Gazze savaşında Afrika ülkelerinin tavrı: Hristiyan perspektifi

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

İsrail'in Gazze halkına uyguladığı insanlık dışı zulüm tüm dünyanın gözü önünde şiddetini artırarak devam ediyor. 

Afrika Birliği ilk günden bu yana net bir şekilde Filistin halkının yanında durdu; ancak Afrika ülke liderlerinin pek azı İsrail'in Gazze'de işlediği katliama ses çıkarmayı başarabildi.

Hamas saldırısından hemen sonra Kenya, Gana, Zambiya ve Demokratik Kongo İsrail'in yanında yer aldığını belirtirken birkaç Afrikalı lider de tarafsız bir yaklaşımda bulunmayı tercih etti. 

İsrail'in yanında yer aldığını söyleyen Afrikalı liderler dahi hastanelerin bombalanmasının ve binlerce sivilin öldürülmesinin ardından barış çağrısında bulundu ancak İsrail'e karşıt bir söylem geliştirmekten çekindi. 

Amerika'nın, İsrail'in, Çin'in, Rusya'nın ve Avrupa ülkelerinin yatırımlarına muhtaç durumda olan Afrika ülkelerinin İsrail-Filistin meselesi karşısında "insani" bir tavır almakta neden zorlandığı anlaşılabilir.

Afrika ülkeleri gerek ekonomik gerek siyasi nedenlerle başat güçlere bağımlı olmasa İsrail karşısında nasıl bir tavır takınırdı?  

Afrika'daki Müslüman liderler ve Müslüman halklar şüphesiz din kardeşleri olan mazlum Filistin halkını destekliyor.

Filistin meselesi (bilhassa Mescid-i Aksa'nın özgürlüğü) çoğu Müslüman Afrikalının gündeminde.

Ancak Afrikalı Hristiyanların ve Hristiyan din adamlarının İsrail-Filistin meselesine yaklaşımı ciddi bir ilgisizlik ve cehalet üzerinden şekilleniyor.

Filistin halkının durumunu kendi yaşadıkları apartheid rejimine benzeten Güney Afrika halkı dışında Hristiyan ülkelerden ve Hristiyan Afrikalılardan Filistin lehine neredeyse hiçbir ses çıkmıyor. 

İç savaşlar, yoksulluk, kuraklık, salgın hastalıklar ve benzeri sorunlarla uğraşan Afrika halklarının gündeminde dünyanın geri kalan yerlerinde gerçekleşen ve kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen gelişmeler pek önemli görülmüyor.

Olaya Hristiyanlık açısından bakıldığında, Afrikalı Hristiyan din adamlarının çoğunun İncil'e göre İsrail'in kayıtsız şartsız desteklenmesi ve Yahudilerin yanında olunması gerektiğini düşündüğü ve Filistin'de yaşayan Hristiyan Filistinlilerin varlığından bihaber olduğu söylenebilir. 

Her ne kadar kıtanın bazı ülkelerinde Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında zaman zaman gerginlikler yaşansa da halkların iç içe yaşadığını ve birbirlerine karşı derin düşmanlıklar beslemediklerini söylemek yanlış olmaz. 


Zambiya'nın Gazze savaşındaki tutumu

Müslümanların nüfusun yalnızca yüzde 3'ünü oluşturduğu Zambiya, tarihi boyunca din temelli hiçbir gerilimin yaşanmadığı Afrika ülkelerinden biri.

Yani sıradan bir Hristiyan Zambiyalı için Müslümanlardan nefret etmek ve İslam düşmanlığı gibi bir durum söz konusu değil.

Mevcut yönetimin ve kilise görevlilerinin İsrail'e destek vermesi asla İslam karşıtlığı ile açıklanamaz. 

Zambiyalı Hristiyan Chipego Mwanza, ülkesinin ve ülke halkının konuyla ilgili tavrını şu sözlerle değerlendirdi:

Geçen birkaç gün boyunca İsrail'in Gazze'yi bombaladığını ve sivillerin hayatını kaybettiğini görmek dehşet vericiydi. Daha da dehşet verici olan ise uluslararası toplumun bu soykırım karşısındaki hareketsizliği. 

Zambiya hükümeti İsrail'i desteklediğini açıkladı ve hiçbir siyasi parti ya da STK tarafından buna karşı herhangi bir muhalefet olmadı.

Zambiya hükümetinin tutumu, İsrail'in eylemlerini kınadıkları takdirde İsrail'den kaybedebilecekleri şeylerden (ticari ortaklıklar, yardımlar) korktuklarını gösteriyor. 

Halkın bu konudaki tavrına gelince; Zambiyalıların Gazze'de olan bitene dair pek ilgisi de yok bilgisi de.

Ancak İncil'de yer aldığı için İsrail'e körü körüne destek verme eğilimi var. Oysa İsrail'in gerçekleştirdiği eylemlerin kesinlikle hiçbir haklı gerekçesi yok.


Uganda savaşa nasıl yaklaşıyor

Nüfusunun yüzde 84'ü Hristiyan olan Uganda Gazze savaşında tarafsız bir tutum sergiledi.
 

Ugandalı aktivist Samuel Obedgiu.jpg
Ugandalı aktivist Samuel Obedgiu / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Ugandalı insan hakları aktivisti Hristiyan Samuel Obedgiu ülkesinin savaşa yaklaşımını şöyle anlattı:

Uganda tarafsız bir tutum ortaya koydu çünkü Museveni, Amerika'nın Afrika'daki çıkarlarını koruyan Afrikalı kukla liderlerden biri.  İç huzur ve ABD ile sorun yaşamamak için tarafsız olmak zorunda.

Hristiyanlığın doğum yerinin İsrail'de olduğuna dair Batı'dan ithal endoktrinasyon ve yanlış kanılar var.Kitleler hiçbir şey bilmiyor, bunu destekliyorlar, özellikle de Yeniden Doğuş ve Pentakostal kiliseleri.  

Eskiden İsraillilere destek çok güçlüydü ama bugünlerde insanlar yorgun çünkü İsrailliler her zaman savaşıyor ve saldırgan. 

Pek çok aktivist şu soruları soruyor: Bugüne kadar pek çok sivilin hayatını kaybettiği Sudan savaşı neden Batı medyasında önemli bir konu olmuyor? ABD neden Filistinlileri değil de İsraillileri desteklememizi istiyor?

Bana göre, aklı başında hiç kimse Gazzeli sivillerin İsrailliler tarafından katledilmesini haklı gösteremez. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün de tanıklık ettiği üzere, sivil yerleşim yerlerindeki askeri hedefleri vurmak için beyaz fosfor bombalarının kullanılması gibi ciddi sivil hakları ihlalleri var. Batı tarafından şeytanlaştırılan Putin'in bile Ukrayna'da yapmadığı şeyler bunlar.


Nijerya yönetiminin ve halkının tutumu

Nüfusunun yarısı Müslüman, yarısı Hristiyan olan Nijerya da yaşanan son gelişmelerde tarafsız bir üslup benimsedi.
 

Nijeryalı akademisyen Ifeoluwe Siddiq Oyelami.jpg
Nijeryalı akademisyen Ifeoluwe Siddiq Oyelami / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Nijeryalı Müslüman akademisyen Ifeoluwe Siddiq Oyelami Nijerya yönetiminin ve halkının Gazze'de yaşananlar noktasındaki tutumunu şöyle değerlendirdi:

Nijerya, hassasiyeti iktidardan iktidara değişmekle birlikte uzun zamandır dış politikasında Filistin'den yana oldu. Örneğin, Nijerya İsrail'in Afrika Birliği'ne girmesine karşı çıkan ülkelerden biriydi.

Ancak Goodluck Jonathan döneminde 2014 yılında İsrail'in Filistin topraklarındaki işgaline 2017 yılına kadar son verilmesi çağrısına oy vermekten çekilerek Filistin yanlısı tavrından vazgeçmişti.

Jonathan hükümeti o dönemde terörle mücadele ettiğinden özellikle ABD ve müttefiklerinden destek istiyordu. Hatta Jonathan, İsrail'i ziyaret eden ilk ve tek Nijerya başkanıdır.

Şu anki iktidarın mevcut savaşa bakışından bahsedecek olursak hâlâ sessizlik hâkim. İktidarın yeni geldiğini ve büyük bir ekonomik sorun ile karşı karşıya olduğunu düşündüğümüzde 'başkalarının meselesine' müdahil olmak istemediklerini söylenebilir. Bu yüzden hiçbir devlet yetkilisinden bir açıklama gelmedi. Ancak sorulacak olursa bence Nijerya pasif de olsa yine Filistin yanlısı politika sürdürecek.

Nijeryalıların olaya bakışları, ülkenin demografisini yansıtıyor diyebiliriz. 'Ya Aksa' sloganı atanlar olduğu gibi kendilerini Yahudi ilan edip (İgbolar) İsrail bayraklarını taşıyan bir kesim de var. Ancak halkın çoğundan söz edecek olursak mensup oldukları din fark etmeksizin pasif ve kayıtsız kalıyor; ne olup bittiğini bile bilmiyorlar. 

Ama Nijerya'nın en büyük Pentacostal kilisesinin (birçok devlet adamın üye olduğu kilise) internette video ve paylaşımlar ile İsrail'e destek verdiğini gördük. İnternetten tepki gelince paylaşımları kaldırmak zorunda kaldı. Bu da bize bir şey gösteriyor ki, insanlar, bu meseleyle uzaktan olsa da ilgilenmeye başladılar.

Aslında Hristiyanlar arasındaki geleneksel düşünce şudur: 'Müslümanlar ile başkası arasında problem varsa Müslümanlar suçludur.' Belki 'düşmanımın düşmanı dostumdur' anlayışıyla belki de Filistin'deki direnişi Nijerya'daki İslam referanslı radikal örgütlere benzettikleri içindir.

Belki de İsrail'in 'Tanrı'nın çocukları' olduğuna inandıkları içindir. Bugün 'Bu bizim meselemiz değil. Başkalarının siyasetidir ve bizi ilgilendirmez.' diyen çok Hristiyan görüyoruz. İsrail'in katliamına karşı daha açık sözlü olmalarını diliyorum.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU