Düşen doğum, yükselen yaşlılık oranlarıyla başa çıkmak

Canan Duman Independent Türkçe için yazdı

Görsel: The Times

İş dünyası giderek daha belirsiz bir gelecek için öncelikleri olan bir yol haritası tasarlamaya çalışıyor.

Bunu yaparken yaş ve dünya nüfusu dağılımının hızlı değişimini hesaba katmak zorunda.

Çünkü yakın gelecekte insan ömrünün uzayacağı tahmin ediliyor.

Bir felaket olmazsa artık çok daha fazla yaşlı insan olacak: 1990'da dünyada 100 yaşın üzerinde yalnızca 95 bin insan vardı.

Bugün yarım milyondan fazla var ve artıyor.

Bu nedenle sadece yaşlanma şeklimizi değil, yaş hakkındaki düşüncelerimizi de değiştirmemiz gerekiyor.


Eğitimi, çalışmayı, emekliliği, sağlık sistemini yeniden düzenlemeliyiz

Artan yaşam süresi derin bir sosyal değişim getirecek.

İnsanlar daha uzun süre çalışmak zorunda kalacak ve emeklilik sistemlerinin dönüştürülmesi gerekecek.  

100 Yıllık Yaşam.jpg

Andrew Scott ile Lynda Gratton'ın "100 Yıllık Yaşam" kitabında 20 yaşına kadar öğrenen, 60 yaşına kadar kazanan ve sonrasında hayattan zevk alan bireylerin 3 hayat aşaması anlatılıyor.

60 yaşına kadar çalışmak, çalışan herkesin emekli olana kadar kendini yenilemesini gerektirecek.

Bu uzun yol, kişinin kariyerinde iş becerilerinin raf ömrünün azalacağına, birçok geçişin olacağına işaret ediyor.

Bir dönem eğitim, bir dönem çalışma ve bir dönem emeklilik yerine, insanların bu 3 dönemi karıştırması mantıklı olacak.

Çünkü insanlar tekrar tekrar çalışmaya dönecekler. Tekrar tekrar mola verecekler. Yaptıklarını defalarca değiştirecekler.

Uzun ömürlülüğü uygun fiyatlı ve daha da önemlisi katlanılabilir kılmak gerekecek.

Bu nedenle yaşlanan bir toplumun maliyetinden endişe duysak iyi olacak.  

Böyle bir dünyayı işler hale getirmek için eğitimi, çalışmayı, emekliliği, refah devletlerini ve sağlık sistemlerini yeniden düzenlememiz gerekecek.

İnsanlar artık örneğin üniversiteye gitmeyecek veya yalnızca genç yetişkinler olarak eğitim almayacak. Bu, ömür boyu sürecek bir aktivite olacak.

Yine zorunlu ya da standart emeklilik yaşlarının bir anlamı kalmayacak.


Artan uzun ömre karşı azalan doğurganlık kombinasyonunun etkisine dikkat etmeliyiz 

İş dünyasını değiştiren 3 küresel makro eğilim bulunuyor: Küreselleşme, dijitalleşme ve yaşlanan nüfus…

Haliyle yaşlanan nüfusa sahip bir toplumun yenilikçi gücü ve verimliliği daha düşük olacak. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Cumhurbaşkanı Erdoğan 20 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, "Nüfus artış hızımız, nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1'in altına düşmüştür. Bu milletimiz için varoluşsal bir tehdittir, felakettir" dedi.

OECD ülkeleri nüfusu hızla yaşlanıyor, Türkiye de bu ülkeler arasında yer alıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılı doğum istatistiklerine göre, Türkiye'de toplam doğurganlık hızı kayıtlara geçen en düşük seviyeye geriledi.

TÜİK'in verilerine göre, 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, yani bir kadının yaşamı boyunca dünyaya getirdiği ortalama çocuk sayısı, 2023 yılında 1,51'e düştü.

Bir ülkede nüfusun azalma eğilimine girme eşiği, yani yenilenme düzeyi ise 2,1.

Türkiye'de doğurganlık hızı 2016'dan bu yana yenilenme düzeyinin altında seyrediyor.

Demografik geçiş kuramının da öngördüğü üzere Türkiye'nin yaşlı nüfusa sahip olması kaçınılmaz bir gerçek.

Nüfusun yaşlanması başlı başına bir sorunken özellikle ekonomik kalkınma ve bunun sürdürülebilmesi için işgücü piyasası üzerindeki etkileri, diğer pek çok sorunu da tetiklemesi nedeniyle daha öncelikli bir hâl alıyor. 


Doğum oranları dünyanın 3'te 2'sinde düşüyor

Birleşik Krallık, ABD, İskoçya ve Kuzey İrlanda, Japonya, Çin, Güney Kore gibi ülkelerde doğum oranları düşmeye devam ederken nüfus artışı bugünlerde sadece Sahra altı Afrika ile sınırlı.

Oxford Üniversitesi'nde gerontoloji (yaşlanmanın etkilerinin incelenmesi) profesörü Sarah Harper, "Bunun olacağını ve 21'inci yüzyılda da gerçekleşeceğini biliyorduk. Dolayısıyla bu beklenmedik bir durum değil ve bir süredir buna hazırlıklı olmamız gerekirdi. Ancak gelecekteki sorunun boyutu çok büyük. Gelişmiş dünyada yer alan bir ülkenin nüfusunu artırabilmesi veya koruyabilmesi için kadın başına ortalama 2,1 çocuk doğum oranına ihtiyacı var. Buna yenileme oranı denir" diyor.

Prof Sarah Harper artan göçün düşük doğum oranları sorununu çözebileceğini söylüyor. 


Doğum oranlarının düşmesi neden endişe verici?

Ülkeler hem yaşlanan hem de azalan nüfusla ve emekli sayısına göre daha küçük bir işgücüyle karşı karşıya olduğundan, bunların yol açabileceği ekonomik sorunlar önemli olacak.

Örneğin; eğer şirketler yeterli sayıda işçiyi işe alamazsa, bir ülkenin ekonomik büyümesi nereden gelecek?

Ve daha küçük bir işgücü, çok daha büyük bir emekli nüfusun emekli maaşlarını nasıl karşılayabilecek?

Bunlar hükümet ekonomistlerini ürküten sorular.
 


Pek çok kadın kariyer fırsatlarının darbe almamasını tercih ediyor

Doğum oranlarını artırmaya çalışmak için ülkeler, vergi indirimleri ve uzatılmış, tam ücretli doğum izni gibi daha cömert çocuk bakımı hizmetleri sağlayarak kadınların çocuk sahibi olmasını kolaylaştırabilir.

Ayrıca şirketler yeni anne ve babalara daha esnek çalışma saatleri sunmaya ve iş yerinde kreş sağlamaya zorlanabilir.


Düşen doğum oranlarıyla baş etmek için 

Bir ülkenin düşen doğum oranıyla baş edebilmesinin temel olarak 2 ana yolu var:

Nüfusu daha sağlıklı ve daha uzun süre istihdamda tutmak ya da büyük ölçekli göç almak.

Yetkililer; "Göç, düşük doğum oranları sorununu demografik açıdan kolaylıkla çözebilir" diyor ama burada da siyasi ve politik sorunlar olduğu çok açık.

Büyük ölçekli göçe karşı büyük baskılar olduğunu hepimiz biliyoruz, ancak popülist rejimler bile gerektiğinde buna genellikle göz yumuyor.

Doğurganlıktaki azalış ile ülkelerin göç yasalarını esnetmesi muhtemel görünüyor. 

Ayrıca Singapur gibi yaş ayrımcılığını ortadan kaldırarak yaşlı işçileri işe almaya teşvik etmek için çok fazla çaba harcayan ülkeler var.

Yeniden istihdamla, yaşlı işçilerin isterlerse emeklilik yaşına geldikten sonra da işte kalabilmelerini sağlamaktan söz ediyorum.  

Şu anda Singapur'da emeklilik yaşı 63 ancak bunun 2026'da 64'e, 2030'da ise 65'e çıkması bekleniyor.

O yıl itibarıyla, yeniden istihdam edilen kişilerin işte kalabilme yaşının ise 70'e çıkması bekleniyor.

Emeklilik yaşını yükseltirken verimli, adil olmasına, emekli maaşlarına katkı oranlarının değiştirilmesine, sağlık sistemlerinin iyileştirilmesine de önem vermek gerekiyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA OKU

DAHA FAZLA HABER OKU