Önümüzde ekonomi için kasvetli günler var ama umudunuzu yitirmeyin

Dünya ekonomisine bir bütün olarak bakmakta fayda var ve bunu yaparsanız kara bulutların arasında güneşin ışıltıları görülüyor

Faiz oranlarına ne olacağı hem enflasyona hem de aynı zamanda ekonominin genel gücüne bağlı (AP)

Kafa karıştırıcı ve sıkıntılı günlerden geçiyoruz ama Paskalya tatili hepimizin yaşananlar üzerine kafa yorması ve umuyorum ki bu kasveti atlama yolu seçmek için vakit tanır.

Ukrayna'daki savaşın olası sonuçları hakkında bize rehberlik etme işi askeri uzmanlara, bunun uzun vadeli jeopolitik etkilerini belirlemek de siyaset analistlerine düşüyor. Ekonomistlerin odaklanabileceği alan daha dar: Muazzam belirsizlikleri göz önüne alınca, dünya ekonomisinin gelecek aylarda izleyeceği yolla ilgili makul ne söyleyebiliriz ki?

Bu soru öylesine büyük ki, cevaplamanın en iyi yolu onu ufak lokmalara ayırmaktan geçiyor. Öyleyse biz de bunu yaparak enflasyondan başlayalım.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Krizin eşiğindeyiz, Birleşik Krallık'ta (BK) zirve muhtemelen bu ay görülüyor. Nisanın rakamlarını öğrenebilmek için 18 Mayıs'a kadar beklememiz gerekse de tüketici fiyat endeksi yüzde 9 civarında olacak gibi, geleneksel perakende fiyat endeksi ölçümüyse yüzde 10'un üzerine çıkacak gibi görünüyor. Bu, 40 yılın en yüksek oranı olacak: Bugün iş hayatındaki çoğu kişinin deneyimlemediği bir şey.

Bunun sadece küçük bir kısmı Ukrayna istilasından kaynaklanıyor çünkü şubatta İngiltere Merkez Bankası, bu baharın enflasyon oranını halihazırda yüzde 7 civarında bekliyordu. Daha sonra enflasyon yaz boyunca düşecek ve sonbaharda da ikinci bir zirve görülecek.

Büyük soru, ondan sonra ne olacağı. Ekonomistler bu konuda bölünmüş durumda. Bazıları, enflasyonun yerleşeceğini ve yeniden düşse bile yüzde 4 veya 5 civarında devamlılık göstereceğini düşünüyor ya da bundan korkuyor. Diğerleriyse, merkez bankalarının çoğunun hedefindeki yüzde 2 dolaylarına geri dönüleceğinden emin. Bu çok büyük önem taşıyor çünkü enflasyon kendiliğinden düşerse, merkez bankalarının faiz oranlarını çok da artırmasına gerek kalmayacak. Düşmezse, işler zorlaşacak.

Bu da ikinci soruyu gündeme getiriyor: Faiz oranlarına ne olacak? Enflasyon en son çift haneye ulaştığında faiz oranları da çift haneliydi. 1979'da İngiltere Merkez Bankası'nın faiz oranı yüzde 17'ye çıkmış, ardından 1980'ler boyunca düştükten sonra 1991'de de yüzde 15'lik başka bir zirve görmüştü.
 


Oraya döneceğimizi sanmıyorum ama unutmayın ki 2006 ve 2008 arasında, bankacılık krizi öncesinde oranlar yüzde 5'in üzerindeydi. Oranların şu anki aşırı düşük seviyeleri emsalsiz ve uzun sürmeyecek. Mesele oranların artırılıp artırılmayacağı değil, oranların ne kadar artırılacağı. Buna verilecek dürüst cevapsa şu: Bilmiyoruz.

Faiz oranlarına ne olacağı hem enflasyona hem de aynı zamanda ekonominin genel gücüne bağlı. Bu da bizi bir sonraki soruya getiriyor ve bu tüm dünyayı ilgilendiren bir soru: Küresel ekonomik büyümeye ne olacak?

Bu noktada gayet olumlu olabiliriz. Küresel ekonomi, Kovid-19'dan muazzam bir darbe almışsa da güçlü bir şekilde toparlandı. BK'nin de aralarında bulunduğu büyük ekonomilerin çoğu pandemi öncesinin doruğunu yakaladı ya da bunun üzerine çıktı. Uzun vadede bu sekte sebebiyle bazı hasarlar ortaya çıkacak çünkü dünya ekonomisinin büyük kısmının faaliyetlerini bir yıldan uzun süre durdurup da hiçbir sorunla karşılaşmadan canlanmasını bekleyemezsiniz ama aynı zamanda uzun vadede birtakım faydalar da görülecek çünkü bir şeyleri yapmanın daha verimli yollarını öğrenmiş olduk. Dağıtım sisteminin yenilenmesi, eve teslimata geçiş ve evden çalışmanın yaygınlaşması muhtemelen genel verimliliği artıracak fakat faydalarının etki göstermesi zaman alacak.

Aksi takdirde olumlu denebilecek bu görünüme savaş ne kadar zarar verdi? Bunu söylemek zor ama çok daha rahatsız edici insani bedellerden tamamen farklı olarak ekonomik maliyetleri de olacağı kesin. IMF'nin bu ay yayımlayacağı sıradaki Dünya Ekonomik Görünüm Raporu (analitik kısımlarının bazıları çoktan çıktı bile) kayıpların boyutuna dair erken bir gösterge işlevi görecek. Gelişmekte olan ekonomiler üzerindeki etkinin özellikle vahim olacağını biliyoruz ancak ateşkes sağlanmadan önce herhangi bir durumun rakamlarından bahsetmek güç.

Bununla birlikte, fazladan vurulan bu darbenin arka planında son derece büyük bir işgücü talebi olduğu da doğru. Gelişmiş dünyanın dört bir yanında bol miktarda iş var. Sorun, birilerini bu işlere girmeye ikna etmekten kaynaklanıyor çünkü işi alabilecek çoğu kişi ya erken yaşta emekliliği tercih etti ya da iş piyasasından öylece çekiliverdi.

Nedenini tam olarak bilmiyoruz ama "büyük istifa" denen bu olgu bir hayli evrensel. Güçlü iş piyasası da enflasyonun bu kadar yüksek olduğu son zamana kıyasla epey farklı. 1979 sonunda BK'deki işsizlik oranı yüzde 5,5'ti ve 1981'den 1987'ye kadar da yüzde 10'un üzerinde seyretti. Şimdiyse yüzde 3,8'le 1974'e eşit ve o zamandan bu yana görülen en düşük oran.

Gelecek birkaç hafta korkunç geçecek ve yazılacak hiçbir şey herhangi bir şekilde yardımcı olamaz. Ama bence dünya ekonomisine bir bütün olarak bakmakta fayda var ve bunu yaparsanız kara bulutların arasında güneşin ışıltıları görülüyor. Umuyorum ki yakında daha da aydınlık hale gelecekler.

 

https://www.independent.co.uk/independentpremium/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU