Tütün devi Philip Morris International, önümüzdeki on yıl içinde İngiltere'de sigara satmayı bırakacağını açıkladı.
Sigara içmeye devam etmek isteyenlerin, daha az zararlı olduğu düşünülen e-sigaralar veya ısıtılmış tütün cihazları gibi modern alternatiflere geçmeleri teşvik edileceğini belirtti. 1
Dünya, önümüzdeki 10 yıl içinde her şeyiyle elektrikli tüketim araçlarına geçmeye hazırlanıyor.
Elektrikli sigaralardan elektrikle kontrol edilebilen klimalara, buz dolaplarına, çamaşır makinalarına, akıllı evlere, binalara, sitelere, akıllı küçük ev aletlerinden, elektrikle kontrol edilen mekanizmalarla sulanan tarlalara, elektrikli bisikletlerden, arabalara hayatımızın her alanında yerini alacak.
2040'ta dünyadaki araçların yüzde 50'den fazlasının elektrikli araçlardan oluşması ön görülüyor.
Dünya, elektrikli araç modelini yaklaşık 200 yıl önce denemiş ve petrolün karşısında başarısız olmuştu.
Yeniden elektrikli sisteme geçmeye hazırlanırken gelin elektrikli araçların başarısız olmuş tarihine ve başarısızlık sebeplerine, ardından yeniden küllerinden doğarak yazdığı yeni başarı hikayesine göz atalım.
Elektrikli araç modeli dünyada yeniden gündemde
İnsanlık, her zaman daha hızlı hareketliliğin yollarını aradı. Ulaşım aracı olarak önce atlar vardı.
Tekerliğin icadının ardından atın yanına at arabaları eklendi. Onu bisikletler, motorlu bisikletler, arabalar, trenler, uçaklar takip etti.
Her zaman daha hızlı ulaşım araçları icat edildi. Artık sadece hızlı araçlar değil, aynı zamanda ucuz ve çevreye zarar vermeyen yakıt tüketimli araç arayışı insanlığın gündeminde.
Hava kirliliğinin dünyamıza zarar vermesi, petrol rezervlerin azalması ve pahalanması, yakıt tüketiminde alternatif enerjilerin aranmasına sebep oldu.
Türkiye, son 5 yıldır elektrikli araç üretiminde önemli adımlar attı ve TOGG markasını tanıttı. TOGG'un, elektrikli arabaları 2023'te piyasaya sürmesi bekleniyor.
Elektrikli araçların icadı ise bilinenin aksine yeni değil. 1800'lerde ve 20'nci yüzyılın başında elektrikli araç modeli, petrol bulunmadan önce dünyada denenmiş, hem petrolün bulunmasıyla, hem de elektrikli araçlar için altyapı yetersizliği sebebiyle başarısız olmuştu.
100 yıl sonra, petrolün önemli ölçüde sebep olduğu hava kirliliği yüzünden elektrikli araçlar yeniden gündeme geldi.
Hava kirliliğinin önlenmesi için son yıllarda atılan adımlar ve uluslararası çevre toplantıları, petrolden önce denenen elektrikli araç modeline yeniden dönüşü gündeme getirdi.
Elektrikli arabanın icadına giderken
Elektrikli otomobillerin tarihi dört farklı döneme ayrılabilir:
Elektrikli araçların ilk öncüleri (1830-1880), elektrikli motorla ulaşıma geçiş (1880-1914), içten yanmalı motorun yükselişi (1914-1970), elektrikli araçların dönüşü (1970-2003). 1800'lerin başlarında, piller ve motorlardaki bir dizi teknolojik atılım, mühendislik ve otomotiv öncüleri tarafından yapılan geliştirmeler, ilk elektrikli araçların üretilmesini sağladı.
Her şey, İtalyan fizikçi ve mucit Alessandro Volta'nın 1775'te çığır açıcı icadı olan bataryanın üretilmesiyle başladı.
Ardından ABD'nin Vermont şehrinde bir demirci, elektrikli motor aracılığıyla çalışan sürüklenebilir küçük bir mobilet icat etti.
At arabasından elektrikli arabaya
İlk üretilen elektrikli arabalara göz attığımızda, şekil olarak birçoğunun at arabalarıyla benzerlik gösterdiğini görebiliriz.
Hatta modern arabalardaki gibi yön işareti veren ışıkların bulunmadığını, sola dönerken şoförün sol kolunu çıkarttığını, sağa dönerken de sağda oturan varsa onun kolunu çıkartıp döneceklerinin sinyalini verdiğini görebiliriz.
Fren kontrolü de atların elle kontrol edildiği gibi, şoförün eliyle kolu kendine doğru çekmesiyle araç durdurulur.
Direksiyon da bugünkü gibi yuvarlak değildi. Dümdüz, sağ ve sola dönüşlerin uzun sopaya benzer bir direksiyonla ve şoförün sağ eline denk gelecek bir şekilde tasarlanmış bir mekanizmaydı.
Bütün bunların sebebi, elektrikli araba teknolojisine atlı arabalardan hemen sonra geçilmiş olmasıydı. Ve bütün kontrol ve hareket örnekleri at arabasına göre konumlandırılmıştı.
Zira burada bir parantez açmak yararlı olacak. At arabalarından sonra buharla çalışan arabalar üretilmişti.
Ancak hız konusunda yeterli beklentiyi ve gelişimi karşılayamayan buharlı araçlar alternatif enerji modelleriyle çalışan araçlara ihtiyacı artırdı.
Bu da dönemin mucitlerini, elektrikli arabalar konusunda kafa yormaya itti.
Elektrikli lokomotifin Robert Davidson tarafından icat edilmesinin ardından bir diğer İskoç olan Robert Anderson, bireysel elektrikli taşımacılığa kafa yormaya başladı.
Atların gücüyle yapılan taşımacılığın yerini alabilecek ihtimaller üzerine yoğunlaşmıştı.
Petrolün henüz bulunmadığı 1832-1839 yıllarında ilk akla gelen elektrikli taşımacılıktı.
Zira, adaşı Robert Davidson, kendisinden ilham alarak 1839'da elektrikli lokomotifi icat etmişti. Bu fikir, dönemin mucitleri arasında en makul enerji kaynağıydı.
Robert Anderson, 1832-39 yılları arasında pil gücüyle çalışan 2'si önde, biri arkada olmak üzere üç tekerlekli bir araba icat etti.
Ancak bu yıllarda şarj edilebilir piller icat edilmediğinden ve sadece şarj edilemeyen kullan at pillerle sürdürülemeyeceğinden icadını bu aşamada noktalayacaktı.
Şarjlı piller de bu icadın ardından 20 yıl sonra, 1859'da ortaya çıkacaktı.
Üzücü olan, tarihteki ilk elektrikli araba üreticisi Robert Anderson'un bu icada dair detaylarının kaybolarak, sadece elektrikli arabaların öncüsü olarak tarih kitaplarındaki dip notlarda yerini koruyabilmesi.
Daniel Strohl, "Why it's so difficult to identify the inventor of the electric car?" başlığıyla yayımladığı makalede, "Elektrikli otomobilin ilk mucidini belirlemek neden bu kadar zor?" sorusunu sorar ve dinamo, şarj edilebilir piller ve elektrikli arabalarda olması gereken diğer parçaları ilk kimin bir araya getirerek kullandığını bilmenin mümkün olmadığını belirtir.
Bu sebeple ilk elektrikli arabaların mucidinin de kim olduğunun net olarak bilinemeyeceğini aktarırken, 1932'de Robert Anderson tarafından icat edilen elektrikle çalışan arabanın henüz patent verilmeden önce yapıldığını vurgular.
Strohl, elektrikli otomobilin mucidi hakkında ise şu ifadeleri kullanır:
1832 gibi erken bir tarihte, İskoç mucit Robert Anderson, şarj edilemeyen piller kullanarak bir elektrikli araba yaptı. Ve elektrikli otomobilin tarihinde onurlu ayrıntıyla söz alırken, daha fazla detaya ulaşmak mümkün olmadı. 2
Altını çizmek gerekir ki, bu dönem de öne çıkan iki Robert Anderson vardır. 1861-65 yılları arasında yaşanan Amerikan İç Savaşı'nda birlik subayı olarak görev yapan Anderson, ABD doğumlu bir askerdir.
Mucidimiz Anderson ise, İskoçyalıdır. Ancak tarihi kaynaklarda mucit Anderson hakkında, asker olandan daha az bilgi mevcuttur.
Bu icadın ardından, gözle görülebilen ve icatları bir adım öteye taşıyacak olan adım, 1838 yılında İskoç kimyager Robert Davidson'un elektrikli lokomotif üretmesi oldu.
Ancak bu lokomotifin bir kusuru vardı. O da saatte sadece 4 mil hızla ve sadece 1 buçuk mil gidebiliyor olmasıydı.
Daha sonra 1860'larda Fransız fizikçi Gaston Plante, ilk şarj edilebilir kurşun-asit pili icat etti.
Elektrikli hareketlilik için büyük bir atılımdı. Sonrasında diğer gelişmeler hızlanarak birbirlerini izlemeye başladı.
İlk şarj edilebilir pilli araç denemeleri
1881'e kadar şarj edilebilir pille çalışan elektrikli aracın tanıtımı yapılmadı. Fransız mucit Gustava Trouve, deniz uygulamaları için bir motor geliştirdi.
Elektrikle çalışan 17 fitlik fırlatma aracını, yurtdışındaki arkadaşlarıyla birlikte Seine Nehri üzerinde gezmeye götüren Trouve, onu bir dış döner pedallı üç tekerlekli bisikletine güç sağlayacak şekilde uyarladı.
Kasım 1881'de, Paris'te düzenlenen Uluslararası Elektrik Fuarı'nda elektrikle çalışan 3 tekerlekli araba olarak sergiledi.
Ertesi yıl, Londra'dan Profesör William Ayrton ve İrlanda'dan John Perry, bilgi ve birikimlerini birleştirerek elektrikli üç tekerlekli bisiklet üretti.
Üzerinde çalışılan batarya 20V hızında ve yarım beygir gücündeydi. Arazinin düzlüğüne göre bisikletin hızı, saatte 14 ile 40 kilometre arasına ulaşabiliyordu.
Bu bisikletin tekerleklerinden ikisi önde, birisi arkadaydı.
Elektrikli motorla ulaşıma geçiş (1880-1914)
1800'lerin sonlarına doğru elektrikli arabalar piyasası en önemli ataklarına başladı.
1890'lardan itibaren dönemin önde gelen batarya ve araba şirketleri irili ufaklı birçok önemli gelişim gösterdi.
Kurşun asidik piller (lead-acid battaries) elektrikli arabalarda yerini almaya başladı.
Ancak bataryalar hala geliştirilmeye ihtiyaç duyuyordu. Bu tarihlerde elektrikli araçlar meyvelerini vermeye başladılar.
Elektrikli arabalar, varlıklı halk, sosyete ve dönemin önde gelen girişimcileri arasında popüler olmaya başlamıştı.
Uzmanlar, elektrikli araçları, 20'nci yüzyılın en başarılı satış grafiğini oluşturduğunu vurgularken, 21'nci yüzyılda bu durumun tersine döneceğini kestirememişlerdi.
20'nci yüzyılın başlarında, birçok insan atlarını ve arabalarını motorlu araçlarla değiştirmeye başladı.
Sonuç olarak, otomobilin popülaritesi hızla arttı ve hareketliliğin geleceği için çekişmeler başlamıştı.
Bu çekişmelerin ve araştırmaların doğurduğu seçenekler neydi? Buhar, elektrik ve petrol.
O dönem, Amerikan yollarındaki üç araç arasında oldukça eşit bir ayrım vardı: Araçların yüzde 40'ı buharlı, yüzde 38'i elektrikliydi ve yalnızca yüzde 22'si benzinle çalışıyordu.
Buharlı araçların popülaritesi 1870'lerden beri artıyordu ve yüzyılın başında ABD pazarında küçük bir çoğunluğa sahipti, ancak sonuçta düşüşlerine yol açan büyük aksilikler yaşanmıştı.
Buharlı araçlar, 45 dakikaya kadar çalışıyor ve sürekli su doldurulması gerekiyordu.
Sonunda, fabrikalar ve trenler için buhar güvenilir olsa da, kişisel araçlar için pek pratik değildi.
Kevin A. Wilson tarafından "A Brief History of the Electric car, 1830 to Present" başlığıyla kaleme alınan makalede, 1859'da yeniden şarj edilebilen pillerin ortaya çıkmasıyla elektrikli otomobil fikrinin daha uygulanabilir hale geldiğini ve 1884'te, mucit Thomas Parker tarafından İngiltere'de elektrikle çalışan tramvayların yerleştirilmesine ve prototip elektrikli arabaların yapılmasına yardımcı olduğunu söyler.
1890'da ise, DesMoines'te yaşayan ve aslen İskoç olan kimyager William Morrison, 1887 gibi erken bir tarihte inşa ettiği elektrikli araba için patent başvurusunda bulur.
1888 yılında, deneme için bir geçit töreninde bu araç ortaya çıkar. Önden çekişli, 4 beygir gücüde, saatte 20 mil azami hıza ulaşabilen bir elektrikli araç olduğu rapor edilir.
Her 50 milde bir yeniden şarj edilmesi gereken bataryaları 24 pil hücresine sahiptir.
Morrison'un elektrikli arabası, 1893 Chicago Dünya Fuarı'nda sansasyon yaratır.
İçten yanmalı motorun yükselişi (1914-1970)
Elektrikli araba Henry Ford ve Thomas Edison'un hayaliydi
Henry Ford ve Thomas Edison'un hayatlarının sonlarında iyi arkadaş oldukları iyi bilinir.
Birlikte kamp kurdular, birbirlerine cömert hediyeler sundular, hatta birbirine bitişik evlere sahip oldular.
Elektrikli otomobiller en karanlık dönemini seri üretimin arttığı içten yanmalı motorlu (ICE) araç tanıtıldığında yaşadı.
Ford'un Model T'si ile birlikte benzinle çalışan arabalar yaygın olarak bulunur ve uygun fiyatla satılır hale gelmişti.
Henry Ford, Thomas Edison'la beraber elektrikli araba üretme fikrine çok odaklanmışlardı.
Ancak Ford, benzinli arabayı Edison'la ortaklık yapmadan daha düşük fiyata mal edeceğine karar verdi.
Ford, 1908'de ilk benzinli Model T'yi üretti. O dönemde en ucuz elektrikli araba fiyatı 1.750 ABD doları iken, Ford, Model T'yi sadece 650 ile 750 ABD dolarına satışa sunmuştu.
Bu Ford'un satış başarısıydı. Dönemin en çok satın alınan arabası olmayı başarmıştı.
Porsche'un tarihi elektrikle başlar
Dünya, 19'uncu yüzyılın sonları ve 20'nci yüzyılın başlarında otomotiv buluşlarıyla dolup taşıyordu.
Bugün hala tanıdık olan bazı araba markaları bu yıllarda elektrikle uğraştı ve ilk araçlarını üretti.
Örneğin, güçlü spor arabalarıyla ünlü Porsche'un ilk ürettiği, hem petrol hem de elektrikle çalışabilen hibrit arabaydı.
Oğlu II. Dünya Savaşı'ndan sonra bugünün Porsche şirketini kuracak olan 23 yaşındaki Ferdinand Porsche tarafından 1898 yılında tasarlanan Egger-Lohner C.2 Phaeton modeli, elektrikli tahrik sistemi ile çalışıyordu ve bu markanın ilk arabasıydı.
5 beygir gücündeydi ve saatte 22 mil hıza çıkarabiliyordu. 28 Eylül 1899'da Berlin'deki bir sergide elektrikli araçlar arasında 25 millik bir yarış kazanmıştı.
Porshe'nin kendi sitesinde de konuyla ilgili şu bilgilere yer veriliyordu:
Ferdinand Porsche, gençliğinde bile elektrikten etkilenmişti. 1893 gibi erken bir tarihte, henüz 18 yaşındayken, ailesinin evine bir elektrikli aydınlatma sistemi kurdu. Aynı yıl Porsche, Viyana'daki Vereinigte Elektrizitäts-AG Béla Egger'e katıldı. Orada dört yıl geçirdikten sonra, mekanikten test bölümünün başına geçti. Tasarladığı ilk araçların da elektrikli tahrikleri vardı. Bu nedenle Porsche'nin tarihi elektrikli tahrikle başlar.
1898'de Ferdinand Porsche, Egger-Lohner C.2 Phaeton modelini tasarladı. Araç sekizgen bir elektrik motoruyla çalışıyordu ve 5 beygir gücündeydi ve saatte 25 kilometre azami hıza ulaştı.
1899'da Porsche, Viyana'daki araba üreticisi kuk Hofwagenfabrik Ludwig Lohner & Co.'ya katıldı. 3
Porsche'un bu ilk arabası, diğerleriyle beraber Stuttgart'taki Porsche Müzesi'nde sergilenmeye devam ediyor.
Rüzgar gülüyle şarj olan elektrikli araba üretilmişti
Mayıs 1940 yılında Popular Science Monthly'de yer alan habere göre rüzgar gülüyle şarj edilebilir elektrikli araba icat edilmişti.
Mucit J. C. Thomas'ın "rüzgar mobili" olarak tanımladığı aracı sürmek için rüzgar gülünden üretilen elektrik kullanılıyordu.
Araç park halindeyken, rüzgar gülüyle önde bulunan yel değirmenini çeviriyor ve makinenin on iki güçlü pilini şarj eden bir jeneratörü çalıştırıyordu.
Ardından, elektrik motoru aracılığıyla piller, arabayı saatte 50 mil hıza kadar ulaştırıyordu.
Mucidin rakamlarına göre bu icat, ona mil başına çeyrek sente mal oluyor.
Petrolün bulunmasıyla tabir caizse elektrikli araçların pabucu dama atıldı. Elektrikli araç modeli yavaş yavaş yerini petrollü arabalara bıraktı.
20'nci yüzyılın başında daha hızlı ulaşımı vaat eden benzinli araçlar piyasaya sürüldü.
100 yıl sonra petrolün havayı kirlettiği gerçeği gündeme geldi ve eskiye dönüşün sinyalleri verildi.
Elektrikli araçları çöküşe sürükleyen hatalar; yetersiz teknoloji, yetersiz altyapı ve yüksek fiyat
Elektrikli araç modeli dünyada benimsenmişti. Buna rağmen bu model çöktü. Çökmesine üç temel hatalar zinciri sebep olmuştu.
İlki, araçların pilleri yeterli büyüklüğe sahip değildi ve uzun süreli kullanım kapasitesi bulunmuyordu.
İkincisi ise, elektrikli araçların tarihte başarılı olamamasının en büyük sebeplerinden birisi de sürdürülebilir altyapının atılamamış olmasıydı.
Bunların başında yeterli şarj istasyonlarının bulunmamasıydı. Akünün düşük enerji yoğunluğu, benzinli araç için olandan çok daha yoğun bir şarj istasyonu ağı gerektiriyordu.
Bunun eksikliği, şehirlerarası seyahatlerin yapılmasını engellemişti. Bütün bu eksikliklerle beraber, üçüncü sebep ise, o dönemde elektrikli araba fiyatlarının hayli yüksek olmasıydı.
Elektrikli araç modeline geçmeyi isteyen ülkeler
Son yıllarda elektrikli araçlarla ilgili yapılan araştırmaların sayısı önemli ölçüde arttı.
Bunların arasında göze batanlardan birisi de DeloitteTouche Tohmatsu Limited Global Manufacturing Industry Grub'un yapmış olduğu araştırma.
Buna göre, dünyada elektrikli araçlara müşteri ilgisinin en çok bulunduğu ülkelerin başında yüzde 85 üzeri müşteri potansiyeliyle Türkiye, Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Çin geliyor.
Bu ülkelerin ardından orta derecede, yüzde 71-85 arası ilgiyle İtalya ve İspanya izliyor.
Yüzde 55-70 ilgiyle Almanya, Belçika, Birleşik Krallık ve Avustralya takip ediyor. Kanada ABD, Japonya'da yüzde 55'in altında bir müşteri ilgisiyle listeye giriyor.
Sonuç olarak tarihsel bağlamda bakıldığında, elektrikli arabanın icadı 1832'e kadar dayandırılırken, 19'uncu yüzyılda elektrikli arabalar deneme ve prototip üretme dönemini yaşamıştır.
Bu dönemdeki arabalar seri üretime geçebilecek cesareti önemli ölçüde gösterememişlerdir.
20'nci yüzyıla gelindiğinde ise birçok elektrikli araba markasının doğduğunu ve seri üretimle binlerce araba sattıklarını görürüz.
Hatta, 20'nci yüzyılın ilk yarısı, petrolle çalışan arabalardan çok, elektrikle çalışan arabaların trafikte olduğu dönemdir.
Bu dönemin elektrikli ulaşımını The Detroit Elctric, Cadillac, Porsche, Studebaker Electric, The Pope Waverley Electric, Columbus Electric, Saxon Motor Car Company, Milburn Light Electric, ve Baker Electrics gibi dönemin seri üretime geçmiş elektrikli araba şirketleri inşa etmiştir.
Bu markalardan bir kısmı faaliyetlerini devam ettirirken, bir kısmı da faaliyetlerine son vererek ürettikleri arabalarla müzelerdeki yerlerini korumuştur.
Artık yeniden elektrikli araçlar çağına hazırlanıyoruz. Türkiye de bu alanda ilk adımını TOGG elektrikli araba markasıyla dünyada tanıttı.
Önümüzdeki yıllarda önemli pazar haline gelecek elektrikli araçlar tarihteki başarısını yakalayabilirse kendilerini geliştirerek elektrikli deniz, kara ve raylı toplu taşıma araçlarına everilerek daha temiz ve gürültüsüz bir dünyaya hazırlayacak.
1. https://www.dailymail.co.uk/news/article-9822189/Tobacco-giant-Philip-Morris-stop-selling-cigarettes-Britain-ten-years.html
2. https://www.hemmings.com/stories/2020/02/03/why-its-so-difficult-to-identify-the-inventor-of-the-electric-car
3. https://newsroom.porsche.com/en/products/taycan/history-18563.html
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish