Modi'nin medyada ilgi görmeyen Avusturya ziyareti Hindistan'a "gecikmiş" teşekkürü beraberinde getirmişti

Dr. Duygu Çağla Bayram, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, 8-9 Temmuz'da Rusya'ya yaptığı ziyaretin peşine 9-10 Temmuz'da Avusturya'ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Ancak tüm odaklar Modi-Putin ikili zirvesindeydi ve akabinde Modi'nin Avusturya'ya geçişi hemen hemen tüm uluslararası medya ve gözlemciler tarafından pek fazla ilgi görmedi. Aslında her ne kadar Modi'nin Viyana ziyareti Putin ile gerçekleştirdiği ikili zirvesinin gölgesinde kalsa da bir açıdan son derece önemliydi.

Her şeyden önce Modi, 41 yıl sonra Avusturya'yı ziyaret eden ilk Hint başbakan. Modi'nin ziyaretinin ana nedeni, Avusturya ile Hindistan arasında 1949'da diplomatik ilişkilerin kurulmasının 75. yıldönümüydü. Bundan önce Hindistan'dan Avusturya'ya bu düzeyde gerçekleşen son ziyaret 1983'te Indira Gandhi tarafından yapılmıştı; daha öncesinde babası ve selefi Jawaharlal Nehru 1955'te Avusturya'yı ziyaret etmişti.

Kendisine Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, danışmanlar ve iş temsilcilerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 120 kişiden oluşan bir heyetin eşlik ettiği Modi'nin Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer ile yaptığı görüşme sonrasında gerçekleştirdikleri ortak basın açıklamasında öne çıkan konular arasında iş ve bilim alanları başta olmak üzere özellikle altyapı, kentsel gelişim ve yenilenebilir enerji alanlarında ikili işbirliğinin güçlendirilmesi ve Hindistan ile Avusturya'nın start-up ortaklığına gireceğinin duyurulması öncelikli olarak yer alıyordu.

Federal Şansölyeliğe göre, 2023 yılında yaklaşık 2,7 milyar euroluk ikili ticaret hacmi ile Hindistan, Avusturya'nın Avrupa Birliği dışındaki en önemli ticaret ortaklarından biri. Avusturya Ulusal Bankası'nın (OeNB) verilerine göre, Avusturya'nın Hindistan'daki doğrudan yatırımları 2023 yılı sonunda 733 milyon euroyu buluyor. Hindistan'ın Avusturya'daki doğrudan yatırımları ise 1,6 milyar euroya ulaştı. Ve Hindistan'da yaklaşık 150 Avusturyalı şirketin şubesi bulunuyor. Avusturya'nın sanayi camiası, Hindistan'ın "mükemmel bir büyüme pazarı" olduğunu düşünüyor. Hindistan'dan gelen vasıflı işçiler de Avusturya şirketlerinin ilgisini çekiyor.

Kısacası bu ziyaret uzun süre sonra ikili bağların tazelenmesi prizmasından ilişkilerin önemli noktalarda ilerletileceği yönünde genel çıktılar üretmek dışında dikkat çekici bir gelişme yaratmadı -ve Modi-Putin zirvesinin gölgesinde kalmasına bir neden de bu olabilir- ancak bu ziyarette asıl öne çıkan çok başka bir konuya -bu yazının ana motivasyon konusuna- dikkati çekelim:

Ortak basın konuşmaları sırasında hem Nehammer hem de Modi, Hindistan ile Avusturya arasındaki "tarihsel olarak gelişen, son derece güvene dayalı ilişkiyi" vurguladılar. Nehammer, Nehru'nun 1953'te Sovyetler Birliği ile Müttefik işgalini ortadan kaldıran ve Avusturya'nın egemenliğini tesis eden Devlet Anlaşması için müzakerelerin durdurulmasına yönelik müdahalesi nedeni ile Hindistan'a teşekkür etti. 1955'te anlaşmanın gerçekleşmesinden iki yıl önce, Sovyetler Birliği ile müzakereler 1953'te diktatör Josef Stalin'in öldüğü yılda durmuştu. Nehammer, bu durumda dönemin Avusturya Dışişleri Bakanı Karl Gruber'in daha sonra Moskova'da Avusturya adına konuşan Başbakan Nehru'ya başvurduğunu söyledi.

Avusturya'nın bu teşekkürü Hindistan'ın bazı çevrelerince - geç oldu ama güç olmadı - şeklinde yorumlandı.

Olayın arka planını kısaca ele alalım:

Orta Avrupa'da yer alan Avusturya, 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler Almanyası'nın bir parçasıydı. Ancak Amerika, İngiltere ve Sovyet Rusya liderliğindeki Müttefikler 1945'te savaşı kazandılar. Avusturya bu ülkeler tarafından işgal edildi ve yönetildi. 1950'li yıllara gelindiğinde savaş bir süreliğine sona ermişti. Ve Avusturya yeniden bağımsız bir ülke olmak istiyordu ancak bunun için Batılı güçler ile Rusya arasında bir anlaşma yapılması gerekiyordu ama bu sıralarda kapitalist Amerika ile komünist Rusya arasındaki Soğuk Savaş başlamıştı. Bu güçler Avusturya'ya bağımsızlığını verecek bir anlaşma yapmak konusunda isteksizdi ve Avusturya yardım için başka bir yere bakmak zorunda kaldı ki 1953 yılında diplomatik destek için dünyanın en ünlü liderlerinden birine, Hindistan Başbakanı Jawaharlal Nehru'ya ulaştı.

Peki neden Hindistan?

Çünkü Yeni Delhi, Avusturya'nın bağımsızlığını yeniden kazanmasına yardım etmeye istekli ülkelerden biriydi. 1952'de Avusturya'nın Birleşmiş Milletler'deki statüsünü yükseltme çabalarına destek vermişti. Nehru ayrıca Avusturya'nın büyük güçler ile konuşurken yardıma ihtiyaç duyması durumunda destek teklifinde bulundu.

Haziran 1953'te Avusturya Dışişleri Bakanı Karl Gruber İsviçre'de Nehru ile görüştü; Nehru'dan Avusturya'nın Batı ile Rusya arasındaki çıkmazı aşmasına yardım etmesini istedi ve Avusturya'nın bağımsızlığına izin verilmesi halinde askeri tarafsızlık politikası izleyeceğini söyledi. Nehru arabuluculuk yapmayı kabul etti ve teklifi Hindistan'ın iyi bağları olan Rusya'ya götürdü; Avusturya'nın Moskova'yı tehdit edebilecek herhangi bir Batılı askeri üsse izin vermeyeceğini söyledi.

Bağlantısızlık konusunda önde gelen bir ses olan Nehru'nun desteği Avusturya'nın davasına yardımcı oldu. Moskova, Nehru'nun teklifini olumlu karşıladı ancak hemen harekete geçmedi; ancak iki yıl sonra, 1955'te Avusturya'ya bağımsızlığını vermek için Batı ile bir anlaşma imzalamayı kabul etti.

15 Mayıs 1955'te Sovyetler Birliği, Büyük Britanya, Amerika ve Fransa hükümetlerinin temsilcileri Avusturya'ya bağımsızlık veren ve tüm işgal güçlerinin geri çekilmesini düzenleyen bir antlaşma imzaladılar. Bu hükümetler, yeni bağımsız Avusturya devletinin tarafsızlığını ilan ederek Doğu ile Batı arasında bir tampon bölge oluşturması anlayışı ile antlaşmayı imzaladılar. Avusturya Devlet Antlaşması, 1947 Paris Barış Antlaşmaları'ndan sonraki on yılda hem Sovyetler Birliği hem de Amerika tarafından imzalanan tek antlaşmaydı ve Sovyetler Birliği'nin işgal ettiği bir topraktan Soğuk Savaş dönemindeki tek geri çekilmesini işaret ediyordu.

Avusturya'nın durumu savaş sonrası Avrupa'da benzersizdi; 1938'de, Nazi Almanyası tarafından bütünü ile ilhak edilen tek ülkeydi; 1945'teki Potsdam Konferansı'nda Müttefikler, savaş sonrası dönemde Avusturya'yı ortaklaşa işgal edecekleri, ülkeyi ve başkenti Viyana'yı Almanya ve Berlin ile yapmayı planladıkları gibi dört bölgeye ayıracakları konusunda anlaşmışlardı. Savaş zamanı "Büyük İttifak"ın dağılması ve Soğuk Savaş'ın ortaya çıkması, Avusturya işgalinin herkesin tahmin ettiğinden çok daha uzun sürmesine yol açtı. 1950 ile 1953 yılları arasında, gergin Soğuk Savaş ilişkileri ve Kore'de sıcak bir savaşın varlığı da Avusturya durumu ile ilgili görüşmelerin durmasına katkıda bulundu. Daha sonra, eski başbakan Joseph Stalin'in 1953'te ölümünden sonra, Sovyetler Birliği'ndeki halefleri uluslararası gerginlikleri azaltmak için bir "barış eylem planı" başlattılar.

Müzakereleri geciktiren konu Avusturya'nın tarafsızlığı meselesiydi; Avusturya Dışişleri Bakanı, Sovyetler Birliği'ne bir antlaşma imzalanırsa bağımsız Avusturya'nın da tarafsız kalacağını ve NATO veya diğer savunma düzenlemelerinden uzak duracağını bildirmek için tarafsız Hindistan hükümetine gitti. ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower prensip olarak tarafsızlığa karşıydı ve hem bu manevradan öfkelenmişti hem de Avusturya'nın tarafsızlığının hala önlenebileceği konusunda umutluydu. Özellikle bir tehlike, ülkelerinin yeniden birleşmesi için kaygılanan Batı Almanların Avusturya örneğini takip edip birleşmeyi hızlandırmak için tarafsızlıklarını sunmalarıydı. Avrupa'daki Amerikan güvenlik planları için, Alman tarafsızlığı Avusturya tarafsızlığından çok daha büyük sonuçlar doğuracaktı.

1954'ün sonlarında, Batı Alman hükümeti ve Batılı güçler sonunda Almanların NATO komutası altında yeniden silahlanacağı bir anlaşmaya vardılar ve bu da Amerika'ya güvence verdi. Son olarak, 1955 Nisan'ında ve her iki tarafta da önemli tartışmaların ardından, Avusturya hükümet temsilcileri Moskova'ya gitti ve dört gün sonra Alman varlıkları için Sovyetler Birliği'ne tazminat ve Avusturya'nın tarafsızlığının doğasını özetleyen bir antlaşma ile geri döndüler. Antlaşmanın genel şartları Sovyetler Birliği için önceki önerilerden daha az elverişliydi, ancak Sovyetler'in Avusturya'dan çekilmesini başlatması için zamanlama doğruydu.

15 Mayıs'ta, İngiltere, Fransa, Amerika ve Sovyet temsilcileri, yabancı birliklerin 17 yıllık işgaline son veren Avusturya Devlet Antlaşması'nı imzaladılar. Söz verildiği gibi yeni bağımsız ulus Soğuk Savaş'ın geri kalanında tarafsızlığını ilan etti ve korudu. Avusturya Hindistan'ın yardımını unutmadı; eski Avusturya Şansölyesi Bruno Kreisky o dönem, "Böylece Nehru'nun ismi sonsuza kadar tarafsızlığımızın tarihi ile bağlantılı olacak" diye yazarken 69 yıl sonra Modi'nin Avusturya ziyareti sırasında Şansölye Nehammer ise sözlerine 1955'teki yardımlarından dolayı Hindistan'a teşekkür ederek başladı...

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU