Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Uluslararası Afrika Çalışmaları Konferansı Cape Town'da devam ediyor.
Cape Town Üniversitesi ve Afrika'daki Afrika Çalışmaları Derneği (ASAA) tarafından düzenlenen konferansa dünyanın dört bir yanından 800'den fazla akademisyen ve uzman katılıyor.
Konferansın bu yılki teması "Afrika ve İnsan: Eski Sorunlar, Yeni Tahayyüller" başlığını taşıyor.
Şüphesiz bu başlığın seçiminde defaten dile getirdiğim kıtayı insan-dışı kategoride görme eğilimindeki Afrika söylemine karşı çıkışın belirleyiciliğini tartışamayız.
Afrika'yı insani sıfatlardan arındıran Afro-pesimizm söylemi hâlâ kıtayı şiddet ve suçla özdeşleştirmeye, tanımlamaya devam etmektedir.
İşte bu konferans da tam olarak kıtanın insan potansiyelini bizlere yeniden hatırlatarak, Afrika'nın ve Afrikalının global bilgi üretimine katkısını tartışıyor.
Bugün Afrika'da insan olmak ya da dünyada Afrikalı olmak neye karşılık gelir? Afrika beşerî düşünceye ne katabilir?
İnsanlığın tartışıldığı, antroposentrik yani insan-merkezciliğin sorgulandığı bir çağda Afrikalılık neye tekabül edecektir.
Konferansta, Aydınlanma düşüncesiyle beraber yaşamın ve bilimin esas belirleyicisi olan hümanist ilkeler birer birer çökerken Afrika'yı insani bir bağlamda nasıl okuyabiliriz acaba, sorusuna yeni yaklaşımlar öneriliyor.
Post hümanist bir çağa girerken insan olmak, Afrikalı olmak ne demektir?
Neoliberal demokrasilerin çöktüğü bir dönemde Afrika'yı yeniden tahayyül etmek neye denk düşer?
Buna benzer sorular konferans boyunca çeşitli dinamikler ve farklı yaklaşımlar açısından ele alınıyor.
Konferansın ana amacı kıtayı ötekileştiren küresel anlatılara karşı epistemolojik olarak sağlam temellere dayanan kapsayıcı bir gramer üreten ve Afrika'yı bir bilgi üretim mekanizması olarak algılayan bakış açılara yer açmaktır.
Konferansa katılanlar arasında Akosua Adomako Ampofo, Cheikh Thiam, James Ogude, Francis Nyamjoh, June Bam, Christopher Ouma, Divine Fuh, Lauren Paremoer, Maxine Kamari Clarke, Nanjala Nyabola, Ignasio Malizani Jimu, Unity Dow, Toussaint Kafarhire, Shose Kessi, Ezgi Güner, Minga Kongo, Sanya Osha, Yolande Bouka, Robert Trent Vinson, Patricia Kingori ve Mohamed Jouili yer alıyor.
Uluslararası Afrika Çalışmaları Konferansı daha önce İbadan, Accra ve Nairobi'de gerçekleştirildi.
Konferansın açılışına Cape Town Üniversitesi'nden rektör yardımcısı Mamokgethi Phakeng, Shose Kessi ve Divine Fuh'un yanı sıra, Botsvana Üniversitesi'nden Godisang Mookodi ve Gana Üniversitesi'den Akosua Adomako Ampofo katıldı.
Konferansın direktörü Divine Fuh, konferans üzerine kendisiyle yaptığım söyleşide kıtanın insanlık bağlamında tanımlanma ihtiyacına vurgu yaparak, "Afrika'nın genç kuşağını öne çıkardığını" söyledi.
Fuh, konferans boyunca Afrika deneyiminin dünyaya ve insanlığa katkısının tartışılacağını söyleyerek şunları ifade etti:
Afrikalılar uzun süreden beri insanlıkla birlikte anılmıyor, hatta yoklar bile. Konferansın temasına gelince şunları sormak gerekir; Afrika üzerinden dünyayı nasıl düşünüyoruz, insanlığı Afrika üzerinden nasıl geliştireceğiz, dünya bizim deneyimlerimizden ne öğrenebilir, fikirlerimizi kavramsallaştırıp kuramsal bir çerçevede dünyayı nasıl biçimlendireceğiz?
Dünyanın her yerinden Afropolitan olsun, panAfrikanist olsun Afrika'yı, Afrikalılığı ve insan üzerine düşünenleri bir araya getirdiğini söyleyen Fuh, imkânlar seferber edildiğinde herkesin bir şekilde sorunlara çözüm arayışında anahtarı bir yerinden tuttuğunu göstermek istediklerini belirtti.
Afropolitanizm ile panAfrikanizm ayrımının dönemsel ve coğrafi nedenlere dayandığını ileri süren Fuh, her iki düşüncenin de farklı koşullarda doğduğuna işaret etti.
PanAfrikanizmin bugün bütün siyahları, farklılıklarıyla kuşattığını da ifade eden Fuh, siyah olmak, Afrikalı olmak, farklı diasporadan gelmek gibi oldukça karmaşık bir Afrika kimliğini kuşatmak ve anlamak gerektiğini de ekledi.
Konferansa Senegal'den katılan karşılaştırmalı edebiyatçı Cheikh Thiam da siyahlığın insani değerlerin dışında tarihsel olarak inşa edilmesine karşı çıkarak, "Antroposen sadece antroposen değildir, beyazdır aynı zamanda" diyerek, Afrika'nın bugün bir coğrafyayı tanımlamadığını, dahası tarihsellikle inşa edilmiş insanlık-dışı kategori olarak var olduğunu belirtti.
Bunun da Batı modernitesinin ırkçılığının sonucu olduğu da ifade eden Thiam, modern paradigmanın dışına çıkmanın imkânın sorgulanmasını gerektiğini dile getirdi.
Şüphesiz hümanizm özünde siyahlığı bir değer olarak üretmekten çok beyaz insanı bir üstünlük paradigmasında yeniden konumlanarak, kıtayı ve Afrika'yı insan-dışı bir kategoride tanımlamıştır.
Hümanist değerler hiçbir zaman Afrikalılıkla, siyahlıkla birlikte anılmaz.
Dolayısıyla Post-Hümanizmin bugün Afrika'ya söyleyeceği ne olabilir?
Kıtanın kendisi zaten bu hümanist karşıtlığı üzerinde konumlandırırken bugün post-Truth ya da post-hümanist çağa girerken Afrikalılık nasıl yeniden biçimlenecektir?
Post-Hümanizm Avrupa-merkezciliği ne zaman bırakacaktır?
Unutmayalım, Frantz Fanon da "var olmama/hiçlik alanı" olarak belirlediği konumun siyahlar için üretildiğine işaret ederek hümanizma düşüncesinin hegemonik yapısına dikkat çekiyordu.
Edinburgh Üniversitesi'nden konferansa katılan antropolog Ezgi Güner de Afrika'daki Afrika Çalışmaları Derneği'nin 100 yıllık bir birikimin sonucu olduğunu belirtti.
Afrika'ya dair bilgi üretimi Avrupalı imparatorlukların politik ve ekonomik çıkarları etrafında kurumsallaştı. Bu yüzden, Afrika Çalışmaları tarihsel olarak Avrupa ve Kuzey Amerika'daki kurumlar, kanonlar ve araştırmacıların tahakkümü altında gelişti.
Afrika ve Diasporadaki entelektüellerin bu epistemolojik tahakkümü kırmaya dönük çabalarını 19'uncu yüzyıla kadar götürebiliriz.
Bu çabalar Pan-Afrikan Kongreleri, Diasporanın yayıncılık faaliyetleri ve özellikle sömürgecilik sonrası Afrika ülkelerinde kurulan üniversitelerde somutlaştı. 2010'larin başında kurulan Afrika'daki Afrika Çalışmaları Derneği'nin bu epistemik topluluğun bir ürünü olduğunu söyleyebiliriz.
Bilindiği üzere Cape Town Üniversitesi'nde başlayan önemli bir sömürgesizleştirme hareketi "Rhodes Must Fall" [Rhodes Yıkılmalı] kıta ve dünya genelinde sömürgesizleştirme projesini yeniden tartışmaya açtı.
"Toplantıya bilginin ve üniversitenin sömürgesizlestirilmesi tartışmalarında merkezi bir konuma sahip olan Cape Town Üniversitesi'nin ev sahipliği yapması manidar. Konferansın teması, 'Afrika ve İnsan: Eski Sorular, Yeni Tahayyüller' bu açıdan büyük önem taşıyor. İnsanın tanımını Afrika'dan düşünmek modernitenin düşünsel temellerini ve bütün bir tarihini sorgulamak anlamına geliyor" diyen Güner, şunları ekledi:
Rönesans ve Aydınlanma ile birlikte modernite insanlık kavramını dinin alanından çıkarmakla kalmadı, bu yeni biyolojik varlığı kendi içinde hiyerarşik bir sınıflandırmaya tabi tuttu.
İnsan olan beyaz cis-hetero erkeklik ile tanımlanırken, Afrikalılar piramidin en alt basamağına, tarih ve medeniyetten yoksun, insan ve hayvan arasında bir evrimsel aşamaya yerleştirildi.
Atlantik köleciliği meşrutiyetini buradan alıyordu. İnsanı Afrika'dan yeniden tahayyül etmek demek siyahların insan olmanın getirdiği hak ve ayrıcalıklardan dışlandığı bu insanlık tanımını radikal bir şekilde sorgulamak demek.
Şüphesiz Afrika'nın Hegel'den bu yana insan-dışı olarak yeniden yeniden icat edildiğini düşündüğümüzde, bugün farklı biçimlerde zaman zaman karşımıza çıkan ırkçı-ötekileştirici söylemin tam anlamıyla aşıldığını söylememiz çok güç.
İşte tam da bu yüzden, Uluslararası Afrika Çalışmaları Konferansı'nın gündeme getirdiği sorunlar bizi dünyada insan olmanın ne anlama geldiğini de sorgulamaya davet ediyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish