Fraktal, döngüsel, içsel bir ressam Akın Ekici: "Geleceğin resmini geçmişte gördüm"

Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için yazdı

Ressam Akın Ekici

Ben Profesör Doktor Uğur Batı.

Karar Bilimi uzmanıyım ve burada sanat, kültür, ikna, idealar ve düşünce patlamaları kaleme alıyorum.

O zaman daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz.


Bu yazıda, son yıllarda oldukça ciddi bir sıçrama geliştiren özgün bir ressamı, Akın Ekici'yi bir sanat eleştirisi örneği olması nispetiyle ele alacağım ve kendisinin resim anlayışını ögelerine ayıracağım.

Şöyle derler: 

Ressamlar, sanatçılar ve hayal sahipleri, yaşadıkları gökyüzünü sınırsızlaştırmaya çalışan zanaatkârlardır.


Çekildikleri "dünyamsı" kutudan kurtulmaya, hayatlarını eşsizleştirmeye çalışan, somutu soyuta, soyutu somuta katık eden, her şeyi birbiri içine sokan, bazılarını dışına çıkaran uyumsuzlardır.

İnsana, doğaya, kente, varlığa kente hayallerini, belki de öfkelerini verirler. Sadece farklı bir yolla yaparlar bunu; renkle, çizgiyle, dokuyla, teknikle… 

Zaman böyle bir zaman. Hayaller böyle bir zamanın hayalleri. İhtimaller de... Belki güzellikler... Dehalar… Farklılıklar…

Böylesi bir zamanın içinde kendimizi ve birbirimizi görmeye "sanat" aracılığıyla görmeye çalışıyoruz diye düşünüyorum.

Ressamların ışıltısı…. Bu ışıltı bir yandan gözlerimizi kör ediyor bir diğer yandan o karanlıkları aydınlatıyor.

Hayat da devam ediyor işte. Elbette devam ediyor. İnsanı, kültürü, doğayı, umudu, duyguyu, varlığı, yokluğu, karmaşayı, sakinliği, basitliği, zorluğu… Böylesi bir zincirden hikâyeler doğuyor.

Müzik doğuyor. Resim doğuyor. Hayali yeniden inşa etmek için... Sanatçı dehası bu. Ressam hassasiyeti...
 

Akın Ekici.jpg
Akın Ekici

 

Ressam Akın Ekici de bunu yapıyor. Son yıllarda dikkatimi çeken, kendine hasa çalışmalarıyla geleneği çağdaşa taşıyan, içsel bir tarzı olan, özgün, işi kendine benzeyen, renkli, temaşa sahibi ama dingin, bu anlamda "ikircikli" eserleriyle ön plana çıman bir ressam Akın Ekici.

Biraz ondan söz edelim isterim o zaman. Göstergebilimin imkanlarını kullanarak bir ressamı çözümleyelim, işlerini bir felsefi temelde değerlendirelim. Kısacası kendisini farklı açılardan öğelerine ayıralım istiyorum.
 

Akın Ekici Uzlaşma, TÜYB, 150x150 cm. 2023.jpg
Resim: "Uzlaşma", Akın Ekici, TÜYB, 150x150 cm. 2023

 

The core "çekirdek": İçten dışa, genelden özele, geçmişten geleceğe hareketleniyordu her şey!

Akın Ekici resmini tanımlamaya çalışmak kolay mı? Pek çoğu gibi zor.

Anlamak kolay mı? Bilmiyorum ama anlatmak daha zor.

Ekici eserlerinde, hafızalarda yer etmiş olan üst üste binen dokuları, fraktal döngüleri ve hiçbir zaman kaybolmayacak olan kültür izlerini, kendine has üslubu ve teknik uygulaması ile çalışmalarına taşıyor.

Doğrusu iyi ki yapıyor, çok da iyi yapıyor. Akıcı'nın anlatımındaki çizgi, tonlama, renk ve döngüler, sonsuz bir fon oluşturuyor.

Kendini takip eden ama bitmeyen, aynı olan ama oldukça değişik, karşıdan baktığında tek renkli, içine girdiğinde cümbüş, dışına çıktığında karmaşık ilginç bir biçim oluşturuyor.

Akın Ekici ilginç bir ressam. Bir şey arıyormuş da bunu asla bulmak istemiyormuş gibi duruyor.  

Eserlerinde yaşamın ayak izi olan ne varsa, nesne, çiçek, gözyaşı, uğur böceği, kalp, halı deseni ya da ne ararsan hepsini kullanıyor.

Ekici, karşımıza çıkan her şeyin bir imge olabildiğini, onları hareketlendirmenin mümkün olduğunu, onları yeniden yapılandırabilmenin harika olabileceğini gösteriyor.

Akın Ekici bir imge bükücü. Üstelik bunu kendine has özel bir tarzda yapıyor.

Metinlerinde birtakım derinlikler ve kendi içindeki tartışmaların ışığında yapılanan imge "yığılmalarını" gözlemlemeyebiliriz.

Sanatçı adeta kültürde ne yaşanırsa yaşansın, onu kendince yorumlayıp, her şeye, herkese kendi izini bırakmak istiyor.

Ne de olsa "herkes kendi dünyasını yaşıyor ve yaşatmak istiyor" derim bu dünyada, o da tuvale kazıyor. 
 

Akın Ekici Tatlı Rekabet, TÜYB, 120x120 cm. 2023.jpg
Resim: "Tatlı Rekabet", Akın Ekici, TÜYB, 120x120 cm. 2023

 

Sonsuz içsel döngü: Akın Ekici fraktalleri…

Şimdi göstergebilimsel bir önerim olacak. Akın Ekici, "fraktal" resmin dünyadaki iyi temsilcilerinden biri olma yolunda.

Örnekler arttıkça, uluslararası sergileri yoğunlaştıkça, serileri genişleyip, koleksiyonları çeşitlenince bu söylediğimin izini daha çok göreceğiz.

Fraktaller, iriden küçüğe, çoktan aza, birbirine benzeyen, diğerini andıran, girift ve düzenli, kaotik ama tanımlı birçok geometrik şeklin oluşturduğu, sonsuzluğa doğru giden, kompleks ve göz kamaştırıcı şekillerdir.

"Fraktal" kelimesi Latincedeki "fractus" kelimesinden türetilmiştir, kırılmış ve parçalanmış anlamına gelmektedir.

Fraktal, bir geometri sistemidir; fraktaller yakından incelendiğinde büyük şekli oluşturan ve orantılı olarak küçülerek oluşan küçük şekillerin büyük şekle benzediği ve bu kendini tekrar etme olayının sonsuzluğa uzandığı görülür.     

Akın Ekici'nin fraktalleri sonsuzluğa doğru giden, kompleks ve göz kamaştırıcı figürlerdir. Latincedeki "fractus" kırılmış ve parçalanmış anlamına gelen kelimeden fraktaller, Ekici resimlerinde bir geometri sistemine dönüşüyor.

Onun resimlerini dikkatle incelediğimizde büyük şekli oluşturan ve orantılı olarak küçülerek oluşan küçük şekillerin büyük şekle benzediği ve bu kendini tekrar etme olayının sonsuzluğa uzandığı görülür.

Bu mükemmel bir resim sistemi anlamına geliyor. Bir Akın Ekici resmini "özgün/estetik" kılan unsurun bu olduğunu düşünüyorum.

Fraktal tabirini ortaya adan Benoit Mandelbrot, fraktalin ne olduğu sorulduğunda ağaç örneğini verip, ağacın dallarının ağacın kendisine benzediğini ve dallandıkça kendine benzeyen küçük ağaççıklara dönüştüğünü anlatır.

Akın Ekici figürlerinin her birinde bu temsili görürüz.
 

Akın Ekici Yolculuk TÜYB, 100x90 cm. 2020.JPG
Resim: "Yolculuk", Akın Ekici, TÜYB, 100x90 cm. 2020

 

Ekici fraktallerinin ortaya çıkışının doğadan esinlenerek gerçekleştiği düşünülebilir. Kültürden esinlenerek ortaya çıktığı söylenebilir.

Bedenden esinlenerek ortaya çıktığı söylenebilir. Duygulardan ortaya çıktığı iddia edilebilir. Hatta en çok insan ruhundan esinlendiği söylenebilir.

Ekici, 2016'da İzmir GT Art & Interiors Sanat Galerisi'nde 30'a yakın eser sunmuştu.

Fırça kullanmadan tuvallerine kendine özgü tekniğiyle çizen Akın Ekici, "İnsana dair her duygunun doğada bir karşılığı olduğunu ifade ediyordu" ve kendi yansımasını doğadaki haliyle görmek isteyen herkesin bakışını doğaya çevirmesi gerektiğini söylüyordu.

İşte mantık aynen bu. Sanatçı insan ve doğa arasındaki ortak duyguları yansıtmayı hedeflediğini dile getirirken de resimlerinde gördüğümüz "doğa ve fraktal" felsefesini kendi ağzıyla ifade ediyor:

İnsan ve doğanın ortak duyguları vardır. Bunlar paylaşımlardır. Sonsuz bir zaman çizgisinde hareket eden şeyler. Bunlar adeta birer duyguya dönüşüyor.

Bu ortak duygular nelerdir? Mutluluk, coşku, umut, heyecan, mutsuzluk, karamsarlık, hüzün, umutsuzluk gibi insana özgü olduğu düşünülen duygular aslında doğada da aynen tecelli etmektedir. İnsanda gördüğümüz durum ve duyguların tamamının doğada da var olduğuna inanıyorum.

Nasıl ki yemyeşil canlı bir doğa gördüğümüzde içimiz coşku, mutluluk, neşe doluyorsa aynı şekilde yıpranmış, tarumar edilmiş bir yer gördüğümüzde de keder, hüzün, depresif duygular baş gösteriyor. Biz neyi hissediyorsak inanıyorum ki doğa da aynı şeyi hissediyor, tıpkı ikiz kardeş gibi.

 

Akın Ekici Kırmızı Cazibe, TÜYB, 100x100 cm. 2021.jpg
Resim: "Kırmızı Cazibe", Akın Ekici, TÜYB, 100x100 cm. 2021

 

Bir "bellek resimcisi": Akın Ekici ve kültürden akla gelen ne varsa hepsinin soyutlanması meselesi!

Akın Ekici'nin resmini "ögelerine" ayırsak, onu tek bir kavram çatısı altında toplamak gerekirse bence bu kavram "bellek" olur.

Bellek, resim sanatında çok yorumlanmayan bir alan adiye düşünüyorum ve bunun bir "arıza" olduğu kanaatindeyim.

Ekici resminde bellek, alternatif bir mecra olarak konumlandırılmakta çünkü bellek egemen olan toplumsalın yok sayılarak bireyselleşmenin egemen kılındığı günümüz ikliminde tersine bir süreç.

Sanki unutturulmak isteniyor. Yeni olanla.  Kişisel olandan toplumsal olana açılan bir bakış veya yorum olarak anlaşılmakta.

Disiplinler arası bakış gerektiren bir kavram olması nedeniyle bellek, birçok tanım ve tasnife sahip.

Bu nedenle oldukça kafa karıştırıcı olduğu söylenebilir. Sosyal Bilimler alanında bellek üzerine yapılan çalışmalar genellikle belleğin bireysel ve toplumsal boyutlarına dikkat çekmekteler.

Bu çalışmalardan en yönlendirici olanlarından biri Maurice Halbwachs ve O'nun çalışmalarının izini sürerek kendi savları ile bellek üzerine çalışma alanını genişleten Aleida ve Jan Assman'dır.

Belleğe ilişkin çalışmalarının en önemli sonucu, öne sürdükleri iki kavramdır: "İletişimsel bellek" ve "kültürel bellek".

Yakın geçmişe ilişkin anıları kapsayan ve kuşağa özgü oluşuyla tanımlanabilir olan iletişimsel bellek, taşıyıcıları ile sınırlı iken; kültürel bellek uzmanlaşmış taşıyıcıları aracılığıyla ve planlı bir törensel iletişimle ortaya çıkar.

İletişimsel bellek bireysel biyografilerle tarihsel deneyimlere katılmayı, gündelik bir hatırlama grubunun tanık olduğu süreci imlerken; kültürel bellek geçmişte yaşanan hatta efsanelerle tanımlanabilir, sembolik kodlarla tekrarlanan ve planlanmış bir hatırlama sürecine işaret etmektedir.

Paul Connerton ise belleği üç farkı grupla tasnif eder ve tanımlar: İlki olan kişisel belleği söyle tanımlar:

Konusunu bir kimsenin yaşamöyküsünden alan anımsama eylemlerini gösterir. Onlara, kişisel bir geçmiş içine yerleştirilmiş olduklarından ve kişisel bir geçmişe göndermede bulunduklarından, kişisel bellek diyebiliriz.


Akın Ekici bu bağlamda, "doğayı, nesneyi, duyguyu, insanı büktüğü" eserlerinde yeni bir kişisel bellek oluşturuyor.

Sadece ona ait bir bellek. İkincisi olan bilişsel bellek ise "sözcüklerin anlamlarını, şiirlerin dizelerini, şarkıları, öyküleri ya da bir kentin planını... geleceğe ilişkin olguları anımsadığımızın söylenebildiği durumlardaki 'anımsama' fiili kullanımlarını kapsar".

Ressam Akın Ekici bu ikinci belleği de şiirsel anlatımıyla yapıyor. Resimde adeta şiirin dilini kullanıyor. Metaforlaştırıyor. Alegoriler yaratıyor. Ve özgünleşiyor, özgünleştiriyor.

Üçüncü bellek türü ise, alışkanlık belleği "yalnızca belli bir uygulayımı" (performans) yeniden ortaya koyma yetimiz ile ilgili olup başka bir şey değildir.

İşte burada kendisine has renklerin, dokuların karmaşasıyla Akın Ekici performans belleği yaratıyor.

Ona aşina olanlarda "Bu bir Akın Ekici" hissiyatı aynen böyle bir şey.  

Bellek önemli. Resimde daha önemli. Bir ressama ait bellek inşa etmek ise en önemlisi.

Siz de bir resme bakarken iletişimsel belleğin canlı tanığı olmuşsunuzdur. Size ait

Bir resim, bir figür, bir imge, bir çizgi ya da bir renk. Size ait bir resim, size ait bir ressam, size ait bir anlam. Sanatta değerli olan da budur.
 

Akın Ekici Ege Turkuazı, TÜYB, 100x100 cm. 2023.jpg
Resim: "Ege Turkuazı", Akın Ekici, TÜYB, 100x100 cm. 2023.jpg, by merve.bayrakci

 

Bitirirken;

20'nci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren sanatsal oluşumlar ve yeni tarzlar fevkalade hıza ulaştı.

Bu dönemde, sanat alanında yeni ve özgür adımlar ortaya çıktı. Meydana gelen her yenilikte geleneksel bir karşı duruş ve destekleyici tutumlar da teşkil oldu.

Sonra 2000'li yıllar geldi. Teknoloji hız, NFT gibi kodlamalar, enstalasyon, posttruth, anlamsızlık, hiperrealite geldi.

Akın Ekici de ressam olarak bu dönemde, nesnellikten ilgisini koparan, yaratma özgürlüğüne kavuşmuş ve bakışını çok daha fazla gelişen 2000'li yılların yükselen değerlerinden oldu.

Ekici, görünebilir olan şeyleri iletmenin aksine görünür kılmaya başlayanlardan oldu. Burada ressamın görünür kıldığı şey, nesnelerin soyut düşünsel varlığıdır.  

Yerel güçleri kullanarak. Üslup geliştirerek. Soyut sanatı belirleyen temel kategori, geometridir ve belirli bir düzen sergiler.

Ekici de bu yapıyı çok özel kurmuş ressamlardan. Onun sanatında geometri, düşünsel yaklaşım düzeyinde varlık koşullarını bulan, salt soyut bir sanat olarak kendine özgü varlığını elde eden ama geleneğe de vurgu yapan özel bir biçim oldu. Onu izlemeliyiz.

Neyse. Bitiriyorum. Bitiyorum!

Başlarken demiştim;

Ben Profesör Doktor Uğur Batı.

Karar Bilimi Uzmanıyım, bir sanat düşüncesi üreticisiyim.

Ve hepinize şöyle sesleniyorum:

Biz size düşünmeyin demiyoruz, hobi olarak yine düşünün.

Ve büyük düşünün ki seneye de düşünürsünüz!

Ayrıca daima söylerim;

Bir yapıt yalan söylemez… Ona bakın, ne varsa onda vardır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU