bir zamanlar bende de bir tane vardı, fiyatı 60 milyon dolar (yaklaşık 477 milyon TL).
Ve uçarken benzer bir "marka ismi taşıyan" 30 milyon dolar (yaklaşık 238 milyon TL) değerinde bir Embraer Legacy gördük. İnsani yardımların taşınması için çok daha ucuz ve daha geniş kargo uçakları var. Uluslararası toplum tarafından sağlanan ve BM yetkililerin kendi rahatları için harcadığı bu parayla karnı aç kaç Çadlıya yardım edilebileceğini merak ettim.
Kripto-ekonomi bir sterlin bile olsa herhangi miktarda bağış yapan bir kişinin, bağışını Bosna'da pahalı bir operasyona ihtiyaç duyan yoksul bir çocuğa, Uganda'da yeni teknolojiye ihtiyaç duyan bir çiftçiye veya Gabon'daki belli bir file kadar takip etmesine izin veriyor. Tüm bu bilgiler, hayır kurumu token blok zinciri aracılığıyla ilgili taraflara tamamen aktarılabilir.
Belki de uluslararası finans sisteminde gerçek bir devrimin eşiğinde ve bankster'lerin sonundayız. Hakikatin esas uzmanı olduğumu iddia etmiyorum, yazımda tartışılacak çok şey var. Yine de bir şey tartışma götürmüyor: Sistem şu anda var olduğu biçimiyle dünya ekonomisini felakete sürüklüyor.
* Alexander Lebedev'in ailesi The Independent ve Evening Standard'ın ortak sahiplerindendir.
Independent Türkçe için çeviren: Rahmi Sönmez
© The Independent