Hamas ile IŞİD'in eylemleri aynı mı? Değilse, aradaki fark ne?

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Hamas hareketinin 7 Ekim 2023 tarihinde dünya ölçeğinde ses getiren ve büyük tartışmalara yol açan baskın eylemi sonrasında, İsrail hükümeti ve propaganda ekibi; yurdunu ve halkını savunmak adına ortaya çıkan örgütün bu meşru direnişini El Kaide, El Nusra Cephesi, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD), Boko Haram gibi silahlı cihatçı örgütlerin insanlık suçu kapsamındaki eylemleriyle eş tutan demeçler yaymaya başladı.

Örneğin "X" (eski adıyla "Twitter") hesabı aracılığıyla demagojik açıklamalar yaptı:

Hem Hamas hem de IŞİD, farklı isimler altında faaliyet göstermelerine rağmen aynı taktikleri benimsemekteler. Dünya (ailesi) IŞİD'i hezimete uğrattı. Biz de Hamas'ı ezip geçeceğiz.

Aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 1400 kadar İsrailliyi katleden (bıçakla kesip öldüren-FB) bu örgütün vahşetini tanımlamaya kelimeler bir yetmez. 

Katledilenlerin görüntülerini büyük bir zevkle videoya çeken bu vahşilerin yaptıkları, bize kana susamış IŞİD'in zirvede olduğu günlerde gerçekleştirdiği vahşeti hatırlatıyor. 

Nitekim baskın olayının ardından Hamas, kaçırdığı 'rehineleri idam edip videolarını yayınlayacağını' söyleyerek tehditler savurdu. Hamas bu yanıyla da IŞİD'in o karanlık günlerini akla getirdi.


Ne yazık ki bu yalan makinası ve kara propagandaya, ilk günlerde milyonlarca insan inandı.

Batılılar öteden beri İsrail'in saldırganlıklarını ve insanlık suçu kabilinden işlediği cinayetleri görmezden geliyor.

Suçlarını örtbas eden her türlü yalana inanmaya da teşnedirler. 
 

Hamas, rehine yaşlı İsrailli kadını serbest bırakıyor.jpg
Hamas, rehine yaşlı İsrailli kadını serbest bırakıyor

 

Rastgele örnekler verelim:

  • 14 Ekim 2023 tarihli The New York Times gazetesinde yazı kurulu imzasıyla çıkan başyazıda, "Israel Can Defend Itself and Uphold Its Values" (İsrail kendisini savunabiliyor ve değerlerini güçlendiriyor) denilerek Hamas tarafının kadın ve çocuklara nasıl da kötü davrandığı vurgulandı. 
     
  • ABD merkezli CNN sunucusu Dana Bash, "Hamas'ın cinsiyetçi şiddeti kullanarak ne kadar kötü şeyler yaptığını" söylerken, Amerika'daki İlerici Demokratların kadın liderlerinden Pramila Jayapal'a "Niçin Hamas'ı kınamıyorsun?" diye ısrarla soruyor. Hâlbuki Jayapal, defalarca bu örgütün eylemlerini kınadığını tekrarlamakla birlikte İsrail devletinin ırkçı olduğunu da dile getirdi.
     
  • Birleşik Krallık "İşçi Partisi" milletvekili Margaret Hodge, Filistinli ve İsrailli çocukların katledilmesini savaş suçu olarak görüp kınayan gazeteci Owen Jones'u canlı yayında alabildiğine azarladı. 
     
  • Sloven filozof Slavoj Zizek, Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı'ndaki konuşmasında, Filistinlerin meşru hakkını savunmakla birlikte "Hamas örgütünü şu an iktidarda olan İsrail sağcılarına" benzetti!
     
  • Alman filozof Jürgen Habermas'ın ve diğer üç kişinin imzaladığı "İsrail ve Almanya'daki Yahudilerle dayanışmanın anlaşılması" konulu mektuba göre; "Hamas'ın saldırısı, genel olarak Yahudi yaşamını ortadan kaldırma niyetinin açıklandığı bir katliamdır."
Gazze-Han Yunus'ta İsrail'in bombaladığı konutlarda akrabalarını arayan insanlar Independent Arabia.jpg
Gazze, Han Yunus'ta İsrail'in bombaladığı konutlarda akrabalarını arayan insanlar / Fotoğraf: Independent Arabia

 

İsrail'in Gazze saldırılarını "soykırım" olarak niteleyen ABD'li filozof Judith Butler, 13 Ekim 2023 tarihli Los Angeles Review Books'ta yayımlanan makalesinde şu tespiti yapmıştı:

Çağdaş medya, Filistin halkının onlarca yıldır yaşadığı bombalamalar, keyfi saldırılar, tutuklamalar ve cinayetler şeklindeki zulmü çoğunlukla detaylandırmıyor. 

Butler'in bu ifadesi, yukarıda örneklediğimiz batılı medya ve siyaset erbabını iyi tanımlıyor.
 

İsrail bombardımanından yaralanan kız, babasının kucağında, 17 Ekim El Mecelle.jpg
İsrail bombardımanından yaralanan kız, babasının kucağında, 17 Ekim / Fotoğraf: El Mecelle

 

Görüldüğü üzere batılı ülkelerdeki genel çoğunluk, "uygar İsrail ve Netanyahu" tarafını tutarak, "IŞİD benzeri cihatçı Hamas" hareketine karşı katı bir tutum alarak örgütü ve Filistinli fedaileri lanetliyorlar.

Bu noktada birkaç soruyla karşı karşıyayız:

Bir: Yaklaşık 1400 İsrailli rehinenin öldürülmesi olayı doğru mu?

Yoksa yalan, kurgu ve düzmecelerden ibaret bir "kandırma paketi" içine konulmuş geleneksel İsrail klişesi mi? 

Filistin Yönetimi Dışişleri Bakanlığı, 7 Ekim'de Gazze yakınındaki bir beldede, "İsrail denetimi altında düzenlenen festivale katılan yerli ve yabancı insanları öldürenin İsrail ordusu olduğunu" açıkladı.

Fransız Libération gazetesi iki aylık araştırıp incelemesinden sonra, "İsrail'in bu konudaki iddialarının büyük bir kısmının gerçek dışı olduğunu" duyurdu. 

Geçen hafta "El Kassam Tugayları militanı" diye tutuklanıp çıplak halde sokaklarda teşhir edilen Filistinlilere ait görüntüler, Hamas tarafından "aptalca bir tiyatro" denilerek yalanlandı (Şark'ul Avsat, 10 Aralık 2023).

Zaten olayın bir mizansen ve kurgu olduğu kolayca anlaşılıyor. Öyle ki teslim olan birçok kişinin, bazen sağ bazen de sol eliyle silahını yukarı kaldırıp sonra yere koyduğu görülüyor. 
 

Ürdün'de düzenlenen protestoda Biden ile Netanyahu, suç ortakları olarak gösterildiler. Fotoğraf-Reuters_.jpg
Ürdün'de düzenlenen protestoda Biden ile Netanyahu, suç ortakları olarak gösterildiler / Fotoğraf: Reuters

 

Bizzat Netanyahu ve ırkçı Siyonist ortaklarının pervasızca işledikleri insanlık suçları yüzünden, İsrail yalan makinesinin çarkları işlemez hale geliyor; gün geçtikçe yalanları bir bir ortaya çıkıyor.

İsrail yönetiminin düzmece haber ve fotoğraflarının doğru olup olmadıklarını test etmek isteyenlere şu yabancı sitelerin adlarını verebiliriz:

Logically, NewsGuard, Snopes, Factcheck.org, Politifact, URLVoid, VirusTotal, Media Bias/fact check, InVid, Fotoforensics.
 

Filistin ortak direniş hareketi milisleri, İsrail askerlerini esir alıyorlar, 22 Ekim 2022 teyit.org_.jpg
Filistin ortak direniş hareketi milisleri, İsrail askerlerini esir alıyorlar, 22 Ekim 2022 / Görsel: teyit.org

 

İKİ: Hamas örgütü, IŞİD ve El Kaide benzeri bir örgüt mü?

Hamas, siyasal ve ideolojik açıdan İslamcı.

Arap-İslam dünyasında yaygın olan Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketinin Filistin'deki uzantısı ve Sünni Ortodoks öğreti doğrultusunda şeriat kurallarına göre idare edilecek bir İslamcı devlet kurmayı amaçlıyor. 

Hamas, İsrail denetimindeki topraklarda intihar eylemleri düzenledi, sonucunda birçok İsrailli sivil de hayatını kaybetti.

Ancak bu örgüt, İsrail'in yurtdışındaki hedeflerine yönelik şiddet eylemlerinde bulunmadığı gibi, İsrail saldırılarına karşı mümkün olduğunca nefsi müdafaa yani öz savunma kabilinden silah kullanıyor. 

İntihar eylemleri; 1948 yılından günümüze dek işgal edilen Filistin topraklarını kurtarmayı ve sürekli zulüm ve ölümlere maruz bırakılan Filistin halkını özgürlüğe kavuşturmayı hedefliyor.

Bir anlamda Hamas milli kurtuluş mücadelesi veren Filistinli direniş cephesinin milliyetçi muhafazakâr, ilerici demokrat, liberal, sosyalist-Marksist yelpazesinde İslamcılığı esas alan bir hareket olarak yer alıyor.
 

Filistin ortak direniş hareketi militanları Fotoğraf Telegram.jpg
Filistin ortak direniş hareketi militanları / Görsel: Telegram

 

Hamas ve İslami Cihad gibi iki direniş örgütü de bağımsızlık sonrasında kurulması düşünülen bir Filistin devletinin İslami yani şeriat kuralları esasına göre yönetilmesinden yanalar.

Her ikisinin de şu anda verdikleri direniş ve kurtuluş mücadelesi ise şeriat kurallarına dayalı değil. Mevzideki mücadele "şeriat" değil, "milli bağımsızlık" için.

Bu açıdan Hamas, bir bakıma "Melez İslam" diye tarif edebileceğimiz Arap-İslam sentezini benimsiyor; Arap milliyetçiliğine öncelik ve ağırlık veriyor.

Bu durum işgal sona erinceye yani tahayyül edilen bağımsız bir Filistin devleti kuruluncaya kadar devam edecektir.
 

Hamas'ın savaş hazılığı ve direniş tarzı İsrail ordusunu şaşırtıyor Fotoğraf alarab.co_.uk_.jpg
Hamas'ın savaş hazılığı ve direniş tarzı İsrail ordusunu şaşırtıyor / Fotoğraf: alarab.co.uk

 

Hamas dini eksene dayalı bir antisemitizm fikriyatını da benimsiyor. Bunu, tüzük ve programında okumuştum.

Yine de Hamas'ın şimdiki milli davası haklı, mücadelesi de meşrudur.

En az Filistin direnişi saflarındaki ulusalcı, liberal, demokrat, sosyalist hareketler kadar desteklenmeyi hak ediyor. 

Hamas'ın "şeriatçılığına" karşı tavır alarak sözde sekülermiş gibi bir algı yaratan Netanyahu'ya arka çıkmak yanlış.

O Netanyahu ki, Gazze operasyonunu başlatırken Tevrat'tan şu ayeti okudu:

Şimdi gidin ve (İsrailoğullarının düşmanı) Amalek (kavmini) vurun. Sahip oldukları her şeyi tamamen yok edin ve onları bağışlamayın!

Hem erkeği hem de kadını, bebekleri ve emzirenleri, öküzleri ve koyunları, develeri ve eşekleri öldürün.
 

Filistinlilerin İsrail'de  silahlı saldırıya uğrama ihtimali Yahudilerden 36 kat fazla. Fotoğraf-AA .jpg
Filistinlilerin İsrail'de silahlı saldırıya uğrama ihtimali Yahudilerden 36 kat fazla / Fotoğraf: AA 

 

Ve Netanyahu şöyle devam etti:

Biz de öyle yapacağız. Amalek kavmine yapılanı hatırlıyor ve savaşıyoruz!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunları söyleyen Netanyahu, Filistinlileri "imha etmeye" yemin etmiş biri ve ülke tarihinin gelmiş geçmiş en Siyonist, ırkçı fikriyatını temsil ediyor. 

İsrail devletinin kurucu atalarından olup Arapları anayurtlarından sürmeyi (transfer planı) açıkça beyan eden Zeev Jabotinsky'nin akıl hocalığını yapan babası da böyleydi. 
 

Gazze-Selahaddin Caddesi, güneye kaçanların geçmek zorunda olduğu ölüm geçidi gibi, Kasım 2023 Fotoğraf Independent Arabia.jpg
Gazze'deki Selahaddin Caddesi, güneye kaçanların geçmek zorunda olduğu ölüm geçidi gibi, Kasım 2023 / Fotoğraf: Independent Arabia

 

Netanyahu'nun koalisyon ortakları Ben Gvir ile Bezalel Smotriç de dünya kamuoyunda, fanatik ırkçı Siyonistler olarak biliniyor.

Böyle bir hükümetten "seküler, demokrat, adil ve özgürlükçü" olması beklenebilir mi?

Vicdan sahibi, akılcı ve uz görülü İsraillilerin itiraz ettikleri Netanyahu hükümetine, yabancı ülkelerde yaşayan insanların sempatiyle bakmaları akıl tutulmasından başka nasıl izah edilebilir? 
 

Gazze muhitinde İsrail tankları Fotoğraf AFP.jpg
Gazze muhitinde İsrail tankları / Fotoğraf: AFP

 

Eski İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan, günümüzdeki İsrail saldırılarına sempati duyanlara ders olacak bir tespit yapmıştı:

Bize karşı savaşan Filistinlilerden ne bekliyordunuz?

Bir zamanlar mutlu mesut yaşadıkları köylerini bize bırakmak zorunda kalanlar ile hayat boyu mülteci kamplarında yaşamaya mahkûm edilenlerin bizden nefret etmelerini önleyecek hangi gerekçemiz var ki!
 

İsrail askerleri Gazze'de. Fotoğraf-Reuters.jpg
İsrail askerleri Gazze'de / Fotoğraf: Reuters

 

Varsayalım ki ideolojik ve siyasal açıdan her iki taraf da gerici. Böyle bir durumda çılgınca saldırıp topraklarını işgal ettiği bir halka hayat hakkı tanımayan işgalci İsrail'den yana olmak mı gerekir? 

Kaldı ki Hamas, Filistin halkının tümünü değil, yaklaşık yüzde 40 ile 50'sini temsil ediyor.

Ve direnişe fiilen katılan 11 örgütten (İslamcı, ulusalcı, demokrat, ilerici ve sosyalist) sadece biri. 

Dolayısıyla Gazze ve Batı Şeria'daki çatışmalar, bir Hamas-Netanyahu vuruşması değil; düpedüz Filistin-İsrail mücadelesinin bir parçası ve silahlı türevi. 
 

İsrail askerleri Gazze'de beklenenden çok kayıp veriyor.jpg
İsrail askerleri Gazze'de beklenenden çok kayıp veriyor

 

ÜÇ: Hamas gerçekten de El Kaide ve IŞİD benzeri bir örgüt mü?

Bence değil. Ancak Hamas'ın yaptığı bazı eylemler vahşet ağırlıklı olabilir ve bunlar terör faaliyetleri olarak nitelenip kınanabilir.

Burada birkaç hususu akılda tutmakta yarar var.

İlkine bakalım: Dünyaca ünlü siyaset sosyoloğu Maurice Duverger, "Siyaset Sosyolojisi" isimli kitabında politik hareket, örgüt ve partilerden bahsederken şöyle der:

Kimi zaman bu tür siyasi oluşumlar terör yöntemlerine başvursalar bile siyasi birer yapıdırlar. Çünkü hedefleri siyasidir.
 

Evleri yıkılan Gazzeli çocuklar Fotoğraf Reutres.jpg
Evleri yıkılan Gazzeli çocuklar / Fotoğraf: Reutres

 

İkincisi şudur: Uzun süren çatışma ortamında, en masum ve meşru olanları dâhil her siyasi yapı ve insan, savaşın vahşetinden bir şeyler kaparak haksız ve insafsız kötülükler yapabilir, insanlık dışı muamele yapmaya eğilim gösterebilir.

Bunlar kınanıp, önlenmeli. Yeter ki mücadele neferi veya hareketi, ana yoldan yani özgürlük, eşitlik, adalet ve insan severlik yolundan tümüyle sapmasın. 
 

Hizbullah,  Güney Lübnan'daki dengenin bozulmaması için Hamas-İsrail çatışmasına oynuyor. Kaynak-alarab.co_.uk .jpg
Hizbullah, Güney Lübnan'daki dengenin bozulmaması için Hamas-İsrail çatışmasına oynuyor / Fotoğraf: alarab.co.uk

 

Hamas, İsrail yönetiminin iddia ettiği gibi, IŞİD ile El Kaide'ye benziyor mu?

Bu sorunun yanıtını yeterince biliyorum. Ancak biraz geride durup sözü, ABD'de yaşayan Cole M. Bunzel isimli bir uzmana bırakıyorum. 

Bunzel tarihçi ve Arap dünyası uzmanı. Bilhassa Ortadoğu'da İslamcı kesimlerin tarihi ve çağdaş faaliyetleri konusunu araştırıp yazdı.
 

Radikal İslamcı hareketleri uzmanı Cole Bunzel_ActionShot.jpg
Radikal İslamcı hareketler uzmanı Cole M. Bunzel / Fotoğraf: ActionShot

 

Başta Suudi Arabistan Krallığı olmak üzere, yöredeki İslami devletlerin ikili karakterini, halifelik-devlet zemininde incelediği kitabını "The Kingdom and the Caliphate: Duel of the Islamic States" (Carnegie Endowment, 2016) adıyla kaleme aldı.

Benzer bir çalışması "From Paper State to Caliphate: The Ideology of Islamic State" (Brookings Institution, Mart 2015) kuruluşu desteğiyle basıldı. 

Bunzel; Suriye, Suudi Arabistan, ABD'deki farklı araştırma merkezlerinde çalıştı.

İslami bir devlet anlayışının ne olduğuna dair yakın tarihte yaşanmış girişim ve uygulamalardan yola çıkarak, cihatçı Selefilik kapsamında Suudi Arabistan merkezli Vahabilik hareketi, El Kaide'nin Irak'taki sorumlusu Ebu Musa'ab El Zerkawi'nin başını çektiği Irak İslam Devleti (2002-2006), Irak-Şam İslam Devleti-IŞİD (2006-2013) benzeri köktendinci hareketleri 2014 yılına kadar inceledi.
 

Cole M. Bunzel'in Vahhabilik hakkındaki kitabı.jpg
Cole M. Bunzel'in Vahhabilik hakkındaki kitabı

 

"Wahhābism: The History of a Militant Islamic Movement" ile "Jihadism Its Own Terms: Understanding a Movement" (Hoover Institution, 2017) başlıklı iki eseri de Ortadoğu ve dünya kamuoyunda büyük yankı yapan köktendinci cihatçıların (El Kaide, El Nusra Cephesi, IŞİD ve benzeri silahlı militan örgütler) dinsel, fikirsel, siyasal ve ideolojik yanlarını anlamaya ışık tutacak nitelikte. 

Cole Bunzel'in makalelerini araştırırken, karşıma çıkan "Gazze Olayı, Dünyadaki İslamcı Örgütleri Canlandırır mı?" başlıklı makalesi ise daha çok Filistin'deki Hamas ve İslami Cihad ile bölgedeki (Irak, Suriye, Lübnan, Mısır, Yemen, Kuzey Afrika, Afganistan gibi) silahlı cihatçılar arasındaki ihtilaf ve çelişkilere yoğunlaşıyor.

Başka kaynaklardan da yararlanmak kaydıyla, bahsi geçen makalede ayrıntıları verilen Hamas ile IŞİD ve El Kaide arasındaki dini görüş ayrılıklarıyla diğer konulardaki ihtilafları burada ele alacağım.

Makalesinde Bunzel, birçok cihatçı örgütün Gazze'deki operasyona misilleme olarak Yahudi hedeflerine saldırı yapacağı yolundaki tehditleri yerine getirmediğine dikkat çekerek şu tespitte bulunuyor: 

Kasım 2023 sonlarına doğru sadece IŞİD bağlantılı bir oluşum Avrupa'da saldırı düzenledi. Hız kesmeyen İsrail saldırıları binlerce Filistinlinin canını alırken, başta IŞİD olmak üzere diğer cihatçı cemaatler bu olayı istismar edip kendi lehlerine kullanmaya çalışmaktalar.


Bunzel'e göre; "Cihatçı gruplar ile Hamas arasında derin ideolojik ihtilaflar bulunmakta ve sürmektedir."

Söz gelimi IŞİD, ortaya çıkışının ilk zamanlarında Hamas örgütünü "kâfir, dinden çıkmış" diye damgalayıp suçladı. 
 

IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi. Bu örgüt Hamas'ı kâfir ilan ediyor. Fotoğraf-AFP.jpg
IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi: "Bu örgüt Hamas'ı kâfir ilan ediyor" / Fotoğra: AFP

 

7 Ekim'deki Hamas baskını da IŞİD nezdinde makbul sayılmadı.

Buna karşılık El Kaide örgütü, bu münasebetle bir kutlama yaptı ve İsrail ile çatışmanın kapsamının genişlemesi yolunda çağrıda bile bulundu.

Ancak bunu Hamas'ın hatırı için değil, rekabet halinde olduğu IŞİD'in reddiyesine bir nazire olarak yaptı.

Zaten yakın geçmişte El Kaide'nin Hamas'la ciddi ideolojik kavgası olduğu iyi biliniyor.

Filistin ve Ortadoğu çatışmasının giderek yaygınlaşarak Arap-İslam dünyasındaki halkların geniş desteğini alması halinde iki örgüt arasındaki buzlar eriyebilir.

Kitle tabanından hayli soyutlanmış El Kaide, bir bakarsınız fırsatçı bir tarzda Hamas'a yaklaşıp onun ektiklerini kendisi için toplama gayreti içine bile girebilir. 

Ayrıca El Kaide, "Kâfirler diyarına karşı küresel düzeydeki İslamcı fikriyatın ne kadar doğru ve sahih olduğunu" göstermek maksadıyla dünya Müslümanlarını kendi saflarına davet edebilir.

Alabildiği insan gücüyle de dinamizm kazanıp tekrar harekete geçebilir.
 

Gazze'nin doğusunda Filistinlileri aşağılayan tutuklamalar. Fotoğraf-AFP.jpg
Gazze'nin doğusunda Filistinlileri aşağılayan tutuklamalar / Fotoğraf: AFP

 

Aslında IŞİD ve El Kaide'nin Filistin sahasında ciddi bir varlığından söz edilemez.

Lafta Filistin mücadelesini dillerinden düşürmeyen El Kaide başta olmak üzere her ikisi de hiçbir zaman Filistin cephesinde aktif olamadılar. 

"Bekle El Aksa, geliyoruz!" sloganını atan El Kaide, Doğu Kudüs'teki Mescid-i Aksa'yı kurtaracağı yönündeki söylemiyle İslam dünyasının ikinci kıblesi ve üçüncü kutsal şehri sayılan Kudüs'ü bir propaganda ve taraftar kazanma aracı olarak kullanıyor. 

Oysa hemen her gün bu şehirdeki Filistinlilerle İsrail kolluk kuvvetleri arasında yaşanan çatışmalar sonucunda çok sayıda eylemci tutuklanırken veya katledilirken, aynı El Kaide kılını bile kıpırdatmıyor.

Örgütün kurucu önderi ve simgesi sayılan maktul Usame bin Ladin, dünyaca ses getiren 11 Eylül 2001 eylemlerine denk düşen ses kaydında, "Müslüman toplulukların sempatisini ve desteğini kazanmak maksadıyla Kudüs'ü kurtaracağına" dair yemin billah etmişti.

Ladin, Kudüs şehrini de dâhil ederek "Kâfir orduları Hz. Muhammed'in topraklarından çıkmadıkça ne Amerika, ne de bu ülkede yaşayan herhangi biri rahat ve huzur yüzü görecektir" demişti. 
 

El Kaide'nin kurucu önderi Usame Bin Ladin, Hamas'ı şeriatı uygulamamakla suçlamıştı Fotoğraf Abdulbarı Atwan Arşivi.jpg
El Kaide'nin kurucu önderi Usame Bin Ladin, Hamas'ı şeriatı uygulamamakla suçlamıştı / Fotoğraf: Abdulbarı Atwan Arşivi

 

El Nusra Cephesi'ni de eklersek, bu üç örgüt ile Hamas arasındaki askeri faaliyet-silahlı mücadele açısından temel fark şu:

El Kaide, IŞİD ve HTŞ bölgedeki Arap rejimlerine karşı silahlı mücadeleye ağırlık veriyorlar.

Ara sıra ABD ile Rusya'ya yönelik eylemler de yapıyorlar. Batı Avrupa ülkelerindeki (Madrid, Paris, Londra gibi başkentlerde) birkaç intihar eylemine de tanık olmuştuk. 

Bilhassa El Nusra Cephesi (şimdiki Heyet-u Tahrir'il Şam-HTŞ) ve bazı IŞİD militanları, birkaç yıl öncesine kadar Suriye ordusuyla çatışmalarında sıkıştıklarında İsrail denetimindeki topraklara sığınmış; kimileri İsrail hastanelerinde tedavi edilmişlerdi. 

Siyasi farklardan biri de Hamas'ın taktik gereği bile olsa Filistin'deki seçimlere katılmasıydı.

Hâlbuki adı geçen üç örgüt, "seçimleri ve demokrasiyi" kâfirlik alameti sayıyorlar.

Nitekim Bin Ladin, 2007 yılındaki bir konuşmasında, "Müşrik toplulukların arasına girip onların kurallarınca siyaset yapmanın, iktidar uğruna seçim ittifakları ve hidayet yolunda olmayanlarla diyalog kurmanın dinden çıkmakla eşdeğer olduğunu" söylemişti.

Dahası, El Kaide lideri FKÖ (ulusalcı, liberal, demokrat, ilerici ve sosyalist örgütleri çatısı altında barındıran Filistin Kurtuluş Örgütü) ile iş tutma ve İsrail'in varlığını tanıma anlamına gelen 1993 İsrail-Filistin arasında imzalanan Oslo Anlaşması'nı kabul etmemesi noktasında Hamas'ı ciddi biçimde uyarmıştı.

Ayrıca Bin Ladin, "Elinde tuttuğun Gazze'de niçin şeriat kurallarını uygulamıyorsun? Ensarullah ve Ceyş'ül Umme (Allah Taraftarları ve Ümmet Ordusu) gibi gerçek İslamcı grupları eziyorsun ve Şii İran rejimiyle ilişki kurup ortak mutabakat belgesi imzalıyorsun!" diyerek Hamas'ı sertçe eleştirmişti. 

Bu arada belirtelim, İran yanlısı olduğu bilinen Gazze merkezli radikal İslami Cihad örgütünün de IŞİD ve El Kaide ile herhangi bir bağlantısı bulunmuyor.

Bununla birlikte El Kaide, Hamas ile ipleri tümüyle koparmamak için örgütün siyasi kanadına veryansın ederken askeri kanadına (El Kassam Tugayları) dişe dokunur bir eleştiri getirmiyor.

2009 yılında örgütün önde gelenlerinden Mustafa Abu El Yezid, El Cezire TV kanalına verdiği demecinde, "Bizler Hamas ile benzer şeyleri düşünüp uyguluyoruz" dediğinde, aynı örgütten radikal İslamcı bir teorisyen tarafından fena halde azarlanmıştı.

Bunun üzerine El Yezid, "Sürç-i lisan ettim; hatalıyım" diyerek pişmanlığını ilan etti ve ardından da şöyle bir açıklama yaptı:

El Kaide olarak biz, din ve şeriat açısından büyük hatalarla malul olan Hamas'ın siyasi kanadı ile bu hatalarla mücadele eden salih (iyi) savaşçılar arasında kesin bir ayrım yapmaktayız!


El Kaide'yi desteklemesiyle ünlü Ürdünlü İslamcı teorisyen Ebu Muhammed El Maqdisi ise hatalı siyasi kanadıyla doğru yolu izleyen askeri kanadı arasında ayrım yapma taktiğine karşı çıkıyor.

"Hamas örgütünün politik faaliyet ve eylemlerini bir bütün olarak selefi İslam kurallarını aykırı" bulan Maqdisi, özetle şunları söylüyor:

2021 yılında İsrail ile çatışmalarda ölen/öldürülen Hamaslı militanların şehit ilan edilmesi yanlıştır. Şeriat kurallarını uygulamayan Hamas cemaati ile demokratik kurallar uğruna ölenler asla şehit sayılamazlar. Onlar birer cüssedirler!

Ayrıca Şii İran, Beşar Esat ile işbirliği yapıp demokrasi oyununa katılan Hamas'ın iltifat kabilinden bile olsa El Kaide tarafından övülmesi kesinlikle yanlıştır.


El Kaide'nin Hamas'a yönelik fırsatçı ve ikili tavrına karşılık IŞİD bu Filistin örgütü hakkındaki kanaati kesin:

Hamas kesinlikle gerçek İslam'dan dönmüştür. Dolayısıyla desteklemek bir yana, kâfir olarak damgalanmayı hak etmiş bir harekettir.


IŞİD'in haftalık yayın organı El Neba'nın 2006 yılındaki nüshasında, Hamas'a reddiye düzmenin üç temel gerekçesi şöyle sıralanmıştı:

Kâfirlik manasına gelen demokrasi oyunlarına katılmak; şeriat kurallarını uygulamamak ve müşrik kesimlerle diyalog halinde olmak. Kudüs şehrini Yahudilerin elinden zorla almak Hamas'ın İslam yolunda olduğunun kanıtı sayılmaz.


IŞİD'in bütün yayın organlarında, küresel cihat mücadelesinde önceliğin sadece Filistin ve Kudüs şehrinin kurtarılmasına verilmesi yanlış bulunuyor. Onlara bakılırsa:

Hilafet devleti askerleri, Filistin meselesinde abartıdan kaçınmalıdır. Bu dava, Müslüman cemaatleri arasında istisnai bir hal almamalıdır.


İslam hareketleri uzmanı Dr. Kemal Habib'e göre;

El Qaide, IŞİD ve El Nusra Cephesi Filistin'den çok İslam ümmeti meselesiyle meşgul olduklarını ileri sürerler. Gerçekte ise kendi dar örgütsel çıkarlarına öncelik verirler. Bu nedenle son Gazze saldırısı karşısında suskun kalmaktalar. Gazze trajedisi, ne mal olduklarını ortaya koydu.

(Ray'ul Yom gazetesi,
12 Aralık 2203)

 

İsrail, Gazze'de rastgele rehine aldığı Filistinlileri çıplak teşhir ediyor.jpg
İsrail, Gazze'de rastgele rehine aldığı Filistinlileri çıplak teşhir ediyor

 

Verdiğimiz örnek ve kanıtlardan hareketle, "Hamas ile IŞİD özdeştir, Hamas ile El Kaide aynı ölçüde vahşidir ve dolayısıyla hepsinin kökünü kazıyalım!" türündeki İsrail propagandasının aslı astarı yoktur.

IŞİD ve El Kaide "küresel cihat" yöntemiyle bulundukları ülke rejimlerini hedef alırken, Hamas Filistin topraklarına özgü Arapçılık-İslamcılık (melez İslam) temelinde yurdunu, toprağını ve halkını savunma üzere mücadele ediyor. 
 

Naturei Karta meşrebinden olan Yahudiler,  İsrail devletinin dinen meşru olmadığını savunuyorlar. .jpg
Naturei Karta meşrebinden olan Yahudiler, İsrail devletinin dinen meşru olmadığını savunuyorlar

 

Kişisel tecrübe ve tanıklıklarıma dayanarak Hamas'ın gayet pragmatist, fırsatçı ve yanardöner politikalara sahip olduğunu iyi bilirim.

Eline fırsat geçtiğinde sıkı bir İslam devleti kuracağının da farkındayım. Bu yüzden siyasetim ve ideolojim farklı. Hatta onların fikriyatıyla tam bir karşıtlık içinde. 

Ancak, anlaşılması ve üstünde durulması gereken husus şu:

Toprağı işgal edilen ve her gün imhaya maruz bırakılan mazlum Filistin halkının meselesi, İslamcı Hamas, Mahmut Abbas başkanlığındaki Filistin Yönetimi ve Arap milliyetçisi El Fetih hareketini desteklemenin ötesinde bir evrensel davadır.

Tıpkı dört devlet denetimindeki Kürtlerin meselesine benzer: Şu yahut bu örgütle aynılaştırılıp sınırlı tutulamaz. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU