Günümüzde birçok genç, özgüven eksikliği ile mücadele ediyor.
Akademik baskılar, sosyal medyanın sürekli mükemmel olma beklentisi ve gelecek kaygısı, gençlerin kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açabiliyor.
Ancak bu zorluklar karşısında felsefi düşünce, özgüven eksikliğini gidermenin güçlü bir aracı olabilir.
Felsefe, gençlerin düşünce yapısını sorgulamalarına, yaşamlarına dair daha derin ve anlamlı sorular sormalarına olanak tanır.
Bu süreçte gençler, kendi yaşamlarının sorumluluğunu alarak özgüvenlerini artırabilirler.
Öncelikle belirtmek isterim ki özgüven eksikliği bir psikolojik veya psikiyatrik hastalık değildir.
Özgüven sorunu yaşayan bir genci psikolojik veya psikiyatrik hasta kabul etmek ona büyük haksızlık olur.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Felsefe ve sorumluluk almak
Özgüven, sadece fiziksel görünüş veya başarı ile sınırlı değildir.
Gerçek özgüven, kişinin kendi hayatının sorumluluğunu alabilmesinden gelir.
Bu sorumluluğu almak, kişinin kendini kurban olarak görmekten vazgeçmesi, aksine, hayatını yönlendirebileceğine dair inanç geliştirmesidir.
Hayatınızdaki her olayın sizi etkileyen dış koşullar tarafından şekillendiğine inanmak yerine, bu olaylar karşısında nasıl bir duruş sergilediğinizi fark etmek, özgüveni artıran en büyük adımlardan biridir.
İşte tam da bu noktada, felsefi düşünme devreye girer.
Felsefe, kişilere kendi düşünce ve inançlarını sorgulama cesareti kazandırır.
Sokratik yöntemle sorular sormak, gençlerin yaşadıkları sorunların kökenini daha iyi anlamalarına olanak tanır.
"Neden bu olay beni bu kadar etkiliyor?" ya da "Bu durum karşısında nasıl bir tutum geliştirebilirim?" gibi sorular, kişiyi pasif bir duruştan aktif bir düşünce sürecine çeker.
Böylece gençler, hayatın zorlayıcı anlarında bile kontrolün kendi ellerinde olduğunu fark ederler.
Bu da onları daha kararlı ve kendine güvenen kişiler haline getirir.
Felsefi düşünme becerisi ve özgüven
Felsefi düşünme becerisi kazanan gençler, yaşamlarındaki olaylara daha geniş bir perspektiften bakmayı öğrenirler.
Yalnızca yüzeydeki sorunlara odaklanmak yerine, bu sorunların altında yatan nedenleri ve bu nedenlerin kişisel bakış açılarıyla ilişkisini keşfederler.
Örneğin, bir genç, sürekli olarak başarısızlık korkusu yaşıyorsa, felsefi düşünme süreci ona şu soruyu sorma fırsatı sunar:
Başarısızlık gerçekten kötü bir şey midir, yoksa bu sadece benim bir inancım mı?
Böyle sorular, gençlerin kendilerine dair varsayımlarını sorgulamalarını sağlar ve onları daha esnek, eleştirel düşünen kişiler haline getirir.
Bu tür bir düşünme, gençlerin kendilerine dair olumsuz düşünceleri dönüştürmelerine yardımcı olabilir.
Özgüven eksikliğinin arkasındaki temel neden genellikle kişinin kendine koyduğu sınırlamalardır.
Felsefi düşünme ise bu sınırlamaları keşfetme ve ortadan kaldırma fırsatı sunar.
Gençler, kendilerine dayatılan sosyal ve kültürel normları sorguladıklarında, aslında kendi yeteneklerinin farkına varırlar.
Böylece başkalarının beklentilerine göre değil, kendi içsel değerlerine göre yaşamayı öğrenirler.
Kendi hayatının yazarı olmak
Felsefi düşünme ile sorumluluk alma süreci, kişinin kendi hayatının yazarı olduğuna dair bir farkındalık geliştirir.
Her kişi, hayatındaki olayları tamamen kontrol edemese de bu olaylar karşısında nasıl bir duruş sergileyeceğine dair seçim yapma gücüne sahiptir.
Gençler, bu farkındalığı kazandıklarında, özgüvenleri de artar çünkü artık yaşamlarının sorumluluğunu başkalarına veya dış koşullara bırakmazlar.
Sorumluluk almak, kişinin karşılaştığı zorluklar karşısında pasif bir duruş sergilemek yerine, bu zorluklarla başa çıkabileceğine dair bir inanç geliştirmektir.
Felsefi düşünme becerisi kazanan gençler, bu sorumluluğu üstlenmeye daha istekli ve hazırlıklı olurlar.
Böylece özgüven eksikliği yerini kararlılığa ve içsel bir güce bırakır. Hayatlarının yazarı olduklarını fark ettiklerinde, kendilerini daha güçlü ve yetkin hissederler.
Özgüvenin temeli özgür zihinlerdir
Özgüven kazanmanın ilk adımı, zihni özgürleştirmektir.
Zihnimiz, çoğu zaman dış dünyanın dayattığı kurallar, toplumun beklentileri ve başkalarının yargıları tarafından şekillenir.
Bu sınırlar içinde var olduğumuzda, kendimizi tam anlamıyla gerçekleştirmemiz zorlaşır.
Ancak zihni bu kalıplardan kurtarıp özgürleştirdiğimizde, kim olduğumuzu ve ne istediğimizi daha net görmeye başlarız.
Kendi özgün düşüncelerimize ve inançlarımıza sahip olduğumuzda, dış koşulların etkisine kapılmadan karar verebiliriz.
Bu özgürleşme, kişinin kendi yolunu bulmasına olanak tanır. Bu süreçte, özgüven de doğal olarak gelişir, çünkü kendi hayatımızı şekillendirdiğimizi fark ederiz.
Zihinsel özgürleşme olmadan, özgüven geçici ve dış kaynaklıdır; ancak özgür bir zihinle gerçek, kalıcı bir özgüven inşa edilir.
Felsefi düşünce ile güçlenen özgüven
Gençlerin özgüvenlerini geliştirmeleri, sadece dış faktörlerden bağımsız olarak kendilerini tanımalarına ve anlamalarına dayanır.
Bu süreçte felsefi düşünme becerileri, kişilere kendi düşünce kalıplarını sorgulama, sorumluluk alma ve hayata daha geniş bir perspektiften bakma fırsatı sunar.
Zihinsel olarak özgürleşen ve hayatının sorumluluğunu eline alan her kişi, özgüven eksikliğini aşma yolunda büyük bir adım atmış olur.
Özgüven için sorumluluk, sorumluluk için ise özgürlük şart. Felsefe, bu sürecin en etkili ve derinlikli araçlarından biri olabilir.
Ülkemizde yeni yeni yayılan "Felsefi Danışmanlık" bu yolda ilerlerken gençlerin rehberi olabilir, onlara kendi potansiyellerini keşfetme fırsatı sunar.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish