ABD’li eski bir istihbarat görevlisi ve Ortadoğu uzmanı diplomatlar, ABD’nin cuma günü erken saatlerde İran’ın en üst güvenlik yetkililerinden birini öldürmesinin İran’la “savaş” ve öngörülemeyen sonuçlar anlamına gelebileceği uyarısında bulundu.
ABD’li yetkililer, cinayetin Amerikan vatandaşlarının hayatlarını kurtarmaya yönelik savunma amaçlı olduğunda ve bir savaşa işaret etmediğinde ısrarcı. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Amerikan televizyonlarına Washington’ın gerginliği tırmandırma peşinde olmadığını söyledi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ancak İran’ın bunu bu şekilde görmesi imkansız ve ABD verilecek karşılıklara ve İran’la öngörülemeyen, maliyetli ve muhtemelen şiddetli bir savaşın sonuçlarına hazırlanmak zorunda kalacak.
İran ve Irak üzerine çalışmalar yapmış Amerikalı eski bir istihbarat yetkilisi, “Bu savaş. Bu her zaman bir şekilde savaştı fakat onun kafasını kestiğinizde, bu savaştır. Bunun tam tersi bir durum olamaz” dedi.
Yetkili, hassas güvenlik konularında çalışmayı sürdürdüğü için adının açıklanmaması koşuluyla konuştu.
Dünya genelindeki diplomatlar ve Ortadoğu gözlemcileri Süleymani’nin suikaste uğramasını hayretle karşılarken, önde gelen başkentlerdeki liderler ABD’nin suikastının dünyanın en istikrarsız bölgelerinden birinde yeni bir sayfa açma anlamına gelip gelmeyeceğine ilişkin görüşmeler yaptı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Dünya yeni bir Körfez savaşını kaldıramaz” dedi.
Birçoklarıysa zaten çok geç kalındığından endişe ediyor.
ABD yönetiminin kısmen maddi destek sağladığı araştırma şirketi Rand Corporation’ın Ortadoğu programı direktörü Dalia Dassa Kaye, “Şimdi İran devletiyle doğrudan çatışmaya girmiş durumdayız. Bu sadece vekiller üzerinden yapılan savaş değil, yaptırımlar değil. Bu riski önemli ölçüde artırıyor” dedi.
İran ve ABD 40 yıldır karşı karşıya geliyor, gerçi iki ülke kendilerini Irak’ta IŞİD tehdidiyle karşı karşıya bulunca aralarındaki gerilim yatışmıştı.
Gerginliğin tırmanışı en son, Donald Trump yönetiminin, selefi tarafından biçimlendirilen 2015 nükleer anlaşmasından çekilmesinden ve İran’ın ekonomisini hedef alan “azami baskı” kampanyası başlatmasından sonra başladı. Washington, İran’ı Amerikan çıkarlarını hedef alan taciz ve sabotaj kampanyası yürütmekle suçladı. ABD, Kuzey Irak’taki bir üssü hedef alan ve bir Amerikalı çalışanı öldüren roket saldırısına karşılık olarak pazar günü İran destekli misislere hava saldırısı düzenledi.
Sonra salı günü ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’ne İran’a sadık Iraklı milisler tarafından saldırı gerçekleştirildi. Yaralanan Amerikalı olmadı ancak protestocular tesisi ateşe vererek, bir gün önce hava saldırılarının İran’ı “caydırdığını” belirten Amerikalı yetkilileri kızdırdılar.
ABD, Bağdat’a uçakla gelen Kasım Süleymani’yi İran yanlısı Şii milislerin lideri Ebu Mehdi El Mühendis’le birlikte öldürdü.
İran’ın dini lideri Ali Hamaney, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve çok sayıdaki başka yetkili, Süleymani’nin öldürülmesinin “intikamının alınacağına” yemin etti fakat herhangi bir belirli eyleme işaret etmedi.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi tarafından yapılan yazılı açıklamada, “ABD'nin General Süleymani’ye yönelik suç teşkil eden saldırısının batı Asya’daki en büyük stratejik hatası olduğunu ve bu yanlış hesaplamanın sonuçlarından kolayca kaçamayacağını bilmesi gerekir” denildi.
Amerikalı yetkililer uzun yıllardır Süleymani’yi öldürmeyi düşünüyordu fakat olası maliyetin getirisini aşacağı korkusuyla geri duruyordu.
Süleymani son yıllarda Irak ve Suriye genelinde artan bir dokunulmazlıkla hareket ediyordu, kendisini savaş cephelerinde gösteren fotoğrafları yayınlıyordu. Batılı bir diplomat, Süleymani’nin öldürülmesini “epey cesur bir hareket” olarak tanımlarken bunun eski angajman kurallarının artık geçerli olmadığına dair “(İran’ın) sistemine mesaj gönderdiğini” söyledi.
Yüksek profiline rağmen Süleymani yine de Usame bin Ladin veya geçmişin gerilla liderleri gibi bağımsız çalışan maceracı biri değildi, bürokrasi ve bütçesi olan bir hükümetin yetkilisiydi. Onu öldürdüğünde İranlılar saatleri içinde yaptıkları gibi hemen yerine birini koyabilirler ve onun projelerini devam ettirebilirler. Süleymani aynı zamanda üst düzey İranlı bir yetkili ve Hamaney’in yakın arkadaşı olarak görülüyordu.
ABD’nin eski istihbarat yetkilisi, “İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü bir devlet örgütüdür. Resmi ordunun bir parçasıdır. Onları destekleyen bir hükümet ve ekonomi var. Amerika bununla başa çıkmaya hazır mı?” dedi.
Eski bir ABD'li yetkili, Süleymani’yi öldürmenin ABD’nin hesaba katmadığı bir gerginliğin tırmanması riskini barındırdığını ve büyük savaşların da böyle başladığını söyledi.
Dışişleri Bakanlığı eski çalışanı Richard Stengel, “Ulusların bildiği mütekabiliyettir. İranlılar bunu mütekabiliyet olarak görmeyecek. Bunu, kendi yaptıklarıyla kıyaslandığında mütekabil veya denk olmayan, son derece büyük, orantısız bir yanıt olarak niteleyecekler" dedi.
Trump’ın suikastle ilgili yaygara koparması ve bunun açık bir şekilde yapılması İran’ı neredeyse harekete geçmeye zorluyor.
Tahran’ın Washington’a yanıt verebileceği yerler arasında İran’ın önemli bir nüfuzunun bulunduğu ve varlıkları kontrol ettiği Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen bulunuyor. İran ayrıca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’in dahil olduğu ABD’nin Ortadoğu’daki ortaklarına karşı yeniden saldırı düzenleyebilir.
İran şimdiden Bağdat’taki müttefikleri üzerinde Amerikan güçlerini ülkeden çıkarmalarına yönelik baskıyı artırmış durumda, onlar da bunu yapmaya şimdiden meyilli görünüyor.
Ayrıca ABD ve İsrail’in meşhur Stuxnet virüsüyle nükleer programına saldırdığından beri İran yıllar içinde geliştirdiği siber yeteneklere sahip.
ABD’li eski istihbarat yetkilisi, “ABD’nin çıkarlarına ve Amerikan vatandaşlarına saldıracaklar. Bu her zaman askerler ve diplomatlar değildir. Dokunulabilecek büyük şirketler, Amerikan çıkarları ve Amerikan vatandaşları var. Bu eski dünyanın savaşı. Karşılık veya karşılıklar olmalı” dedi.
Önümüzdeki hafta İran, ABD’nin yaptırımlarına boyun eğen Batılı ülkeleri cezalandırmak için aylardır artan adımlarla yavaş yavaş yok edilen nükleer anlaşmadan çekileceğini duyurmaya hazırlanıyor. Kaye, “Önümüzdeki hafta İran’ın taahhütlerinden bahsetmeyi sürdürüp sürdürmeyeceğine karar vereceğiz. İran’ın nükleer programını tırmandırmasını beklerdim” diye konuştu.
Ancak belki daha önemli olan soru, aslında, ABD’nin İran’ın yanıtından sonra ne yapacağı ve ABD’nin İran'la yaşanacak bir sonraki gerilime yanıt vermeye hazır olup olmadığı. Kaye, “Burada neyi başarmaya çalışıyoruz? Son hamle nedir?” dedi.
Trump yönetiminin saldırının tüm etkilerini ve bunun ABD’nin güvenlik politikası açasından ne anlama geldiğini düşünüp düşünmediği belirsiz.
ABD’li eski istihbarat yetkilisi, “Şimdi bu hamleyi yaptığımıza göre, terörle mücadele adımlarını atmalıyız ve herhangi bir devletin eylemlerine hazırlıklı olmalıyız” dedi.
Kaye, Tahran’daki rejimin ABD’nin yaptırımları nedeniyle çöküşün eşiğinde bulunduğuna dair kendi söylemine inanmaya başlayan Washington yönetiminin, Süleymani’yi öldürmenin bir nakavt darbesi gerçekleştireceğine veya en azından çok bir maliyetinin olmayacağına başkentteki şahinler tarafından ikna edildiğini düşünüyor.
Yanlış bilgilendirme kampanyalarını konu alan, Enformasyon Savaşları (Information Wars) adlı kitabın yazarı Stengel, “Beni endişelendiren Trump yönetiminin tüm olasılıkları, ihtimalleri ve olası sonuçları gözden geçirip geçirmediği ve maliyet-fayda analizi yapıp yapmadığı sorusu. Umarım yapmışlardır. Benim çıkardığım sonuç, ulusal güvenlik sürecinin iflas ettiği yönünde” ifadelerini kullandı.
Borzou Daragahi'nin editöryal sebeplerle kısalttığımız başlığının tam hali şu şekilde: Ajan ve diplomatlar ABD’nin İranlı general Süleymani’yi öldürmesinin beklenmedik sonuçları hakkında uyarıyor: Onun kellesini almak savaş demektir
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/world/middle-east/
Independent Türkçe için çeviren: Cenk Korkmazer
© The Independent