Yeni bir dünya: Silah ve enkaz

Artık başka bir dünyada yaşıyoruz. Sovyet enkazından doğan dünya artık yok, ama yeni dünya daha çok enkaz vadediyor

Resim: Ralston Crawford, Bomber, 1944

Gözyaşlarınız Birleşmiş Milletler camına yapışmasın.

Bina kasvetli, prestiji bir enkaz.

Ne güvenceleri güven veriyor, ne yara bantları tedavi ediyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İçinde bulunduğumuz yüzyılda Birleşmiş Milletler (BM) iki ağır darbe aldı ve işte şimdi bir ormanda yaşıyoruz.

Siz onları yemezseniz başkaları sizi yer. İlk darbe 20 yıl önce geldi. 11 Eylül saldırıları atmosferinde, George W. Bush yönetimi Saddam Hüseyin rejimini kökünden söküp atmaya karar verdi.

Bu yüzden sonradan geçersiz olduğu ortaya çıkan mazeretler uydurdu. Saddam rejiminin şöhreti de iyi değildi ama işlediği suçlar Amerikan işgaline meşruiyet kazandırmıyordu.

Saddam rejimi devrildi ama işgal, Irak-Türkiye-İran üçgeni içinde ve dışındaki tarihi dengeleri de bozdu.

İran, fırsatı değerlendirdi ve devriminin közlerini ve milislerini 4 Arap haritasına ihraç etti, Ortadoğu istikrarsızlık nağmeleri eşliğinde eğilip büküldü.

Çok geçmeden istihbaratı, üniversiteleri ve araştırma merkezleriyle ABD'nin, Irak'ı ve Iraklıları tanımadığı anlaşıldı.

Sosyal, kültürel ve dini yapı, coğrafi kader hakkındaki gerçekleri görmezden gelerek, Iraklıların tanklarının yoluna çiçek serpeceğini, Batılı bir modeli benimsemek için acele edeceğini hayal etti.

Amerikan işgali Ortadoğu'nun çehresinin bazı özelliklerini değiştirdi ama dünyanın çehresini değiştirmedi.

BM yaralarını sarmaya çalıştı. Ancak yaklaşık 20 yıl sonra, bu kez daha korkunç bir bıçak yarası aldı.

24 Şubat'ta Rus ordusu Ukrayna topraklarını işgal ederek savaşı Avrupa kıtasına geri getirdi, uluslararası sınırların kutsallığını ortadan kaldırdı, haritaların füzelerin, tankların ve marşların sesiyle değiştirilebileceğini telkin etti.

Moskova, "Neo-Nazilerin" kökünü kazımak, Ukrayna haritasına hapsedilmiş Rusları dışlanma ve eziyetten kurtarmak istediğini söyleyerek işgali meşrulaştırdı.

Kısa bir süre sonra, tecrübesi ve istihbaratıyla övünen Rusya'nın, onun gibi Slav ve Ortodoks olan, Sovyet yatağını paylaşan mevcut Ukrayna'yı bilmediği anlaşıldı.

Rusya'nın Ukrayna'daki yanlış hesabı ABD'nin Irak'taki yanlış hesabına ağır bastı. Kiev düşmedi ve beyaz bayrak çekilmedi.

Zelenski ne bir elçiliğe sığındı ne de yurt dışına kaçtı. Batı, Ukrayna damarlarına silah ve milyarlar pompalamakta acele etti.

Savaş ayları, Kremlin'in Ukrayna'nın hiçbir zaman bağımsız bir ülke olmadığı ve sadece bir Sovyet icadı olduğu şeklindeki sözlerinin geçersizliğini gösterdi.

Ancak Ukrayna rejimini değiştirmeyi başaramayan savaş, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük korku fırtınasını başlatarak dünyayı değiştirmeyi başardı.

Güvenlik Konseyi ikinci darbede de, birincisinde olduğu gibi, olanları felce uğramış bir halde takip etti çünkü bıçak darbesini indiren taraf, daimi üye devletler kulübünün bir üyesi ve "veto" kılıcı elinde.


"Tek süper gücün", Sovyet enkazından çıkan Rusya ile ilişkileri yanlış yönettiği açık ve net.

Rus ruhunun doğasında kopan fırtınaya ve tarihi kuşatılma kompleksine aldırış etmedi. Ukrayna'nın renkli devrimler modelini benimseyerek ve Atlantik hayalleri kurarak coğrafi kaderin zorunluluklarına riayet etmediği de aşikar.

Ancak tüm bunlar, Rus işgaline ve Ukrayna haritasında zorla ameliyat yapmasına meşruiyet kazandırmıyor.

Elbette Putin'in NATO ittifakının eski "yoldaşların" aklını çelmesini bir tür Sovyet-Rus vücudundan organ çalmak olarak gördüğünü de unutmamalıyız.


Rusya, dünyanın çehresine ilk kez damgasını vurmuyor. Geçen yüzyılın ikinci on yılında Vladimir Lenin, partisinin zenginlikleri ile karlar altında uyuyan kıtanın kontrolünü ele geçirmesi ve dünyayı değiştirmeye dönük büyük bir proje başlatmasıyla dünyayı sarstı.

50 yıl sonra, Lenin'in varislerinin imparatorluğu, Mihail Gorbaçov'un hükümdarlığı sırasında parçalanmadan önce, Büyük Petro'nunkinden çok daha büyüktü.

Rusya, Joseph Stalin'in yürüttüğü "Büyük Vatan Savaşı"nda akıttığı kan ırmağıyla dünyaya damgasını vurdu, Stalingrad destanıyla dünyayı hayrete düşürdü.

Çöküş çağı geldiğinde, genç bir KGB subayı Doğu Almanya'da görev yapıyordu. Çöküşten sonra kendini öksüz hissetti.

Daha sonra bu subay Ukrayna'daki savaşın onun bel kemiği sayıldığı bir intikam projesiyle, Batı ve onun modelinden, ABD’den, hegemonyasından ve dolarından bir öç alma projesiyle Kremlin'de baş gösterdi.
 


Ukrayna savaşı önümüzdeki ay ilk mumunu söndürmeden önce, karşılıklı yanlış hesaplar gölgesinde uzun bir savaşın olasılıklarından bahsetmek mümkün.

Kremlin, ordusunun hızlı bir zafer kazanma gücünde olduğunu düşünerek yanlış bir değerlendirmede bulundu ve şimdi de "Wagner" grubuna güveniyor.

Batı, yaptırımların gücünü, savaşı finanse eden Rus ekonomisini yıpratma kudretini yanlış hesapladı.

Gerçek şu ki, Rus saldırısı Ukrayna arenasında denklemleri tersine çevirmekten çok dünyayı değiştirmeyi başardı.


Ukrayna savaşı, Ukrayna'nın geleceği ve Rus enerjisi tüketimine bağımlı Avrupa evinin kırılganlığı hakkında zor ve hassas soruları gündeme getirdi.

Savaş, nükleer silahlar konusunu yeniden masaya getirdi. Çin'in yükselişine ışık tuttu ve çetrefilli bir soruyu gündeme getirdi:

Batı, Rusya'nın Ukrayna bölgelerini ilhak etme "hakkını" kabul ederse, Çin'in Tayvan'ı anavatanın kucağına iade etme hakkına nasıl karşı çıkacak?

Savaş aynı zamanda küreselleşme, tedarik zincirleri, sözde "küresel köyün" gücünün önemli bir bölümünü tüketecek olan silahlanma yarışı ile ilgili karmaşık sorunları da gündeme getirdi.


Dünya değişti ve kimse uluslararası hukuk ve Guterres'in ofisine ciddi olarak güvenmiyor.

Endişeli ülkeler komşularına bakıyor ve güvenceyi cephaneliklerini geliştirmekte görüyorlar. Ülkeler daha ölümcül silahlar ve koruyucu şemsiyeler arıyorlar.

Almanya'nın önceki savunma politikası sayfasını kapatması ve cephaneliğini geliştirmek için 100 milyar avroluk bir kaynak ayırdığını açıklaması basit bir şey değil.

Almanya'nın endişesi Japonya'da iki kat ve hatta daha fazla. Tayvan açıklarında Rus-Çin güç gösterilerine özellikle de Kuzey Kore liderinin füze oyunları eşlik ettiğinde Tokyo'nun endişesi ikiye katlandı.

Keza Rusya da kendisine çok uzak değil ve adalarla ilgili Rus- Japon anlaşmazlığı devam ediyor.

Japonya, sürprizlerle başa çıkmasını sağlayacak, ABD cephaneliğiyle daha derin bir koordinasyon içinde, füzeleri uzak hedefleri vurabilen bir cephaneliğe ihtiyacı olduğunu hissetti.

Japonya, savunma harcamalarını ikiye katlayarak ABD ve Çin'den sonra bu alanda dünyada üçüncü sıraya yükseldi.

Japonya Başbakanı'nın Washington ziyareti, Çin, Kuzey Kore ve Rusya'nın kazanımlarına karşı hazırlanan bir Japonya'nın doğuşunu deklare eden açık bir mesajdı.

Böylece Almanya ve Japonya, belirsiz, korkulu ve gergin, yumuşak güce güvenin gerilediği bir dünyada silahlanma yarışına pratik olarak katılmış oldular.

Artık başka bir dünyada yaşıyoruz. Sovyet enkazından doğan dünya artık yok, ama yeni dünya daha çok enkaz vadediyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU