Prof. Dr. Ümit Meriç: Cemil Meriç'i bir hedef olarak değil, bir durak olarak benimsemek gerekir

Naman Bakaç Independent Türkçe için Prof. Dr. Ümit Meriç ile konuştu

Prof. Dr. Ümit Meriç / Fotoğraf: AA

Üç ayda bir çıkan Doğu Batı isimli düşünce dergisi, 2000'lerde çıkan bir sayısında "Türk Düşünce Serüveni: Âraftakiler" dosyasıyla, Cemil Meriç'i "ârafta" konumlandırmıştı.

Hece dergisi 2010 yılındaki bir sayısında "Bir Entelektüel Tedirgin" olarak nitelendirilmeyi tercih ederken, Atasoy Müftüoğlu ise "Çelişkili Bir Varoluş" demek suretiyle dikkat çeken bir başlık koymuştu bir yazısında Cemil Meriç için.   

1.JPG

Tüm bunlardan önce olduğu gibi sonrasında da Cemil Meriç fikirleri ve kitapları ile kendinden en çok söz ettiren, konuşturan, yazdıran bir mütefekkir olmaya hiç şüphesiz devam edecektir.

Kimilerinin "Ruhunu Arayan Adam", "Doğu ve Batı'nın Arasında Bir Mütefekkir", "Demir Leblebi Çiğneyen Adam" kimilerinin ise "Soran Düşünür" "Yalnız Hilal", "İtirazın Entelektüeli" demesinde olduğu gibi.  

Oysa sosyoloji başta olmak üzere; edebiyatın, tarihin, dinin, dilin ve felsefenin dünyasında ezber bozan tespitlere ve kitaplara imza atmış olan çevirmen, yazar, eğitimci, sosyolog Cemil Meriç kendini "münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi" olarak vasıflandırmayı tercih etmişti.

Türkiye'nin düşünce dünyasına damgasını vurmuş bir fikir işçisi olarak Cemil Meriç, ne kadar konuşulursa konuşulsun, ne kadar yazılırsa yazılsın, belki de hep eksik anlatılacak derya bir yazardır.  

2.JPG

Biz de bir röportajın sınırlılığı içinde onu tümüyle değil belli başlı yönleriyle kızı, Prof. Dr. Ümit Meriç'ten dinlemek istedik. 

1999 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanlığı'ndan emekli olan ve babası gibi bir sosyolog Ümit Meriç ile babasının; siyasal ve toplumsal duruşunu, Türkiye ve dünyaya ne(ler) söylediğini, onunla ilgili yapılan çalışmaları, babasından kalma hatıralarını ve Cemil Meriç'in okurlarına neyi vermeyi hedeflediğini konuşmaya çalıştık. 


"Avrupa, madde ile mana arasındaki dengeyi kaybetti"

Bir sosyolog olarak sizin Osmanlı ve Avrupa üzerine düşüncenizin ne olduğunu öğrenmekle başlayalım röportajımıza. Cemil Meriç, bildiğiniz gibi, "Kültürden İrfana" eserinde "Osmanlı irfandır, Avrupa Kültürdür" demişti. Osmanlı ve Avrupa'yı bir sosyolog olarak mukayese edecek olursanız, bu iki dünyaya ait nasıl bir karşılaştırma yaparsınız bizlere? 

Öncelikle şunu ifade ederek bu sorunuzu cevaplandırmak isterim. Osmanlı bence ölmedi, öldürüldü.

Avrupa, Rönesans'tan sonra, İslam dünyasından devraldığı mirası da değerlendirerek ulaştığı yüksek bilim ve sanatına rağmen dünyevileşti.

Bu Avrupa'nın madde ile mana arasındaki dengeyi kaybetmesine yol açtı.

Osmanlı Devleti ise, tefahüre kapılmadan söylemek isterim ki, beşer tarihinde İslami esasları, hayata tatbik etmede büyük bir başarı göstererek, hem dünyasını hem de ahiretini mamur eden insanların bir devleti idi. 

Bugün itibarıyla Müslüman dünyanın kendini yeniden keşfetmesi, Batı'nın ise bu keşfi keşfetmesi gerekiyor.
 

aa.jpg
Prof. Dr. Ümit Meriç, Independent Türkçe için Naman Bakaç'ın sorularını yanıtladı / Fotoğraf: AA

 

"Cemil Meriç, ülkesini sağ ve soldan ya da iki düşman kardeşten korumak istedi"

Babanız Cemil Meriç, herhangi bir ideolojinin dünyasıyla tanımlanamayacak veya o kalıba sığmayacak düşünce tasavvuruna sahip biri olarak hayatını idame ettirdi denilir sıklıkla. Cemil Meriç sizce bizlere ne anlatmak istedi ömrü hayatı boyunca? Hangi düşünsel ve toplumsal kesimlere seslendi? Okurlarına neyi vermeyi hedefledi? 

Sağ ve sol fikriyat, Cemil Meriç'in sıklıkla dile getirdiği gibi entelektüel şahsiyeti kilitleyen iki sahte kavramdır. Kendisi bu durumu şöyle dile getirmişti:

Düşünce hürriyeti bu mülevves kelimelerin tasallutundan kurtulmakla başlar.

Cemil Meriç, namuslu bir aydın olarak ülkesini bu iki düşman kardeşten korumak istedi.

Cemil Meriç'e göre bu basit ve zavallı kelimelere kendini teslim eden bir insanın, mağarasının dışına çıkması mümkün değildi. 

Batı'nın dünyaya üç farklı bakış açısı vardır. Hristiyan Dünya Görüşü, Liberal Dünya Görüşü ve Sosyalist Dünya Görüşü.

Muharref Hristiyanlık, Rasyonalizm ile tahtını kaybetti. Liberalizm, egoistliğin zirvesi ile hem tabiatı hem insanlığı yok etme hatasına düştü.

Önce Slav emperyalizmi sonra da Sosyalizm bir ümitti ama onu da liberal kapitalizm canavarı öldürdü. 

İslam'ın izzetini temsil edebilirsek şayet bizler, dünyaya yeniden medeniyet tasavvurumuzu teklif ve telkin edebiliriz.

"Kültürden İrfana" söylemi ile Cemil Meriç, bu nurlu yola hem bizi hem de tüm beşeriyeti davet etmiş bir mütefekkirdi. 
 

 

"Cemil Meriç, uluslarüstü camiada da tanınmaya başlanan biri"

Sizin ifadenizle tüm beşeriyeti, söylemine davet etmiş bir mütefekkirin uluslararası sahada tanınırlığı sanki yok gibi. Yanılıyor muyum? Cemil Meriç'in hem kendi döneminde hem de bugün için fikriyatının yeterince tanıtıldığını veya tanındığını düşünüyor musunuz? Ne tür çalışmalar yapılıyor bu alanda?

Cemil Meriç yaşayan ve şöhreti giderek uluslarüstü camiada da tanınmaya başlanan bir insan.

Babam Cemil Meriç.jpg

"Babam Cemil Meriç" kitabı, Arapça baskısı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından bin adet basıldı ve kısa sürede tükendi.  

Kitabı okuyup Cemil Meriç'in eserlerini bu vesileyle tanıma imkânına kavuşan Katar Kültür ve Spor Bakanı ile Fas Kralının danışmanı da var.

"Babam Cemil Meriç" eserimizin, 230 sayfalık İngilizce tercümesi ve 140 sayfalık notları tamamlandı.

Kitap çok yakında Kopernik Yayınları tarafından çıkacak. Tercümesini Cambridge mezunu olan ve 45 yıldır İstanbul'da yaşayan Mr. John Shakespeare Dyson yaptı.

Ayrıca telif hakkı bizden alınmamış olsa da "Bu Ülke" adlı eseri Arnavutçaya tercüme edilmiş bulunuyor.
 

6.png
Cemil Meriç ile Ümit Meriç / Fotoğraf: Biyografya

 

Sizin "Babam Cemil Meriç" ismiyle yayımlanan kitap dışında ne tür çalışmalarınız sözkonusu acaba? Cemil Meriç ile ilgili ne tür hazırlıkların içindesiniz?

Cemil Meriç'in 1933-1953 yılları arasında kaleme aldığı 40 makale, İletişim Yayınları tarafından külliyatının 13'üncü cildi olarak yakında okurlarıyla buluşturmaya çalışıyoruz.  

Torunum Musa Cemil'e ithaf ettiğim "Hayatımdan Hayvan Hikâyeleri" ise Ketebe yayınları arasında okurla buluştu.

Konfüçyüs'ten başlayıp Çağdaş Avustralya'da Sosyoloji çalışmalarına kadar gelen kitabı, yayına hazır hale getirmek üzereyiz.  

3.jpg

"Babam Cemil Meriç"in Arapçası çıktı. Pek yakında İngilizcesi de basılıp çıkacak inşallah.

Arapça ve İngilizce okuyan dünya, bizden Cemil Meriç'in kendi eserlerinin de tercümesini talep edecek. Biz de bunun için hazırlıklara başladık. 

Ahmet Kot, Mustafa Armağan, Erkan Çav, Dursun Gürlek, Turan Kışlakçı gibi çok değerli isimlerle bir araya gelerek hem Müslüman dünyanın hem de Asya ve Batının entelektüellerinin Cemil Meriç'i tanıması için 450 sayfalık bir Dağarcık kitabı hazırladık.

Bu Seçmeler kitabını Ahmet Kot'un uhdesine tevdi ediyoruz. Ayrıca 38 dünya dilini seçtik.

Bunlar içinde Malayca gibi bir Asya dili, Sevahili gibi bir Afrika dili de var.

Zaman içinde TEDAnın da desteğiyle Cemil Meriç'in 12 ciltlik külliyatından yapılacak olan tercümeler de hayata geçirilecektir inşallah. Bu konuda ağabeyimin eşi ve çocuklarıyla da görüşüyorum. 
 

tyb.jpg
Prof. Dr. Ümit Meriç / Fotoğraf: tyb.org.tr

 

"Cemil Meriç'i bir hedef olarak değil, bir durak olarak benimsemek gerekir"

Ahmet Turan Alkan, Sefa Kaplan, Mustafa Armağan ve Dücane Cündioğlu gibi daha pek çok yazar, Cemil Meriç ile ilgili kitaplar yayınladılar bildiğiniz gibi. Bunlar içinde babanızı iyi resmettiğini düşündüğünüz eser hangisi sizce?

Cemil Meriç'in bir ya da birkaç yönünü derinlemesine inceleyen bu eserlerin hepsi, benim için ayrı bir değer taşıyor.

Bu açıdan aralarında bir tercih yapmak söz konusu olamaz. Hakkında yapılmış onbir yüksek lisans, bir de doktora tezi var.

Ayrıca ABD'de yapılmış olan bir doktora tezi de konuyu, karşılaştırmalı olarak ele alan bir tarafı var. 

Bence Cemil Meriç'i bir hedef olarak değil bir durak olarak benimsemek gerekir.

Kendisi de böyle olmasını isterdi. O bize neler yapmamızı ve nasıl bir dünya görüşüne sahip olmamız gerektiğini oniki ciltlik eseri ile anlattı.

Bundan sonra yapılması gereken bu tez üzerinden geleceğin fethine çıkmaktır.
 

Biyografya1.jpg
Fotoğraf: Biyografya

 

"Batılı sosyoloji, kendi tarihlerinin sonuçlarını dünyaya genelleme yapmakla, hataya düşüyor"

Röportajlarınızdan oluşan "İçimdeki Cennete Yolculuk" isimli eseriniz röportajlardan müteşekkil bir kitap.  Burada şöyle bir tespitiniz var: "Eğitimini aldığımı sandığım Batılı bilginin bana az gelen yarı-hakikatlerinden, yaşanan imanın bütün ruhu doyuran ve dolduran mutlak hakikatlerine sefer ediyor, içimdeki cennete adım adım yaklaşıyordum." Sosyal bilimler alanında akademik çalışmalara da imza atmış biri olarak, sizce Batılı bilginin hakikat ile olan ilişkisi ne üzerine kuruludur? İrfani bilgi ve Batılı bilgi insanlığa neyi vadediyor?

Batılı bilgi ile hakikat ilişkisi meşhur körler ile fil hikâyesindeki metafora benzetilebilir mi acaba?

Bunu söylemekle Batı'nın fen bilimlerindeki keşiflerini ve onların hayata uygulamalarını kastetmiyorum elbette.

Batı, sosyal bilimlerle, hakikatin bir köşesinden konularına bakıyor ve dolayısıyla hakikatin bütününü kucaklamaktan, boyuna değişen konularını ihata etmekten genellikle uzak kalıyor. 

Özel olarak Batılı sosyolojiye gelirsek bazen kendi tarihlerinin sonuçlarını, dünyaya genellemek ve hatta gelecekle ilgili tutmayan kehanetlerde bulunmak hatasına düşülüyor.

Ülkemizde sosyoloji ise bir batı ilmi olarak yola çıktı ama günümüzde giderek yerlileşmeye ve eleştirel bir tavrı benimseyerek doğru tespitlerde bulunmaya başladı.

Tabii aslında Yunus Emre'nin "İlim kendin bilmektir" tanımı bugünkü toplum boyutlu sosyoloji anlayışının çok üstünde kalıyor.

İnsanı; dünyevi, fani bir varlık şeklinde tanımlarsınız, batılı bilginin sınırına gelirsiniz. 

İnsanı ise "eşref-i mahlukattır"dan yola çıkarıp, oradan topluma varırsanız batılı anlamda sosyoloji tebahhur eder.

Bilinmezler okyanusunda bir küçücük mahi olan insan da, o okyanusu hiç bilmeden yaşar gider.

Önce hiç olmayı bilen insan ve toplum, sonunda hep olmanın bilgisine ve idrakine ulaşacaktır.

Onun için Cemil Meriç'in son kitabının başlığı ve mottosu olan "Kültürden İrfana" geçiş idrakinin bütün beşeriyet için gerçek olmasını diliyoruz.
 

Ümit MEriç AA.jpg
Ümit Meriç / Fotoğraf: AA

 

"Meriç, kendi irfanına sımsıkı bağlı, dünya kültürlerini ise dolaşmış bir fikir işçisidir"

Cemil Meriç sizce hangisi: Evrensel mi Yerli mi yoksa Glokal bir mütefekkir midir? Eğer bu üç tamlamadan biri ise buna işaret eden hangi yaklaşımlarının olduğunu düşünüyorsunuz?

Cemil Meriç hem yerli hem evrensel, hem de yeni tabirle söyleyecek olursak, glokal bir düşünürdü.

Zaten dünyanın bu kadar küçüldüğü bir devirde sadece lokal olanlar dünyanın taşrasında kalır. Yani bir manada köylüleşir. 

Sadece evrensel olanlar ise, kimliksizleşir yani silikleşirler. Bu yüzden Cemil Meriç, bir ayağı ile kendi irfanına sımsıkı bağlı olan, öbür ayağıyla ise bütün dünya kültürlerini dolaşmış olan bir fikir işçisidir. Mevlana'nın pergel metaforunda olduğu gibi.

Beşikten değil ama dört yaşından son nefesini verene kadar, ilmi tahsil ve talep etmiştir. Bu açıdan hem Türkiye'ye hem dünyaya örnek olan bir şahsiyettir.
 

Biyografya.jpg
Fotoğraf: Biyografya

 

"Evimize gelen yaşlı insanlar o devrin, gençler ise bugünün ansiklopedilerinde yer alanlardır"

Dönemin ünlü edebiyatçılarının evinize sıklıkla geldiğini "Babam Cemil Meriç" kitabınızda görüyoruz. Ekrem Uzel bu durumu: "Üsküdar'ın korulukları içinde ahşap konakta mütevazı yaşamları içinde ışıklar saçan bu çiftin etrafında, uçuşan kelebekler gibi misafirler eksik olmazdı" şeklinde tasvir etmiş. Bu uçuşan kelebekler arasında bildiğim kadarıyla; Hasan Ali Yücel, Necip Fazıl,  Refik Halit Karay gibi isimler var. Böylesi bir evde yaşamanın size yaşattığı duygu nedir acaba? Bunlar dışında başka hangi misafirleriniz de eksik olmazdı evlerinizde. 

Evimize gelen yaşlı insanlar o devrin ansiklopedilerinde yer alan insanlardı. Refik Halid Karay ya da Hasan Ali Yücel gibi.

Evimize gelen genç insanlar ise bugünün ansiklopedilerinde yer alan insanlar. Berke Vardar ya da Server Tanilli gibi.

Velhasıl çocukluğum Türkiye'nin en önemli insanlarının huzurunda ve sohbetinde geçti.

Bu açıdan, başında talih kuşu ile doğmuş bir insanın sanırım. Rabbime şükürler olsun.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU