CHP neden iktidar olamıyor?

Dr. Lütfü Özşahin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Olguların iç yüzünü görene kadar istediğinizi söyleyin, gördüğünüzde nasıl olsa söyleyemeyecek çok şeyiniz olacak.

L.Wittgenstein


Öncelikle belirteyim ki bu yazıyı kaleme almamdaki amaç asla CHP'yi ve ona oy veren kesimleri suçlamak, tahkir ve tezyif etmek değil.

Bütün gayem düşündüğümü açık ve net olarak ifade etmek, ilimi eleştirilerden faydalanmak, hakiki samimi CHP'lileri düşündürmektir.

Makalenin isabet oranı, eksikleri, elbette tartışma konusu olacaktır. Faydalı olacağını umuyorum.

TV'lerde CHP ile ilgili yapılan yorumlar ağırlıklı olarak tali, ikincil nedenler, gerçek manadaki siyasal, tarihsel, toplumsal hakikati yansıtmaktan uzak görünüyor. 

Hatta çoğu yorumlar, dedikodudan, magazin bilgisinden öteye geçmiyor.

Şimdi problemin temeline inelim;


Fransız Aydınlanması, CHP ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu

Bilindiği gibi, Fransız Aydınlanması Volter'in şu ünlü deyişini merkeze alır:

Her şey halk için ancak hiçbir şey halkla beraber değil.


Neden halkla beraber değil?

Çünkü halk, Kilise'nin, İncil'in, papaz ve piskoposların yanında saf tutmuştur.

Hatta halk, Kilise'nin zamanı geldiğinde kırıkılacak, sağılacak koyunlarıdır; yani halkın kahir çoğunluğu sürü ruhludur, kendileri seçim yapama liyakatine ve donanımına sahip değildir.

Aydınlatılmaları, dogmalardan, efsanelerden mitoslardan kurtarılmaları gerekir, zira akıl, ilim, sanat onlara çok uzaktır.

Hatta yer yer kaba, saba güvenilmez, saf köylüler serfler işçiler yığınıdır halk; vahyin İncil'in Kilise'nin değil, aklın, ilmin, bilimin ışığı ile aydınlatılmaları, ortaçağın karanlığından kurtarılmaları gerekir.

Peki, Avrupa merkezli bir tarih ve toplum düzleminde bu yargıların, yaklaşımların analizlerin bir haklılık payı yok mu?

Bütünüyle gerçeklikten uzak mı?

Elbet haklılık payı var ve elbette tümüyle gerçeklikten uzak değil.

Ancak burası ayrı bir bahis konusu, ayrı bir inceleme alanı.

Bizim yaptığımız şey, gelenek, din, kilise eleştirisi değil; Aydınlanmacı paradigmanın CHP'ye yansımasını doğru dürüst bir şekilde anlamak ve ona göre analiz yapmak.

İşte söylemekte sakınca yok ki, CHP'nin Ortodoks Kemalist anlayışı, Türkiye söz konusu olduğunda geleneğe, dine kültüre, sanata siyasete yaklaşımı bazı nüanslar, bazı CHP'li siyasiler, yazar ve akademisyenler hariç, tıpa tıp böyledir, diyebiliriz.

"Yani Türk halkı, köylüsü, çiftçisi, medresesi, eğitim yapısı dogmatiktir, cahildir gericidir, ilerlemeye çağdaşlaşmaya, modernliğe engel teşkil ederler."

Yakup Kadri'nin dediği gibi, çoğu kez kaba, saba, kaypak, korkak, pis kokan, dedikoducu ve güvenilmezlerdir.

O, bunu "Yaban" adlı romanında detayları ile anlatır.

Neden?

Çünkü halk caminin, cem evinin, imamın, dedenin, şeyhin, mollanın, Gavs'ın safında, etrafında kümelenmiştir; onlara inanır, aklını kullanamaz, eğitimsizdir, gökten indiği var sayılan Kur'an'a iman ederler.

Öyleyse kötülük, fenalık için değil, onların kendi faydaları, hayırları ve selametleri için aydınlatılmaları, özgürleştirilmeleri gerekir.

Hatta kılık kıyafetlerine kadar Batılılar gibi olmalıdırlar.

Dolayısıyla özellikle Fransız Aydınlanması gibi, CHP'nin kuruluş felsefesi temelden gelenek, din, İslam karşıtıdır demek gayri ilmi bir yaklaşım değildir.

Ancak bu yargımız CHP'ye oy veren tüm vatandaşların böyle olduğu anlamını asla içermez.

İçlerinde son derece milli ve manevi değerlere bağlı, hatta hac ibadetini dahi yapan dindar insanlar mevcuttur.

Bizim yaptığımız CHP'nin aydınlanmacı, monist, jakoben, elitist kuruluş felsefesini anlamak.

Evet, bu bağlamda Diyanet'in ilahiyatların vs olması CHP'nin bu aydınlanmacı jakoben tek tipçi paradigmasını ve bakış tarzını değiştirmez.

Öyle ki, Diyanet'in, ilahiyatların kuruluş gayesi, bu aydınlanmacı anlayışı benimseyen, anlatan devrimleri tereddütsüz özümseyen din görevlileri yetiştirmektir.

Esas hedeflenen budur, bu anlayış kesintisiz 1950 ye kadar sürmüştür.

Tabii CHP den ayrılan, Ortodoks bir Kemalist anlayışa mesafe koyan, revizyonist denilebilecek Menderes ve Ecevit hariç.

Peki nedir bu aydınlanmacı ideolojinin sosyopolitik kültürel iz düşümü?

  1. Devletçidir halk devlet dikotomisinde çatışmasında devletten yana tavır alır.
  2. Jakobendir her şey halka rağmen tepeden dayatılır, halkın fikri sorulmaz.
  3. Monist tektipçidir asla kültürel, eğitimsel, hukuksal çoğulculuğa izin vermez.
  4. Ulusalcıdır dil ve etnik temelli seküler bir ulus inşası ön görür, Laz, Gürcü, Kürt Çerkes vs. gibi kavramlara tahammülü yoktur.
  5. Sovyetik tarzda bir laiklik anlayışına sahiptir dinin kamu alanında tezahür etmesine karşıdır. Ezan; başörtüsü, Cami kuran kursu Cem evi vs. hoş görülmez,
  6. Dış politikada minimalisttir Lozan'ı kutsar yani İmparatorluk metafiziğine cihanşumül devlet geleneğine karşıdır. Bu bağlamda dış Türkler Azerbaycan Orta Asya Türkleri vs. pek umurlarında değildir Rus Çin işgalleri çokça gündem oluşturmaz.
  7. Ümmet karşıtıdır İslam toplumlarından ve medeniyetinden kopuşu savunur. Mekke, kabe, Medin, Kudüs vs. gibi yer ve mekanların hakikatte bir değeri yoktur, İslam Birliği vs. gerici bir ütopyadır. 
  8. Zannedildiği gibi CHP Marksist anlamda sol bir parti değildir, klasik sağ ulusalcı bir partiye denk düşer. Bundan dolayı ezilen emekçi toplum kesimlerinden oy alamaz,
  9. Elitist ve seçkincidir halkın diline mesafelidir bundan dolayı halkla iletişimi zayıftır.
  10. Askeri Darbeler söz konusu olduğunda net tavır takınmaktan uzak kalmış.

Aksine 1960 darbesini ve 28 Şubat sürecinin sert laikçi uygulamalarını desteklemiştir.

Bu durum CHP'yi halkın çoğunluğu nezdinde güvensiz kılmıştır.

İşte genel anlamda klasik CHP budur dersek abartmış olmayız.

Yani işin özeti Edward Childs'in deyimi ile CHP aydınlanmacı bir parti olarak, milletin sosyal ve siyasal muhayyilesini/Social İmagination yansıtmaz.

Bazı durumlarda ABD'li sosyologların deyimi ile yerli yabancı/native allien gibidir, yani milletin tarihsel ve toplumsal yürüyüşünden kopuktur.

Nerde ise bazı zamanlar Türk tarihini Cumhuriyetle başlatacak kadar yüzeysel sığ bir tarih anlayışına saplanır.

Peki böyle bir anlayışı içselleştiren bir parti demokratik bir ortamda iktidar olabilir mi?

El cevap, sadece Türkiye'de değil dünyanın hiçbir yerinde ekstrem durumlar hariç kolay kolay olamaz.

Atatürk ve İnönü dönemi dersek, bu iyi bir örnek olamaz bilindiği gibi bu dönem tek parti dönemidir.

Demokrasi yani alternatif siyasal partiler yoktur.

Ancak denilebilir ki, Aydınlanma ve onun çocuğu modernite kaçınılmazdı ve yeryüzü ölçeğinde tüm toplumları ve milletleri etkilemiştir.

CHP de kendine düşen payı almıştır.

Bu doğru bir tespittir;

Lakin burada şu söylenebilir:

Cumhuriyeti kuran kadro ve CHP, Fransız değil de Anglosakson kökenli bir aydınlanma ve modernite anlayışını örnek alsaydı belki de geçiş daha yumuşak, ılımlı, gelenekle daha uyumlu olabilirdi.

Ret ve inkar modeli yerine, yan yanalık, iç içelik modeli benimsenebilirdi.

Şüphesiz burası da ayrı bir tartışma konusudur, etraflı ve derin bir analiz gerektirir.

Peki ya Sayın Kılıçdaroğlu?

CHP tarihinde ilk kez bir lider -hem de Tunceli Alevi kökenli olan, zira CHP'nin bir Dersim geçmişi vardır.

Bazı tarihçilere göre bu orantısız trajik güç kullanımından Sayın Kılıçdaroğlu'nun ailesi ve akrabaları da nasibini almıştır.

Partiyi sosyal demokrat demokratik liberal bir çizgiye çekmeye uğraştı samimi olarak.

Ne diyor sayın Kılıçdaroğlu;

Kurucu şiddet bağlamında ulus devlet inşasında değerlendirilebilecek, anlaşılabilecek CHP'nin sert katı uygulamalarını savunmuyorum.

Bizim milletin dini ile, velhasıl cami, cem evi, başörtüsü, dede, imam, Ayasofya, ümmetle; keza Kürt, Laz, Çerkes vs. ile problemimiz kavgamız yok.

Bizim için halk devletten daha önemli, halkın refahı mutluluğu özgürlüğü her şeyden önce gelir; halkın tüm kesimlerini olduğu gibi kucaklıyoruz.

İşte bu anlayış da klasik CHP tarihinde bir devrimdir.

Peki neden tutmadı?

Çünkü esas CHP, Kılıçdaroğlu'ndan oluşmaz.

Esas CHP şehirlerin lüks semtlerinde kümelenen çakma kent soylulardan, eski akademisyenler, sanatçılar, emekli yüksek yargı mensupları, birtakım sinemacılar, tiyatrocular, emekli paşalardan oluşur.

CHP'nin ideolojik belkemiği bu kesimlerdir.

Bu kesim asla Kılıçdaroğlu gibi kuşatıcı değildir, halen Ortodoks anlamda aydınlanmacı jakoben monist/tek tipçi bir Kemalizm'i savunurlar.

Hatta bu kesim yer yer Kılıçdaroğlu'nu sabote etmiştir.

Bundan dolayı da halka güven, inanç telkin edilememiştir esas temel problem budur.

Ayrıca, CHP'nin ve tabanın tarihsel anti emperyalist söylemine rağmen, halkın kahir çoğunluğunun antipatisini hatta nefretini kazanan, İslam ülkelerinde katliam yapan emperyalist ABD, Avrupa ekseninde görünmesi, Rusya-Çin merkezli Avrasya blokuna sırtını dönmüş gibi algılanması, FETÖ ve PKK konusundaki tavrının net olarak anlaşılamaması, günümüz siyasal koşullarında ve atmosferinde iktidar olamamasının temel nedenlerinden sayılabilir.

Ekonomik çöküş, yolsuzluklar, adalete olan güvensizlik, liyakatsizlikler, devleti akrabai taallukata peşkeş çekme gibi olumsuzluklar karşısında yeterince kendini anlatamaması, alternatif çözümlerde yetersiz gibi görünmesi ikincil nedenlerdir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU