Hindistan Bangladeş'in değişen siyasi manzarasında kendini nasıl konumlandıracak?

Dr. Duygu Çağla Bayram, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Bangladeş'te aniden patlak veren ve hızla yayılan protestolar, Başbakan Sheikh Hasina'nın ani istifasına, görevden alınmasına ve ülkeden dahi ayrılmasına neden oldu. Sheikh Hasina, dünyanın en uzun süre görev yapan kadın başbakanı ve Bangladeş'in en uzun süre görev yapan başbakanı. 5 Ağustos'ta Hindistan'a giden Hasina, İngiltere ve Finlandiya'da sığınma talebinde bulunmuş olsa da şu an nihayetinde Hindistan'da misafir ediliyor ve bu durum Hindistan'ın başını ağrıtacak bir konu gibi görünüyor.

Son zamanlarda Hasina'nın görev süresi boyunca Bangladeş ekonomisi önemli bir durgunlukla karşı karşıya kaldı, işsizlik ciddi bir problem olmaya başladı. Üstüne adil olmayan ve çalınmış seçim suçlamaları, yolsuzluk ve kibir de eklenince, ülkede Hasina'ya, hatta Hasina'nın aile mirasına ve Hasina'nın başında olduğu Awami Birliği partisine bir öfke oluştu. Oluşan veya da biriken bu öfkeye üstüne bir de Bangladeş Yüksek Mahkemesi tarafından ele alınmasına karşın hükümet işlerindeki "Kota ve Rezervasyonlar" sorunu da bir çekişme noktası olarak eklenince, ülkede bir süredir yaşanmakta olan yüksek dozdaki krizin kaçınılmazlığını ortaya koydu. Yüzlerce öğrenci ve protestocunun ölümü ile tırmanan bu kriz karşısında Bangladeş Ordu Şefi General Wakar Uz Zaman, Ordu'nun üst kademelerinde büyük bir değişiklik yaptı, Sheikh Hasina'nın akrabası ve atanmış bir kişi olarak onun güvenli bir şekilde ülkeden çıkışını ve istifasını ayarladı, ülkeye Ordu yönetimi dayatıldı, askeriyenin rehberliğinde geçici bir hükümet için siyasi partiler ile istişareler yapıldı, ancak birçok kişi tarafından istenen Nobel ödüllü Muhammed Yunus'un geçişe liderlik etmesinde karar kılındı.

Durumu, "Bangladeş artık özgür bir ülke" diyerek ve Hasina'nın Bangladeş'te yapılan her seçimin kaderini belirlemesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak ifade eden Muhammed Yunus, Hindistan'ın Sheikh Hasina'ya olan desteğinden de hoşlanmayan biri. Bu arada, ülkenin ana muhalefeti konumundaki Bangladeş Milliyetçi Partisi lideri Khaleda Zia'nın ev hapsi iptal edildi. Bu da önemli çünkü ülkenin bir sonraki siyasi manzarasında merkezin Bangladeş Milliyetçi Partisi olabileceği yönünde söylemler şimdiden duyulmaya başladı. Bu, Hindistan için de kritik çünkü Yeni Delhi'nin Bangladeş Milliyetçi Partisi ile yıldızı pek barışık değil.

Sheikh Hasina'nın oğlu Sajeeb Wajed, annesinin siyaset ile işinin bittiğini ileri sürdü. Bu durumda Avami Birliği yeni bir anlatı ve kabul edilebilir bir lider bulmak zorunda gibi görünüyor. Bu arada, Bangladeş Ordusu'nun işi de pek kolay değil çünkü Bangladeş halkı, özellikle gençleri ve öğrencileri, uzun süren ordu yönetiminden pek hoşlanmıyor ve Ordu tarafından dayatılan geçici hükümet fikrinden de zaten memnun değiller. Yani Bangladeş için olası bir istikrarsızlık ve kaos döneminin kapıda olması özellikle Yeni Delhi tarafından da büyük bir kaygı ile takip ediliyor. Ki Bangladeş'teki istikrarsızlık Hindistan'a potansiyel bir mülteci durumu, Hindu nüfusunun yüzde 8'inin refahı, sayıları yaklaşık 20 bin olan Hint vatandaşları, Hint işletmeleri, yatırımları, projeleri ve sınır zorlukları gibi konularda baş etmesi gereken bir sıkıntı yumağı anlamına gelir.

Ayrıca Hindistan için bir kritik handikap da şu anda devrik bir lidere ev sahipliği yapıyor ki mantalite olarak sıradan Bangladeşliler için Sheikh Hasina, Hindistan; Hindistan, Sheikh Hasina demektir. Bu, ülkedeki diğer alternatif güç odakları için bir "Hindistan dışarı" anlayışını körüklemeye büyük davetiye çıkardığı için Delhi'nin yeni ve olası durumlara karşı ciddi bir planlama yapması gerekecektir. Burada dış politikanın temel bir ilkesi olarak kalıcı dostların veya düşmanların olmadığı, yalnızca çıkarların olduğu not edilmelidir. Yani gerçek zorluklar ile karşı karşıya kalan devlet davranışlarında pragmatizm ve realizmin hakim olmasının çoğunlukla olağan bir durum olduğunu bilmek gerekir.

Ayrıca burada Hindistan'ın önemsediği "Önce Mahalle" politikası ile kapsamlı kalkınma yardımları yoluyla komşularını güçlendirme ve destekleme politikası bir cazibe noktası olabilir. Ki bunun benzer örnekleri de yok değil. Maldivler'de yakın zaman önce göreve gelen Başbakan Mohamed Muizzu, "Hindistan dışarı" kampanyasının iyi bir savunucusu ve uygulayıcısıydı. Önemli bir seçim kampanyası vaadini göreve gelişinden kısa bir süre sonra gerçekleştirdi ve ülkesindeki Hint birliklerini ülkeden çıkardı. Ancak kısa süre sonrasında Hindistan'ın kendi istikrarları için önemli olduğu gerçeğinin yok sayılamayacağının farkındalığına dair "Hindistan dışarı" kampanyasından uzaklaşmaya ve Hindistan ile yakınlaşmaya dönük emareler de görülmeye başladı. Benzer bir durum Sri Lanka, Nepal ve hatta Afganistan bağlamında da geçerlidir. Ki Delhi'nin Afganistan'daki Taliban yönetimine erişimi bu noktada iyi bir örnektir.

Zaman değişti ve Hindistan artık komşularında kalıcı dostlar düşünme lüksüne sahip değil. 1990'lardan bu yana Hindistan'ın ekonomik açıklığı ve Çin ve diğer ülkelerden artan rekabet de dahil birçok nedenden dolayı Güney Asya'da yeni bir bölgenin şekillendiğini farketmek gerekiyor. Bu yüzden Hindistan'ın eski komşuluk politikası artık çok yeni bir komşuluk konjonktürü ile kalibre edilme ihtiyacı duyuyor. Bu, Hindistan ile kendi rekabet ve düşmanlık mantığına sahip olan ve muhtemelen çok fazla Hindistan'ın dikkatinin odağı olan Pakistan'ın ötesindeki bölge anlamına geliyor. Bu, yalnızca Nepal, Bhutan, Myanmar, Bangladeş, Sri Lanka ve Maldivler'e değil, ayrıca Hindistan'ın etkisinin tarihsel olarak öne çıktığı Afganistan ve Bengal Körfezi ve Hint Okyanusu bölgelerine yönelik bir uzanma. Bu, Hindistan'ın örneğin bu ülkelerin içişlerine şekil vermek için siyasi müdahalelerde bulunarak baskın bir güç olduğu birçok ülkeyi içeren bir bölgedir. Ve artık ek bir jeostratejik itici güç olarak Çin var ve bu da Hindistan'ı komşuluk politikasını değiştirmeye zorluyor. Ki son 10-15 yıldır, hatta 2000'lerin başından beri Çin, Hindistan'ın komşu ülkelerine muazzam bir destek sağlayabildi ve birçok boyutta kalkınma işbirliği, altyapı, yatırım açısından Hindistan'dan çok daha fazlasını sağladı.

Çin 2014'te Kuşak ve Yol girişimiyle ortaya çıktığında Delhi'de çok fazla düşmanlığa ve kaygıya yol açmıştır. Çinlilerin Hindistan'ın birçok komşusuna nasıl yatırım yaptıkları, kredi verdikleri, stratejik altyapı projelerini ve finansman mekanizmalarını kendi siyasi gündemlerini sürdürmek için nasıl kullandıkları, medya haberlerini nasıl etkilemeye başladıkları, üniversitelere Çin'i olumlu şekilde incelemeleri için nasıl baskı yaptıkları, Hong Kong, Tibet ve Sincan ile ilgili haberleri nasıl kısıtladıkları konusunda kaygılar var. Örneğin, yakın tarihli Hindistan'ın resmi yüksek öğrenim verileri dikkate alınırsa, Hindistan'ın komşu ülkelerine baktığınızda -Pakistan hariç tutulsa dahi- artık Çin üniversitelerine giden öğrenci sayısının Hindistan üniversiteleri kadar olduğunu görürsünüz. Oysa ki yakınlık, dil, fiyat teşvikleri nedeni ile yani kelimenin tam anlamıyla kapı komşusu olması nedeni ile Nepal, Bangladeş veya Sri Lanka'dan gelen bu öğrencilerin çoğunun Hindistan'a gelip eğitim görmeyi tercih edeceğini beklerdiniz. Yani Hindistan'ın bölgesel bir güç olduğuna dair o eski anlayıştan, bugün Hindistan'ın nispeten azalan bir bölgesel etkiye sahip olduğunu fark etmek çok zor olmuyor. Komşu ülkelerde Çin'in yükselişi Hindistan'ın sınırları ötesinde olup bitenlere yönelik artan ekonomik ilgi ve yeni jeostratejik dikkati doğurdu. Çin'in 2014 sonrası Kuşak ve Yol girişimi, Hindistan'ı bölgesel bağlantı açısından her zamankinden daha fazlasını yapmaya zorladı ve sonunda bağlantı artık bir dış politika zorunluluğu olarak "Önce Mahalle" politikasında önemle yansıtılıyorsa da etkisi hala çok az ve çok yavaş.

Hindistan'ın komşuluk yaklaşımındaki artık eskimiş bir düşünceyi yansıtan, bu ülkelerdeki Hindistan yanlısı veya Hindistan karşıtı fraksiyonlara sürekli olarak bakmak, -Çin'in ortaya çıkması bunu sözde Hindistan yanlısı veya Çin yanlısı fraksiyonlara dönüştürdü- Bangladeş, Sri Lanka, Nepal, Maldivler'deki karmaşık politikaları tamamen kavramakta başarısız olan indirgemeci bir odaktır ve bugün bu ülkelerde  -eğer hiç olduysa dahi- artık ebedi Hindistan yanlısı fraksiyonlar yoktur. Hindistan, Sri Lanka, Nepal, Maldivler ve hatta Bhutan'da Çin ile nüfuz mücadelesi veriyor. Şu anda bu komşu ülkelerin her birinde sahip olunan tek benzer boyut Hindistan, Çin ve diğer ülkeleri dengeleyerek ülkelerinin ulusal çıkarlarını en üst düzeye çıkarmaya çalışan liderlik eğilimidir. Bu karmaşık ve zor oyun bölgede son yıllarda oynanmaya çoktan başladı ki aslında Hindistan'ın da küresel düzeyde onlarca yıldır oynadığı bir oyun olması nedeni ile çok da yabancı kalmayacağı bir konjonktür.

Sözün özü, Hindistan artık bu ülkelerde kalıcı dostlar düşünmeyi göze alamaz, yalnızca kalıcı çıkarlara sahip olmayı göze alabilir ve bu çıkarlar, daha fazlasını sunmak ve bu ülkelerle daha yakın bağ kurmaktan geçiyor. Çin ve Hindistan'a alternatifler sunan diğer ülkelerle artan rekabetin ortasında, uzun vadeli sosyo-ekonomik bağımlılığa odaklanan daha işlemsel bir yaklaşıma ihtiyaç var. Bangladeş, -yalnızca otuz yıl önce mutlak yoksulluk açısından küresel bir vaka olarak görülürken- bugün kişi başına düşen GSYİH açısından Hindistan'ı geçmeye hazırlanıyor ve şimdi Hindistan ile Güneydoğu Asya arasında bölgesel bir merkez olarak konumlanarak alt orta gelirli bir ekonomi olma yolunda. Artık bu ülkelere "Önce Hindistan" politikası izlemelerini dikte etmek çok zor görünüyor; artık ancak stratejik bağlantı ve karşılıklı bağımlılık geliştirilebilmesi daha makul görünüyor.

Bir yandan Hindistan'ın dış politikasında demokrasi ve değerlere önem vermediği yönünde kemikleşmiş bir mantra var. Bir yandan Hindistan'ın kendi sınırları içerisinde, kapsayıcı ve temsili kurumlara, laikliğe, ademi merkeziyetçiliğe ve federalizme veya sivil-askeri ayrılığa dayalı demokrasinin faydalarını anlayan bir dış politika felsefesine her zaman sahip olduğunu gösteren tarihi kayıtlar var. Tarih bize Hindistan'ın her zaman teşvik etmemiş olabileceğini, ancak kesinlikle komşulukta demokratikleşmeye yardımcı olduğunu ve cesaretlendirdiğini gösteriyor. Dolayısıyla kısa vadeli hızlı bir yol haritası olarak Hindistan istikrarlı ve demokratik bir Bangladeş için çaba gösterecektir. Zaten jeopolitik ve coğrafi gerçekler, Hindistan ile çalışmanın önemini gizlemiyor. Dolayısıyla Bangladeş'te iktidara kim gelirse gelsin, -Hindistan Hasina algısı nedeni ile bir miktar kısa süreli gerileme yaşayacak olsa da- büyük komşusunu göz ardı edebilmesi zaten kulağa tuhaf kaçıyor. Hindistan'ın aslında bölgede yapacağı en akıllıca şey, -ne kadar zor ve uzun bir süreç ve çaba gerektirse de- rejim değişikliklerine dayanacak yapısal ilişkiler kurmak.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU