Namlunun ucundaki dünya

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Emilio Morenatti/AP

Sovyetler Birliği dağılıp eski Sovyet topraklarında kapitalizm yeniden tesis edilince, dünyada eşitlikçi, adil bir düzen yaratma umudu da dibe vurdu.

Artık sadece söylemde de olsa "sosyalizm", dünya nüfusunun ezici bir çoğunluğu nezdinde tedavülden kalkmıştı. İnsan doğası denen şey "fena" idi ve bu berbat düzen iyileştirilemezdi.

O halde?

Altta kalanın canı çıkacaktı...

Askeri ve siyasi olarak başını NATO aracılığıyla ABD'nin çektiği Batı emperyalizminin tüm bir doktrini bu kadar basittir: Altta kalanın canı çıksın!..

Tüm türler içinde istisnai koşulları bir araya getirerek bir "akıl" edinen ve toplumsal hayat kurabilen tek türün, Homo Sapiens'in gele gele vardığı nokta budur.

Homo Sapiens, ki biz günlük hayatta insan diyoruz, edindiği akılla bir çeşit kaotik üretim ve tüketim düzeni kurdu. Şehirler inşa etti.

Doğayı daha fazla denetim altına aldıkça nüfusu aşırı arttı. Uzaya bile çıkmayı başardı...

Gelin görün ki, insan mevcut üretim tarzının esiri oldu. İnsanlığın bugüne kadar öğrendiği bilimsel bilgiyi ve ulaştığı teknolojiyi doğa ile uyumlu ve eşitlikçi bir sosyal hayat kurmak için kullanacak yerde, bomba yapan ahmak bir düzenle muhatabız.

Hayatı boyunca harcayamayacağı bir servet kazanmak için çırpınan zavallıların muteber olduğu, güç peşinde koştukları, güç uğruna din ve milliyetçiliği milletleri birbirine kırdırmak için kullandıkları utanç verici bir düzen bu...

Şimdi Avrupa'nın dibinde yine büyük bir insanlık trajedisi yaşanıyor.

NATO'nun agresif genişlemesini bahane yapan Rusya, Çarlık döneminden kalma ve izleri hiç silinmemiş o uğursuz "büyük Rus şovenizmi" ile Ukrayna'da ilerliyor.

Çarlık "hakimiyet alanları"nı kendilerine hak görüyorlar. Malum, Çarlık Rusyası "milletler hapishanesi" diye tabir edilirdi. O mirası sahipleniyorlar.

Bu öyle uğursuz bir mirastır ki, Kafkasya halklarını on yıllar boyunca katlederek, sürerek, darmaduman etmiştir. Baltık halklarında çok acı izler bırakmıştır.

Ukrayna dediğimiz geniş ülke ise, tüm tarihi boyunca batıda Polonya, doğuda Rusya arasındaki çatışmanın orta yerinde, bir "Batı", bir "Doğu" tarafından istila edilen bahtsız insanların yaşadığı bereketli toprakların adıdır.

Ukrayna'nın geniş düzlükleri kanlı savaşların nicesine tanıklık etmiştir.

Bütün o topraklar dünya ölçeğindeki ilk büyük paylaşım savaşının da nesnesi oldu haliyle.

Ve o büyük savaşı, Birinci Cihan Harbi'ni yine Rusların Çarlık hanedanını yıkan devrimi bitirdi...

1917 Büyük Ekim Devrimi, hem monarşiyi yıktı, hem de bir milletler hapishanesi olan eski Çarlık topraklarında tüm milletlerin kendi Sovyetleri, yani işçilerin, köylülerin temsil edildiği konseyleri aracılığıyla özgür bir birlik kurması fırsatını doğurdu.

Bu, insanlık açısından devasa bir ileri atılımdı.

Ulaşımı hâlâ kağnılarla sağlayan milletlerin temsil edildiği Doğu Halkları Kurultayı'nda yürütülen görüşmeler, tartışma başlıkları, bugünün siyasi seviyesinin tahayyül edemeyeceği kadar ileriydi.

İnsanın insanı sömürmediği, sınırların adım adım ortadan kalktığı, milletlerin ancak bir kültürel zenginlik olarak yaşadığı ortak bir dünya hayali artık insanlığın önünde ulaşılabilir bir seçenek olarak duruyordu.

O güne dek insandan bile sayılmayan, dev fabrikalara tıkıştırılmış köle gibi çalıştırılan işçiler, dünyayı titreten Çar'ı devirmiş, eline kürek verip kar küretmişti ya, neden olmasındı?

Kremlin Sarayı'nda artık işçi, köylü, asker Sovyet temsilcileri toplanıyor, dünyanın her tarafından gelen devrimciler Komünist Enternasyonal kongrelerinde bu devrimi dünyaya nasıl yayacaklarını tartışıyordu.

Almanya, Polonya, İtalya, Fransa, Britanya, İspanya, Portekiz ve evet, ABD'de işçiler hızla örgütleniyor, yeni bir dünya kurma umudu yayılıyordu.

Osmanlı'nın küllerinden doğan genç Türkiye Cumhuriyeti sömürge milletlere ilham olmuştu, dünyanın her tarafındaki sömürgelerde ulusal bağımsızlık fikri yayılmaya başlamıştı.

İşte dünyayı paylaşamayıp Birinci Cihan Harbi denen o büyük mezbahayı yaratan "emperyal" güçler, çalışan, didinen, üreten sıradan insanların bu büyük uyanışı karşısında bambaşka bir musibet yaratmak zorundaydı.

Çare hayatın olağan akışı içinde önlerine çıkıverdi: Faşizm...

İşçilerin kitlesel uyanışını yine kitlesel bir hareketle bastırabilecek, sermaye tarafından desteklenen, krizin sebebini işçilerin grevlerinde bulan lümpenleri, toplumun paçavralarını, gerici esnafı bir araya getiren ve silahlandıran bir hareket...

Faşizm önce İtalya, sonra Almanya'da işçilerin büyük uyanışını büyük katliamlarla yok etti.

Sovyetler Birliği'yle doğan kıvılcım, öldürülerek Berlin'in Landwehr kanalına atılan Alman ve Polonyalı devrimcilerle birlikte söndü.

İktidara gelen faşizm toplumları birer tımarhaneye çevirerek kitlesel bir histeri yarattı.

Ve bu kitlesel histeri dünyayı yepyeni bir çılgınlığa, İkinci Cihan Harbi'ne sürükledi.

Bakın, öyle basit değil, Batı emperyalizminin Sovyetler'in yarattığı umudu boğmak için besleyip büyüttüğü faşizmden kurtulmak için, insanlık yarısı Sovyet vatandaşı olmak üzere 50 milyonun üzerinde kayıp verdi...


Evet, umut bir daha yükseldi.

İkinci savaş sonrası dönemde Çin Devrimi'nin ve Che'nin ateşlediği yeni toplumsal kurtuluş umudu 1960'ların sonu itibarıyla tüm dünyaya yeniden yayıldı.

Emperyalizm, bu dalgayı da kanlı diktatörlüklerle durdurabildi.

Bizim de acılarını yaşadığımız diktatörlüklerle.

Ve o dalga da 80'lerde, artık iyice bürokratikleşmiş, yozlaşmış olan Sovyetler Birliği'nde kapitalizmin restorasyonuyla söndü gitti. Dünyada yeni ve korkunç bir yağma düzeni kuruldu.

Daha iyi bir dünya umudunu yitirmiş yoksul yığınlar ise kapitalizmin kendilerine sunduğu tek doktrin olan "altta kalanın canı çıksın" fikrinin pençesinde büyük bir yozlaşma yaşadı.

Artık her türden gerici fikir kitleler arasında karşılık buluyor. Radikal dincilik, ırkçılık dünyanın her tarafında yayılıyor.

Halkları birbirine düşürmek o kadar kolay ki...


Son olarak ABD öncülüğündeki NATO ve her fırsatta insan hakları, "medeniyet" dersi veren Avrupalı müttefikleri, NATO üslerini Moskova'nın dibine kadar sokmak için, Alman Nazilerinden bakiye kalan Ukrayna ırkçılarını kullanarak tehlikeli bir oyun oynadı.

Güçle kontrol etmeye yatkın Rusya'nın canına minnet!

Olan Ukrayna'daki milyonlara oluyor. Bolluk bereket içinde sefalet yaşayan zavallı Ukrayna halkı şimdi savaş cenderesinden kurtulup kaçmak için çırpınıyor.

Karşılıklı olarak gericiliği besleyen bu tehlikeli oyunun hiçbir hayırlı sonucu olamaz.

Bu işin tek kazananı var: Silah şirketlerinin uçuşa geçmiş olan hisselerinin sahipleri!

Dünyada, özel olarak bölgemizde manzara çok fena.

İnsanlık umuyorum yeni bir yol ayrımına geldiğini fark eder ve Mussolini ile Hitler tarafından önü kesilen insanca yaşanabilir bir dünya yaratma umudu yeniden can bulur.

Aksi takdirde, insanlık açısından bir gelecek yoktur.

Homo Sapiens'in milyonlarca yılda geliştirdiği "akıl", kendisi de dahil gezegendeki tüm canlı türleri bir anda yok edebilecek bir akılsızlığa dönüşmüştür.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU