7 Ekim'deki Hamas saldırılarının ardından İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı harekat, tüm dünyada Ortadoğu'da bölgesel bir savaş yaşanabileceği endişelerini körüklemişti.
Gazze savaşının yanı sıra, Lübnan'ın güneyinde İsrail güçleri ve Hizbullah arasında yaşanan çatışmalar, Kızıldeniz'deki ticari gemilere yönelik Husi saldırıları ve ABD'yle Birleşik Krallık'ın Yemen'e düzenlediği hava harekatıyla tırmanan gerilim, bu hafta İran ve Pakistan'ın birbirlerini vurmalarıyla yeni bir boyut kazandı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Salı gecesi İran'ın Pakistan topraklarında düzenlediği saldırılara misilleme yapan İslamabad yönetimi perşembe sabah saatlerinde İran'daki bazı hedeflere yönelik hava harekatı düzenledi.
Her iki ülke de birbirinin topraklarındaki terör örgütlerine ait hedefleri vurduğunu iddia ediyor.
Pakistan ve İran, 900 kilometrelik bir sınırı paylaşıyor. Bir tarafında Pakistan'ın Belucistan bölgesinin yer aldığı sınırın diğer tarafındaysa İran'ın Sistan ve Belucistan eyaleti bulunuyor.
Bu sınır hattında uzun yıllardır her iki ülkenin de savaştığı ayrılıkçı militan gruplar faaliyet halinde.
İki ülke de sınır hattında ortak bir düşmana karşı savaşsa da, birbirlerinin toprağında çok nadir saldırılar gerçekleştiriyor.
Neler yaşandı?
İran Devrim Muhafızları Ordusu, salı gecesi Irak ve Suriye'nin yanı sıra Pakistan topraklarındaki bazı hedeflere yönelik füze saldırısı düzenlendiğini açıklamıştı.
Tahran'dan yapılan resmi açıklamalarda vurulan hedeflerin İran karşıtı terör örgütlerine ve casusluk şebekelerine ait olduğu iddia edilmişti.
İslamabad'a göre iki çocuğun hayatını kaybettiği saldırılar, Pakistan'da büyük bir öfke yarattı.
Pakistan yönetimi saldırıları, "uluslararası hukuka ve Pakistan-İran ilişkilerinin ruhuna yapılan korkunç bir saldırı" olarak tanımladı.
Bu açıklamadan birkaç gün sonra da Pakistan'ın İran'a yönelik hava saldırısı geldi. Saldırı 1988'de sona eren İran-Irak Savaşı'ndan bu yana İran topraklarına yönelik düzenlenen ilk harekat olarak kayıtlara geçti.
İslamabad yönetimine göre İran'ın Sistan ve Belucistan eyaletinde vurulan hedefler ayrılıkçı gruplara ait.
Pakistan'dan yapılan resmi açıklamada ayrılıkçı savaşçıların uzun yıllardır İran'da "güvenli sığınaklar" bulduğuna dikkat çekildi ve saldırılarda bir grup militanın öldürüldüğü öne sürüldü.
Tahran'dan yapılan açıklamaya göreyse saldırıda öldürülen 7 kişiden üçü çocuk, 4'ü kadın.
Pakistan'ın harekat için seçtiği Marg Bar Sarmachar Operasyonu ismi de ayrıca dikkat çekici. Sarmachar kelimesi, yerel Belucistan dilinde savaşçı anlamına geliyor ve sınır hattındaki silahlı grupları tanımlamak için kullanılıyor.
Marg Bar ise Farsça'da "ölüm" anlamında kullanılıyor ve 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana İran'da sıklıkla kullanılan "ABD'ye, İsrail'e ölüm" sloganlarına gönderme taşıyor.
İran, Pakistan'ı neden vurdu?
Saldırılarla ilgili Independent Türkçe'ye konuşan İran ve Ortadoğu uzmanı Arif Keskin'e göre yaşananlar İran'ın yeni güvenlik konseptinin bir parçası.
İran'ın daha önce vekil silahlı güçler aracılığıyla bu tip eylemleri gerçekleştirdiğini hatırlatan Keskin, "Saldırılar 1979'dan bu yana baktığımızda İran güvenlik stratejisinde bir ilk" diye konuştu.
Keskin, "İran daha önceleri, taşeron örgütler vasıtasıyla böyle saldırılar düzenleyip kendini saklardı. Ama şimdi doğrudan vurup, 'ben vurdum' dediğini görüyoruz. İran, kendi açısından tehdit oluşturabilecek bütün kaynakları vurma hakkı olduğunu düşünüyor. 'Yeteneğim var ve bunu yapacağım' diyor. Yeni güvenlik stratejisini bu şekilde formüle edebiliriz" dedi.
İran'ın hedefinin İsrail ve ABD olmadığına dikkat çeken Keskin şunları söyledi:
İran'ın ilk olarak komşularına yöneldiğini görüyoruz. Pakistan, Afganistan, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Azerbaycan. İran'ın amacı bu komşuları korkutmak çünkü bu ülkelerin İran içinde etkili olduğunu ve kendisine bir güvenlik tehdidi oluşturabileceğini düşünüyor.
Tahran yönetiminin Pakistan'dan beklemediği bir yanıt aldığını savunan Keskin, "İran'ın Pakistan'dan böyle bir yanıt beklemediğini düşünüyorum. Bir anlamda sert kayaya çarptı diyebilirim. Çünkü Pakistan, bu saldırıyla İran'ın kurgusunu bozdu. İran, Pakistan'dan yanıt almasaydı muhtemelen bir sonraki hedefi Azerbaycan veya Afganistan olacaktı. Şu anda İran kamuoyunda ortaya konan bu yeni strateji ciddi biçimde tartışılıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Neden şimdi?
İran ve Pakistan'ın karşılıklı saldırıları Tahran'ın Ortadoğu'da İsrail'e karşı bölgesel üstünlük aradığı bir dönemde geldi.
7 Ekim'den bu yana Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'deki İran bağlantılı güçlerle İsrail arasındaki gerilim artarken, uzun süredir diplomatik ve askeri kaynaklarını Güneydoğu Asya'ya yönlendiren ABD'nin de ilgisi yeniden bölgeye yönelmişti.
İran'ın bölgedeki son gelişmelerin ardından kendini güçlü hissettiğini belirten Arif Keskin şunları söyledi:
Yemen'deki Husiler, Lübnan Hizbullahı, Irak'taki Şii milisler. Hepsi Gazze savaşının ardından seferber olmuş durumda. İsrail, ahlaki olarak da hukuki olarak da dibe vurdu. ABD, Kızıldeniz'de Husilerle uğraşıyor. Tüm bunlara bakınca İran kendini güçlü hissediyor.
Durum böyleyken, savaşın genişleyeceği endişesi, Tahran'ı sınır ötesindeki tehditlere yönelik daha aktif bir tutum izlemeye itmiş olabilir.
Zira 900 kilometrelik sınır hattı militanların yanı sıra kaçakçıların da faaliyet gösterdiği kanunsuzluğuyla nam salmış bir bölge. Ayrıca çıkış noktası Afganistan olan afyon ticaretinin kritik rotalarından biri de bu sınır bölgesi.
İran'ın sınırın Pakistan tarafını vurmasına gerekçe olarak sunduğu Ceyşu'l Adl (Adalet Ordusu) isimli örgüt de bu bölgede faaliyet gösteriyor. 2012'de kurulan ve İran tarafından terör örgütü olarak görülen radikal Sünni grup, 10 Ocak'ta bir karakola düzenlediği saldırıda bir polis memurunu öldürmüştü.
Örgütün geçen ay düzenlediği bir başka saldırıdaysa 11 polis hayatını kaybetmişti.
İran'ın ülke içinde yaşanabilecek başka saldırıları engellemek istediğine dikkat çeken Keskin, gerilimin zamanlamasıyla ilgili şunları söyledi:
Buradaki en önemli beklentilerden biri de Gazze savaşı sonrasında oluşacak süreç. İran yönetimi bunun için bir zemin temizliği yapıyor aslında. Birçok İranlı stratejist, Gazze'deki çatışma bittikten sonra İran'ın birçok suikastın ve bombalamanın hedefi olabileceğini düşünüyor. Ayrıca Amerika'daki seçimlerde Trump'ın geri dönmesi de muhtemel. İran tüm bunlara hazırlık yapıyor. Komşularını korkutarak onların bu süreçlerde yer almasını engellemeye çalışıyor.
Bundan sonra ne olacak?
İran ve Pakistan'ın birbirlerine karşı düzenlediği saldırılar her iki ülkede de kaygı yaratmış durumda.
Saldırılar sonrasında iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin hasar göreceği kesin ancak bölgede askeri gerilimin artması veya karşılıklıı saldırıların sürmesi beklenmiyor.
Zira her iki ülke de düzenledikleri saldırılarla, iç kamuoyunun beklentilerini karşılamış durumda.
Saldırıların ardından karşılıklı yapılan açıklamalarda da hem Pakistan hem İran makamları hedeflerinin silahlı militanlar olduğunu vurguladı.
Tarihsel olarak, sınır hattındaki silahlı grupların faaliyetlerine ilişkin her iki ülke de birbirine şüpheyle yaklaşsa da, hem İran hem de Pakistan Dışişleri Bakanı'nın saldırıların ardından birbirlerinden "kardeş ülke" olarak bahsetmesi sınırdaki gerilimin askeri bir çatışmaya evrilmeyeceğinin önemli işaretlerinden.
Yine de Tahran'ın bugün, Pakistan'a yakın bir bölgede yer alan Çabahar limanında Velayet 1402 ismiyle bir hava savunma tatbikatı başlatacağını ve gerçek mühimmatla yapılacak bu tatbikatta savaş uçakları ve hava savunma sistemlerinin kullanılacağını hatırlatmak gerekiyor.
Ortadoğu uzmanı Arif Keskin de Independent Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede bundan sonra atılacak adımların bir savaş kararı olacağına dikkat çekiyor.
Keskin'in gerilimin geleceğine ilişkin değerlendirmesi şu şekilde:
İran bir savaşı göze alırsa, çünkü bundan sonrası Pakistan'la bir savaştır, gerilim artar. Ama bu çok büyük bir karar olur. İran'ın doğrudan bir savaştan kaçındığını ve savaşacak gücü olmadığını düşünüyorum. 1980-88'deki İran-Irak Savaşı'nda yıkımın boyutunu gördüler. Ekonomik olarak da bir savaşı kaldırabilecek durumda değil. Pakistan da çok güçlü ordusu olan, nükleer güce sahip bir ülke. Yine de İran doğrudan bir yanıt vermeden farklı yollara başvurabilir. Pakistan'ın içinde eylemler düzenleyerek ülkenin iç sorunlarını derinleştirme yoluna gidebilir.
Diğer ülkeler ne diyor?
İran ve Pakistan arasında yaşanan gerilime ilişkin Ankara'dan gelen ilk tepkinin sahibi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan oldu.
Taraflarla konuştuğunu söyleyen Fidan durumun kontrol altında olduğunu belirtirken, İran ve Pakistan'a da itidal çağrısı yaptı.
Bölgenin kritik aktörlerinden Hindistan'dan gelen ilk açıklamada da "konunun İran ve Pakistan arasında" olduğu vurgulandı.
Çin yönetimiyse taraflara itidal ve gerilimin düşürülmesi çağrısı yaptı.
Pakistan'ın düzenlediği saldırı öncesinde dün açıklama yapan ABD Dışişleri Sözcüsü Matt Miller da Ortadoğu'da topyekün bir savaşı engellemeye çalıştıklarını öne sürmüştü.
© The Independentturkish