Ülke Politikaları Vakfı, İkinci Yüzyıl Forumları kapsamında 4’üncüsünü Demokrasi Yoluna Dönüş konulu düzenledi.
İstanbul’daki bir otelde yapılan foruma CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek, İlhan Uzgel ve Yalçın Karatepe, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, milletvekilleri, belediye başkanları ve çok sayıda akademisyen katıldı.
Konuşmasında, “Demokrasi yoluna dönüş aslında meramı çok iyi anlatan ama iletişim açısından biraz endişe ettiğim bir başlık. Çünkü Türkçede bu dönüşler hep geriye dönmekler gibi ya da güçlendirilmiş parlamenter sisteme, parlamenter sisteme dönüş ifadeleri sanki eskiye dönüşmüş gibi ve döndüğünüz yerde dört dörtlükmüş gibi anlaşılan iletişim yönünden biraz sorunlu gördüğüm ifadeler” diyen Özel özetle şunları söyledi:
Geçen süreçte altılı masaya haksızlık yapmayalım. 2 bin 300 maddelik bir ortak mutabakatı vardı. Ama seçim için sahaya gittiğimizde şu eleştirilerle karşılaştık. 'Milletin karnı aç, siz diyorsunuz güçlendirilmiş parlamenter sistem. Millet diyor ürünümü satamıyorum sen diyorsun parlamenter sistem. İşsizlik var parlamenter sistem. Yoksulluk var parlamenter sistem. Siz esas milletin derdini niye konuşmuyorsunuz?' Bu büyük bir haksızlık ama çağın algıyla olgunun yer değiştirdiği zorluğunu ve algı böyleylse olgunun ne olduğunun önemsizleşmesi gerçekliğini görmemiz lazım.
Bazı iletişimleri çok kuvvetli yaparsanız, gündeme sis etkisi yapıyor ve diğer söylediğiniz hiçbir söz ya da göstermek istediğiniz sorun ya da belirlediğiniz hedefe doğru attığınız adımları görünmez kılıyor. O yüzden ben şunu tercih ediyorum şimdi; bizim gelecekte iktidar olduğumuzdaki yönetim sistemi önerimiz; güçlü bir parlamento, katıksız bir kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir kamu yönetimidir. Ama bizim tarımla, makro ekonomik konularla, istihdam politikalarıyla, kalkınmayla, milli eğitimle ilgili önemli hazırlıklarımız ve her biri birbirinden değerli önermelerimiz var. Onları konuşup yönetim sistemi önerimizin de güçlü bir parlamento olduğunu söylemek bence çok daha sağlıklı olacak.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“CHP'nin kadrolarında eşitlikçi anlayış hakimdi”
Tartışalım, görüşelim, hatalarımızı kabul edelim. 28 Şubat döneminde üniversite öğrencisiydim. Ben o süreçte başörtülü arkadaşımızı laboratuvara sokmadıkları için, laboratuvar boykotu yapıp, ‘Arkadaşımız girmeden biz derse girmeyeceğiz’ diye o eylemi başlatan, sonuç alan ve Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne başörtüsü yasağını sokmayan kişiyim. Bugün de CHP'nin Genel Başkanıyım.
Yaygın kanaatin aksine CHP'nin kadrolarında, üyelerinde bir inançlara saygısızlık, başörtüsüne düşmanlık veya kendi yaşam biçimini dayatmak filan değil aksine diğerinin hakkını kendinden çok savunan bir eşitlikçi anlayış hakimdir. Bugün de bu partiyi bu anlayışta olanlar yönetiyor. Sürekli bir geriye dönüp, bir bagaj varmış da onunla bir hesaplaşılacakmış da bunun özeleştirisi yapılacakmış da bu yapılmadan yol alınamayacakmış da meşguliyeti yerine nasıl tarihten husumet çıkarmak yerine öğrenmek ve belli yaşanmış husumetleri geride bırakmak ülkeler arası ilişkilerde bile mümkünse, ülkedeki siyasiler, siyasi akımlar arasında da varsa geçmişte olmuş yanlışlar, o konuda teyitleşmek ama hep birlikte ileriye doğru bakmak lazım. Çünkü var olan gün, geçmişle meşgul olmak değil geleceği kurmak üzerine irade sahibi olunması gereken gündür.
"Parti ayrımı yapmaksızın kayyum politikasının karşısında olacağız"
"Bundan sonraki süreç kendilerinin çok istemesine rağmen onların gündeminin yerine ülkenin gerçek gündemine bu ülkeyi çekmek için sürdürdüğümüz gayreti güçlendireceğimiz bir süreç olacak. Örneğin son günlerde belediyelere atanan kayyumları da, son günlerde Abdullah Öcalan'a yapılan çağrıyı da, hemen evvelsinde kapalı bir oturumla teşhir ettiğimiz İsrail, Türkiye'ye saldıracak korku gündemini de ya da seçimlerden hemen sonra Numan Kurtulmuş eliyle başlatılıp reddettiğimiz yeni anayasa gündemini de birbiriyle ilintili ve gündeme sis etkisi yapacak, gündemi onların eline teslim edecek, gerçek gündemi konuşmaktan bizleri uzak tutacak çabalar olarak görüyorum.
Bizim gerçek gündemimizde kayyumlara karşı olmak var, olacağız, demokrasiyi savunacağız. Parti ayrımı yapmaksızın kayyum politikasının karşısında olacağız. Kendi belediye başkanımızı da savunacağız. Son günlerde suni bir tartışmayı, aslında yerindelik denetimi yapamayacakları bir süreci, belediyelerin mali ve yönetimsel özerkliği bir yerde duruyorken sadece hukuka uygunluk denetimi yapabileceklerken, kendi kaybettikleri ahlaki zemin bizim sahip olduğumuz ahlaki üstünlüğü tartışmaya açmak üzere atılan adımları da görmek ve bu konuya dikkat çekmek gerekiyor.
AK Parti'nin bugünkü yönetimi, 'Biz temiz belediyecilik yaptık. Biz kayırmacılık yapmadık. Biz kent suçları yapmadık. Biz israf etmedik, yolsuzluk yapmadık'a bu milleti ikna edemeyeceğini artık görmüş. O yüzden 'tencere dibin kara, seninki benden karaya getirmeye' çalışıyorlar. 'Bunlar da yapıyorlar' demeye çalışıyorlar. Oysa tam olarak karşı karşıya olduğumuz şey şudur: Bizim belediyecilik anlayışımız bembeyaz bir kağıdın üzerine konulabilecek bir kurşun kalem noktasının beyazın kir gösterme kapasitesinden dolayı tartışıldığı ama diğer diğer tarafta gri bir sayfanın üzerine kurşun kalemle yazdığınız hiçbir şeyin görünmediği kadar farklıdır iktidarın belediyecilik anlayışıyla.
"Hiçbir belediye başkanımın veremeyeceği hesap yok"
Biz, ne kupon arsaların, ne kent suçlarının, ne yandaş kayırmaların, ne adrese teslim gizli kapaklı ihalelerin adresi olmadık. İhaleleri yayınlayan, İstanbulludan 'İsrafı bitirip hizmeti getireceğiz' diye oy alıp yıl bunu yaptıktan sonra çok daha güçlü olarak bir kez yetki alan, İstanbul'daki belediye sayısını 14'ten 26'ya çıkaracak kadar iyi bir performans gösteren 5 yıllık sürecin sonunda bu millet dedi ki, 'Evet böyle yapıyorsunuz. Diğerleri gibi yapmıyorsunuz. İstanbul'un üzerinde helikopterle uçup Katarlılara, Dubai'den gelenlere arsa teklif etmiyorsunuz. Sosyal yardımları 5 katına çıkardınız. Şeffaf ve hesap verebilir belediyecilik yapıyorsunuz.
Yetkiyi size veriyorum' deyip Türkiye'de de bu iyi örneklerden hareketle 414 belediyeyi CHP'ye teslim ettiyse burada tartışılacak bir şey yok. Görevi denetim olan bütün müfettişlere şunu söylüyorum: 'Çok kutsal bir iş yapıyorsunuz, bu ülkenin kaynaklarını denetlemek sizin göreviniz. Bunu hukuka uygun yaptığınız takdirde başımızın üzerindesiniz.
Hiçbir belediye başkanımın veremeyeceği hesap yok ama suç icat etmek üzere görevlendirildiyseniz, gelip 'bunları karıştırın, bunları tartışmaya açın' diyorsanız, bunu diyenlere hizmet ediyorsanız o zaman yapılan her açıklamayı, atılan her imzayı tarih önünde takip edeceğimize ve hesabını soracağımıza söz veriyoruz. Devlet memur olanlara sonuna kadar saygımız, iktidarın celladı olanlara da sonuna kadar takibimizin kararlılığı içinde olduğumuzu ifade etmek isterim.
"İktidarın tek umudu muhalefetin parça parça olmasıdır"
Bizim gündemimizde hep birlikte Türkiye ittifakının kazanacağı, yani Türkiye'nin sosyal demokratlarının, muhafazakar demokratlarının, milliyetçi demokratlarının, Kürt demokratlarının demokrasi için ve kendilerinin ortak ve iyi gelecekleri için hem zengin hem güvenceli hem de güvenlikli bir ülkenin geleceğine kullanacakları oylarla Türkiye İttifakı'nın Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında yeniden iktidar olmasını bekliyoruz.
Bir dönemi kapatıp yeni bir dönem açacağız hep birlikte. Bunu yaparken ülkenin gerçek gündeminden sapmadan, yoksulluğu, işsizliği, gençlerin ümitsizliğini ve ülkenin demokratik yoksulluklarını hep birlikte anlatarak, yürüdüğümüz yolda kurulan basit siyasi kumpaslara ya da büyük siyasi mühendisliklere teslim olmadan, gerçek gündemlerden sapmadan ilerleme sorumluluğumuz var. Bu noktada bir kararlılık içindeyiz, hem Sayın Başbakan'ın (Ahmet Davutoğlu) hem diğer muhalefet liderlerinin bu kararlılıklarını görüyoruz.
“Adaylık tartışmalarını bir kenarı bıraktık”
Bugün iktidarın tek umudu muhalefetin parça parça olmasıdır, tek umudu muhalefetin savrulmasıdır, tek umudu muhalefetin birbiriyle tartışmasıdır. Bundan sonraki umudu da muhalefet partilerinin kendi içlerinde yapabilecekleri lüzumsuz tartışmalardır. Örneğin, AK Parti'nin Genel Başkanı, 'Seçimsiz 4 yıl var' derken, elde de YSK'nın o kararı dururken, yani 'Bu cumhurbaşkanının ikinci dönemidir, seçimler Meclis tarafından yenilenmezse bir daha aday olamamaktadır. Yenilenirse son bir kez aday olabilmektedir.' Bugünkü erken seçim çağrılarına, 'Erken seçim yok, gününde yapılacak' denmektedir. O zaman kendisi aday değildir. AK Parti'nin bir aday sorunu vardır. Mevcut İçişleri Bakanı mı bir önceki mi, mevcut MİT Başkanı mı bir önceki mi ya da mevcut damatlardan hangisi soruları ortada dururken işiyle gücüyle meşgul ve son derece başarılı CHP'li belediye başkanlarını adaylık tartışmasının içine sokmak, ikili bir tartışma yaratmak, parti içi gündemler yapmak sadece ve sadece sarayın ve onun destekçisi Devlet Bahçeli'nin hesabına gelen bir meseledir. Biz parti içinde adaylık tartışmalarını bir kenarı bıraktık.
Muhalefete de çağrım: İktidarın istediği savrulmayı yaşamadan, yan yan durma kültürüne sahip olarak geçen seferki hatalardan ders alarak bu ülkenin geleceğine, bu ülkenin bütün demokratlarının hep birlikte sahip çıkması elzemdir. Madem ki hedef ikinci yüzyılda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği hedefe yürümektir. Onun gösterdiği yer; çağdaşlık, aydınlanma, gelişmiş ülkeleri yakalamak ve geçmektir. O hedefte kuvvetler ayrılığı vardır, güçlü bir parlamento vardır, yürütme-yasama-yargının birbirinin düşmanı değil ama birbirinin destekçisi ama net olarak birbirinden ayrılması vardır. O hedefte Avrupa Birliği'ne tam üyelik de vardır. Bu hedefleri terk edip kişi başına milli gelirin 4 bin dolar olduğu, yönetenlerin kudretli, araçların zengin, halkın fakir ve tebaalaşmış olduğu yerler yerine yönetenlerin mütevazı, halkın zengin olduğu yere yürüme hedefi vardır. Biz bu azim ve kararlılıkla Gazi'nin partisini yönetiyoruz ve ilk seçimlere hazırlıyoruz. Bütün muhalefet partilerinin de bu dayanışma içinde olduğunu, olacaklarını ve hep birlikte bu ülkenin geleceğini kuracaklarını düşünüyorum."
ANKA