Filistinlilerin "Mescid-i Aksa'ya akın etme" çağrılarına yanıt olarak gençler Aksa'ya ulaşmaya ve orada kalmaya çalışıyor.
Tayseer, 25 yaşındaki Celal Zağir gibi, Kudüs'ün Eski Belde bölgesinden bazı gençler de onlardan bazıları.
Ancak, gençlerin her gün camiye girme girişimleri,yaklaşık iki ay boyunca başarısızlıkla sonuçlandı.
Zira İsrail polisi, Gazze'yle savaşının başladığı 7 Ekim'den bu yana, şehre ve Mescid-i Aksa'ya kapsamlı ve benzeri görülmemiş kuşatma uyguluyor.
İsrail polisi, 50 yaşın altındaki Filistinlilerin ibadet etmek üzere Mescid-i Aksa'ya girmelerini engellemek için Eski Belde'nin sokak ve ara sokaklarına onlarca kontrol noktası kurdu ve asker konuşlandırdı.
Mescid-i Aksa'nın avluları ve mescitleri ibadet edenler ve ziyaretçilerden neredeyse boş görünürken, İsrail polisi yerleşimcilerin giriş ve saldırılarına kapıları ardına kadar açıyor.
Kudüs sokaklarının yalnızca Yahudilere hareket hakkı tanıyan askeri ve polis kışlalarına dönüştürülmesi amacıyla, kendilerini "Tapınak Toplulukları" olarak adlandıran gruplar, Işıklar Bayramı (Hanuka) arifesinde Şam Kapısı'ndan başlayıp İslam Mahallesi'nden ve Eski Belde sokaklarından geçerek, şenlikli bir yürüyüşle Mescid-i Aksa'nın batısındaki "Burak Duvarı" meydanına (Yahudiler buna "Ağlama Duvarı" diyor) ulaştı.
Yahudi yerleşimciler, burada Yedi Kollu Şamdan'ın (Menaro) ilk alevini tutuşturarak, üst üste devam edecek kutlamaları başlattı.
Işıklar Bayramı, İbrani takvimine göre Kislev ayının (İbrani takvimine göre resmi yılın 3'üncü ve dini yılın 9'uncu ayı) 25. gününe denk geliyor.
Kudüs'teki İslami Vakıflar İdaresi'ne göre savaş öncesinde cuma günleri 50 binden fazla kişi cuma namazı için Mescid-i Aksa'ya girebiliyorken, şu an ise yalnızca 3 bin 500 kişi girebiliyor.
Bakanlığın verilerine göre, son 55 gün içinde yerleşimciler, Aksa'ya 46 baskın düzenledi ve binlerce yerleşimci, dini ritüelleri gerçekleştirmek için Mescid-i Aksa'nın avlusuna girdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tehlikeli aşama
İsrail hükümeti bakanlarınlarından Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich liderliğindeki Dini Siyonizm Partisi'nin hakimiyetiyle Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıları eskisinden daha büyük ve daha cesur hale geldi.
Son Yahudi tatil sezonunda yerleşimciler Mescid-i Aksa'ya İsrail bayrağını çekmeyi, Tevrat'taki "destansı secde" ritüelini (yere uzanarak) topluca ve tekrar tekrar gerçekleştirmeyi, Yahudi Sukot Bayramı için "bitki adakları" (palmiye yaprakları ve söğüt dalları) sunmayı ve Aksa'nın avlusunda bir "haham zirves" düzenlemeyi başardılar.
Hepsinden daha tehlikelisi, Tapınak Toplulukları'nın geçen perşembe akşamı Işıklar Bayramı kutlamaları sırasında mevcut savaşta ölen İsraillileri anmak için Haşimi İslami Vakıfları'nın Mescid-i Aksa'daki koruyuculuğunun kaldırılmasını ve tam bir Yahudi kontrolünün kurulmasını talep etmesiydi.
İslami Vakıflar İdaresi'nden elde edilen verilere göre, Yahudilerin geçen yıl Işıklar Bayramı'nı kutladıkları 8 günde Mescid-i Aksa'ya bin 795 yerleşimci baskın düzenlemişti.
Kudüs'teki Yüksek İslam Otoritesi de yaptığı açıklamada "Mescid-i Aksa, 1967'de Kudüs'ün kontrol altında alınmasından bu yana tarihinin en tehlikeli aşamasından geçiyor" dedi.
Otorite, "Müslümanların mescide girmesinin neredeyse tamamen engellenmesi, mescide gerçek anlamda el konulması ve oradaki mevcut durumun değişmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda iddia edilen yapının inşaatına hazırlık aşamasında yıkılması veya bölünmesi için de temel sağlıyor" ifadelerini kullandı.
Ayrıca Filistin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı, yerleşimcilerin yürüyüşünü ve bunun Kudüs'teki duruma yansımalarını büyük bir ciddiyetle takip ediyor.
Bakanlık, bunun Filistin halkına, Kudüs'teki kutsal mekanların Ürdün Haşimileri tarafından muhafaza edilmesine ve Doğu Kudüs'ün 1967'de işgal edilen Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçası ve Filistin Devleti'nin başkenti olduğunu doğrulayan Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına yönelik açık bir saldırı olduğuna dikkati çekti.
Aynı şekilde Ürdün Dışişleri Bakanlığı da İsrail polisinin yerleşimcilerin yürüyüşüne izin vermesini kınarken, bunu Kudüs Vakıflar İdaresi'ne ve Mescid-i Aksa'yı yönetimine yönelik bir kışkırtma olarak nitelendirdi.
Ayrıca bunun, kabul edilemez, kınanabilir ve provokatif bir adım olduğunu vurguladı.
Bakanlık sözcüsü Sufyan el-Kadah, yaptığı açıklamada "Tamamı 144 bin metrekarelik alanıyla Mescid-i Aksa, Müslümanların özel ibadethanesi olup Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Kutsal Mekânlar Bakanlığı'na bağlı Kudüs Vakıflar İdaresi de Mescid-i Aksa'nın işlerini yönetme konusunda münhasır yasal hakka sahip olan organdır" ifadelerini kullandı.
Kadah, "Gazze Şeridi'ndeki savaşla örtüşen bu tehlikeli tırmanışın sonuçları, uluslararası topluma Filistin topraklarında devam eden İsrail ihlallerine son vermek için harekete geçme çağrısında bulunuyor" dedi.
Ayrıca Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Kutsal Mekânlar Bakanı Muhammed el-Halayle de "Dini Siyonizm gruplarının Kudüs Vakıflarına ve Mescid-i Haram'daki Haşimi muhafazasına karşı açık bir yürüyüş düzenleme planı, bölgedeki çatışmayı körükleyecek ve şiddetli savaş ateşini büyütmeye çalışacaktır" ifadelerini kullandı.
Çatışmayı körüklüyor
İsrail medyasına göre güvenlik güçleri, Kudüs'te olağanüstü alarm durumu ilan etti.
Maariv gazetesi, Eski Belde bölgesi, Mescid-i Aksa ve Burak Meydanı'nda yüzlerce polis memuru ve güvenlik görevlisinin bulunduğunu bildirdi.
Aynı şekilde İsrailli muhalefet lideri Yair Lapid, Beni Har Hor Moria, Dağa Dönüş ve Torat Hima gibi aşırı sağcı grupların çağrısıyla yapılan yürüyüşün sonuçları konusunda uyarıda bulundu.
X" (eski adıyla "Twitter") üzerinden yaptığı açıklamada "Kudüs yürüyüşü, daha fazla meydanı ateşlemeye ve daha fazla yıkıma ve ölüme neden olmaya yönelik bariz bir girişimdir" diyen Lapid, "İsrail'de gerçek bir hükümet olsaydı buna izin vermezdi" ifadelerine yer verdi.
7 Aralık Perşembe akşamı yerleşimcilerin provokatif yürüyüşünün ardından Kudüs'te Filistinliler ile Araplara karşı nefret ve öldürme çağrısı yapan pankartlar taşıyan İsrailliler arasında yoğun gerginlik ve kavga durumu baş gösterdi.
Polis, organizatörlerin yürüyüşün koşullarına uymadığını iddia ederek Bab el-Cedid'deki yürüyüşü durdurmak zorunda kaldı.
Bölgede yürüyüşün yansımalarından ve mücadeleye karar veren Kudüslülerle şiddetli çatışmaların patlak vermesinden endişe ediliyor.
Siyasi analist Rasim Ubeydat'a göre, İsrailli yetkililer, özellikle Mescid-i Aksa ve genel olarak Kudüs'teki İslami Vakıfların rolünü silmek amacıyla Kutsal Şehir'e yeni koşullar dayatmak için savaşı istismar ediyor.
Ubeydat, "Ürdünlü vakıflar muhafızlarını Nazi olarak tanımlayan yerleşimcilerin, Ürdün vesayetini baltalamanın ve aşırılıkçı yerleşimcilerden oluşan mümkün olan en geniş tabanı harekete geçirmenin yolunu açıyor" dedi.
Yeni mahalle
Yerleşimcilerin provokasyonları ve artan saldırıları nedeniyle Arap ve uluslararası açından Kudüs ve Batı Şeria'da Yahudiler ve Araplar arasında çatışmaların yaşanmasından endişe ediliyor.
Aynı şekilde polis, Mescid-i Aksa'da genç Filistinlilerin namaz kılmasını engellemeye devam ediyor.
Bu gelişmeler ortasında İsrailli yetkililer, 2012 yılındaki Giv'at HaMatos yerleşiminden bu yana Kudüs'te onaylanan ilk büyük ve yeni yerleşim planı çerçevesinde Kudüs'ün güneydoğusundaki Sur Baher kasabası arazileri üzerinde yaklaşık bin 792 yerleşim birimi inşa edilmesi planını onayladı.
Planı ortaya çıkaran İsrailli insan hakları örgütü Ir Amim, planın şehrin siyasi geleceği üzerindeki yansımaları konusunda uyarıda bulunurken, İsrailli yerleşim karşıtı örgüt Şimdi Barış ise yaptığı açıklamada, "Bu yeni yerleşim mahallesinin yarısı Doğu Kudüs'te olacak" dedi.
Örgüt, Giv'at HaMatos ve Har Homa yerleşimleri arasındaki stratejik konumunun onu siyasi açıdan özellikle sorunlu bir proje haline getirdiğini vurguladı.
Kudüslüler, bölgede çok katlı yerleşim mahallesi oluşturularak 21 kata kadar kuleler ve 9 kata kadar binalar dikilecek projenin Sur Baher köyünde 57 bin metrekarelik tarım arazisini kaplayacağına dikkat çekti.
Ayrıca İsrail Planlama ve İnşaat Komitesi'nin açıkladığı gibi, bölgedeki ticari ve kamu tesislerinin inşaatı da gözlemcilere göre 120 bin metrekareden fazla alan tüketecek.
Kudüs Belediye Başkanı Moshe Lion, "Ramat Rachel'in güneyinde konut kompleksinin inşası, belediyenin boş alanlarda inşa faaliyetleri yürüterek ve kentsel yenilenmeyi teşvik ederek şehirdeki konutları artırma politikasının bir parçasıdır" dedi.
Kudüslü aktivist Fahri Ebu Diyab ise planın Kudüs'ü yerleşim bloklarıyla çevrili Arap çevresinden tamamen izole etmeyi hedeflediğine dikkati çekti.
Red ve kınama
Mısır Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, İsrail'in Kudüs'te yeni bir yerleşim yeri inşa edilmesine onay vermesinin, "Filistin topraklarında İsrail yerleşimlerinin yasa dışılığına ilişkin uluslararası kararların ve Güvenlik Konseyi kararlarının açık bir ihlali olduğunu" söyledi.
Kahire, İsrail'in yerleşim politikalarını kategorik olarak reddettiğini ve bu projenin, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Filistin topraklarının hukuki, tarihi ve demografik statüsünü baltalama girişimi olduğunu dile getirdi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı, etkili uluslararası taraflara, BM'ye ve ilgili organlarına "Filistin halkının haklarının korunmasına yönelik sorumluluklarını yerine getirmeleri ve İsrail'in tek taraflı yerleşim operasyonlarını durdurmaları" çağrısını yineledi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı ise Tel Aviv'e "uluslararası meşruiyete saygı gösterme taahhüdünde bulunma" çağrısı yaptı.
Bakanlık, yaptığı açıklamada işgal altındaki Doğu Kudüs topraklarında yeni bir yerleşim yeri inşa edilmesini reddettiğini ve kınadığını belirterek, "İsrail'in kararı, uluslararası hukukun ve uluslararası meşruiyet kararlarının, özellikle de işgal altındaki tüm Filistin topraklarında yerleşimlerin yasa dışı olduğunu kabul eden 2334 sayılı Güvenlik Konseyi kararının açık ve ciddi bir ihlalidir" dedi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı ayrıca, uluslararası topluma "İsrail'in barışa ulaşma şansını baltalayan tek taraflı ve yasa dışı önlemlerini durdurmak için acilen harekete geçme" çağrısında bulundu.
Bakanlık, "Gazze Şeridi'ndeki savaşla eş zamanlı yürütülen bu tür önlemler, İsrail'in sorumlu olduğu durumun daha da kötüleşmesine ve tırmanmasına yol açacaktır" ifadelerini kullandı.
Ayrıca Filistin Yönetimi, uluslararası topluma ve ABD'ye planın durdurulması için acil müdahale çağrısında bulundu.
Filistin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "İsrail'in Kudüs'ü yerleşim birimleri ve yerleşimcilerle doldurma, mevcut tarihi, siyasi, hukuki ve demografik gerçekliğini değiştirme, Yahudileştirme ve Filistin çevresinden tamamen koparma planları, sömürge planının ayrılmaz bir parçasıdır" ifadelerine yer verildi.
Planın onaylanmasının, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki kanlı savaşın koşullarını ve dünyanın bununla meşguliyetini iğrenç bir şekilde istismar etmek anlamına geldiğini belirten Bakanlık, bu planın yıllardır hazırlandığına dikkati çekti.
Independent Arabia