Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 2015-2016 yıllarında doğu ve güneydoğuda yürüttüğü operasyonlar sırasında yaşanan insan hakkı ihlallerine dikkati çekmek için imzalayan akademisyenlerin oluşturduğu “Barış için Akademisyenler” bir açıklama yaptı.
Akademisyenler, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) haklarında verdiği “hak ihlali” kararının ardından devam eden yargılamalarda yerel mahkemelerin “eşitsiz ve keyfi tutum” sergilediğini belirten yazılı bir açıklama yaptı.
Barisicinakademisyenler.net’te yer alan açıklamada akademisyenlerin bildiriyi imzaladıktan sonra yaşadıklarını anlatan bir bölümün ardından AYM kararına değinildi:
AYM kararı sonrası yeni adli yılın başlamasıyla adliyelere geri döndük. Türkiye hukuk tarihinin sayfalarına çoktan kara harflerle kaydolmuş bu üç buçuk yıllık sürecin ardından ilk beraat kararı 6 Eylül 2019 tarihinde, İstanbul 30. ACM’den geldi. O günden 11 Kasım 2019 tarihine kadar beraatle kapanan dosya sayımız 486. Bir başka ifadeyle, 336 arkadaşımız daha beraat kararı için bekliyor. AYM kararı öncesinde, verdikleri iki yılın üzerindeki ertelemesiz hapis cezası kararlarını büyük bir iştahla yüzümüze okuyan kimi mahkemelerin duruşma yapmaksızın, alelacele dosya kapattığına, verilen karar beraat olunca yüzümüze okumaktan imtina ettiğine tanık oluyoruz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Mahkemelerin yargılama sürecinde eşitsiz ve keyfi tutumlarının beraat sürecinde de devam ettiğini belirten akademisyenler, şu ifadeleri kullandı:
Örneğin, İstanbul dışındaki bazı illerde ACM’lerin beraat kararı verdiği görülürken, aralarında hâlâ yetkisizlik kararı vererek dosyaların Yargıtay’a gitmesine neden olanlar da görülüyor. Mersin 9. ACM örneğinde ise, mahkeme heyetinin verdiği beraat kararı ardından duruşma savcısı, AYM’nin açık kararına rağmen hâlâ Barış Bildirisi'nin terör propagandası niteliğinde olduğunu, Bildiri’nin AYM kararı ve yeni yargı paketi düzenlemeleri kapsamında değerlendirilemeyeceğini ileri sürerek karara itiraz edip dosyanın İstinaf Mahkemesi'ne gitmesine neden olabiliyor. Eskişehir 2. ACM ise, AYM kararını dikkate almaksızın, beraat kararı vermekten imtina ederek yeni duruşma tarihi belirleyebiliyor. Bunun yanında, Bildiri’nin hapis cezasını gerektiren bir suç teşkil ettiğine ve bu ceza hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar veren mahkemelerden İstanbul 28. ACM, 30. ACM, 32. ACM, 36. ACM, ilgili dosyalarda AYM kararı gereğince “yargılamanın yenilenmesi” yolunu izleyerek dosyaları tekrar açıp beraat kararları vermektedirler. Ne var ki, duruşmalar sürecinde de birçok hukuk dışı uygulamasına tanıklık ettiğimiz İstanbul 37. ACM, metne dair her türlü baskı ve müdahalenin ihlal olduğu ve derhal sonlandırılması gerektiği açık olsa da, AYM kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmakta ve HAGB kararı verdiği dosyalarda beraat kararı vermemek gibi hukuka aykırı bir tavır sergilemektedir.
“Mahkemelerin eşitsiz ve keyfi tutumları beraat sürecinde de devam ediyor. Derhal beraat hukuki bir yükümlülük ve zorunluluktur. Üniversite dışına itilen tüm Barış Akademisyenlerinin üniversitelerine dönmeleri Anayasal gerekliliktir.”
— BarışAkademisyenleri (@BarisAkademik) November 11, 2019
Bilgi Notumuz https://t.co/yYmROuPwzc
Açıklama şöyle devam etti:
Öte yandan, yalnızca açılan davalar ve verilen hapis cezaları değil, Barış Bildirisi imzacısı olmamız nedeniyle uğradığımız diğer tüm baskıların ve hak kayıplarının da ifade özgürlüğümüze aykırılık teşkil ettiği açıktır. AYM’nin ihlal kararı uyarınca, "Akademi Barış Talebiyle Barışmalı" (https://barisicinakademisyenler.net/node/1621) başlıklı metinde dile getirilen tüm taleplerimizin de ivedilikle karşılanması gerekmektedir. Üniversite dışına itilen tüm Barış Akademisyenlerinin kayıtsız şartsız üniversitelerine dönmeleri Anayasal bir gerekliliktir. Tüm taleplerimizin takipçisi olacağız.
Savaşlara, insan hakları ihlallerine karşı çıkanların, devlet politikalarını eleştirenlerin gözaltılarla, tutuklamalarla karşılaştığı bugünlerde, AYM’nin 26 Temmuz 2019 tarihinde vermiş olduğu ihlal kararını ve ihlal gerekçesini oluşturan ifade özgürlüğü kapsamını tekrar hatırlatmak isteriz.
Barış haktır.
Savaşa karşı olmak, barış talep etmek suç sayılamaz.
Independent Türkçe