Eski Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salihi: Suriye Türkmenleri zaman kaybetmemeli… Şimdiden Şam'da yer edinmezlerse, gelecekleri Irak Türkmenleri gibi olur

Benan Kepsutlu, Independent Türkçe için eski Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salihi ile konuştu

Suriye'de yaşananları, alınacak kararları Irak'taki oluşumlar da yakından takip ediyor.

Zira komşuda atılacak adımlar Iraklıları dolaylı olarak değil, direk etkileyecek.

Suriye'de Sünni, Şii ve Kürt nüfusunun varlığından bahsedilirken, 4 milyona yakın nüfuslarıyla ülkenin aslında ikinci büyük oluşumu olan Türkmenlerin varlığının ikinci plana atılması, Iraklı Türkmenleri tedirgin ediyor.

Çünkü onlar 1991 yılında Irak'ta benzer bir süreçten geçtiler.

Gelinen noktada da Bağdat yönetiminde söz sahibi olamadılar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dolayısıyla Şam merkezli kurulacak yeni yönetimde yer alabilmeleri için Suriye Türkmenleri ile istişare içindeler.

Bu arada, tıpkı Irak'taki Türkmenlerde olduğu gibi, Türkiye'nin Suriye Türkmenlerinin aldığı ve alacağı kararlar üzerinde etkisi var.

Dolayısıyla bölgedeki Türkmen varlığının ve haklarının korunabilmesi için Türkiye'nin desteği ve ağırlığını koyması çok önemli.

Peki bu süreçte Suriye Türkmenleri kendi içlerinde nasıl örgütlenecekler?

Oluşturulacak yeni anayasada nasıl yer edinecekler?

Irak Türkmen Cephesi'nin eski başkanı Erşat Salihi'nin, 90'lı yıllardan günümüze Suriye Türkmenlerinin kendi aralarında örgütlenmelerinde büyük payı ve tecrübesi vardı.

Bölgede Suriye'nin, Irak'ın, İran'ın ve Türkiye'nin gelecekteki güvenliği için Irak'taki gibi federal yapıya bölünen bir Suriye'nin tehdit oluşturacağını söylüyor Salihi.

Böyle kritik bir süreçte bölge dinamiklerine en hakim isimlerden olan Erşat Salihi ile Independent Türkçe için konuştum.
 


"Türkmenler, Şam'a yerleşmeli ve kendi bölgelerini güven altına almalılar"

Türkmen Cephesi önceki dönem başkanı Sayın Erşat Salih, merhaba, hoş geldiniz. Tabii, şu anda Irak'tasınız. Kerkük'te misiniz bu arada?

Evet, Kerkük'teyim.


Suriye'de yaşananlar, doğrudan sizleri, Irak'ı ve Irak Türkmenlerini de etkiliyor. Öte yandan, Suriye'nin Türkmen Cephesi'nin Suriye'ye adım atarken sizin çok ciddi bir emeğiniz oldu, oradaki oluşumun bu noktaya gelmesinde büyük katkınız bulunuyor. Dolayısıyla süreci size sormak istiyorum. Şu anda Suriye Türkmenleri bu oluşum içinde yer edinmeye çalışıyorlar. Irak'ta yapılan hatalar, Suriye'de nasıl engellenebilir? Aynı hataların önüne nasıl geçilebilir?

Çok teşekkür ederim, sizlere de okuyuculara da. Tabii, 2004 yılında Irak Türkmen Cephesi'nin Şam'daki temsilcisi olarak, Suriye'deki, özellikle Şam'daki Türkmenlerin ve diğer etnik grupların varlığına oldukça vakıf oldum. O dönemde yaptığım ziyaretlerde Golan Tepeleri, Türkmen köyleri, Konaytara Türkmen köyü, hemen Golan'ın eteklerinde, Birleşmiş Milletler'in olduğu yerler, 1967'de yıkılmış evler ve bunların hepsini ziyaret ettim, gördüm. Oradaki Türkmenlerle de görüştüm.

Golan Tepeleri'nin aşağısındaki Türkmen köyleriyle de görüştüm. Bunun yanında Şam'ın içinde bir semt var, o da muhacirler semti; muhacirler, yani hicret edenler, hepsi Türkmenlerden oluşuyor. 1967'deki Golan Savaşı sırasında, Suriye-İsrail savaşı esnasında, Türkmenler oradan göçe maruz kalmışlar ve Şam'daki Muhacirin semtine yerleşmişler. Ayrıca, Hama, Humus, Halep gibi dağlık bölgelerde de Türkmenler vardı. Çoğunluğu oluşturan köyler arasında Çobanbek, Bayırguzak, Türkmen Dağı, Azez ve diğer Türkmen köyleri de bulunuyor.

O bölgelerde vakıf olduğum bir şey var ki, Suriye Türkmenleri maalesef çok diktatör bir rejimin kontrolü altındaydılar. Hem Baba Esad döneminde, hem de Osmanlı döneminden sonra Suriye Türkmenleri üzerinde ciddi baskılar oluşturulmuştu. Suriye Türkmenleri, kimliklerini unutmuş hale getirilmişti. Müziklerini, örf ve adetlerini, edebiyatlarını, her şeylerini etkilemişti.

Bir milletin kültürü ve edebiyatı yoksa, yaşamı zorlaşır; bu, milleti tamamen değiştirir. Ben o dönemde Suriye Türkmenleri ile görüştüm ve onlara "Örgütlenmeniz lazım" dedim. Ve onlar için bazı yollar çizeceğimizi söyledim: Strateji nasıl olur, dernek nasıl kurulur, teşkilat nasıl olur? "Bizim tecrübemizden yararlanın" dedim. Türkmenleri böylece organize ettik. Sonra bana bir uyarı geldi, ama Suriye yönetiminden değil, başka bir yerden... "Lütfen Suriye Türkmenlerine karışma" dediler.


Nereden geldi o uyarı, efendim?

Bunu söylemeyeceğim. Ama dediler ki, "Sen oraya gittin, Irak Türkmenlerini temsil etme. Lütfen bölgeyi, ekonomik durumlarımızı ve çıkarlarımızı bozma. Biz Türkmenlerin işine karışma." Bir devletten gelen bu uyarıya karşılık, "Yanlıştır" dedim; "Bugün bunları eğitmesek, yanlış olur."

2011 yılında Ankara'da bir toplantım oldu. O toplantıda Suriye'deki durumu değerlendirdik. "Ne diyorsunuz?" dediler. Ben de dedim ki, "Eğer zamanında biz Suriye Türkmenlerini daha fazla eğitmiş olsaydık, bugün bu noktada olmazdık. O yüzden, Suriye Türkmenlerini örgütleyelim ki 2011-2012'de işimiz biraz daha kolay olsun..."

Ama sağ olsunlar, bir Suriye Türkmen Meclisi kuruldu ve küçük bir Türkmen Silahlı Gücü kuruldu, kendilerini toparlamaya başladılar.

Şimdi, tam bunun zamanı. Ancak şu anda basına baktığımızda, Suriye'nin içinde sadece Sünnilerden, Nusayrilere, Kürtlerden, PKK'ya yakın terör örgütlerinden bahsediliyor. Peki, Türkmen bölgeleri nerede? Türkmen coğrafyası nerede? Türkmenler Suriye'de nerede?

Eğer şimdiden bir adım atılmaz ve Türkmenler Şam'a yerleşmezse, nasıl ki Irak'ta 2003-2004'te Türkmenler Bağdat'ta yoklardı, Suriye'de de aynı şey olur. Türkmenler, Şam'a yerleşmeli ve kendi bölgelerini güven altına almalılar. Artık Ankara'da, İstanbul'da, Antep'te, Kilis'te kalmaları yanlış. Bölgelerine dönüp, Şam'da da siyasi organizasyon kurmaları lazım. Suriye Türkmen Meclisi şu anda Şam'da olmalı.

Yeni Suriye'nin anayasası yazılırken, görev dağılımı yapılırken, sistem kurarken Türkmenlerin de söz sahibi olması gerekir. Irak'taki Türkmenler üzerinde yapılan hatalar, lütfen Suriye Türkmenleri üzerinde de yapılmasın.


"Suriye Türkmenleri beklememeli… Şam'a gidip, otoriteyi kurmalılar"

Bu arada, Suriye Türkmen Hareketi Lideri Sayın Mahmut Sengin ile bir söyleşi gerçekleştirdim. Henüz, Suriye geçici hükümet sürecinde, Colani (Ahmed eş-Şera) tarafıyla bir araya gelemediklerini ifade etti. Zengin, oraya Şam Büyükelçisi atandıktan sonra Türkiye ile birlikte istişare edileceğini ve sonrasında bir araya gelineceğini söyledi. Bu bir zaman kaybı mı sizce?

Yanlıştır. Kimseyi beklemesin Suriye Türkmenleri. Biz 2003-2004'te Bağdat'ta oturmuş olsaydık, Irak'ta siyasi mekanizmayı kurmuş olsaydık, Irak'ta ortak yönetimde Türkmenler de yer almış olsaydı, şu an farklı bir noktada olabilirdik.

Suriye Türkmenleri de aynı durumda… Beklememeliler. Eğer Şam'a gidip, orada otoriteyi kurmalılar. Suriye'nin içindeki övgüye değer milletlerden birisiniz. Beklemeyin, gidin ve orada otoritenizi kurun. Eğer beklerlerse, zaman içinde Türkmenler azınlık olarak kalabilirler, bu da hukuki haklarını kaybetmelerine yol açar.


"Bugün Türkiye, Suriye'de güçlü konumda; Türkiye'nin gücünden yararlanın"

Peki, siz Suriye'deki Türkmenlerle bu konuyu istişare ediyor musunuz? Tecrübelerinizi paylaşıyor musunuz?

Suriye'deki Türkmenlerle de bu konuda görüşmeler yaptım. Birçoklarına aynı telkinde bulundum. Bugün, Türkiye'nin Suriye'de büyük bir gücü var ve ben de Suriye'deki Türkmenlere, "Türkiye'nin gücünden yararlanın" dedim.

Bizim dönemimizde Irak'ta Türkiye'nin ne askeri ne de siyasi gücü vardı; gücü sınırlıydı. Özellikle Mart 2003'teki tezkere sonrası ve Türkiye'nin sınırdan Irak'a geçişi engellendiğinde, Türkmenler cezalandırıldı. Irak Türkmenlerinin siyasi oluşumdan uzak tutulmalarının en büyük sebebi o tezkereydi. Türkiye'nin faturasını biz ödedik. Şimdiye kadar da halen ödüyoruz.

O yüzden şimdi Suriye'deki Türkmenler için Türkiye'nin gücü çok önemli. Türkiye şu anda Suriye'de güçlü durumda. Türkmenler beklemesinler, hemen Şam'a gidip orada karargâh kurup, otoriteyi sağlamalılar.

Bu yapılmadığı takdirde, gelecekte Suriye'de Türkmenler azınlık olarak kalır ve hiçbir hakkını elde edemezler.


"Patronları Esad'ı ucuza sattılar"

Siz, Beşşar Esad'ın bu kadar ani bir şekilde ülkeyi terk etmesini ve teslim olmasını bekliyor muydunuz, yoksa bu size de sürpriz mi oldu?

Kesinlikle Ortadoğu'da yeni bir harita çiziliyor ve bunun patronları var. Esad'ın terk etmesi bekleniyordu, çünkü o artık satıldı. Satıldıktan sonra mecburen orayı terk etti. Patronları da aslında onu ucuzca sattılar.


Kimdir peki patronları? Rusya'dan mı bahsediyorsunuz?

İran ve Rusya, Esad'ın arkasındaydı. Bir de rolünün ne olduğu, milletine yaptığı büyük zulüm ortaya çıktı. Artık herkes Esad'ın bu kadar zalim bir sistem kurduğunu yeni fark etti maalesef.


"Projesi olmayan millet başkasının projesi olur"

Peki, Suriye'de oluşabilecek Amerika destekli PKK ve PYD'nin kuracağı bir Kürt bölgesi tartışılıyor. Bu özerk mi olur, yoksa zaman içinde bağımsız bir devlete mi dönüşür? Bir tartışma konusu şu anda, öngörülmesi zor ama görünen o ki bir planlama ve niyetler belli. Siz bunun olabilirliğini ne ölçüde görüyorsunuz? Sizce, bölgede bir Kürt devleti kurulmasının hazırlıkları mı yapılıyor?

Tarih boyunca Kürtler kendi oluşumlarını kurmak istediler. Eğer bir "Kürt devleti" kurma planları varsa, Akdeniz'e açılmaları gerekir. Akdeniz de Türkiye'nin sınır yakınlarından geçer ve o yüzden Fırat'ın üzerinde olmaları ve Akdeniz'e doğru uzanarak petrol kaynaklarını ellerinde tutmaları, bu planı besler.

Kesinlikle böyle bir devlet kurma planları var ve Amerikan güçleri de bu planı destekliyor. Şu anda mutfakta bir şeyler pişiriliyor. Bu pişen sadece Suriye'de mi olacak? Yoksa Irak, İran ve Türkiye'de de mi olacak? Bu plan sadece Suriye ile sınırlı değil, Irak, İran ve Türkiye'yi de hedef alıyor. Bu 4 ülke plana dahil. Bu kriterlerini de ilan ettiler.

Maalesef bugün Sünniler olsun, Kürtler olsun, Dürziler olsun herkes kendi oluşumunu ilan ediyor. Sadece biz Türkmenlere gelince, kendi oluşumumuzu ilan edince, sadece yabancılardan değil, kendi milletimizden tepki alıyoruz.

Bizim de Türkmenler olarak mutlaka bu konuda projemiz olması lazım. Projesi olmayan millet başkasının projesi olur.


HTŞ lideri Colani'nin yaptığı açıklamalara baktığımızda, onlar da bir şeriat devleti kurma planı içerisinde gibi görünüyor. Sizce bu mümkün mü? Şeriat yönetimi getirilebilir mi?

Yani şu an yeni geçiş hükümetinin Suriye otoritesi belli değil. Ne olacağı belirsiz. Yeni bir İslamcı sistem mi olacak? Yoksa karışık bir Suriye mi olacak? Müteşekkil milletlerden bir Suriye olacak? Bunların hiçbiri şu an açıklanmadı.

Bir de Suriye'nin içinde muhtelif silahlı gruplar var. Bu silahlı gruplar acaba birbirleriyle ayrışacaklar mı? Irak'la ilişkiler nasıl olur? İran'la neler olur? Rusya ne kadar oradan çekilecek? Akdeniz kimlerin kontrolünde olacak?

Bunlar hepsi önümüzdeki soru işaretleridir. Ve bunlar da hepsi Colani'nin davranışlarına bağlı: Bir bütün Suriye mi kalacak? Yoksa federal bir Suriye mi olacak?

Federal bir Suriye, yani gelecekte parçalanan bir Suriye olur. Bu da hiç kimsenin lehine değil, bölgenin lehine değil. Biz sürekli bir bütün Irak istediğimiz zaman bir bütün Suriye'yi de isteriz. Aksi takdirde bu 4 devletin (Suriye, Irak, İran ve Türkiye) 4'ü de tehlikeye girebilir.


Peki, Suriye'de bu gelişmeler yaşanırken, Kerkük ve Musul'a dair, diğer bölgelere dair de bazı temenniler zikrediliyor. Şimdi gerçekçi baktığımızda orada yaşamak başka, oralı olmak başka, orada zaman geçirmek başka… Bir de buradan orayı okumaya çalışmak ya da masa başından bakmak başka ya da kısa süreli gidip gelmek de keza öyle… Gerçekçi olacak olursak Kerkük'e dair, Musul'a dair, Erbil'e dair, bunlar mümkün mü acaba? Orada Türkmenlerin ya da Türkiye'nin daha bölgeyle ilişkilerini geliştirip daha ön plana çıkması mümkün mü?

Genellikle herkesin gönlünde bir Misak-ı Milli projesi vardır. Belli bölgeler şu andaki Misak-ı Milli haritasının içinde yer alıyor. Ama bunların hepsinin gerçekleşebilmesi için bazı şartlar vardır. O şartlar olmadığı sürece, bunların gerçekleşmesi de zor olur.

Şartlar odur ki, bu coğrafyanın üzerinde bulunan milletin güçlü olması gerekir. Bu coğrafyanın üzerinde bulunan milletin nüfusunun çok olması gerekir. Bu coğrafyanın üzerinde bulunan milletin ekonomisinin güçlü olması, petrol gibi kaynaklara sahip olması gerekir. Ayrıca, bu coğrafyanın üzerinde bulunan milletin silahlı bir teşkilatı olmalı ve siyasi olarak etkili bir varlık göstermelidir.

Bunlar olmadığı ya da zayıf olduğu takdirde, içimizde var olan niyetlerin gerçekleşmesi zor olabilir. Hayal olarak kalabilir. Ancak şartlar uygun olmadığı sürece bu niyetlerin gerçekleşmesi zordur.


"Herkese hakkı verilirse, bölgede kardeşlik hüküm sürer"

Şimdi şunu da sormak istiyorum; bunlar sizin düşünceleriniz, peki öte yandan Suriye'de yaşananları, oradaki PKK, PYD, YPG yapılanmasını, ABD'nin varlığını, İsrail'i ve bölgedeki Türkmenleri nasıl okuyorlar, nasıl yorumluyorlar? Ayrıca, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve Barzani yönetimi nasıl algılıyor, nasıl değerlendiriyor ve şu anda orada nasıl bir kamuoyu var?

Tabii ki, Kuzey Irak yönetimi, Suriye'deki olayların özellikle Kürtlerin, Suriye'nin yeni sisteminde yer almasının beklentisi içindedir. Bunun sonucunda Colani'ye bir mesaj gönderdiler: "Biz sana teşekkür ederiz, çünkü sen Kürtlerin hakkını çiğnemek istemiyorsun" dediler. Bu mesaj, Kuzey Irak yönetimi tarafından Ahmed Şer'e iletilmiştir.

Demek ki, Kuzey Irak'taki Kürtler, Suriye'deki Kürtlerin bir gün otorite haline gelip, kendi bölgelerini, coğrafyalarını, ekonomilerini ve yerlerini kendilerinin yönetmelerini arzu ediyorlar. Bu konuda bizim de aynı isteğimizin olması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü bugün bu coğrafyada ortak bir Türk varlığı vardır. Yani eğer bugün Kuzey Irak'ta ya da Türkiye'nin Güneydoğu'sunda Kürtlerin varlığı varsa, Türkmenlerin de varlığı vardır.

Bu durumda, 3 ülkenin de Kürtleri, Arapları ve Türkleri birlikte var olmaktadır. Bu coğrafyada, Irak Türkmenleri, Suriye Türkmenleri ve İran Türkmenleri de bir arada düşünülmelidir.

Elbette, bugün müstakil devletler vardır, ancak herkes kendi topraklarında haklarını almalıdır. Irak'taki Türkler kendi haklarını almalı, Suriye'deki Türkler kendi haklarını almalı, İran'daki Türkler de kendi haklarını almalıdır. Bu, hepsi bizim için önemlidir.

Nasıl bir Kürt'ün hakkı ve hukuku Türkiye'de düşünülüyorsa, İran'daki bir Türk neden kendi diliyle konuşmasın? Neden okullarında kendi diliyle eğitim almasın? Aynı şey Suriye'de ve Irak'ta da geçerlidir.

Bu bölge karışıktır. Eğer doğru bir şekilde herkesin hakkı verilirse, tüm insanlar kardeşlik içinde bu ülkelerde yaşayabilirler. Ancak haklar zayi olursa, insanlar farklı yolları tercih edebilirler. Bu da hiç kimsenin lehine olmaz.


"Suriye Türkmenleri, kamuoyunda en iyi şekilde dile getirilmeli"

Pekâlâ, Erşat Salihi, şahsen çok teşekkür ediyorum. Eklemek istediğiniz, altını çizmek istediğiniz bir başka konu var mı?

Ben teşekkür ederim. Çok isterdim ki Türk basını daha fazla bu konuya eğilsin. Maalesef şu anda Suriye Türkmenlerinin üzerine yeterince durulmadı.

Suriye Türkmenleri, kamuoyunda en iyi şekilde dile getirilmelidir. Irak Türkmenleri ne kadar önemliyse, Suriye'deki ve İran'daki Türkmenler de o kadar önemlidir. O yüzden size teşekkür ederim. Türk medyasının, Suriye'deki, Irak'taki ve İran'daki Türkmenlere de önem vermelerini temenni ediyorum.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU