Türkiye'de annelere destek hazırlıkları
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de doğum oranlarının "alarm vermeye başladığı" açıklamasının ardından Aile Bakanlığı devreye girdi ve "çalışan annelere destek paketini" de içeren bir dizi düzenleme için düğmeye basıldı.
Basına yansıyan haberlere göre Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş tarafından bir sunum yapıldı ve sunumda şu başlıkların öne çıktığı iddia ediliyor:
- Ücretli doğum izninin 4 aydan 1 yıla çıkarılması.
- İkinci ve üçüncü çocuğa devlet desteği verilmesi.
- İkinci ve üçüncü çocuğa göre kademeli olarak iznin artırılması.
- Kreş veya kira desteği verilmesi.
- Kadının özlük hakkı ile maaşında bazı düzenlemeler yapılması.
Dünyada durum ne?
Doğurganlık küresel olarak azalıyor. Doğumların azalması dünyanın pek çok ülkesinde önemli bir gündem olarak yerini koruyorken doğum paketi uygulamaları devreye alınıyor.
Peki doğum paketleri işe yarıyor mu?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İnsanları daha büyük ailelere sahip olmaya teşvik etmek için büyük meblağlar harcayan Fransa ve Macaristan gibi ülkeler doğum paketlerinden beklenen sonucu alamadı.
Macaristan 3'ten fazla çocuğu olan ailelerin çok az gelir vergisi ödemesi veya hiç gelir vergisi ödememesi yönünde cömert mali teşvik programının ardından ülkede doğurganlıktaki düşüşü az da olsa tersine çevirdi.
Macaristan gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 5'ini "doğum yanlısı" politikalara harcıyor.
Macaristan çocuk sayısını artırmaya yönelik çok büyük miktarda para harcasa da ne doğum öncesi bakım deneyimi için ne de kadınların doğumdan sonraki kariyer olanaklarını iyileştirmek için bir şey yapıyor.
Aslında Macar modeli açıkça kadınları evde kalmaya ve bakım yükünün çoğunu üstlenmeye teşvik ediyor.
Hâlâ çok sayıda insan başka yerlerde daha iyi bir yaşam (ve daha fazla sosyal özgürlük) için ülkeyi terk ediyor.
Japonya'da benzer bir sorunla mücadele ediyor. Japonya yıllardır demografisi konusunda endişe duyuyor ve Japonları daha fazla çocuk sahibi olmaya ikna etmeyi amaçlayan politikalara büyük çaba harcıyor.
Başbakan Fumio Kishida tarafından 2023 yılında tanıtılan son paket, aşırı aciliyet söylemiyle savunulmuştu.
Ona göre, eğer Japon toplumu şu anda olduğu gibi yaşamaya devam etmek istiyorsa, bu, zarların son atılması anlamına geliyordu.
Başbakanın açıkladığı pakete göre; ailelere artık 18 yaşına kadar çocukları için çocuk yardımı verilmesi, 3 veya daha fazla çocuğu olan hanelere daha fazla çocuk yardımı ödenmesi, devlet sağlık sigortasının doğum masraflarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi gibi destekler yer alıyordu.
Japonya ve Macaristan gibi bazı ülkeler son yıllarda vergi indirimleri ve daha ucuz çocuk bakımı gibi teşvikler yoluyla doğum oranlarını artırmaya çalıştı, ancak hiçbir önlemin umulan etki derecesine sahip olmadığı görülüyor.
İtalya'da doğumlar geçen yıl yüzde 3,6 düşerek tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. İtalya başbakanı Giorgia Meloni, doğum oranının "bir numaralı öncelik" olduğunu söylüyor.
Meloni, önceki hükümetin 2021'de uygulamaya koyduğu çocuk yardımı programını sürdürüyor. Ailelerin küçük çocuklar için aldığı aylık meblağı biraz artırdı.
Bebek maması ve bebek bezleri gibi bebek ürünlerine uygulanan KDV'yi yarıya indirdi.
Bu yıl İtalya, en az 2 küçük çocuğu olan çalışan kadınlar adına geçici olarak emeklilik katkısında bulunmak da dahil olmak üzere, anneleri desteklemeyi amaçlayan başka önlemlere 1 milyar euro ayırdı.
Bazı şirketler de adım atıyor
Şirketler düşük doğum sorununu çözmek için bir rol oynamaları gerektiğinin tamamen farkındalar ve çalışanların çalışmasını ve iş-yaşam dengesini kurarak çocuk yetiştirmesini kolaylaştırmak için kurum kültürünü geliştirmek için çaba harcıyorlar.
Örneğin; Güney Koreli inşaat grubu Booyoung, işçilere yaptıkları her bebek için 75 bin dolar ikramiye teklif etti.
Bu, politikacılar ve şirketler ülkenin demografik kriziyle boğuşurken sunulan dikkat çekici teşvikten biri olarak görüldü.
Düşen doğum oranları
Çin ve Güney Kore dünyadaki en düşük doğurganlık oranlarına (üreme çağındaki kadın başına düşen çocuk sayısına) sahip ülkeler arasında yer alıyor.
Dünyanın en aile dostu politikalarından bazılarına ev sahipliği yapan Finlandiya'da doğurganlık oranı 2010'dan bu yana üçte bir oranında düştü.
Almanya'da doğumlar geçen yıl son on yılın en düşük seviyesine gerilerken, evliliklerin sayısı da savaş sonrası rekor düşük seviyelere yakın bir hızla azalarak, Avrupa'nın en büyük ekonomisinin karşı karşıya olduğu demografik zorlukları daha da ağırlaştırdı.
AB'yi oluşturan 27 ülkenin çoğunda onlarca yıldır son derece düşük doğum oranları yaşanıyor.
Nüfusun en üretken kesimi artık küçülürken, hükümet maliyesi üzerinde ek bir baskı var ve bu da bloğun ekonomik beklentileri ve jeopolitik duruşu açısından sonuçlar doğuruyor.
Düşen doğum oranlarının etkisi hafife alınmamalıdır
Düşük doğurganlığın büyük zorluklar yaratacağı kesindir. Bunlardan biri, çalışma çağındaki nüfus hızla azalırken emeklilik veya sağlık sistemlerinin nasıl sürdürüleceğidir.
Düşen doğum oranlarıyla birlikte yaşlı nüfusun sağlık ve emeklilik harcamalarının yükü, azalan işgücünün omuzlarına binecek.
Bu daha yüksek vergilere yol açabilecek. Kamu maliyesi de daha büyük bir baskı altına girecek.
İşgücü piyasasındaki gençlerin sayısının azalması da yenilikçiliği ve üretkenlik artışını sınırlayabilecek.
2022 yılında Güney Kore askeri personelinin sayısı ilk kez 500 binin altına düştü, üniversiteler ve okullar öğrenci sayısının azaldığını ve anaokullarının huzurevlerine dönüştürüldüğünü bildirdi.
Geçen yıl Güney Kore'de evcil hayvanlar için bebek arabalarından daha fazla bebek arabası satıldı.
Doğum oranları neden düşüyor?
Doğurganlık oranındaki uzun vadeli düşüş çoğunlukla sosyo-ekonomik eğilimlerin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Doğumda caydırıcı olan unsurlar şu şekilde sıralanıyor:
- Yaşam maliyetlerinin artması.
- Genç yetişkinlerin önceliklerinin değişmesi.
- Daha geç ve daha az evlenmeye yönelik toplumsal eğilim.
- Günümüzde genç yetişkinler arasında gelecek kaygısının çok yüksek olması.
- Genç kadınların gelişme ve kariyerlerine odaklanma arzuları: Kadınların finansal olarak kendilerini geçindirebilmeleri giderek daha fazla mümkün hale geldikçe, çift olmanın geleneksel nedenlerinden birinin erozyona uğraması.
- Çocuk sahibi olmaya yönelik isteğin azalması.
- Doğumla birlikte kadınların terfi fırsatlarını kaçırması.
- İşini kaybetme korkusunun yaşanması.
- Doğum izni süresinin kısa olması.
- İnsanların üç yerine iki çocuk sahibi olmaya karar vermesinden ziyade hiç çocuk sahibi olmamaya karar vermesi.
- Çocuk yetiştirmenin önündeki engellerin artması.
- Çocuk bakımı maliyetlerinin ciddi bir sorun haline gelmesi.
- Çocuk bakım desteğinin yetersiz olması.
- Genç yetişkinlerin çocuklarının yetişmesini en iyi hale getirmek için büyük miktarda zaman ve çaba harcamak zorunda olduklarını hissetmeleri.
- Yüksek kalitede bir eğitim olmadan çocukların rahat bir yaşam elde etmesinin imkânsız hale geldiğinin farkına varılması.
- İşverenlerin aile dostu politikalarının yetersiz olması.
Sosyal ve kültürel değişimler olmadan doğum oranlarının yükselişe geçmesi zor
Liberal, gelişmiş ülkelerdeki doğum oranlarının yakın zamanda yenilenme düzeyine dönmesi son derece düşük bir ihtimal gibi görünüyor.
Eğer bunu mucizevi bir şekilde yaparlarsa, bunun nedeni büyük olasılıkla politikadan değil, geniş sosyal ve kültürel değişimlerden kaynaklanacaktır.
Toplumların doğurganlık oranlarını artırma yeteneği sınırlıdır, özellikle de iyi eğitimli ve başarılı gençlerin davranışlarını etkilemeleri gerekeceğinden, ki bunu yapmak çok zordur.
İnsanların kendi planlarına uygun yollarla istedikleri çocuk sayısına sahip olmalarına yardımcı olmak politikaların odak noktası olmalıdır.
Politika yapıcılar ekonomi uğruna gençlere bebek sahibi olmalarını söylememeli.
Bunun yerine, gençlere gelecek konusunda güven veren mesajları iletmeliler.
Ülkeleri yönetenlerin aile dostu paketler peşinde koşmasında yanlış bir şey yok ama eğer nüfus yaşlanmasından ve küçülmesinden endişeleniyorlarsa o zaman başka çözümler bulmaları gerekiyor.
Nüfus düşüşünü tersine çevirmek için ekonomik teşviklerden daha fazlası gerekiyor.
İnsanları daha fazla çocuk sahibi olmaya teşvik etmek isteyen devletler, çocuk yetiştirmeyi kolaylaştırmayı düşünmelidir.
Bu, çocuk bakımı desteğinin arttırılmasını, vergi sisteminde çalışmayı engelleyen faktörlerin kaldırılmasını, ebeveyn izni haklarının iyileştirilmesini, gelir seviyesinin iyileştirilmesini, daha uygun fiyatlı konut imkanının sağlanmasını, ebeveyn izni alan kişilerin işyerinde ayrımcılığa maruz kalmamasını, kadınların kariyerleri ile çocuk sahibi olmak arasında seçim yapmak zorunda kalmamasını, uzaktan/hibrit çalışma seçeneğinin sağlanması gibi daha somut ve kolaylaştırıcı adımlar anlamına geliyor.
Kadınların kariyerlerini çocuklarla birleştirmelerine odaklanmak gerekiyor.
Kadınların işe gitmesine, para kazanmalarına yardımcı olmalıyız ki, anne olmaya karar verebilsinler.
İyi çocuk bakımının sağlanması bunun ilk adımdır. Ayrıca işletmelerde insan kaynakları politikalarının çok daha ebeveyn dostu olması gerekiyor.
Ebeveyn izni, anne babalara çocuklarını yetiştirirken bir güvenlik duygusu sunuyor.
Bu tür çalışan dostu politikaların olmaması, insanları ebeveynlikten mahrum bırakabiliyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish