Küresel düzen

Ülkelerin başkalarının zayıflıkları üzerine yükseldikleri, zayıfın güçlendiği ve güçlünün zayıfladığı "küresel düzen" işte budur

İlüstrasyon: Xinmei Liu/NYT

Bu labirentte bazıları "yeni dünya düzeni" arayışında.

Bazıları ise aşırı sağın yükselişinden korkuyor.

Ama hepimiz basit bir nedenden ötürü komünizmin hâlâ dünyanın yüzde 5'ini oluşturduğunu unutuyoruz.

O neden de Çin'in hâlâ Komünist Parti'nin otoritesi altında olması.

Bu ne Mao'nun ne Marx'ın ne de tabii ki Lenin'in komünizmi.

"Çin Halk Cumhuriyeti" ve "sosyalist Çin" günleri belki de asla geri dönmemecesine geçip gitti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bugün Çin, Hindistan'dan sonra dünyanın en büyük kapitalist ülkesi ve ABD'den sonra en güçlü serbest ekonomisi.

Bu küresel kayoluşta kimse komünizmden bahsetmiyor ama milliyetçiliklerin geri dönüşüne tanık oluyoruz.

Özellikle de Vladimir Putin'in 40 yaşında ve o zamana kadar hayatında başka bir rejim tanımamışken, milliyetçiliğin hem kendi içinde hem de dünyada çöktüğü Rusya'da.

Bugün Putin bağımsızlık eğilimi nedeniyle Ukrayna'ya "Nazi" demekten çekinmiyor ve bu eğilimi ona karşı savaş açmak için bir neden sayıyor.

Ancak savaş ve milliyetçi unsur, sanki her iki ülke de 70 yıl boyunca komünist yönetim altında yaşamamış gibi alevlendi.

Çin'in yanı sıra, 4 ülke hâlâ komünist bayrağını dalgalandırıyor: Vietnam, Laos, Küba ve Kuzey Kore.

Hepsi de dünün komünizminden hiçbir şey uygulamıyor.

Vietnam'ın başkentinde Ho Chi Minh ismi bir hatıradan başka bir şey değil.

Küba, Castro'nun mirasından her geçen gün uzaklaşarak, kendisini az kalsın bir nükleer savaşa sürükleyecek olan Amerikalı komşusuna geri dönüyor.

Laos, var olduğunu hatırlayan her turisti memnuniyetle karşılıyor.

Kuzey Kore'ye gelince, kaderini bekliyor.
 


Bugün 30 yaşında, yani Putin'in Kremlin'e ulaştığı dönemde doğmuş olanlar, Roma İmparatorluğu'nun veya ondan öncekilerin tarihini inceleyen biri gibi komünizmin tarihini inceliyorlar. 

İmparatorluklar öldüğünde başkentleri eski güçlerini kaybeder.

Sovyetler Birliği çöktüğünde de komünizm çöktü ve Moskova'nın yörüngesindeki küçük cisimlerden ibaret olan başkentler dağıldılar.

Batı'nın imparatorlukları antik çağda değil, gözlerimizin önünde yok oldular.

Hiç kimse bunların şu anki hacimlerinden daha büyük olduklarını hatırlamıyor.

Geçen yüzyılın sonundan önce Birleşik Krallık, Fransa ve ardından Sovyetlerin şimdi olduklarından daha geniş oldukları unutuldu.

Buna karşılık tarihteki en büyük iki nüfusa sahip olan Hindistan ve Çin gibi eski koloniler yeni imparatorluklara dönüştüler.

ABD ve Rusya kendi savaşlarına dalmış, Çin ise Tayvan ile savaşını (Allah korusun) beklerken "güvenli barışın" tadını çıkarıyor.

Ülkelerin başkalarının zayıflıkları üzerine yükseldikleri, zayıfın güçlendiği ve güçlünün zayıfladığı  "küresel düzen" işte budur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU