(…) Servetin önce yaratılması gerektiğini ilk anlayanlar Amerikalılar olmuştur. 'Para yapmak' sözü, insanlık ahlâkının temelini yansıtmaktadır.
Ama yine de, yağmacı kıtalarda yaşayan çürümüş kültürler, Amerikalıları bu söz yüzünden kınamışlardır. Şimdi de yağmacı kesimi; en gurur verici başarınızı bir utanç olarak, zenginliğinizi bir suç olarak, büyük sanayicilerinizi kapkaççı olarak, harika fabrikalarınızı kas gücünün eseri olarak, Mısır Piramitleri gibi kırbaç altında inleyen köleler tarafından yapılmış gibi görmenizi istemektedir.
Size doların gücüyle kırbacın gücü arasında hiçbir fark görmediğini söyleyen hain, bu farkı kendi kıçında hissederek tanımalıdır...ki kanımca tanıması da yakındır.
Paranın tüm iyi şeylerin kaynağı olduğunu keşfedeceğiniz güne kadar, kendi mahvoluşunuzu davet ediyorsunuz demektir.
Para insanların birbiriyle iş yapma aracı olmaktan çıktığı gün, insanlar paranın aracı hâline gelir. Ya kan, kırbaç, silah...ya da dolar. Kendiniz seçin. Bunların dışında bir seçenek yok, zamanınız da tükeniyor. 1
Yukarıdaki alıntı Ayn Rand'ın Türkçede "Atlas Silkindi" adıyla çıkan romanında Arjantinli kahramanı Francisco d'Anconia'nın paranın yüceliği üzerine verdiği uzun söylevden birkaç cümle.
1982'de ölmüş Ayn Rand'la -muhtemelen telepatiyle- felsefe sohbeti yaptığını iddia eden Javier Milei kendini bu romanın kahramanı Francisco ile özdeşleştiriyor olmalı.
Fikirleri yer, mekan ve insandan bağımsız biçimde zaman denizinde başıboş yüzen bir gemi gibi hayal edebiliriz.
Tarih dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkıp unutulmuş sayısız fikrin başka yerlerde başka toplumlara ilham kaynağı olduğunun örnekleriyle doludur.
Peki ama kaybedilmiş bir fikir nasıl olur da yeniden hatırlanır, daha doğrusu toplumlar bu fikri neye göre seçerler?
Fikirler toplumların zayıf, eksik yanlarına mı yoksa güçlü taraflarına mı ilham verir?
ABD'de ortaya çıkıp 80 yıl sonra Arjantin'e ilham kaynağı olan Liberteryenizm Arjantinlilere hep eksikliğini duydukları bir şeyi vadediyor: Para.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Milei, onlara basitçe paralarını dolarla değiştirip hayatlarını değerli kılacağını söylüyor.
Carlos Menem'in 1991'de gerçekleştirdiği bu mucizenin anlatısını pazarlıyor.
2001 ekonomik çöküşüne sebep olan ulusal parayı Amerkan doları ile eşitleme politikasını savunmak, Arjantin'de hiçbir politikacının cesaret edeceği bir şey değildi.
Bir daha gerçekleşme ihtimali olmayan bu saçmalık Milei'i her şeyi yapabilecek bir çılgın statüsüne yükseltti.
Yani devalüasyonlar ve hiperenflasyonla dengesini yitirmiş bir toplumun tam ihtiyacı olan lider.
Fakat aynı zamanda bu tip çılgın fikirler onu bir outsider yani halkın büyük bölümü gibi dışlanmış bir marjinal haline getirdi.
Oysa Milei'in fikirlerinin hiçbir özgün tarafı yok; hepsi bir yerlerden aşırılmış.
Örneğin kendisini bir anti-siyaset öznesi olarak konumlandıran kast kavramı İspanya'da Podemos'tan alınma.
Milei kendini liberal ve muhafazakar Arjantin sağından bu şekilde ayrıştırdı.
Cristina Kirchner merkezli solu ve neoliberal başkent valisi Larreta'yı aynı kastın parçası olarak formüle etti.
Ama diğer yandan liberal sağın diğer aktörleri Macri ve Bullrich'e karşı cephe açmadı.
Diğer yandan Kirchner döneminde yargılanmış ve insanlık suçundan mahkum olmuş 1976-83 darbecileri ve onlarla ilişkili kesimlerle yakınlık kurdu.
Onları hata yapmış vatanseverler olarak tanımladı ve davalarının yeniden görüleceği sözü verdi.
Cinsiyet, çeşitlilik ve çoğulculuk alanındaki sosyal ilerlemenin yarattığı muhafazakar tepkinin oylarını kendine çekti.
Kadın bakanlığının, okullarda cinsel eğitimin ve kürtajın kaldırılmasını savundu.
Bununla beraber milletvekili olduğundan bu yana 2017'den beri Katolik kilisesini ve özellikle Papa Francisco'yu hedef aldı.
Milei Papa'ya sayısız tweette ve söyleşide sayısız küfür ve hakaret etti.
Fakat bu hakaretlerin odak noktası Papa'nın dini kimliği değil politik duruşuydu.
2018 yılında attığı bir tweette bunu özetliyor:
Seni solcu o….. çocuğu, dünyanın dört bir yanında komünizm çığırtkanlığı yapıyorsun. Sen Tanrı'nın evindeki şeytanın temsilcisisin.
Tarihte Avrupa kıtası dışından ve Latin Amerika'dan seçilen ilk Papa olan Arjantinli piskopos -asıl adıyla- Jorge Bergoglio (Papa Francisco) halktan ve sosyal adaletten yana söylemleriyle tanınıyor.
Hatta Papalık tacını giydiğinde Francisco ismini de yoksulların koruyucusu olduğu için seçti.
Kıtadaki birçok sosyal hareketin lideriyle de yakın ilişkisi var.
Örneğin Arjantin'deki ön seçimlerde başkanlık yarışına katılarak dördüncü sırada kalan sosyal hareket lideri solcu avukat Juan Grabois'le bir baba oğul ilişkisi var.
Milei geçen hafta Tucker on X'de verdiği röportajda Papa'yı Küba gibi kanlı komünist diktatörlüklerin arkasında olmakla suçladı.
Ayrıca Papa'nın sosyal adaleti savunduğu için On Emre karşı suç işlediğini söyledi. Zira Milei'e göre sosyal adalet birinin işini çalıp ötekine vermekten ibaret.
Milei sadece sosyal adalete karşı değil eğitimin de bir hak olmadığını iddia ediyor.
İktidara geldiğinde Eğitim Bakanlığını kaldıracağını söyleyen Liberteryen lider Arjantin bilim kurumu CONICET'i lağvetmeyi vadetti.
Ulusal bilim ve teknik araştırma konseyi CONICET; mühendislikten biyolojiye, sosyal bilimlerden uzay araştırmalarına bünyesinde 25 binden fazla bilim insanı ve araştırmacıyı barındıran 73 yıllık bir kurum.
Denilebilir ki CONICET kapatıldığında Arjantin'de ne eğitim kalır ne de sanayi.
Bu kurum zaten ulusal-sol bir çizgiye sahip olduğundan neoliberallerin daima hedefindeydi.
Örneğin yargıda olduğu gibi Kirchner karşıtı bir çizgi izlemiş olsa belki Milei insaf edebilirdi.
Diğer yandan Milei, tipik bir gerici siyasetçi gibi aydınları hedef alarak toplumda ayrıcalıklılara karşı savaş verdiği imajı uyandırmaya çalıştı.
Ancak Milei'in kendini bir outsider olarak siyasette konumlandırması başka bir temele dayanıyor.
Sosyal bilimcilerin araştırmalarına göre, siyasetin ayrıştırdığı toplumsal kutuplaşma eskisi gibi politik partilerin alanında gerçekleşmiyor.
Çünkü dijital medya, geleneksel partilerin egemen olduğu propaganda araçlarının arkasından dolanıp herkesin avucuna ulaşıyor. Bu aynı zamanda hem kolay hem de kullanması zor bir alan.
Örneğin başkent valisi Larreta, ilk TikTok kullanan adaydı ama ilgi görmedi.
Evet, 2015'te Mauricio Macri'nin kazandığı seçim kampanyasında Cambiemos yani değiştirelim sloganı tuttu fakat toplum artık bu değiştirme aşamasını geçti; bu defa Milei mitinglerinde kullandığı elektrikli testere gibi biçelim diyor.
TikTok, Milei'in kumaşına çok uygun bir alandı: Saçları gibi fikirleri de dağınık, absürt bağırtılar, mantıksız bir yıkıcılık, herkese para vaat eden bir piyasa söylemi, tuhaf pozlar… Kabul edelim Milei bu dünya için yaratılmış.
Milei'in outsiderliği biraz da siyasetin Latin Amerikalılaşmasıyla ilgili.
Zira bir süredir Milei gibi siyaset dışından gelen aktörler hızla en yukarıya yükseliyor.
Bir siyasi kariyeri ve tecrübesi olmayan, örneğin Bukele gibi bir YouTuber, El Salvador'a Devlet Başkanı olabiliyor.
Bu siyaset dışılık ilginç bir biçimde seçmenin tercihi üzerinde pozitif bir etki uyandırıyor.
Arjantin bir zamanlar Latin Amerika'nın en Avrupai ülkesiyken şimdi ekonomik ve sosyal açılardan Latin Amerika ölçülerine yaklaştı.
Bunun siyasetteki yansıması da Arjantin'e özgü bir señor Bukele'nin ortaya çıkması şeklinde oluyor.
Latin Amerikalılaşmanın bir başka yönü de informal çalışmanın yaygın hal alması.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre Arjantin'de çalışanların yüzde 45'i kayıt dışı.
Yani Arjantin'de çalışanların yarısı sosyal güvenceden yoksun. Bu da Kirchnerizmin iktidara gelişinin 20'nci yılında sosyal adalet ya da sosyal devlet iddiasının çöktüğü anlamına geliyor.
Diğer tarafta neoliberal cephe, sürekli bu informal çalışmayı dışlayan politikaları savundu.
Arjantin neoliberalizminin kalesi sayılan Başkent yönetimi ve onun başkan adayı vali Horacio Rodriguez Larreta (ondan önce Mauricio Macri) informal çalışanlara yönelik polis baskısıyla tanındılar.
Oysa Milei'in ortaya attığı kuralsız kapitalizm, zaten her türden sosyal güvenceyi dışladığından yeni düzende kayıt dışı çalışanın ötekiyle daha eşit rekabet edeceği umudunu doğurdu.
Üstelik Milei devleti aradan çıkarma vaadiyle geldiği için birtakım vergilerin de ortadan kalkacağı müjdesini veriyor.
Tabii ki Milei'in bu iddiasının ortaya attığı diğer fikirleri gibi uygulanması neredeyse imkansız.
Ancak bu söylemler güvencesiz çalışan, her gün hayatta kalma mücadelesi veren Arjantinlinin dünyasını aydınlatıyor, umut veriyor.
Dahası Milei'den geleneksel sağcılar ya da Trump gibi göçmen karşıtı sözler duymuyoruz. Çünkü o Arjantin'de emeğin değerinin yüksek olduğunu düşünüyor.
Liberteryenizmin köleci yaklaşımı burada da geçerli. Mesela eğitim devletin yükümlülüğü olmaktan çıkacağı için Milei'in Arjantininde göçmen çocukları sadece ucuz işgücü olacak.
Ayrıca Arjantin'in düşük doğum oranı ve hızla yaşlanması bu sayede dengelenecek.
El Salvador'da Bitcoin'i resmi para birimi yapan Bukele, bir tür kripto-politika inşa etti.
Milei Arjantin'de daha büyük bir şey, anarko-kapitalist bir ütopya ortaya atıyor.
Milei her şeyin yıkılıp toplumun sıfırlanacağı bir iç fetih dönemi açmak istiyor.
Geriye Arjantin adına inşa edilecek pek bir şey kalmayınca Liberteryen fantezi de gerçekleşmiş olacak.
1. Ayn Rand, Atlas Silkindi (Atlas Shrugged), Plato yay. s/422
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish