Rusya ve Ukrayna arasındaki krizin alevlendiği günlerde, Çin'in en etkili sosyal bilimcilerinden biri olan Profesör Tang Shiping, oyun teorisinin geriye dönük çıkarım stratejisine dayanarak bir tahmin yapıyor ve kış bitmeden Rus birliklerinin Ukrayna'ya gireceğini söylüyordu.
ABD istihbarat raporları da Tang Shiping'in tahminini doğruluyor ve Rusya'nın hamlesi için Pekin Kış Olimpiyatları'nın kritik tarih olduğunu açıklıyordu.
Tarihler 4 Şubat'ı gösterdiğinde Putin, Kış Olimpiyatları'nın açılış töreni için Pekin'e gelmişti. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Putin arasında uzun süren bir toplantı yapılmış, görüşmenin içeriği olarak da enerji, ticaret, bilim ve teknoloji gibi konular gösterilmişti.
Ukrayna meselesine değinilmese de herkes bölgedeki krizin görüşmenin ana konusu olduğunu biliyordu.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali an meselesiyken, Moskova için Çin'in desteğinin alınması çok önemliydi, ancak Çin olimpiyatların gölgede kalmasını istemiyordu.
Açılış sonrası ülkesine dönen Putin, olimpiyatların sona ermesinden tam 3 gün sonra Ukrayna'ya savaş ilan ederek, geniş çaplı bir operasyon başlatmıştı.
Çin'in rızası olmadan Rusya'nın böyle bir operasyona başlaması pek mümkün görünmüyordu. Zira Avrupa'nın ortasında yapılacak bir operasyon, doğal olarak Rusya'nın geniş kapsamlı yaptırımlara maruz kalması anlamına geliyordu.
Bu sebeple Çin'in olası yaptırımları hafifletecek bir güç olarak Rusya'yı desteklemesi önemliydi. Putin belli ki Pekin'deyken bu yönde bir işaret almış ve kararını hızlı bir şekilde yürürlüğe koymuştu.
Savaşın başlamasından hemen sonra Çin cephesinden gelen ilk açıklamalar da bunu doğrular nitelikteydi.
Çünkü bu tür kriz durumlarında toprak bütünlüğe saygı ve içişlerine müdahale etmeme gibi prensiplere vurgu yapan Çin Dışişleri Sözcüsü, Rus saldırısı sonrasında yaptığı ilk açıklamada bunlara değinmeksizin, ülkelerin (Rusya) güvenlik taleplerinin ciddiye alınması gerektiğini ifade edip taraflara diyaloğu tavsiye ediyordu.
İlk açıklama Çin'in saldırıyı açıkça onaylamasa bile Rusya'yı bu konuda cesaretlendirdiğini göstermekteydi.
Fakat zaman geçtikçe; Ukrayna'nın ciddi bir direniş göstermesi, uluslararası kamuoyunun Ukrayna'nın arkasında durup Rusya'yı işgalci olarak ön plana çıkarması ve devasa bir Rusya karşıtı koalisyonun oluşması, Çin'i, Ukrayna konusunda daha yumuşak bir tavır almaya zorlamıştı.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, 24 Şubat'ta yaptığı açıklamada, Ukrayna-Rusya çatışmasına ilişkin duruşlarını şu 5 madde ile açıklayarak, daha net bir görüntü çizdi.
Daha önce sadece Rusya'nın güvenlik taleplerini dikkate alan Çin, bu kez barışçıl çözüm ve toprak bütünlüğüne de vurgu yapıyordu.
5 madde kısaca şu şekildeydi:
- Çin, her ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini savunmaktadır.
- Rusya'nın meşru güvenlik talepleri ciddiye alınmalıdır.
- Ukrayna'da İnsani krizlerin önüne geçilmelidir.
- Çin, Ukrayna krizinin barışçıl çözümü için tüm diplomatik çabaları desteklemektedir.
- Ukrayna sorununun çözümünde BM yapıcı bir rol üstlenmelidir.
Savaşın başlamasının üzerinden 5 gün geçti. Pekin'den gelen resmî açıklamalar, Çin akademisinin yorumları, TV kanalları ve sosyal medyadan edindiğim izlenimler şu şekilde:
- Çin kesinlikle Rusya'yı desteklemek ile prensiplerine (non-interference, sovereignty, territorial integrity) bağlı kalmak arasında sıkışmış durumda.
- Bu nedenle yapılan açıklamaların tümünde abartılı bir "ne şiş yansın ne kebap" durumu var.
- Devlet destekli yayınların tümünden anlaşılacağı üzere, Rusya haklı görünüyor. Ve krizin en büyük sorumlusu olarak ABD ve NATO gösteriliyor.
- Sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar halkın da hemen hemen aynı görüşte olduğu yönünde. Birçok Çinli kullanıcı Weibo gibi platformlarda NATO ve ABD'nin Ukrayna'yı kışkırtıp yalnız bıraktığına dair karikatürler paylaşıyor.
- Ufak da olsa Çin akademisinde bazı cılız sesler mevcut. Çinli akademisyenler bir bildiri yayınlayarak Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kınadı ancak; Nanjing, Beijing, Tsinghua, Fudan ve Hong Kong Üniversitesi'nden 5 profesörün bu bildirisine ulaşım engeli getirildi.
Akademisyenlerin yaptığı açıklamadan önemli yerler:
- Rusya'nın saldırısına şiddetle karşıyız ve Ukrayna'nın acılarını paylaşıyoruz.
- Rusya'nın binlerce nedeni de olsa, egemen bir ülkeyi işgal etmek, uluslararası ilişkiler normlarının ve mevcut uluslararası güvenlik sisteminin ihlalidir.
- Ukrayna halkının mücadelesini destekliyoruz.
- Rusya'nın eylemlerinin daha büyük insani felaketleri tetiklemesinden endişeliyiz.
- Çin, sistem içerisinde büyüme-barışçıl yükseliş retoriği gibi nedenlerden dolayı uluslararası toplumunun tepkisini almaktan çekiniyor.
Çin dünyaya sorunlu ülke görüntüsü vermek istemiyor. Sistemin dışına çıkmadan barışçıl yükseliş iddiası olan Pekin'in başka devletler tarafından tehdit olarak algılanması, bu retoriğe ciddi bir zarar verebilir.
Bu sebeple Çin uluslararası arenada sürekli barış, uyum ve iş birliği gibi kelimelerle anılmak istiyor.
- Son olarak Ukrayna'nın bu kadar sert bir direniş göstereceğini de beklemiyorlardı.
Pekin'in Rusya-Ukrayna savaşına yönelik tutumu kısaca bu şekildeyken, bir başka konu da Çin'in kazanımları. Zira Rusya açısından hesap hataları ile dolu bu savaş, Çin açısından iki önemli avantaj içeriyordu.
Rusya'nın operasyonuyla iki yeni durum ortaya çıkmıştı:
- Batının yaptırımlarından kurtulmak için Çin'e sığınan ve ekonomik açıdan Pekin'e daha bağımlı bir Rusya.
- Hint-Pasifik'teki odağını yeniden Avrupa'ya kaydırmak zorunda kalacak bir ABD.
Çin Dışişleri Bakanlığı'na bağlı ve ülkenin üst düzey diplomatlarının yetiştirildiği üniversite olarak bilinen Çin Dışişleri Üniversitesi'nden Profesör Li Haidong da bu şekilde düşünüyor ve "Rusya sayesinde önümüzdeki birkaç yıl içinde ABD'nin ana odağı Avrupa olacak. ABD'nin Hint-Pasifik bölgesinde yoğunlaşma stratejisi gerçekleşmeyecek" diyerek Çin için oluşan avantajlı durumu vurguluyordu.
Son olarak Çin de Tayvan'a saldıracak söylemlerine binaen, Rusya-Ukrayna savaşının Çin-Tayvan konusuyla ilişkilendirilmesinin çok da doğru olmadığını düşünmekteyim.
Evet, Çin Ukrayna'daki savaşı çok yakından takip ediyor ve ABD'nin olası pasifliği Çin'i birçok konuda cesaretlendirecekti. Ancak kısa dönemli Çin'in Taywan'a girme gibi bir planı da niyeti de bulunmuyor.
Ayrıca, ABD'nin vereceği tepki ne olursa olsun Çin sahadaki duruma göre hareket edecek.
Başkan Şi, Tayvan konusunda yüzde yüz başarı sağlanacağı konusunda emin olmadığı sürece, Tayvan'ın ana kara ile birleşmesi yönünde herhangi bir girişimde bulunmayacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish