"Mersin, Çernobil olmasın": Rus nükleer santrali Kıbrıslı Türk ve Rumları birleştirdi

Kıbrıs'ın her iki tarafından nükleer karşıtı aktivistler, deniz yaşamına zarar vereceğinden ve başka bir Çernobil yaratacağından endişelendikleri projeye karşı yan yana mücadele ediyor

Lefkoşa'da Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'ni inşa planına karşı gösteri düzenleyen aktivistler (Borzou Daragahi)

Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'yı ikiye bölen Birleşmiş Milletler yönetimindeki tampon bölgede birbirine dolaşmış dikenli telleri, mermi delikleriyle parçalanmış binaları ve “fotoğraf çekmek ve çöp atmak yasaktır” uyarılarını geçince bir açık alan belirir. Bu alan, kendi varlığını ilan eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin sınır kontrolünden hemen önce Ledras Palace Oteli'nin önünden geçen Markou Drakou Sokağı boyunca uzanır. (Muhtemelen canı sıkılan barış gücü askerleriyle dolu) BM kışlaları sokağın bir tarafında bulunur. Sokağın diğer tarafında biraz ileride, iki tarafa da ait olmayan arazinin tam ortasında parlak renge boyanmış iki katlı bir bina vardır. Adı Dayanışma Evi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tesis, Facebook sayfasında kendini "toplumlar arası dayanışma ve diyalog için müşterek alan" diye tanımlıyor. 15 yıl önce, Kıbrıs'ın iki tarafı arasındaki sınır ortaya çıkmadan hemen sonra kurulmuş. Bira, buzlu kahve ve atıştırmalık satan kafe binanın en önemli kısmını oluşturuyor. Zemin katla üst katta, hem Türkçe hem Yunanca dil dersleri verilen, Afrika davulu çalma atölyeleri ve "sokak yemeği" geceleri düzenlenen sınıflar ve konferans merkezleri bulunuyor.

Koronavirüs kısıtlamalarından önce Kıbrıs Cumhuriyeti'ne ((Resmi adı Kıbrıs Cumhuriyeti olan bölge, Türkiye Cumhuriyeti devletince “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi" olarak tanınmaktadır -ed.n.) gittim. Bir toplantı için Lefkoşa'nın merkezindeki otelden ayrılıp Dayanışma Evi'ne yürüdüm. İçeride oturup buzlu kahvemi içerken yaklaşık 20 kişilik bir grup, yoga matlarıyla chai eşliğinde dostça sohbet ediyordu. Dışarıda iki çocuk dağ bisikletiyle sokaktan geçti.

Cyprus power plant 6.jpg
2018'de Akkuyu'daki nükleer santral inşaatından bir görüntü (AFP)


Orada bulunmamın sebebi, adanın her iki yanından aktivist ve siyasetçilerle buluşmaktı. İki halk ve onların jeopolitik hamileri arasında yıllardır devam eden düşmanlığın üstesinden gelip giderek büyüyen ortak tehdide karşı birleşmişlerdi: Yakın zamanda denizin hemen karşı kıyısında, Türkiye'nin sahil kasabası Akkuyu'da inşa edilecek Rus yapımı nükleer enerji reaktörü.

Kıbrıs'ı bölünmüş bir adaya, Lefkoşa'yı da dünyanın bölünmüş son kentine dönüştüren silahlı çatışma 46 yıllık belirsiz bir duraklama sürecine girdi ve yıllarca arabuluculuk için gösterilen güçlü diplomatik gayretlere rağmen iki taraf düşman kaldı. Yine de adadaki ayrılıkları pekiştiren silahlı çatışmadan bu yana geçen onlarca yılda, iki toplum arasındaki ilişkiler belirgin ölçüde iyileşti.

70 yaşındaki kimyager ve Kıbrıs Yeşiller Partisi'nin kurucusu Kıriakos Tsimillis, bu durumu bana "Birbirimizi eskisinden çok daha iyi anlıyoruz" diye açıkladı.

Burası Kıbrıs. Burası bizim müşterek adamız. Birlikte çalışabiliriz. Birlikte mücadele edebiliriz.

Aktivistler toplantımız için yavaş yavaş içeri girerken birbirlerine sıcak ve dostça davranıyor, sarılıp öpüşüyorlardı. Birbirlerini yıllardır tanıyor, dostça siyaset tartışmaya geçmeden önce özel hayatlarında neler olup bittiği üzerine konuşuyor ve hatta bazen birbirlerinin cümlelerini tamamlıyorlardı.

47 yaşındaki Kıbrıslı Türk aktivist ve yerel siyasetçi Murat Kanatlı "Hepimiz küçük de olsa, yakındaki deniz yaşamını mahvedebilecek bir kazanın yaşanmasından korkuyoruz" dedi.

52 yaşındaki Kıbrıslı Rum biyolog Melina Menelaou da "İnsanlar bu tehlikenin farkında ama olabilecekleri ya da olmaları gerektiği kadar faal değiller" diye konuştu.

Akkuyu'daki nükleer enerji santraline karşı çıkan Kıbrıslı hareket onlarca yıl öncesine uzanıyor ve milliyetçi çizgilerle giderek daha çok bölünen bir dünyada, özellikle de Yunanların ve Türklerin enerji kaynakları ve Ege'nin su yolları üzerinde hakimiyet kurma yarışında gerginliği tırmandırdığı Doğu Akdeniz'de bir umut ışığı sunuyor.

Hepsi NATO üyesi olduğu halde Türkiye, kısmen açık deniz tabanının altındaki enerji kaynaklarına ilişkin çelişkili hak iddiaları yüzünden Yunanistan ve Kıbrıs'la karşı karşıya geldi. NATO kurmayları bir çeşit anlaşma sağlamaya çalışıyor.
 

Cyprus power plant 4.jpg
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye'nin ilk nükleer santrali inşaatının açılış töreninde el sıkışıyor (AFP)


Kıbrıslı nükleer karşıtı hareket 1990'ların sonlarında, Akkuyu'da olası bir nükleer tesis için planlar ilk kez tasarlandığında başladı. O zamanlar Kanadalı bir şirket enerji santralini inşa etmeyi düşünüyordu. Ocak 1998'de çevreci Kıbrıslı Rum protestoculardan oluşan bir grup Lefkoşa'da toplandı. Üstünde "Nükleere hayır. Akkuyu'ya hayır" yazılı bir pankart taşıyorlardı. Derken onları şaşırtan ve sevindiren bir şey oldu: Türk kontrolündeki taraftan gelen tepki alkış sesleriydi. Birkaç ay sonra grup, Türkiye'nin başkenti Ankara'daki nükleer karşıtı aktivistlerle eşgüdümlü olarak Lefkoşa'nın merkezinde, yerde ölü gibi yattıkları bir protesto düzenledi.

Böylece etnik Türklerle Yunanlar arasındaki düşmanlığı ve adanın bölünmüşlüğünü aşan bir hareket olarak "Nükleere Hayır" doğmuş oldu.

Başlangıçta adanın her iki tarafından aktivistler, sol eğilimli siyasi parti ve sendikaların da dahil olduğu, yeni yeni tomurcuklanan işbirliği çabaları kapsamında sessizce buluşuyordu. Aralarında gerginlikler ve anlaşmazlıklar vardı. Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumları her sorunu Türk işgaline bağlamaya çalışmakla suçluyordu. Kıbrıslı Rumlarsa Kıbrıslı Türkleri, 1914'ten 1960'a kadar Britanya kontrolünde bulunan çok katmanlı tarihe sahip bir ada olan Kıbrıs'ın, adada hiçbir kökü olmayan anakaradaki Türkler tarafından sürekli olarak sömürgeleştirilmesi için kılıf hazırlamakla suçluyordu.

Buna rağmen iki taraf birlikte çalıştı. Tarafsızlığı sağlamak için toplantılar İngilizce yapıldı. Yıllar içinde Kıbrıslı Türklerin bazıları Yunanca, Kıbrıslı Rumların bazıları da Türkçe öğrendi. Üç yılını Türkçe öğrenerek geçiren Tsimillis "Halktan insanlarla İngilizce konuşarak gerçekten iletişim kuramazsınız" diyor.

Yabancı diplomatlarla toplantılar düzenlediler, nükleer santrale karşı çıkmaları için onlarla görüşmeler yaptılar ve olası destekçileri tesiste meydana gelecek bir felaketin muhtemel etkileri hakkında daha fazla ayrıntı bulmaya zorladılar.

Güvenlik konusundaki endişelerini dile getirdiler. Düzenli olarak depremlerin yaşandığı Türkiye, sismik açıdan dünyanın en istikrarsız bölgelerinden biri. Aktivistlerin korkuları, Rus Rosatom şirketinin nükleer enerji santralini inşa etmek için anlaşma imzaladığı 2010 yılında daha da arttı.

Menelaou "Şirketin Rus olması bizim için sorun teşkil ediyor" diye konuşuyor.
 

çernobil.jpg
Ukrayna'daki Çernobil Nükleer Santrali'nde 1986'da yaşanan kaza, tarihin en büyük nükleer felaketlerinden biri oldu (Reuters)


Nükleer alanında çalışan kimi bilim insanları, Ukrayna'da felakete yol açan şeyin reaktörün hatalı dizaynı olduğu ve dünya genelinde elektrik üretmek için kullanılan, su soğutmalı modern reaktörlerin muhtemel deprem ve tayfunlar düşünülerek hatasız olarak inşa edildiği konusunda ısrar etse de, Çernobil'in mirası Rus reaktörlerin peşini bırakmamaya devam ediyor.

Ama Rosatom'un Akkuyu'daki santralin inşası için imza atmasından bir yıl sonra Fukuşima'daki nükleer enerji santralini hem tayfun hem de deprem vurdu ve tarihte görülen en korkunç atom felaketlerinden birine yol açtı. Tesiste işler haldeki üç reaktör tamamen erirken bir reaktörde birkaç kez hidrojen gazı patlaması meydana geldi.

Menelaou "Japonların teknolojide kötü olduğunu söyleyemezsiniz" diyor.

Fukuşima'daki temizlik çalışmaları onlarca yıl sürecek. Daha güvenli atom enerjisiyle ilgili uzun süredir devam eden tüm o teoriler suya düşerken, dünya genelinde nükleer sanayi büyük korku yaşadı.

Fakat 4 reaktörlü 4 bin 800 megavatlık Rosatom projesi, Rusya'nın deniz kenarındaki tesisi önemli bir liman olarak kullanmasına izin veren cazip avantajlar kazanmasıyla birlikte ilerledi. 2023'te çalışmaya başlaması planlanan santraldeki ilk reaktörün inşası 2018'de başladı.

Haziranda ikinci reaktörün temeli atıldı. Türk yetkililer inşaatın kendisinin nihayetinde en az 15 bin kişiye istihdam sağlayacağını söylüyor. Fakat anlaşmanın hükümleri uyarınca Rusya, enerji santralinin işletilmesi için istediği kadar vatandaşını işe alabilir.

Türkiye, projenin var olan en güvenli projelerden biri olduğunda ısrar ediyor. Enerji Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili, The Independent'ın sorusuna yanıt olarak "Bu, dünyada inşaat aşamasında olan ne ilk ne de son nükleer enerji santrali" dedi.
 


Halihazırda Hindistan, Çin, Avrupa ve ABD'de onlarca reaktör inşaat halinde ve bunlardan bazıları Rosatom tarafından yapılıyor. İran'ın Basra Körfezi'ndeki Buşehr'de halihazırda faaliyetini sürdüren bir reaktörü var; Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ağustosta ilk atom santralini elektrik şebekesine bağladı. Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün'de nükleer enerji santralleri planlanıyor. Bulgaristan, Ermenistan ve İsrail'in de nükleer reaktörleri var.

Türk yetkili Akkuyu'nun "gerek sismik gerek diğer güvenlik sorunları" açısından bağımsız düzenleme kurumlarınca incelendiğini belirtti. "Herhangi bir güvenlik önleminden vazgeçtiğimizi kabul edemeyiz. Tüm uluslararası standartlara uyuyoruz" dedi.

Ne var ki birçok muhalif projenin güvenliğini sorguluyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), geçen yıl santralin bulunduğu yerde çatlaklar tespit edildiğini iddia etti. TMMOB'dan Erkan Demir bir Türk gazetesinin alıntıladığı açıklamasında "Bunun korkutucu bir denetim eksikliğiyle ilgili olduğunu saptadık" dedi.

Şantiye, mühendis değil müteahhit kafasıyla işletiliyor.

Türk yetkililer, projeye çevresel nedenlerle karşı çıkan aktivistlere kendileriyle çeliştiklerini söyleyerek itiraz ediyor. Üst düzey bir Türk enerji yetkilisi "Eğer iklim değişikliğiyle mücadele etmek istiyorsak enerji bileşenlerimiz içinde nükleer olmalı. Karbon emisyonları bakımından bu gayet temiz bir enerji kaynağı" diye konuştu.

Rus yetkililer de "Avrupa ve Batı yanlısı" seslerin Akkuyu'ya kara çalmak için komplo kurduğunu iddia ederek projeyi savunuyor. Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi'nden Timur Ahmetov'un "Türkiye'de mega bir Rus altyapı projesinin başarılı olduğunu ve bunun uzun vadeli işbirliği açısından getireceği olasılıkları görmek istemiyorlar" şeklindeki sözleri aktarıldı.

Geçen yıl, HBO'nun mini dizisi Çernobil hızla gezegenin en çok izlenen televizyon programlarından biri olmuş; dünyanın aklından çıkmayan tarihin en korkunç nükleer kazasını şaşırtıcı ve korkunç bir şekilde hatırlatmıştı.
 

Cyprus power plant.jpg
Japonya'da tsunamiden zarar gören Fukuşima Daiçi Nükleer Enerji Santrali'nde su depolama tanklarındaki radyasyon seviyesi izleniyor (AFP)​​​​​​​


Akkuyu'ya 120 kilometre uzaklıktaki Mersin kentinden bir Türk muhalefet milletvekili, HBO dizisinin afişini kopyalayıp Çernobil'in adı yerine kendi şehrinin adını koydu. Alpay Antmen "Birkaç yıl içinde HBO, Mersin Akkuyu'da yaşanabilecek bir nükleer faciayla ilgili bir dizi yayınlar mı?" diye sordu.

Mersin Çernobil olmasın.

Çernobil hadisesi Kıbrıslılar arasında özellikle yankı uyandırıyor. Çernobil, Sovyetler Birliği'nin dış sınırlarında, felaketin etkisinin çoğunu sırtlayan Belarus sınırına yakın Ukrayna'da inşa edildi. Kıbrıslılar, Akkuyu'da meydana gelecek bir nükleer kazanın en çok kendilerine zarar vereceğini gayet iyi biliyor. Kuzey Kıbrıs'ın üçüncü büyük şehri Girne, veya Kyranios, Akdeniz'in ötesindeki Akkuyu'dan sadece 88 kilometre uzaklıkta yer alıyor, yani santrale Mersin'den daha yakın.

Bu arada, Türkiye'nin santrale en yakın büyük şehri Konya, Akkuyu'ya 209 kilometre uzaklıktaki bir sıradağın öte tarafında bulunuyor. Kıbrıslı Türk siyasetçi Kanatlı "Kaza olması halinde bundan etkilenecek ilk bölge bizimki" diyor. Türkiye, nükleer enerji santrali inşasıyla ilgili herhangi bir proje için komşu ülkelerin fikrinin alınmasını zorunlu tutan Espoo Sözleşmesi'ni imzalamayı reddediyor.

Tsimillis "Atıkları hava yoluyla Rusya'ya taşıyacaklarını söylediler. Bu akıl almaz derecede aptalca" diyor.

Geçen yıl Avrupa Parlamentosu Ankara'ya inşaatı durdurma çağrısında bulunmuş ve Türkiye'nin "Akkuyu girişimine ilişkin ilerideki gelişmeler hususunda Yunanistan ve Kıbrıs gibi komşu ülkelerdeki hükümetleri sürece dahil etmesini, en azından onlara danışmasını" istemişti.

Enerji santrali buna aldırış etmeksizin ilerliyor. Projenin arkasında güçlü jeopolitik kuvvetler var. Rusya ve Türkiye, aralarındaki enerji bağlarını güçlendiriyor. Ve Ortadoğu'daki rakiplerin de içinde yer aldığı bir tür nükleer enerji tesis etme yarışı var. Türkiye'ye Kuzey Afrika ve bölge genelinde kafa tutan BAE, kendi ifadesiyle Arap dünyasının ilk nükleer enerji santralini ağustosta açtı.
 

Cyprus power plant 5-1.jpg
Greenpeace üyelerinin Ankara'daki Enerji Bakanlığı önünde düzenlediği gösteriden (AFP)


Fakat Kıbrıslılar da mücadeleden vazgeçmiyor. Kıbrıslı Türkleri köprü olarak kullanarak Akkuyu'ya itirazlarını, Mersin ve Türkiye anakarasındaki diğer kentlerde bulunan çevre aktivistleriyle koordine ediyorlar.

Kıbrıslılar bölge genelindeki nükleer reaktörler aleyhine ses çıkarmaya özen gösteriyor ve Akdeniz'de nükleerden arınmış bir bölge kurulması çağrısında bulunuyor. Bir kez Fukuşima felaketinin yıldönümünde, bir kez de Hiroşima'nın bombalanmasını anmak için yılda iki defa adanın iki tarafından insanlar Akkuyu'yu protesto etmek üzere bir araya geliyor.

Ama bu yıl bunu yapmadılar. Bunun yerine bu yıl koronavirüs kısıtlamaları yüzünden iki taraftan da siyasi aktivistler, 16 Eylül'de Kıbrıs'taki Slovak Büyükelçiliği'nin düzenlediği bir oturumda internet üzerinden bir araya geldi. Gündemdeki maddeler arasında acil iklim durumu ve Akkuyu'daki enerji santrali de vardı.

Kimyager Tsimillis'e söz konusu konferanstan hemen önce ulaştım. Kıbrıslı Türk hemşehrilerini yüz yüze göremeyeceği, ellerini sıkıp onları Akdeniz usulü bir şekilde içtenlikle kucaklayamayacağı için hayal kırıklığı yaşadığını söyledi.

Nükleer karşıtı aktivistlerin tercih ettiği mesajlaşma uygulaması Viber üzerinden yaptığımız telefon görüşmesinde "Umarım işler yakında düzelir ve tekrar yüz yüze görüşebiliriz" dedi.

Yüz yüze görüşüp daha fazla fikir alışverişinde bulunduğumuzda birlikte çalışma vizyonuna, dolayısıyla da beklediğimiz birleşmiş toplum hayaline katkıda bulunabiliriz. Kıbrıs'ın birleşik bir ekosistem olduğu ve insanların da bu ekosistemin parçası olduğu fikrini destekliyoruz.

 


 

independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU