Suriye rejiminin devrilmesinden sonra ortaya dökülenler!

"Suriye halkının, çeşitli unsurlarıyla birlikte yaşadığı büyük acılara rağmen, çağdaş bir devlet inşa etme yolunda kendisini bekleyenler çok daha zor"

Fotoğraf: Ghaith Alsayed/AP

Bölge on yıllardır siyasi krizlerle boğuşuyor.

Devlet dışı güçler devlete hâkim oldu.

Devlete yönelik bu tecavüzlerini geçiştirmek için Filistin davasını olumsuz biçimde kullandılar ve bu da devletin yapısında, özellikle Arap ilişkilerinde, Arap toplumlarının kalkınma planlarında büyük bir bozulmaya yol açtı.

Suriyeliler ülkelerinin çevresine dağıldılar. Türkiye ve Lübnan'da oldukları biliniyor ve orada birçoğu sınırda veya sınıra yakın yerlerde gruplar halinde yaşadılar.

Arap ülkeleri ise Suriyelileri toplumsal dokularıyla kucakladılar. Mısır, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Fas’ta güvenli bir liman ve onurlu bir yaşam buldular.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Eski Suriye rejiminin vatandaşlarına yönelik kimyasal silahların ve varil bombalarının kullanılması gibi, bir kısmı dünyaca daha önce bilinen zulmünün devrildikten sonra çok daha büyük olduğu ortaya çıktı.

Ancak dünyanın Al-Arabia ve Al-Hadath kanallarından defalarca izlediği bir diğer gerçek, Mahir Esed komutasındaki Dördüncü Tümen kampının kalbinde üretilen, hazırlanan, yurtdışına ve çevre bölgelere ihraç edilen büyük miktarda uyuşturucunun varlığıydı.

Başta Captagon ve esrar olmak üzere bu uyuşturucu üretimi, "direniş" olarak bilinen eksenin tüm kollarının ana finansman kaynağıydı.

Bu keşfin önemi, geçmişte yaygın olan "İran, bölgedeki kollarını güçlendirmek için halkı pahasına milyarlar harcadı!" şeklindeki söylemin tam tersini ifade ediyor olması.

Ortaya çıkan uyuşturucu ve bunların ticaretinden elde edilen muazzam miktardan, Hasan Nasrallah'ın 17 Kasım 2017'de yaptığı meşhur konuşmada propagandasını yaptığı gibi İran’ın tüm bu örgütleri finanse etmediği açıkça anlaşılıyor.

Nasrallah "Hizbullah'ın silahları, maaşları ve yiyecekleri İran İslam Cumhuriyeti'nden geliyor" demişti.

Bu ifade öyle tekrarlandı ki tartışmaya kapalı kesin bir söyleme dönüştü.

Şimdi bu finansmanın çoğunun, milyarlarca dolar getiren uyuşturucu üretiminden ve ticaretinden geldiği ortaya çıktı.

Ama bu üretim ve ticaret anavatanı yok eden, vatandaşlar arasında nefret tohumları eken ve sonunda herkesin gördüğü gibi Filistin'in bir karış toprağını bile kurtarmayan, hatta bazı kamplarda Filistinlilerin öldürülmesine vesile olan bileşenlere harcandı.

Bu aldatmanın keşfedilmesi şu anda önemli ki kamuoyu ortada genişleyen bir projeden başka bir şey olmadığını bilsin.
 


Öte yandan rejimin düşmesiyle ortaya çıkan husus, Suriyeli bir neslin diasporada büyüdüğü, dahası çok sayıda Suriyelinin, yurtdışında iltica ettikleri bölgelerde güvenli bir liman buldukları, mesleki ve kültürel yaşamlarını bunun üzerine kurduklarıdır.

İçeride kalanlar ise bir "sendrom"a (yoğun korku) yakalanmıştı, çünkü (Esed’in faydalı olarak nitelediği Suriye’de) yerin kulağı vardı.

Bu korku insanlarının birbirini, oğlunun babasını jurnallemesine teşvik ediyordu. İnsanlar istedikleri için değil, mecbur kaldıkları için bunu yaptılar.

Karanlık ve yozlaşmış bir rejimin tehdidi altında jurnalcilik, artık organize bir üretim haline geldi.

Bu noktada yeni Suriye'de karşımızda iki halk bulacağız; biri korkan, diğeri umutlu, en azından iltica ettiği ülkelerde alışkın olduğu koşullara yakın koşullar görmek için bir an önce değişim isteyen bir halk.

İki yarıyı birbirine yaklaştırmak için ilk yapılacak olan taleplerin psikolojik motivasyonunun anlaşılması, ikinci olarak da koşulların dayattığı bu bölünmenin farkında olunmasıdır.

Bu kısmın ötesine geçilmesi veya yok sayılması, hukuki temeller üzerinde medeni bir devletin kurulmasını risklere maruz bırakacaktır.

Suriye halkının, çeşitli unsurlarıyla birlikte yaşadığı büyük acılara rağmen, çağdaş bir devlet inşa etme yolunda kendisini bekleyenler çok daha zor.

Irak ve Suriye deneyimleri arasındaki fark, belki de Arapların ikincisine rekor sürede ellerini uzatmalarıdır. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), yeni rejime net bir mesaj vermek amacıyla, mevcut dönem başkanı olan Kuveyt’in Dışişleri Bakanı başkanlığında KİK Genel Sekreteri'nin de katıldığı bir ziyaret gerçekleştirdi.

Bunun ardından yeni Suriye rejiminin Dışişleri Bakanı'nın ilk yurt dışı ziyareti, Arap çadırının direği konumundaki Suudi Arabistan Krallığı'na gerçekleşti. Suudi Arabistan’ın son yıllarda Arap ve uluslararası alanda sergilediği yoğun faaliyet, yeni rejimin samimi iş birliğiyle beklenen engellerin aşılmasına yardımcı olabilir.

Son söz; Yemen'deki Husiler, Yemen devletini ve halkını tehlikelere maruz bırakıyor ve başarısız bir deneyi tekrarlıyorlar.

Bütün çabaları sadece Yemen halkının yoksullaşmasına ve altyapısından geriye kalanların da yok olmasına yol açacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU