Reisi'nin ölümü: Belirsiz kazanın arkasındaki muhtemel senaryolar

Serkan Yıldız Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin 19 Mayıs 2024 tarihinde Doğu Azerbaycan bölgesindeki Varzaqan yakınlarında geçirdiği helikopter kazası hem İran'da hem de uluslararası arenada büyük yankı uyandırdı.

Bu trajik kazanın ardında suikast/sabotaj ihtimali olup olmadığı yönünde spekülasyonlar başladı.

Resmi kaynaklar kazayı bir helikopter kırımı olarak tanımlarken, çeşitli medya organlarında bu kazanın bir sabotaj veya suikast girişimi olabileceği iddiaları yer aldı.

Kazanın ardından İran İçişleri Bakanlığı yetkilileri, olayın nedenlerinin tam olarak belirlenebilmesi için kapsamlı bir soruşturma başlattıklarını açıkladılar.

Ancak, bu açıklamalar kamuoyundaki şüpheleri gidermekte yetersiz kaldı.

Reisi'nin sert iç ve dış politika söylemleri nedeniyle birçok düşman kazanmış olması, suikast ihtimalini güçlendiren bir faktör olarak değerlendiriliyor.

Henüz bu iddiaları destekleyecek somut kanıtlar bulunmamakla birlikte, teknik arıza veya pilotaj hatası gibi diğer olasılıklar da göz ardı edilmiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Helikopterin modeli ve teknik özellikleri de tartışma konusu oldu.

Kazaya karışan helikopter, İran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyeti taşırken düşen Bell 212 modeli, İslam Devrimi'nden yani 1979 yılından önce İran'a ABD tarafından tedarik edilenler arasında yer alıyor.

Bu model, devrimden önce İran tarafından satın alınmıştı ve uzun yıllardır kullanılıyordu.

Helikopterin yaşı ve teknolojik durumu, kazanın nedenleri hakkında önemli ipuçları sunabilir.

İran'da benzer kazaların daha önce de yaşandığı ve bu tür olaylarda genellikle teknik arızalar ve bakım eksikliklerinin rol oynadığı biliniyor.

İran'da helikopter ve benzeri araçların bakım ve kontrol süreçlerinde zaman zaman eksiklikler yaşandığı, bu durumun kazalara sebep olabildiği belirtiliyor.

Özellikle periyodik bakımların yeterince dikkatli yapılmaması ve bazı denetimlerin üstünkörü gerçekleştirilmesi, bu tür olayların riskini artırıyor.

Kazanın ihmalden kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda kesin bir yargıya varmak için bu incelemenin sonuçları beklenniyor. 

Teknik arızaların ve bakım eksikliklerinin bu tür kazalarda önemli rol oynayabileceği göz önüne alındığında, olayın detaylı bir şekilde incelenmesi ve tüm faktörlerin dikkate alınması gerekir.

Reisi'nin ölümüyle sonuçlanan bu trajik kazanın ardındaki gerçekler, ancak kapsamlı bir soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır.

Bu süreç tamamlandığında, kazanın nedeni ve olası ihmal durumları daha net bir şekilde anlaşılabilecektir.
 


Geçen günlerde Slovak Başbakan Rico'ya yapılan suikast, 19 Mayıs günü İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin etiyolojisi tanımlanamamış bir kaza sonrası ölmesi tüm dünyada politik liderlere karşı ciddi bir direnişin olduğunu gözler önüne seriyor. 

Bu her iki müphem olayda ortak olan tek şey ise her iki liderinde "keskin – sert ve ayrıştırıcı dil" üzerine yürüttükleri politikalardır.

Başbakan Rico ile Reisi arasındaki fark, birinin belirlenmiş gibi görünmesine rağmen, belirsiz bir durumda olması, diğerinin ise hiçbir belirti göstermeyen bir belirsizlik içinde kalmasıdır.

Başbakan Rico suikastında geçen yazımızda işlediğimiz gibi, birçok soru işareti var ve kamuoyu gözüyle baktığınızda aslında hiçbir soru işareti yokt. Bu net bir suikasttır.

Aynı durum Reisi'nin kazasında da öyledir aslında. İran ve uluslararası kamuoyu gözüyle bakıldığında bu net olarak bir kazadır. 

Ama?

Başka gözlerle baktığınızda aklınıza şunlar gelir;

Helikopterin eski olması, teknik bakımları konusunda ihmal, pilotaj hataları, yazılımların güncel olmaması ya da hiç yazılım olmaması, iklim ve tabii zorluklar ve hatta sabotaj?.. 

Bu sorularının hepsinin cevapları var. Ve cevapları bilmek için uzman olmanıza da ihtiyaç yok. Basit soruların cevapları da basit olur. 

Evet, helikopter eskiydi. 45 yıl hatta daha öncesinden kalmaydı.

Ve İran'a uygulanan ambargolar yüzünden İran Havacılık sanayisi teknik destek ve yedek parça konusunda ciddi sıkıntılar içindeydi.

Ve kendince "krizi çözen - yarı geçici" çözümlerle ihtiyaçlara cevap vermeye çalışıyordu. Ancak görünen o ki çalışmaktan daha fazlasını yapmalıydı. 

Bakım hizmetleri konusunda yaşanan eksikliklerde ne yazık ki ambargo konusuyla paralel.

Ancak bakım yapan teknisyenler kimdir?

Havalanmadan önce, apronda son kontrolleri yapan teknisyenler?

Bir de onlara bir bakmak gerekir mi?

Bakılmıştır da muhakkak. Bir şey diyemeyiz. 

Pilotaj hataları? Normaldir. Neredeyse tamamen manuel ve birçok teknolojik gelişmeden mahrum kalmış bir çelik kutuyu uçurmak için "üstün pilotaj teknikleri" gerekir.

Araç kötüyse sürücü iyi olmalı, sürücü kötüyse araç iyi olmalı ama her ikisi de kötüyse çok iyi bir din görevlisi tanımalısınız.

Sanırım Reisi burada kendine fazla güvenmiş. 

Peki aracı, pilotu, bakım ve görevli teknisyenleri Reisi kendisi mi ayarlamıştır?

Bir ülkenin cumhurbaşkanısınız… Ve bunlarla uğraşır mısınız?

Elbetteki hayır.
 


Peki bu lojistik hizmetleri sağlayan, uygulayan ve yerine getiren kim, kimler?

Neyle, kimle, nasıl bağlantıları var?

Bunlara da muhakkak bakılmıştır. En azından bakıldığını umalım. 

Peki ya pilota bakılmış mıdır?

Düzgün, isabetli ve yerinde bir motivasyonla bir pilotun neler yapabildiğini tarihten biliyoruz.

En iyid e Amerikalılar bilir. İnsan düşünmeden edemiyor; "Neden olmasın?" diye. 

Zaten az önce dedik helikopterdeki yazılımın güncel olup olmamasını geçtik, olup olmadığı konusunda şüphelerimiz varken gidilen bölgedeki hava ve iklim durumu hakkında da mı bir bilgisi yoktu yer ekibinin?

Rotayı belirlerken inadına mı döner kanadı o zor ve çetin doğal şartların içine yönlendirdi (acaba)?

Sahi, yer ekibine bakılmış mıdır?

Yer ekibine, hava ve trafik uzmanına gerek yok aslında hava durumunu görmek için.

Pantolonunuz arka cebinde taşıdığınız alet bile söylüyor bugün size bunları…

Keza nerede ve hangi günde olduğunuzun da bir önemi yok bunu öğrenmek için.

Reisi? Kendi de bakabilirdi aslında… 

O zaman bu ya bir sabotajsa?

Mümkün değil!

Güçlü, kudretli ve Ortadoğu'nun Aslanı İran'a hangi çılgın böyle bir şey yapabilir ki?

Bu konuda ciddi birkaç animasyon izlerseniz İran'ın ne kadar dokunulmaz bir devlet olduğunu görmek konusunda sizde zorlanmazsınız.

Kaldı ki hasım bir servis tarafından bir istihbarat operasyonu ile Reisi'nin bineceği aracın öğrenilmesinin ardından o araca gizlice ve profesyonelce icra edilen taktik/harekât operasyonu neticesinde müdahale edilmesi?

Ve havalandıktan sonra devreye giren teknik bir saldırı?

Hayır, İran'a kimsenin bunu yapmaya cesareti olamaz.

Delirmiş olmalısınız ya da çok sarhoş ama ikisi birden olamaz.

Sesten hızlı uçabilen savaş uçaklarını düşürmeye bir karga yetiyor…

Düşününki bir döner kanadı düşürmek için neler yetmez?

Tam sıkıştırılmamış bir cıvata, küçük bir elektrik arızası için kesilmiş bir kablo, yerinden çıkarılmış bir jack, motive olmuş ve hırsla doldurulmuş, kulak memelerine kadar öfke ile tepelenmiş bir pilot, ailesi tehdit altında teknisyenler, banka hesapları şişmiş yer ekibi…

Aslında bunlara bile gerek yok. Bir helikopteri havada gayri faal hale getirmenin onlarca yolu var.

Hatta bunun için oyuncakçılarda satılan dronlar bile iş görebilir.

Doğru yerde, doğru zamanda kullanırsanız muhteşem bir suikast aracıdır o minik canavarlar…

Ama bu da pek mümkün değil tabii… Çünkü söz konusu İran…

Ama tüm bu ihtimaller içinde şu da var;

Büyük bir devletin cumhurbaşkanını, dış işleri bakanını ve bazı üst düzey askeri yetkileri taşıyan helikopterin henüz bilinmeyen sebeplerden dolayı kaza / kırıma uğraması…


Hiç şüphe yok ki en mantıklısı bu. Ve ben ikna oldum.

Üstelemenin anlamı yok. Mukadderat, kader, nasip... Elden bir şey gelmez.

Olacakla, öleceğe çare yok.

Ne yapalım? Buraya kadarmış...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU