Geçen günlerde Nijer'de bir askeri darbe gerçekleştirildi ve Nijer Devlet Başkanı Muhammed Bazum devrildi. Yerine ise General Omar Tchiani liderliğinde bir askeri cunta yönetimi geldi.
Tabii Nijer açısından oldukça kaygı verici bir gelişme söz konusu. Zira, 1960 yılındaki bağımsızlık ilanı sonrası Nijer'de dört askeri darbe gerçekleşmişti. Bu son yaşanan darbeyle beraber Nijer, beşinci askeri darbeyi yaşamış oldu.
Bu arada, Nijerya'da ECOWAS (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) Nijer'de yaşanan bu askeri darbe ile ilgili bir zirve düzenledi.
Bu zirve sonunda ECOWAS üyesi devletler, Nijer'de yeniden anayasal ve demokratik düzenin oluşturulması için ihtiyat kuvvetlerini devreye sokma kararı aldı.
Bu ihtiyat kuvvetlerine baktığımızda yaklaşık olarak üç bin kişilik bir askeri görev kuvveti söz konusu.
Bunlara ilaveten üye ülkelerden ana kuvvet toplanması gerekiyor. Bunlar da takriben 4 bin kişiyi buluyor.
Polis ve askerlerden oluşan bu ihtiyat kuvvetleri Nijerya'da ve Gana'da eğitiliyor.
Peki bu 7 bin kişilik güç, Nijer'de yeniden anayasal düzenin tesisi açısından yeterli olur mu?
Açıkçası ben bunun yeterli olacağını düşünmüyorum. Zira Nijer'deki askeri cuntanın rakamsal sayısal oranı ve konvansiyonel gücü belli. Dolayısıyla ilerleyen günlerde belki Nijer'e bir dış müdahale gündeme gelebilir.
Tüm bunlar yaşanırken de bizim Milli Güvenlik Kurulumuz toplandı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu konuyla ilgili şunu vurguladı: Nijer'de ve Afrika'da çözüm ancak bu kıtanın sahipleri tarafından da bulunabilir.
MGK'nın bu tutumu aslında Nijer açısından da Afrika açısından da son derece tutarlı bir yaklaşım. Çünkü Nijer'in bugüne kadar tam bir istikrar surecine kavuşamadığı görüldü.
Ne dış yardımlarla ne de dış müdahaleler ile ne de yaşanan askeri cunta dönemleri sonrası Nijer'de istenilen barış ve istikrar süreci bir türlü yakalanamadı.
Dolayısıyla Türkiye'nin tutumu da bu konuda son derece tutarlı ve rasyoneldir. İlerleyen günlerde ben yine gelişmeleri yorumlamaya devam edeceğim ama görün o ki Nijer'de yaşanan bu gerilimli süreç kolay kolay dineceğe benzemiyor.
ECOWAS ihtiyaç kuvvetlerinin askeri operasyon açısından yeterli hale gelip gelmeyeceğini ve neticede belki de Fransa'nın veya başka bir Birleşmiş Milletler üyesi ülkenin ve hatta ABD'nin muhtemel bir müdahalede bulunup bulunmayacağını biz önümüzdeki günlerde göreceğiz ve tartışacağız.
Ayrıca, elbette bir diğer aktör Wagner ve dolayısıyla Rusya da Afrika'da ne tür hareketlere girişecek?
Bunu kestirmek şimdilik zor görünse de ben Wagner'ın Afrika genelinde yaşanan olaylara tepkisiz kalacağını da düşünmüyorum.
Görünen o ki, Afrika'da Nijer merkezli bir hegemonya mücadelesi ve bir jeopolitik kırılma yaşanıyor.
Bu açıdan ECOWAS, Afrika'da barış ve istikrarı sağlamak için elinden gelen çabayı göstermeye çalışıyor.
Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi aklı selim düşünebilen, rasyonel düşünebilen devletlerin de önemi artıyor.
İlerleyen günlerde yine sizler için ben gündemi yorumlamaya devam edeceğim efendim.
Esenlikler diliyorum.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish