Eski Başkan Donald Trump'ın etkisiyle ABD Kongresi'nin Ukrayna'ya 60 milyar dolarlık yardım altı ay gecikmeyle de olsa onaylaması Kiev'in moralini belirli ölçüde iyileştirirken ardından 10 adet F-16 uçağının savaş filosuna kaydedilmesi Zelenski'nin ordusunu iyice coşturmuş olmalı ki doğrudan Rusya topraklarına saldırarak yirmi beş-otuz kilometre derinliğindeki alanı kontrol altına almaya muvaffak oldu.
Evet, 6 Ağustos sabahı başlayan Ukrayna saldırısı Rusya yönetimini şaşkına çevirirken güvenlik güçlerinin devlet başkanına sunduğu raporlar bu yazının kaleme alındığı saate kadar etkili karşı tedbirlerin uygulanamadığını gözler önüne seriyor.
İHA saldırıları 11 Ağustosu 12 Ağustos'a bağlayan gece de sürerken Ukrayna özel timlerinin operasyonları yerli ahalinin bölgeyi terketmesine neden oluyor. Ukrayna askerlerinin sosyal medya üzerinden yayınladığı ve önemli sayıda esirin olduğunu gösteren videolar Rusya'ya karşı etkili propaganda malzemesi olarak kullanılmakta.
Buraya Cumhurbaşkanı Zelenski'nin Rus halkına müracaatı da ilave edildiğinde atılacak adımların daha önceden titizlikle çalışıldığı görünüyor.
İHA saldırılarının tamamen önlenememesi sınırın Rusya tarafındaki belirli bölgeleri tamamen güvensiz hale getirmiştir.
Bağımsız Kommersant gazetesi muhabirinin bölgeden gönderdiği haber ve görüntüler durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Askeri birlikler topyekün karşı operasyon düzenlemek yerine istihbarata bağlı özel timlerin “Teröre karşı mücadele operasyonları” yürütmesi ortaya bir hayli sorunun çıkmasına neden oluyor.
Yaklaşık yirmi gün önce Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko, ”Ukrayna uslu davrandığı için sınırda askeri birlikler bulundurmamıza gerek kalmıyor, onun için birliklerimiz kışlalarına geri döndü” diye açıklama yapmıştı, şimdi Belarus'un da Ukrayna sınırlarına yakın bölgede “Teröre karşı mücadele operasyonu” yaptığını görüyoruz.
Yani, acaba Türk siyasetinin renkli ismi rahmetli Necmettin Erbakan'ın sözüyle ifade etsek, ”Benzin istasyonuna uğruyormuş gibi her hafta Putin'e uğrayan” Aleksandr Lukaşenko da mı Ukrayna güçlerinin Rusya topraklarına saldıracağını öngöremedi?Rusya istihbaratının ve sınır birliklerinin bu saldırıyı görememesi veya görmemesi özellikle Batıda enva-i çeşit yoruma neden olmuşken Lukaşenko Rusya'yı savunma konusunda yakasını geri çekmeye mi hazırlanıyor?Özellikle Batılı yorumcular Ukrayna askeri güçlerinin Rusya topraklarına saldırısına Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun görevinden alınarak Milli Güvenlik Kurulu Sekreterliği'ne atanmasından sonra bakanlıkta gerçekleştirilen hızlı tasfiyelerin yanısıra birkaç bakan yardımcısının ve generalin tutuklanması ve korkunç miktardaki yolsuzluk belgelerinin ortaya saçılmasından dolayı Şoygu, Genelkurmay Başkanı Gerasimov ve İç İstihbarat Başkanı Bortnikov'un kasten göz yumduğunu iddia ediyor. Bunun tartışmasına girmeden şu soruyu sormamız da asla mantıksız olmayacak:Hakikaten Rusya istihbaratına bağlı sınır birlikleri Ukrayna tarafının bir operasyon hazırlığı içinde olduğunu nasıl oldu da göremedi, farkedemedi?Ukrayna saldırısı gerçekten güvenlik güçlerinin Devlet Başkanı Putin ile bir iç hesaplaşmasının dışavurumuysa Devlet Başkanı bu kez nasıl davranacak? Öyle ya, 14 ay önce Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun emriyle Ukrayna cephesindeki birliklerinin bombalandığını gerekçe gösteren Vagner komutanı Prigojin birliklerini kışladan çıkarıp Moskova'ya yürüme emri vermemiş miydi? Evet, Rusya Federasyonu'nun, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin en büyük subjesi ve fiiliyattaki yöneticisi olduğunu gözönünde bulundurduğumuzda seksen sene sonra Rusya topraklarının bir kısmının yabancı askerlerin kontrolü altına girmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız.
Alman faşizmine karşı SSCB'nin yürüttüğü Büyük Vatan Muharebesi'nin dördüncü yılı olan 1944'te Sovyet ordusu karşı ataklarla nazi işgali altındaki topraklarını birer birer geri alırken o yılın yaz sonunda artık Avrupa sınırlarına ulaşmayı başarmıştı. Çarlık Rusyasını ihya etmeyi en büyük hayali olarak belirleyen, SSCB'nin dağılmasını ise “20. yüzyılın en büyük trajedisi” olarak nitelendiren Devlet Başkanı Putin için aşırı can sıkıcı bir durumun oluştuğunu zaten hiçkimse inkar etmiyor.
Ukrayna askerlerinin 6 Ağustosta Rusya'nın Kursk vilayetine gerçekleştirdiği saldırının esas hedeflerinden biri Suca doğalgaz ölçümü istasyonu olmuştur.
Rusya doğalgazını Avrupa'ya ulaştıran yegane hat da işte oradan geçiyor. Gazprom şirketi doğalgaz pompalamasında herhangi bir kesintinin olmadığını açıklarken bölgeden gelen haberlerde yaklaşık 100 bin insanın tahliye edildiği, 5 binin üzerinde insanın ise kamplara yerleştirildiği ifade edilmektedir. Suca istasyonuna saldırı Ukrayna'nın önemli stratejik hedeflerinden birinin gerçekleşmesi anlamını taşıyor ve isabetli şekilde planlanmıştır.
Çünkü yaklaşık iki aydan beri Rusya doğalgazının Ukrayna üzerinden Macaristan ve Slovakya'ya sevkedilmesi konuşulurken Avrupa Birliği bu öneriyi katiyetle redetmekle kalmayıp ardından Lukoil'in Avrupa'ya doğalgaz satışına yasak getirmişti. Kendi doğalgazını Ukrayna üzerinden Avrupa'ya çıkarmak için çeşitli arayışlar içinde olan Rusya'nın Başbakan yardımcısı Aleksandr Novak, geçtiğimiz 3-4 Temmuz'da Kazakistan'ın başkenti Astana'da düzenlenen Şangay Örgütü Zirve toplantısında “Azerbaycan doğalgazıyla birlikte Rusya doğalgazının da aynı boru hattından Avrupa'ya sevkedilmesi üzerinde düşünüldüğünü” Rus gazetecilerden birine söylemişti.
Bunun çevirisi: Azerbaycan kendi doğalgazını Ukrayna üzerinden Avrupa'ya sevketmek için anlaşma imzalayacak ve Rusya doğalgazını da kendi gazıymış gibi o anlaşma çerçevesinde Avrupa'ya sevkedecekti.
Bu düşüncenin gerçekleşme imkanının olup olmadığını Rusya'nın kendisi de kestiremezken Ukrayna askerlerinin Rusya topraklarına girerek hala saldırılarını sürdürmesi ve Rusya doğalgazının Avrupa'ya sevkedildiği ölçüm istasyonunu da kontrol altına alması soru işaretlerinin sayısını artırmaktadır.
O soru işaretlerinden biri de “Rusya'nın oluşturmaya çalıştığı her planın-projenin içinde neden ille de Azerbaycan'ın adının olması”dır.
Gerçekten, yumurtaların hepsini aynı sepete doldurmanın amacı ne olabilir?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish