Hakan Fidan, 4 Haziran 2023 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında kurulan 67. Türkiye Hükümeti'nin yeni kabinesinde dışişleri bakanı oldu.
Farklı alanlarda eğitim almış olan Fidan'ın dış ilişkiler, diplomasi ve askeri konularda birikimli olduğu hayat hikâyesinden de anlaşılıyor ki hem devletin içini-dışını tanıyacak kadar resmi görevler üstlenmiş hem de uluslararası ilişkilerin yoğun yaşandığı diplomatik alanda çalışmıştır.
Benim açımdan dikkat çeken üç nokta var.
Bir: TSK bünyesinde astsubay olarak hizmet etmiş. Uzmanlık gerektiren yerli askeri okullar ile yabancı üniversitelerde eğitim almış. Şimdiye kadar astsubay rütbesinde olup da istihbarat teşkilatı başkanlığına yükselen ilk kişidir Hakan Fidan.
İlk tayin olduğu günlerde, MİT çevresinden bazı gazetecilerin iddialarına bakılırsa; o camiadaki bazı kıdemli yetkililer, Fidan'ı küçümsüyor ve başarılı olamayacağı yönünde kehanetlerde bulunuyorlarmış!
İki: Fidan, 26 Ekim 1922'de TBMM tarafından Hariciye Vekili seçilen İsmet İnönü'den 101 yıl sonra Dışişleri Bakanlığı koltuğuna geçen ikinci asker kökenli kişidir.
Üç: 27 Mayıs 2010 tarihinde MİT müsteşarlığına atandığında 42 yaşındaydı. Bu haliyle Fidan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en genç MİT müsteşarı oldu. Keza, eski büyükelçi Sönmez Köksal'dan sonra MİT kurumunun başına dışarıdan getirilen ikinci isimdir.
İlgi çeken bir başka nokta ise yerli ve yabancı medyanın Hakan Fidan'ın dışişleri bakanı olmasına haber-yorum olarak geniş yer vermeleridir.
Örneğin dünyaca ünlü Forbes dergisi, 4 Haziran 2023 tarihli ve Güney Yıldız imzalı makaleyi şu başlıkla yayımladı: "Hakan Fidan: Turkey's Spymaster Became Its Top Diplomat"(Hakan Fidan: Türkiye'nin İstihbarat Şefi Üst Düzey Diplomat Oluverdi).
ABD'nin Jersey City kentinde yayın faaliyetini sürdüren Forbes, Integrated Whale Media Investments'in sahibi olduğu bir Amerikan iş dünyası dergisidir.
Finans, endüstri, yatırım, pazarlama ağırlıklı konuları içerir. İlaveten teknoloji, iletişim, bilim, siyaset, hukuk ve güvenlik hakkında da içerikler sunar.
Derginin Hakan Fidan hakkındaki değerlendirmesinin özeti şöyle:
Bu değişim (MİT başkanlığından dışişleri bakanlığına yükselmesi-FB) sadece bürokratik bir değişiklik değil; ABD'den Avrupa Birliği'ne, Rusya'dan Ortadoğu'nun labirent siyasetine kadar her dış paydaşa açık bir çağrıdır.
İstihbarat portföyü, Fidan'ı ülkesinin siyasi manzarasında önemli bir figür olarak şekillendirerek, uluslararası ilişkilere katılımını yıllarca dikte etmiştir.
Yeni makamı/görevi, küresel sahnede silinmez bir iz bırakmak için H. Fidan'a çok önemli bir fırsat sunmaktadır. Gerçekte Fidan, zaten Türkiye'nin en önemli dış politika aktörlerinden biriydi.
BBC muhabiri olarak Birleşik Krallık Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi eski Uzman Danışmanı ve düşünce kuruluşu analisti olarak görev yaptığım süre boyunca, devlet başkanları, üst düzey istihbarat görevlileri, bakanlar, politikacılar gibi bir dizi etkili şahsiyetle etkileşimde bulunma ayrıcalığına sahip oldum.
Dünyanın dört bir yanından olan bu kişilerin birçoğu doğrudan Fidan'la çalışmış ya da ilişki kurmuş, yolları Pakistan'dan Ortadoğu'ya, Avrupa'ya ve ABD'ye kadar çeşitli yerlerde kesişmiştir.
Konuşmalar, kaçınılmaz olarak Türk dış politikasına ve ülke sınırlarının ötesindeki eylemlerine yönelmiştir. Bu sohbetlerde Türkiye'nin küresel hamlelerine yön veren görünmeyen el olan MİT'in önemi her zaman vurgulanmıştır.
Konuştuğum herkes Fidan'ın zekâsını ve stratejik becerisini tanıyor, hatta bazıları ona Dr. Fidan diyor. Geniş uluslararası bağlantıları ile Fidan, küresel siyasetin karmaşık dünyasında Türkiye'nin stratejik yol haritasının/gidişatının birincil tasarımcısı olarak öne çıktı. Bu nedenle, son ilerlemesi şaşırtıcı değil, onunla etkileşime girenler tarafından kabul edilen yeteneklerinin bir doğrulamasıdır.
Askeri diplomasi dünyasında, Türkiye genellikle insansız hava aracı teknolojisinin merceğinden tanındı. Ancak bu başarının kalbi, aklın ritmiyle atar. Bu askeri gücü besleyen, Fidan gibilerin özenle toplayıp stratejik olarak konuşlandırdığı istihbarattır.
MİT'in sağladığı zengin istihbarat damarı olmasaydı, askeri girişimlerinin etkinliği büyük ölçüde azalırdı.
Fidan'ın Dışişleri Bakanlığı'na yükselişi, daha önceki zorluklara rağmen Türk dış politikasında önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Fidan arasındaki sinerji, Türkiye'de diplomatik, siyasi ve askeri alanları kapsayan etkileyici bir dış politika uzmanlığı portföyü sunmaktadır.
Forbes dergisinde yeni Dışişleri Bakanı Fidan hakkında serdedilen bu görüşler yeni sayılabilir.
Ancak öncesinde 14 Ekim 2013 tarihli BBC News Türkçe bülteninde Serkan Demirtaş'ın "Hedefteki Adam: Hakan Fidan" başlıklı yazısında bile MİT Müsteşarlığı yapan Fidan'ın 5 Ocak 2012 tarihli açıklamasına rastlıyoruz:
Bize, 'Bölgenizde çok iyisiniz, parlayan yıldızsınız' deniyor. Ama biz bunu yeterli görmüyoruz. Bu bölge, birkaç ülke hariç, birinci sınıf oyuncuların olduğu bir alan değil. Biz global (küresel) alanda oyuncu olmak istiyoruz. Bu alanda 10 (gizli) servis var. 2-3 yıl içinde onlardan biri olacağız...
Muhabir Serkan Demirtaş, o tarihte Türkiye-İsrail-ABD üçgeni ile üç devletin gizli servisleri arasında yaşanan gerginliğin ipuçlarını bulup değerlendirmeye çalışmıştı.
Avrupa Birliği'nin sesi niteliğindeki Euronews sitesinde de benzer bir değerlendirme yapıldı:
Analistlere göre Fidan, uzun yıllardır Türkiye'nin çevresindeki sahada belirleyici olduğu politikaların asıl uygulayıcısı olan koltuğa oturdu.
3 Haziran tarihli BBC News Türkçe bülteninde ise şöyle bir saptama yapıldı:
Erdoğan'ın 'sır küpüm' olarak tanımladığı Fidan'ı; Libya'dan Suriye'ye, Ukrayna'dan Kafkaslara tüm bölgesel süreçlerde MİT'i etkin rol oynayan bir kuruma dönüştürmesinin ödülü olarak Türk diplomasisinin başına getirdiği değerlendirmesi öne çıkıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Arap dünyasının önde gelen gazetesi Şark'ul Avsat, uzun bir Hakan Fidan analizi yayımladı.
Londra merkezli Suudi Arabistan gazetesinin Beyrut muhabiri Sair Abbas imzasıyla çıkan 16 Haziran 2023 tarihli haber-yorumun başlığı: "Geleceği Olmayan bir astsubaydan, husumetli ülkelere açılım diplomasisinin liderliğine: 'Türkiye'nin Sır Küpü' Hakan Fidan."
Bahsi geçen analizden birkaç alıntıyı birlikte okuyalım:
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni kabinesinde bakan olarak atanması Türk halkı için sürpriz olmadı…
Türk halkı için asıl sürpriz üstlendiği bakanlık, yani güvenlik alanından gelen isimler yerine diplomatların görev aldığı bilinen dışişleri bakanlığı görevini üstlenmesi oldu.
Fidan'ı yakından tanıyanlar, bu görevi üstlenmesi karşısında şaşırmazken Türkiye'nin dış politikasında, özellikle 'husumetli' olarak sınıflandırılan ülkelere açılım konusunda büyük bir atılım gerçekleştirmeyi başarmasını bekliyorlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Hakan Fidan hakkında kullandığı belki de en açık ifade 'Benim sır küpüm, devletin sır küpü, Türkiye'nin geleceğinin sır küpü' ifadesiydi.
2016'daki karşı darbe girişimini fark eden ilk kişinin Fidan olduğuna inanılıyor. Şark'ul Avsat'a konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakın çevresinden yetkililer, Fidan'ın Erdoğan'a ulaşarak onu uyarmaya çalıştığını, ancak Erdoğan'a kolay kolay ulaşamadığını, çünkü Erdoğan'ın o sıra ailesiyle tatilde olduğunu, bunun üzerine Fidan'ın Erdoğan'ın damatlarından biriyle temasa geçtiğini ve haberi ona ilettiğini söylediler.
Dışişleri Bakanlığı'nın yeni patronunun kitleleri harekete geçirmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ekranlarda görünmesini tavsiye ettiği ve 'Onlarla (darbecilerle) ölümüne savaşacağız, gidip halkla konuşacağız' dediği söyleniyor…
Birçok kişi Fidan'ın 'çeşitli bağlantılara ve bilgilere sahip olduğunu' ve bunları nasıl değerlendireceğini iyi bildiği için görevinde başarılı olmasını bekliyor. Tüm bunlara Fidan'ın Türk siyasetindeki yeni düzene göre yeniden 'komşularla sıfır sorun' politikasına yöneliminin olduğu son iki yıldır dış politikada oynadığı büyük rol ekleniyor.
Fidan, Türk hükümetinin Suriye ve Mısır gibi husumetli olduğu ülkelerle ve İran gibi ilişkilerine 'rekabetin' damgasını vurduğu bazı ülkelerle 'temas noktası' konumundaydı.
Lübnan Genel Güvenlik Teşkilatı eski Başkanı Abbas İbrahim de Fidan'ın atanmasının 'Türkiye-Suriye ilişkilerini olumlu yönde etkileyeceğine' inandığını ifade etti. Fidan'la bazı dosyalarda ortak çalışma fırsatı bulan İbrahim, Fidan'ın pragmatik bir adam olduğunu ve dosyayı ayrıntılarıyla bildiğini de söyledi.
İbrahim, Fidan'ın Suriyeli yetkililerle son görüşmeleriyle ilgili olarak 'Onları anlıyor, onlar da onu anlıyor' yorumunda bulundu. Fidan'ın 'Suriye tarafıyla güveni yeniden tesis edebilecek yeteneğe sahip olduğunu' düşünen İbrahim, Türkiye'nin Suriye'deki güvenlik, siyaset ve askeri varlığı dosyaları üzerinde çalıştığını belirterek, 'Fidan, Suriyeli yetkililerle Türkiye-Suriye anlaşmazlığıyla ilgili bir anlaşmaya ulaştı, ancak ne yazık ki anlaşma, Türk siyasetçiler tarafından uygulanmadı' şeklinde konuştu…
Öte yandan, Washington Post gazetesinin 2013 yılında, İsrail'in İran'daki 10 ajanını ifşa etmekle suçladığı Fidan'a İsrail'in duyduğu 'nefret' hakkında çok şey yazıldığından, Fidan'ın İsrail ile ilişkisinin ciddi bir meydan okuma olması bekleniyor.
New York Times (NYT) gazetesinin bir haberinde Fidan'ın İran istihbaratına ve Suriye'deki cihatçılara bilgi sızdırabileceği endişesiyle Türkiye-İsrail işbirliğinin gerilediği de yazıldı.
O sıralar İsrail gazetesi Haaretz, Fidan ile ilgili yayınladığı bir haberde Mossad'ın, (muhtemelen Norveç ve İsveç'ten 15 Mayıs 2018'de Gazze için yola çıkan veya 31 Mayıs 2010 tarihli Mavi Marmara gemisi-FB. ) Özgürlük Filosu'nu organize etme rolü ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan yakınlığı ve İran'ın nükleer programını savunması nedeniyle dışişleri bakanlığına getirilmesiyle ilgili korkuları aktarmıştı…
Hakkındaki tüm suçlamalara rağmen Erdoğan'ın desteğinden aldığı gücü MİT'i yeniden yapılandırmak için kullanan Fidan'ın başarılarından biri de 'Açık Kaynak İstihbaratı Daire Başkanlığı'nı kurması oldu.
Fidan'ın faaliyetlerini yakından takip eden Gazeteci Erdem Atay'a göre ise onun en büyük başarısı Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu oluşturularak, Genelkurmay Başkanlığı ile Jandarma arasındaki istihbarat savaşını bitirmesi oldu. Artık devletin tüm istihbarat servislerinin tartışmasız tek başkanı olarak yoluna devam edebilirdi… 1
Merak edilen soru şudur: Hakan Fidan istihbarat ve dış ilişkiler arasındaki sıkı bağlantıyı kurmak için çalışmaya ne zaman başladı?
Bunu da 2009 yılında kurulan Sabah gazetesi Özel İstihbarat Bölümü'nün editörü olan ve halen TV Net Televizyonu'nda Haber Analiz adlı programın moderatörlüğünü yapan gazeteci-yazar Ferhat Ünlü'nün kaleminden okuyalım:
Henüz 31 yaşında iken hazırladığı tezde Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu istihbarat konseptini anlattı, 42 yaşında da Türk istihbaratının patronu oldu. MİT müsteşarlığına tayin edilmeden 11 yıl önce, o sırada yüksek lisans öğrencisi olduğu Bilkent Üniversitesi'nde bir tez hazırladı.
'İstihbarat ve Dış Politika: İngiliz, Amerikan ve Türk İstihbarat Sistemlerinin Mukayesesi' başlığını taşıyan bu tez, 86 sayfa ve 6 bölümden oluşmaktaydı: İstihbarat tarihi, dış politika ve istihbaratın etkileşimi, İngiliz, ABD ve Türk istihbaratlarının yapısı ve istihbaratta çağın gereklerine uygun bir atılım için çeşitli öneriler.
Türk istihbaratının Hakan Fidan döneminde köklü bir değişim geçirdiği aşikâr. Buna göre MİT'in yeni yapılanmasına, Anglosakson ülkelerin istihbarat sisteminin model teşkil edeceğini söylemek yanlış olmaz. Bu sistemde ülke güvenliği için bilgi derlemek var, ancak siyasetçisini, bürokratını, istihbaratçısını ve gazetecisini dinleyip izleyerek mahrem bilgi faş etmek yok…
26 Şubat 2012'de SABAH PAZAR'da yayınlanan 'İstihbarat'ta Anglo-Turka dönemi' başlıklı yazımızda istihbarat teşkilatlarının, sadece haber almakla mükellef olduğunu, elindeki bilgileri ifşa ederek siyaseti dizayn etmek, rejimi korumak ya da dönüştürmek gibi bir amacının olmaması gerektiğini anlatmıştık. 2
Gazeteci Erdem Atay, çalışmalarını yakından takip ettiği Fidan'ın bu noktada istihbarata olan ilgisine dair Şarku'l Avsat'a şunları söyledi:
Fidan'ın istihbarata olan ilgisi NATO'daki yurtdışı görevinden dönüşünde başladı. Ankara'daki ilk işi 'Dış Politikada İstihbaratın Yeri' isimli teziyle yüksek lisans yapmak oldu. Tezinde, 'Başarılı bir dış politika için güçlü ve nitelikli istihbaratın şart olduğu' görüşünü savundu. Fidan, istihbarat bilgilerini dış politikada başarıyla kullanan ABD ve İngiltere'nin istihbarat yapılarını inceledi, ardından Türk istihbaratıyla karşılaştırma yaptı ve çalışma sisteminin daha da geliştirilmesi için bazı önerilerde bulundu…
Yeni Dışişleri Bakanı Fidan'ın Bilkent Üniversitesi'ndeki (Ekonomik ve Sosyal Bilimler Enstitüsü) Mayıs 1999 tarihli tezinin İngilizce başlığı "INTELIGENCE AND FOREIGN POLCY: A COMPARISON OF BRITISH, AMERICAN AND TURKISH INTELLIGENCE SYSTEMS" idi.
Tezin özet sunumunda şu açıklama yer alıyor:
Başarılı bir dış politika için kaliteli ve güçlü bir istihbaratın gerektiği, bu tezin ana argümanlarından biridir. İyi istihbarat, her zaman için iyi bir dış politikayı garanti etmezken, kötü bir istihbarat sıkça yanlış politika üretimine sebep olur.
O halde iyi bir istihbaratın esasları nelerdir? Nasıl bir istihbarat yapılanması başarılı bir dış politika için gerekli olan istihbaratı üretebilir?
Bu soruları cevaplamak için, istihbaratı dış politikada başarılı bir şekilde kullanan iki ülkenin, Amerika ve İngiltere'nin, istihbarat yapıları incelenmiştir.
Bu ülkelerin istihbarat yapılanmalarının nasıl örgütlendiği, koordine edildiği ve denetlendiğinin cevapları aranmış, daha sonra da Türk istihbarat sistemiyle aralarında mukayese yapılmıştır.
Sistemlerin kıyaslanmasından elde edilen verilerle de Türk istihbarat sisteminin daha da geliştirilmesi için bazı öneriler sonuçta verilmiştir.
Biz, buradan hareketle dış politika ile istihbarat arasındaki ilintinin önemine değineceğiz.
Bu hususta Şubat 2022'de Yüksek Lisans Tezi hazırlamış olan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı"öğrencisi Enes Çavuşoğlu'nun bazı tespitlerine yer vereceğiz.
Tez, "Bir Dış Politika Unsuru olarak Stratejik İstihbarat: İran ve Türk İstihbarat Sistemlerinin Tarihsel Gelişimi ve Mukâyesesi" başlığıyla sunulmuştur.
Özet bölümünde aşağıdaki tespitler yer almaktadır:
Geleneksel olarak dış politikasında sert güç unsurlarına başvuran, bölgesel rakipleriyle askerî çatışmalara girebilen, bölgesinde çıkan karışıklıklara dâhil olan, maruz kaldığı tehditlere karşı etkili stratejik istihbarat üretimi sağlayan, İslam Devrimi sonrası İmam Humeyni'nin velayet-i fakih doktrini üzerine bina edilen İran rejiminin, Şah rejimindekinin aksine sadece iç politikada değil dış politikada da stratejik istihbarata ihtiyaç duyduğu gözlemlenmiştir.
Devrim sonrasında rejimin kendi bölgesinde nüfuz oluşturma çabalarıyla bağlantılı olarak dış politika üretiminde radikal değişiklikler olmuştur.
İran gibi Türkiye de kendi bölgesinde nüfuz oluşturma çabasındadır lakin İran'ın aksine -zorunlu sınır ötesi operasyonlar haricinde- geleneksel olarak dış politikasında yumuşak güç çalışmaları yapmaktadır.
Tarihsel süreçlerinde her iki ülke de bir dış politika unsuru olarak stratejik istihbaratı kullanmışlardır. Devrim sonrası ABD tarafından görmeye başladığı ve süregelen ambargo, bölgesel aktörlerle girdiği mezhebî çatışmalar ve rejimin gücünde meydana gelen artış İran rejiminin bu süreçte iddialı bir dış politikaya yönelmesine yol açmıştır.
Tez sahibi Çavuşoğlu'nun temel iddiasına bakalım:
Bu çalışma, etkili bir iç politika ve dış politika için etkin bir stratejik istihbarat teşekkülünün varlığının ve bu bağlamda etkin bir stratejik istihbaratın oluşumunda tarihî birikimin, coğrafyanın, komşu ülkelerle ve diğer ülkelerle olan ilişkilerin, kurumsal özgüvenin, ciddî bir eğitimin ve objektif bir denetimin gerekliliği iddiasındadır.
Bu iddianın en güzel ispatı, tarihî tecrübeler ışığında da bakıldığında dünyanın süper güçlerinin; ABD, İngiltere, Rusya gibi ülkelerin etkin bir istihbarat teşekkülüne sahip olduklarının ve dış politika oluşumlarını stratejik istihbarat disiplini bağlamında büyük bir ketûmiyetle sağladıklarının ve dahi ülkelerinde etkin görevdeki kişilerin bu stratejik istihbarat disiplini kökenine sahip olduklarının gözlemlenmesidir...
Enes Çavuşoğlu, farklı kaynaklara dayanarak tezinde, 13 çeşit istihbarat türünden bahsediyor.
Bunlar; stratejik, taktik, operasyonel, siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, coğrafi, biyografik, ulaşım-iletişim, bilimsel-teknik, siber ve medikal istihbarat şeklinde tasnif edilmiştir.
Mesela Taktik İstihbarat doğrudan harekete geçme fırsatı veren hedefler, Stratejik İstihbarat gelecek eğilimleri belirlemek için öngörü (vizyon), Operasyonel İstihbarat koordineli bir cevap gerektiren bağlantılı hedefler ve konular için elzemdir. Ona göre:
Klasik istihbarat algısı askerî istihbarat ile başlar ve hedef ülkenin askerî gücünün incelenmesi gerektiği havası oluşturur. Oysaki bir ülkeyi incelemeye onun siyasal sisteminden başlanmalıdır.
Siyasî istihbarat, stratejik istihbaratın kalbini oluşturur. Bir ülkenin tarihi, anayasal yapısı, hükûmetin etkinliği, dış politika uygulamaları, politik partilerin durumu, ülkenin politik kültürü, baskı grupları, seçim süreci, yıkıcı ve bölücü faaliyetler, propaganda faaliyetleri, politik psikoloji gibi.
Bir ülkenin iç ve dış politikalarında muvaffak olabilmesi ve askerî istihbarat faaliyetlerinden olumlu sonuçlar alabilmesi siyasî istihbarat başarısına bağlıdır. İstihbarat alelade bir askerî silah değil, aslında siyasî bir araçtır. Savaşlar, siyasetin devamı ise, istihbaratın hedefleri de siyasî nitelik taşıyacaktır.
Sosyal, iktisadî ya da teknolojik meseleler de hakikatinde kendi dâhilinde siyasî endişeleri barındırırlar. Bu minvalde, birçok sorunun siyasî istihbaratın alanına girdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Siyasî istihbarat analizi yaparken göz önünde bulundurulması gereken unsurları şöyle sıralayabiliriz: Tarih, Anayasal Sistem, Dış Politika, Siyasal Partiler, Politik Kültür, Baskı Grupları, İç Politika ve Seçim Süreci, Bölücü Gruplar, Propaganda Gücü, İstihbarat ve Polis Teşkilatının Gücü ve Konumu.
Ekonomik güç, bir ülkenin en önemli millî güç unsurlarından birisidir. Ekonomik istihbarat, diğer istihbarat türleriyle entegre olmakla birlikte ülkenin genel ekonomik durumu, tarım, ticaret, sanayi, para ve finans politikaları, üretim ve stok gücü ve ekonominin kontrolünü sağlayanların incelenmesidir.
21'inci yüzyılda küresel bir güç haline gelmek isteyen ülkelerin evvela güçlü bir ekonomiye haiz olmaları, salt kendi gelişmişlikleri için değil aynı zamanda rakiplerine karşı da güvenlik ve avantaj sağlayabilmeleri için elzemdir…
Ortadoğu coğrafyasının, üzerinde en fazla ve en gizemli istihbarat mücadelelerinin yaşandığı alanlar olduğunu ortaya koymaktadır. Gelecekte de jeostratejik önemini koruyacak olan bu coğrafyada terör faaliyetleri, vekâlet savaşları, bölgesel nüfuz sağlama vs gibi amaçlarla istihbarat mücadelelerinin artarak devam edeceği, bu çalışmanın en mühim öngörülerinden biridir.
Hakeza Türkiye'nin de içinde yer aldığı Ortadoğu coğrafyasında istihbarî güç sahibi olmak bir prestij olarak görülmektedir.
İran istihbaratının 2012 yılında Federal Research Division of Library of Congress (ABD) tarafından yayımlanan raporda personel sayısının yaklaşık 20 bin civarında olduğundan bahsedilirken; Türk istihbaratının 2014 yılında açıklanan personel sayısı ise yaklaşık 8 bin civarındadır. 3
Bu münasebetle MİT eski Başkanı Hakan Fidan ile yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın istihbarat-dış politikadaki konumuna ilişkin iki değerlendirmeye yer vereceğiz.
ODTÜ Öğretim Üyesi ve Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Fidan'ın devleti iyi bilmesi nedeniyle Dışişleri Bakanlığı için doğru bir tercih olduğu görüşünde. Ona göre Fidan:
TİKA'dan bu yana devlette görev yapıyor. Müsteşar yardımcılığı görevinde bulundu. Devlet deneyimi çok yüksek. Devletin bütün işleyişine hâkim bir isim.
Fidan daha iki yıllık Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı iken çözüm sürecinin öncüsü olan ve devlet görevlileriyle- Kürt siyaseti arasında sonradan Oslo görüşmeleri olarak adlandırılacak olan görüşmeler vardı. Görüşmeleri dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı yöneticileri yürütüyordu.
Fidan'ın bu görüşmelere dâhil olması ona teşkilat başkanlığının yolunu açtı. 16 Nisan 2010'da MİT Müsteşar Yardımcısı olarak atandığında bir sonraki müsteşar olacağı belliydi.
Fidan'ı 'istihbaratçı' olarak tanımlamak büyük haksızlık olur. Çünkü Fidan, MİT'in bütün kademelerinden geçip başkan olan bir isim değil. Öyle olsaydı o zaman denilebilirdi. Devletin başka kademelerinde de görev yapan bir isim.
55 yıllık yaşamının sadece 10 yılını istihbaratta geçiren bir isim. Ona istihbaratçı dediğinizde geriye kalan 45 yılı için ne diyeceksiniz? İstihbaratçı değil de istihbaratçıları yöneten demek daha doğru olur.
İstihbaratın başındaki bir ismin Dışişleri Bakanı olması iyidir. George Bush yani 'Baba Bush' da istihbarattan geliyordu. Putin istihbaratçı. Bizim tarihimizde de örnekleri var. Tersi örnekler de var. CIA'nin başında şu anda bir diplomat var. Bizde de MİT'in başına bir akademisyen olan İbrahim Kalın geldi.
Fidan analitik düşünen biri. Fidan'ın aynı zamanda en önemli özelliklerinden biri sakin olması. Bir de Mevlüt Çavuşoğlu siyasetçiydi. Fidan'ın öyle bir derdi yok.
Uluslararası ilişkiler ve güvenlik uzmanı Prof. Dr. Sait Yılmaz ise aksi görüşte. Yılmaz'a göre:
İstihbarat farklı, uluslararası siyaset farklı bir alan. İkisi de devlet için önemli ancak istihbaratçı bir ismin Dışişleri Bakanı olmasının artı faydası olmaz.
Öte yandan Türkiye'de dış politikanın merkezden ve tek elden belirlenmesi nedeniyle önemli bir değişimin olması söz konusu değil. Ciddi anlamda devlet mantalitesinin değişmesi gerekiyor.
Türkiye, ABD-Rusya denkleminde sıkışmış durumda. Yeni açılımlara ve yenilikçi bir zihniyete ihtiyaç var. Dış politika iflas etmiş durumda. Bu boşluğu Suudi Arabistan, İran doldurmak istiyor.
Suriye'yle ilgili politikada da kökten değişim lazım. Türkiye'nin Suriye'de en önemli politikası terör örgütüne toprak verilmemesini sağlamaktı. Bunu da sağlayacak kişi Esad'dı. Ama Türkiye onun yerine ikinci, üçüncü kişilerle görüştü. 4
Yeri gelmişken belirtmekte yarar var. HDP eski milletvekili ve araştırmacı Azad Barış'ın tanımıyla:
Erdoğan'ın kurduğu kabineyi 'kadife eldivenli demir yumruk' olarak görmek lazım... Hem bölge devletleri hem de Kürt hareketi bu yumruğa hazır olmalı. Hafife alınacak bir durum değil.
Yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın İran'la ilişkileri geliştirip ABD'yi de ikna ederek 'yumuşak güçle' Rojava'nın tasfiyesi için çalışacağını düşünüyorum. İlk hedeflerden biri bu olacak.
Dışarıda 'yumuşak güç' kullanıp içeride 'Kürt Hamas'ı' (HÜDAPAR) ile şiddeti yükseltmek büyük bir çelişki. 5
Dış politika düzlemindeki bakış açısını daha yakından izleyip anlayabilmek için, Hakan Fidan'ın geçmişe ve geleceğe yönelik istihbarat eksenli diplomasisinin çerçevesini çizmeye çalıştık. Gerisi ilgilisine ve meraklısına kalmıştır.
Kaynakça:
1. https://www.indyturk.com/node/640236/, 15 Haziran 2023.
2. https://www.yenisafak.com/gundem/miti-nasil-yonetecegini-yillar-once-yazdi-460232, 22 Ocak 2023.
3. www.sde.org.tr.
4. Euronews sitesi, "Milli İstihbarat'tan Dışişleri'ne: Erdoğan'ın sır kutusu' Hakan Fidan kimdir?"8 Haziran 2023.
5. https://birartibir.org/igneleri-hissedelim-canimizi-acitsin/, 19 Haziran 2023 tarihli söyleşi.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish