Şu bizim "Zengezur Koridoru" vakamız: Açılmasını kim neden ister, kim neden istemez?

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Zengezur bölgesi (daha "koridor" haline gelmeden önce) Osmanlı İmparatorluğu'nun, Kacar Hanedanlığı yönetimi altındaki İran ve Çarlık Rusyası işgali altındaki Azerbaycan coğrafyaları üzerinde özellikle 1917 yılı sonlarından itibaren hayati derecede önemli bir stratejik hedef haline gelmişti.

Bunun sebebi, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kafkasya ve İran coğrafyasındaki Türklerle irtibatı güçlendirip onları devlet sahibi yaptıktan sonra işbirliğini güçlendirmek ve ardından Orta Asya'daki "ata yurtları"na açılmaktı.

Osmanlı sarayından yönetilen askeri politikaların sonucunda, Enver Paşa'nın orduları 1918 yılı yaz aylarında "Bütün Azerbaycan" diye tabir edilen bir coğrafyayı kendi kontrolü altına alırken, 15 Eylül'de Bakü'yü kurtarıp Bağımsız Azerbaycan Devleti'nin başkentinin Gence'den Bakü'ye taşınmasına muvaffak olan Kafkas İslam Ordusu askeri birliklerinin sokaklardaki resmi geçişleri, Turan ülküsünün gerçekleşmesinin ilk örneği olarak nitelendirilmişti.

28 Mayıs 1918'de Ermeniler de Tiflis'te kendi bağımsız devletini ilan etmişti.

Dünya savaşındaki yenilgi, Osmanlı ordularının Azerbaycan Cumhuriyeti'ni terk etmesine neden olurken, 27 Nisan 1920'de Rusya destekli Azerbaycanlı komünistlerin parlamentoya yaptıkları silahlı baskın sonucunda Milli Azerbaycan Devleti varlığını sonlandırmak zorunda kalmıştı.

Bağımsız Ermenistan mevcudiyetini 29 Kasım 1920'ye kadar sürdürürken, Azerbaycan'ın Rusya yanlısı komünist yönetimi (Başkan Neriman Nerimanov) kendi sınırları içindeki Zengezur bölgesini 28 Kasım'da karşılıksız olarak Ermenistan'a vermişti.

Tam da o günlerde, Erivan'ın 10 kilometre uzağında bulunan ve TBMM'ye mektuplar yazarak "operasyon" için yetki isteyen Şark Cephesi Komutanı Kazım Karabekir, Zengezur'un karşılıksız şekilde Ermenistan'a bırakılmasına büyük bir öfkeyle tepki vermişti.

İşte o günden itibaren Ermenistan, İran ile 43 kilometre uzunluğundaki sınır çizgisi kazanırken, "Zengezur Koridoru" ibaresi de siyaset literatürüne girdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

30 Aralık 1922'de SSCB'nin kurulmasından sonra Türkiye o bölgenin tamamen dışında kalırken, Tahran ve Moskova "Zengezur Koridoru"na Ermenistan'dan daha fazla sahiplik etti.

İşte 27 Eylül-9 Kasım 2020'de Azerbaycan'ın kendi topraklarını Ermenistan işgalinden kurtarmak için Türkiye'nin muazzam desteğiyle sürdürdüğü ve hiçbir sorgu-suala yer koymayacak biçimde zaferi getiren askeri operasyonları sonlandıran 10 Kasım belgesinin 9'uncu maddesinin getirdiği tartışmaların kökeni de 28 Kasım 1920'ye dayanıyor.

Bu nedenle savaş başlar başlamaz Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Zengezur Koridoru" ibaresini Türkiye'nin gündemine sokması çok anlamlıydı.

Defalarca yazdık, İran'ın en yeni Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, kendi "X hesabında "Zengezur Koridoru" konusunda çok sert tavır koyduğu için bir daha yazmamız icap ediyor:

  1. Rusya ve Azerbaycan devlet başkanlarıyla Ermenistan başbakanının 10 Kasım 2020'de gece yarısından sonra imzaladıkları üçlü belgenin 9'uncu maddesi, "Zengezur Koridoru"na ayrılması ve bölgenin kontrolünün Rusya İç İstihbarat Örgütü FSB'ye bağlı sınır kuvvetlerine verilmesini öngörüyordu. Bu durum, her şeyden önce Rusya'nın eski SSCB'yi yeniden canlandırma niyetini pekiştirme girişimiydi.

    SSCB'nin kullandığı ulaşım ağlarının imarı, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in "Yeni SSCB" hayalinin en ön sıradaki altyapı hamlesi olduğu için "Zengezur Koridoru" üzerindeki kontrolün yeniden Rusya'ya verilmesi Moskova için hayati derecede önemlidir. Bunu koşulsuz biçimde destekleyen Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev, Ermenistan üzerinde kurduğu baskı mekanizmasının bacaklarından biri olarak Zengezur Koridoru konusunu hep gündemde tutuyor.

    Kuşkusuz, Azerbaycan'ın kendi toprağı konumundaki Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile demiryolu ilişkisinin yeniden kurulması da Bakü için önemlidir, ancak "Zengezur Koridoru"nu kontrol edecek olan Rusya istihbarat güçlerinin Bakü ile Nahçıvan arasındaki iletişimi sekteye uğratma endişesi her zaman sağduyulu insanları düşündürüyor.
     
  2. Türkiye açısından değerlendirildiğinde, "Zengezur Koridoru"nu kendi kontrolünde tutmak isteyen Rusya, bu hamlesiyle kara ve demiryolu üzerinden Türkiye'nin Azerbaycan'a daha rahatlıkla açılmasını engellemeyi amaçlıyor. Yani, SSCB döneminde olduğu gibi bir durum oluşturmak istiyor.
     
  3. Nikol Paşinyan'ın savaşta yenilmiş Ermenistan'ı hala yalpalamayı sürdürürken, Ermeni Başbakan bir gün "Zengezur'un kendi toprakları olduğunu ve geçiş izinlerinin uluslararası kurallara göre Erivan tarafından verileceğini" ifade ediyor, ertesi gün ise "Karşılıklı işbirliği kuralları çerçevesinde her şeyi konuşabileceklerinden" dem vuruyor. Yani net ve berrak bir şey ortaya koyamıyor.
     
  4. İran'a gelince, burada birkaç faktörün Tahran'ı ciddi biçimde endişelendirdiği kuşku götürmüyor. O endişelerden birincisi, "Zengezur Koridoru"nun 10 Kasım 2020 belgesinde olduğu gibi Rusya'nın kontrolünde kullanımlara açılması durumunda bölgeden geçişlerde İran'ın eskisi gibi rahat davranamayacağıdır.

    Yani, Tahran ile Moskova'nın ne kadar yakın dost ve müttefik olmalarına rağmen, İran Zengezur bölgesindeki kendi faaliyetlerinin sınırlanmasını asla istemiyor. Tahran'ı rahatsız eden başka bir mühim konu ise coğrafi olarak Bakü'nün savaştan sonra "Doğu Zengezur Bölgesi" ismini verdiği coğrafyada, daha somut dersek Azerbaycan'ın Zengilan ili sınırları içinde İsrail'in kurduğu "Akıllı Köy"dür.

    Bunun bir tarım kooperatifi değil, İsrail'e mahsus bir istihbarat istasyonu olduğuna inanan Tahran, sınırın hemen karşı kısmındaki Ermenistan'ın Kafan kentinde üç sene önce kendi konsolosluğunu açtı. Yani gerçekten mevki ve istihbarat savaşları söz konusuysa, İsrail ile İran'ın bölgede çok ciddi perde arkası mücadele yürüttüğü söylenebilir.

    İşte Pezeşkiyan hükümetinin Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi'nin birkaç gün önce kendi "X" hesabından yaptığı "Komşu devletlerin sınırlarında yapılacak herhangi değişiklik kendi ülkesi için kırmızı çizgi anlamı taşımakta olup tamamen kabul edilemezdir" şeklindeki açıklama, İsrail'in ardından 10 Kasım 2020 belgesinin 9'uncu maddesinden görüldüğü üzere Rusya istihbarat güçlerinin bölgeye yerleşme endişesini de barındırıyor.
     
  5. Rusya İç İstihbarat Örgütü FSB'ye bağlı sınır kuvvetlerinin 43 kilometre uzunluğundaki Ermenistan-İran sınırına yerleşmesi durumunda, son aylarda Moskova'ya kafa tuttuğu görülen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın o politikalardan geri adım attığı manasını taşıyacaktır.

    Türk siyasetinin sözünü esirgemeyen şahsiyetlerinden Sayın Bülent Arınç'ın sözünü borç alsak, "Bunun lamı cimi yoktur."

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU