Sahra Altı Afrika'da sağlık sisteminin yüzleştiği sorunlar bir hayli fazla.
Yeterli sayıda tecrübeli ve nitelikli sağlık elemanının olmayışı, altyapı eksikliği, sağlık kurumlarına ulaşımın herkes için mümkün olmaması, tedavi ve ilaçların yüksek fiyatları ve yetersizliği başlıca sorunlar arasında.
Kırsal kesimde sağlık hizmeti adına neredeyse hiçbir şeyin olmadığı yerler mevcut.
En yakın sağlık kuruluşuna ulaşabilmek için saatlerce yol kat etmek zorunda olan yüzbinlerce Afrikalı var.
Sağlık kurumuna ulaşabilse bile hasta kendisinden talep edilen ücreti karşılayamayacağı için hastalık en son aşamaya gelene kadar beklemeyi tercih ediyor.
Bu da hastalığın tedavisini iyice zorlaştırıyor. Ya da hasta kimseye danışmadan bilinçsizce ilaç alarak ya kendisine zarar veriyor ya da birtakım ilaçlara karşı bağışıklık kazanarak olası diğer tedavileri karmaşık hale getiriyor.
Hemen hemen tüm Afrika ülkelerinde çok yaygın olan ve kim bilir kaç yüzyıllık geçmişe sahip şifacılar ya da geleneksel doktorlar (native doctors) ise sağlık sistemindeki bu boşluğu doldurmaya çalışıyor.
Halkın daha kısa sürede ve çok daha ucuza ulaştığı bu şifacılar, Afrika'da nesilden nesle aktarılan tıbbi bilgiler ışığında halka şifa dağıtıyor.
Şifacılar hem fiziksel hem de ruhsal sorunların teşhis ve tedavisinde çeşitli şifalı bitkilerin yanı sıra, birtakım dualar ve ritüelleri de tedavi sürecine dâhil ediyor.
Bulundukları bölge halkının saygısını kazanan geleneksel doktorlar, çeşitli hastalıkları engelleme ve sağlıklı yaşam konusunda da bir tür yaşam koçluğu görevi üstleniyor.
Afrika'nın kimi şifacılarının yerel bitkilere ve hazırlayacakları ilaçlar için gereken diğer malzemelere dair bilgisi hayli derin.
Şifacılar hastalıkların biyomedikal sebepleri kadar ruhsal sebeplerine de odaklandığı için bu insanların hastalıkların teşhis ve tedavisi noktasında birtakım bazı özel manevi güçleri olduğuna inanılıyor.
Çoğu şifacı, atalarının ruhlarıyla iletişime geçtiğini ya da bu özel güçleri kendisinden önceki bir şifacıdan devraldığını iddia ediyor.
İşte bu anlamda kimilerince şifacılara çok özel yetenekler yüklenirken kimilerinin gözünde de onlar birer şarlatan olabiliyor.
Hristiyan nüfusun çoğunlukta olduğu Afrika ülkelerinde şifacılar İncil'deki ayetlerden ve ritüellerden yararlanırken, Müslüman nüfusun yoğunlaştığı ülke ve bölgelerde ise Kur'an ayetleri ve duaları tedaviye dâhil ediliyor.
Bir araştırmaya göre Nijeryalı doktorlar ve tıp öğrencilerinin büyük bir kısmı şifacıların tedavi yöntemlerinin bir kısmının gerçekten sonuç verdiğine ve modern tıbba ilham kaynağı olduğuna inanırken, az bir kısmı şifacıları anatomi bilgisinden uzak, yanlış tedavilerle halkı kandıran sahtekârlar olduğunu düşünüyor. 1
Afrikalı edebiyatçıların ve düşünürlerin eserlerinde de şifacılara yapılan atıflar hep olumludur.
Kenyalı filozof Ngugi wa Thiong'o'nun, Nijeryalı yazar Ben Okri'nin, Güney Afrikalı yazarlar Zakes Mda ve Bessie Head'in eserlerinde şifacılar son derece muteber kimseler olarak tanımlanırken, geleneksel tıp Afrika kültürünün bir parçası olarak gösterilir.
Nijerya'nın Nobel ödüllü düşünürü Wole Soyinka, birçok eserinde şifacıları Afrika kültürünün vazgeçilmez bir parçası olarak tanımlar.
Hatta şifacılığın modern tıbba ilham verdiğine inanır. "Afrika'ya Dair" isimli eserinde, Batı tıbbının çare bulamadığı nice hastalığa Afrika'nın bir köyünde yaşayan geleneksel şifacının deva bulmasını hayranlıkla anlatır.
Soyinka, şifacılığı Afrika kültürünün devamı için elzem bir sembol olarak görür ve geleneksel tıp pratiklerinin korunması gerektiğini savunur.
Modern Batı tıbbının siyah insanın anatomisini yeterince tanımadığını ve bu nedenle siyah insanın tedavisinde eksik kaldığını iddia eder.
Soyinka Afrika'nın yerel kültür ve geleneklerine karşı duyarsız olan Batı tıbbını eleştirirken, geleneksel Afrika tıbbının da Afrika'ya ait diğer birçok element gibi Batı tarafından gereken saygıyı görmemesinden ve ilkel addedilerek küçümsenmesinden yakınır.
Afrikalıların şifacılara yaklaşımında, kadim bir kültüre sahip çıkmak gibi bir endişe de yatar.
Yaşlı nüfusun çoğu zaman Batı tıbbını yetersizlikle ve Afrika insanına uyumsuz olmakla suçladığı görülür.
Batı'da görülen hastalıklarla tropik bölgelerde görülen hastalıkların farklı olması ile ve Batı tıbbının hastalık tanımlarının da beyaz insan üzerinden yapılması da Afrika'nın geleneksel tıbbı ile çatışma yaratır.
Siyah insan, dermatolojiyi yalnızca beyaz insanı merkeze alarak oluşturan ve hastalıkların semptomlarını beyaz cilt üzerinden tanımlayan modern tıp karşısında bilinmeyen ve tanımlanmayan bir konumundadır.
Burkina Fasolu eczacı Aida Zougmore geleneksel tıbbın ehemmiyetine vurgu yapıyor:
Ben bir eczacı olarak geleneksel tıbba inanıyorum. Zira yüzyıllardır Afrika toplumları geleneksel ilaçları yani bitkilerimizi kullandı ve etkisini bizzat tecrübe etti. Sorun ilaçların tasnifi, dozajı ve muhafazasında. Bunlar sağlıklı bir şekilde yerine getirildiğinde bitkilerin tedavideki yeri çok kıymetli. Ben geleneksel tıbbı bir sanat olarak tanımlıyorum.
Burkina Faso'da sağlık sistemi geleneksel doktorların sanatlarını icra etmesine olanak tanıyor. Elbette sertifikalarının olması şartıyla. Hatta bazı modern doktorlarımız kimi zaman geleneksel doktorları bizzat kendileri tavsiye ediyorlar. Ancak şunu da belirtmeli ki, gerçek dışı vaatlerde bulunan ve mesleğini kötüye kullanan, aldatan sözde şifacılar da var. Onların gerçekten bu işi hakkıyla yapan insanların itibarını zedelemesine üzülüyorum.
Şifacıların sağlık sistemindeki yükü hafiflettiğini düşünen Güney Afrika, Etiyopya, Kamerun ve Gana gibi ülkeler, geleneksel tedavi yöntemlerini ve şifacıları birtakım yasalarla koruma altına alarak geleneksel tıp uygulamalarını daha sağlıklı ve işlevsel hale getirmeyi amaçlıyor.
Kenya, Uganda ve Nijerya gibi ülkelerde ise şifacıların ilaç yazmalarına izin verilmiyor ama yine de halkın büyük çoğunluğu şifayı geleneksel tıpta arıyor.
Yapılan araştırmalara göre Sahra Altı Afrika'da geleneksel tıbba ve ilaca başvuranların oranı yüzde 70 ile 80 arasında değişiyor.
Çok sayıda insan hastaneye gitmeden önce yakınında bulunan şifacıları ziyaret ediyor. 2
Zambiyalı eğitimci Perseverance Jamila şifacılara mesafeli yaklaşıyor.
Ailem ve akrabalarımın çoğu kırsal kesimde doğup büyüdüğü için şifacılara saygı duyuyorlar. Şifacıya başvurmak onlar için son derece doğal. Batı tıbbıyla tanıştıklarında güvensiz hissettiler ve modern tedavilere ön yargılı yaklaştılar. Hala şifacıları tercih ediyorlar ve işe yaradıklarına yürekten inanıyorlar.
Bana kalırsa insanların bu güvenini kötüye kullanan çok sayıda şarlatan var. Ben bir Hristiyan olarak şifacıların uygulamalarına inanmıyorum. Belki kısa sürede hastalar bir iyileşme gösteriyor ama uzun vadede etkilerinin yıkıcı olduğunu düşünüyorum. Kaş yaparken göz çıkarabiliyorlar.
Büyükbabası şifacı olan Nijeryalı öğretmen Mariam ise hiçbir zaman şifacılara gitmediğini çünkü hepsinin büyücü ve şarlatan olduğunu ifade ediyor:
Ben büyükbabamı hiç görmedim ama ninemden dinlediğim kadarıyla çeşitli bitkileri öğütüp kullanıyormuş. Ve insanların yüzlerine jiletlerle kesikler atıp bazı dualar okuyormuş. Pagan inançlardan yola çıkarak bazı tanrıların isimlerini söylüyor ve kuru fasulye tanelerine bakarak gelecek okuyormuş. Kimi zaman kendisinden şifa isteyen kişinin hayvan kurban etmesini istiyormuş.
Sağlık sisteminde tam anlamıyla bir gelişim sağlanmadan ve modern tıbbı siyah insanın ihtiyaçlarına cevap verecek ve kıtaya özgü hastalıklara hitap edecek şekilde düzenlemeden şifacıların konumunu ve görevini netleştirmek mümkün görünmüyor.
Halk arasında hastanelerin ve en iyi doktorların çare bulamadığı hastalıklara geleneksel yöntemlerle şifa bulan geleneksel doktorlar ile insanlara akıl dışı yöntemlerde sözde şifa vadeden ve halkın sağlığını tehdit eden sahtekârlar arasında ayırım yapmak gerekiyor.
Yakın geçmişte Tanzanya'da çocuklarda görülen sıtmanın tedavisinde modern ve geleneksel sağlık uygulamaları arasındaki işbirliğine dair yürütülen çok sayıda çalışma, bu işbirliğinin çoğu hastalıkla mücadele noktasında ciddi bir avantaj sağlayacağını ortaya koydu.
Çalışmalar sonucunda modern tıp ile geleneksel Afrika tedavilerinin iş birliği içinde olmasının çocuklarda görülen sıtma kaynaklı ölüm oranını önemli ölçüde azalttığı anlaşıldı.
Şifacılar sıtmanın başlangıç aşamasında çocukları başarıyla tedavi ederken, ilerleyen aşamalar ya da farklı hastalıkların sürece dâhil olması durumunda aileyi hastanelere yönlendirerek hastalığın tedavisine katkıda bulundu. 3
Şifacıların hepsinin işinin ehli olmadığı, hastalığı tedavi etmek şöyle dursun hastanın durumunun çok daha kötüye gitmesine bile neden olabilecekleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Bununla birlikte nice hastalığın tedavisinde yüzyıllardır başarı sağlayan geleneksel yöntemler ve mesleğini hakkıyla yapan şifacıların Afrika insanı için önemli bir yere sahip olduğunu da kabul etmek gerekir.
Bugün Afrika için en makul çözüm, modern tıp ile Afrika'nın geleneksel tıp yöntemleri arasında sağlıklı bir bağ kurmaktan geçiyor.
Şifacıların hastalıkları teşhisi ve hangi noktaya kadar hizmet sağlayabileceklerinin çerçevesi çizildiğinde, ilaçların dozajı ve saklanma koşulları belirlendiğinde, gerektiği yerde müdahale edilerek hastaneler ve şifacılar arasında bilinçli bir koordinasyon sağlandığında bugün Afrika'nın yüzleştiği çoğu sağlık sorununun büyük bir kısmının çözüme kavuştuğu görülebilir.
Kaynaklar:
1.https://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/48255/WHF_1987_8(2)_p240-244.pdf
2.https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC8843187/#:~:text=An%20analysis%20of%20the%20Sub,uses%20traditional%20herbal%20medicine9.
3.https://malariajournal.biomedcentral.com/articles/10.1186/1475-2875-5-58
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish