İnsanlığı yoluna davet etmek için Kur'an-ı Kerim'ini tebliğ vazifesi ile görev verdiği Resulünü yanına aldıktan sonra Nübüvvet yolu son bulmuş, velayet yolu başlamıştır.
Velayet yolunun başı da İmam Ali'nin olduğu Gadir-i Hum'da Allah'ın emri, Peygamber Efendimiz tebliği, 120 bin sahabenin şahitliği ile ilan edilmiştir.
Velayet, İslam tarihinde hep tartışmalara konu olmuş ve doğruyu ortaya koymakta İslam âlimleri tarihten bugüne fikir ayrılığına düşmüşlerdir.
Bu konu hakkında çok kısa fikir teatisi yaparak farklı bir yaklaşımla belli verileri ortaya koyacak olursak;
Ebu Süfyan'ın ömrü Allah'ın Resulü Peygamber Efendimiz'le uğraşmakla geçmiştir.
Ebu Süfya'nın öz oğlu Muaviye'nin ömrü İmam Ali ile uğraşmakla geçmiş,
Muaviye'nin öz oğlu Yezid de İmam Hüseyin'i katlettirmiştir.
Hakkı ortaya koymak adına ne taraf Hak ne taraf batıl kararı size bırakıyorum.
Diğer taraftan birçok ispat ortaya koyabiliriz. Lakin en belirgini salâvattır.
Allah salâvatında "Allahümme Salli Ala Muhammed ve Ala Ali Muhammed" İslam'ın özünü ortaya koyarak Muhammed'inin ardından Ali'sini ilan etmiştir.
Yakın tarihimizde bu konuda en sağlam fikirleri ayağı yere basan delilleri ile Merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ortaya koymuştur.
Türk milletini her fırsatta uyarmış, ömrü de hak adına mücadeleyle geçmiştir. Şu dönemde de dik duruşu ile ortaya koyduğu hak ve hukuk anlayışı ile Hüseyni duruşun sembolü Hüseyin Baş olmuştur.
Bu yolda da Haydar Baş hocamızın bıraktığı yerden üstüne koya koya hız kesmeden yol almaktadır.
Peygamber Efendimizin Hak'ka yürümesinin ardından İmam Ali ile velayet yolu başlamıştır.
İmam Hasan ve İmam Hüseyin'in ardından diğer hak imamlar velayet yolunu devam ettirmiştir.
İmam Hüseyin döneminde Kerbela'da, maymunlarla oynayan, aile efradıyla ilişkiye giren, çarşamba günü cuma namazını kıldıran Yezid'in, İslam ümmetine halife olamayacağının dünyaya haykırıldığı gün olmuştur.
Bugün dahi Hak adına Kerbela'ya giden İmam Hüseyin'in şahadeti konuşuluyor, Yezid'in şahsi kaygıları uğruna yaptığı vahşet anlatılıyorsa, bu İmam Hüseyin'in hak İmam olduğunun da ispatıdır.
Konuyu iyi anlamak adına kaseti biraz geriye saracak olursak; Peygamber Efendimiz hanımı Ümmi Seleme annemizin evinde İmam Hüseyin'in şahadet şerbetini içeceğini söylemiştir.
Kâsedeki toprağın kanlandıkça Hüseyin'inde şahadete yürüyeceğini belirtmiştir.
Kerbela'da Yezid soyu tarafından İslam karşıtı tavırlar, halka yapılan zulümler baş gösterince Can Hüseyin'e halk tarafından yazılan mektuplar çoğalınca İmam Hüseyin Kerbela'ya gitme kararı alır.
Bu esnada Ümmi Seleme annemiz Hz. Hüseyin'i yanına çağırır. Ve ona; "Hüseyin Kerbela'ya gitme. Seni şehit edecekler. Deden bu kâsedeki toprağı göstererek içindeki toprak kanlandıkça Hüseyin şahadet şerbetini içecek demişti" der.
Hüseyin şahadet şerbetini içeceğini bile bile cevabı şu olur:
Olsun. Ben dedemin emaneti Kur'an-ı Kerim'i tebliğ için Kerbela'ya gideceğim.
Ardından Kerbela'ya Hak adına 73 yareni ile gider.
Dini, halifelik koltuğu uğruna kullanan Hakkı tanımayan zihniyet Hz. Hüseyin Efendimizi, 72 ok ve kılıç darbesi ile şehit ettikten sonra onun mübarek vücudunu çırılçıplak bıraktılar, başını gövdesinden ayırdılar, mızrağa taktılar ve bedenini atlara çiğnettiler.
Hz. Hüseyin mazlumdu. Çünkü 72 yareni ile çıktığı yolculukta, şahadete yürüyeceğini bile bile 30 bin kişilik Yezid'in ordusu ile savaşmış; kanını, yapılan yanlışlıklara Kurân-ı Kerim'i tebliğ etmek adına çıktığı bu kutlu yolda ikaz için esirgememiştir.
Allah, Hak'kı unutan insanlığa Kerbela'da İmam Hüseyin'le hatırlatmıştır.
İmam Hüseyin dedesinin emaneti Kur'an-ı Kerim'i tebliğ etmek adına şahadet şerbetini içeceğini bile bile Kerbela'ya hesapsız gitmiş, Kerbela'da Hak ile batılın ayrıldığı yer olarak hafızalara kazınmıştır.
Kerbela olayının önemli iki yönü mevcuttur. Zorbalık, batıla sapma, Hakkı tanımama ve vahşete karşı dik duruş, hakkı ortaya koymak ve mazlumiyet vardır.
Hz. Peygamberin Hakka rıhletinin üzerinden henüz yarım asır geçmişken meydana gelen bu vahşet, İslam ümmetinin rayından çıkışının da ispatı olmuştur.
İmam Hüseyin'in canı ile verdiği mücadele, zulme karşı başlattığı kıyam, helalin ve haramın birlikte yaşandığı bir zamanda doğruların ortaya çıkması adına gerçekleştirilmiştir.
Bilerek ölüme gitmesi, kendisine nasbedilen imamet makamı konusunda halkı ayıktırmak içindir.
İmamet makamının mutlak sahibi olmasından ve kendinin dışındakilerin mutlak batılda olmasındandır.
Nasbedilmiş imam olduğunun ispatı, kanı ile verdiği bu mücadele ve şahadetidir.
Buradan hareketle İmam Hüseyin dedesinin Hak mücadelesinin devamı adına Kerbela'ya gidince yaşananlar batılın ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
Allah insanlığa unutamayacağı bir olayla kendini hatırlatmış, batılı da net ortaya koyarak bir kez daha uyarmıştır.
Ondan dolayı Kerbela'yı çok iyi anlamak, algılamak ve yaşamak gerekir. Şayet Kerbela'da olup bitenler doğru yorumlanmaz ve nesillere doğru aktarılmaz ise hak ve bâtılı ayırma noktasında doğru adım atmamış oluruz.
Kerbela sadece bir kesimin tutacağı yas değildir. Kerbela bütün Müslümanların yasıdır. Kerbela Hak ile bâtılın keskin çizgiyle ayrıldığı yerdir. Kerbela imandır.
İmam Hüseyin şehadet şerbetini içeceğini bildiği halde, Yezid ve soyunun Allah'ın emrini, Peygamberimizin emanetleri Ehli Beyt ve Kur'an-ı Kerim'i yok sayarak ortaya koyduğu alçakça bâtıl tavra karşı ortaya koyduğu HAK duruştur. Kısaca Kerbela, bâtıla karşı Hak duruşun adıdır.
Kerbela doğru anlaşılırsa kime Hz. denilip, kime denmeyeceği noktasında çok önemli bir hazineye sahip oluruz.
"Hepsi İslam'a hizmet ediyordu" mantığı tamamen İngiliz ve Yunan ajanlarının ortaya koyduğu bir tavırdır. Müslüman tavrı "Hâk Hüseyin, bâtıl Yezid'dir" mantığıdır.
İslam coğrafyasında birçok yerde bu mantık hâkim olmadığı için karışıklık eksik olmuyor. Şayet İslam coğrafyası Hak'kı yaşamış olsa bu coğrafyayı kimse bugünkü kadar kolay kullanamazdı.
Gelecek nesillerimize Hak ile batılı çok iyi anlatmamız kaçınılmazdır. Hakkı yaşamak o kadar kolay değildir.
Hakkı yaşamak için Kur'an-ı çok iyi anlamak, Peygamberimizi çok iyi anlamak ve Hak yol Ali yolunu çok iyi anlayıp, yaşamaya çalışmak gerekmektedir.
"Ben Ali'yi çok seviyorum" mantığı mükemmel bir mantıktır. Her daim her Müslüman İmam Ali'yi, İmam Hasan'ı, İmam Hüseyin'i sevmek zorundadır.
Ama sadece sevmek yetmiyor. Onlar gibi yaşamaya çalışmakta gerekmektedir.
İmam Hüseyin Kur'an-ı Kerim üzre yaşamıştır. Bir santim dahi taviz vermemiştir. Ondan dolayı Kerbela olayını bütün Müslüman âlemi çok iyi algılaması gerekir.
Allah birdir. Hz. Muhammed Allah-u Teâlâ'nın kulu ve Resulüdür. Peygamber efendimizden sonraki Müslümanlığın İmamı Allah'ın emri, Peygamberimizin Gadir-i Hum'da ki tebliği ile velayetin başı İmam Ali'dir.
İmam Hüseyin'de Peygamberimizin torunu, Hz. Fatıma & Hz. Ali'nin evladı. Hak İmamlardan bir tanesidir.
Hz. Peygamber (sav) Veda Hutbesi'nde, "Size iki emanet bırakıyorum, birisi Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim diğeri Ehl-i Beytimdir. Bunlara sıkıca sarılırsanız kurtuluşa ereceksiniz" demiştir.
Hz. Peygamber (sav), "Ehli Beyt'im Nuh'un gemisi gibidir. Ona binen kurtulur. Binmeyen boğulup helak olur" diyerek tek hak yolun Ehl-i Beyt olduğunu ortaya koymuştur.
Allah hepimize her daim hak yolunda olmayı nasip, Hüseyni duruştan santim şaşmadan hayat sürmeyi nasip eylesin.
Bu arada da Cem evlerine yapılan saldırıyı kınıyor. Toplumuzu birbirine düşürmek isteyen güçlere karşı sağduyu tek yumruk olmaya davet ediyorum.
Şu mübarek Muharrem ayında oyuna gelmeden bir- beraber kardeşliğin büyüyerek arttığı bir ortamı sağlayalım. Emelleri kötü olanları oyunlarında boğalım.
Buradan hareketle Müslüman âleminin Muharrem ayını tebrik eder, tutulan oruçların yapılan duaların kabul ve makbul olmasını dilerim.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish