Fiziki yaralarım iyileşse de psikolojik olarak çok yıprandım. Bu tip saldırıların tekrarlanmaması için hastanede çeşitli tedbirler alınmasını istiyordum ama hiçbir önlemin alınmadığını gördüm. Bu yüzden çok kırgınım.
Bu sözler geçen yıl 27 Mayıs'ta hastasının bıçaklı saldırısına uğrayan doktor Ertan İskender'e ait.
Saldırının ardından uzun bir tedavi süreci geçiren İskender, sonunda çok sevdiği mesleğinden istifa etti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Pandemi hekimlere nefes aldırmadı
Bu sitemli istifa doktorların gördüğü sıkıntılardan sadece birisinin işareti. Oysa şiddetin yanı sıra sosyal hakları konusunda da hekimler dertli.
Yıllarca zorlu bir eğitimden geçtikten sonra başladıkları görevlerinden hak ettiklerini alamamaktan şikayetçiler.
Uzun çalışma süreleri de onları bıktırmış durumda. Hele de 2 yılı aşkın bir zamandır devam eden pandemi onlara nefes aldırmıyor.
Bu nedenle seslerini duyurmak için yarın greve gidiyorlar.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) öncülüğünde gerçekleştirilen "g(ö)rev"de emeklerine ve geleceklerine sahip çıkılmasını isteyecekler.
Gerçekleştirilecek grev süresince kanser ve diyaliz hastaları, acil ve riskli gebeler, çocuk acillerle yoğun bakım hastalarının bakımı aksatılmayacağı belirtildi.
"Birçok hekim tükenme sürecine girdi"
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, konuyu ve hekimlerin ne istediğini Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
Fincancı'ya göre hekimler mesleki değerlerine bağlı ve bunun için çok büyük emek veren bir meslek grubu ama özellikle son yıllarda mesleki kimlikleri itibarsızlaştırıldı.
Hekimlerin böyle bir sistem içerisinde kendilerini değersiz hissettiklerini belirten Prof. Dr. Fincancı, "Ağır çalışma yüküne rağmen ne yazık ki gerçek anlamda bir desteğin olmadığını, toplumsal anlamda da destekten yoksun kaldıklarını hissederek tükenme sürecine girdiler" dedi.
"İnsanca yaşayabilecek bir ücret istiyorlar"
Bunun yanı sıra sonuçta bir çalışan olarak yaşamlarını sürdürebilecekleri, insanca yaşayabilecekleri bir ücretlendirme politikasının olmadığını da dile getiren Fincancı, "Çalışma rejiminin değişerek giderek güvencesizleştiğini görüyorlar" ifadelerini kullandı.
Herhangi bir güvence olmadan çalışırken bir günde Kanun Hükmünde Kararname ile hekimlerin işsiz kalabildiklerini savunan Fincancı, "Sözleşmeleri yenilenmeyebiliyor. Özel sağlık sektöründe de durum benzer şekilde. Hiçbir gerekçesi olmadan yargılama süreçleri ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle nasıl bir süreç işlendiğini hepimiz izledik" diye konuştu.
"Meslektaşlarımız işsiz kalabiliyor"
"O dönem bunun OHAL ile ilişkili olduğu ifade edilmişti ama biliyoruz ki bugün hala bu düzenleme devam ediyor" diyen Fincancı, şöyle devam etti:
"Meslektaşlarımızı örtük bir OHAL düzenlemesiyle aslında işsiz bırakabiliyorlar ya da hiç atanmayabiliyorlar. Aylarca bekliyorlar. Oysa güvenlik soruşturması olmayacağına dair Anayasa Mahkemesi kararı var ve o düzenleme bozulmuştu. Ama arşiv taraması adı altında alttan bir güvenlik soruşturması yürüterek atamaların yapılmadığını veya aylarca beklemek zorunda kaldıklarını görüyoruz. Mezun olduktan sonra ya da uzman hekimliği tamamladıktan sonra mecburi hizmete gitmek için beklerken böyle durumlar ile karşılaşıyorlar. Meslektaşlarımız işsiz kalıyorlar."
"Belirsizlik hekimlerin bir bütçe yapmasına olanak sağlamıyor"
Bunun yanı sıra yine benzer bir durumunda ücretlendirme politikalarıyla ilgili olduğunu vurgulayan Fincancı, "Türkiye'de 4A, 4B ve 4C gibi parçalı bir çalışma rejimi var. Bu parçalı çalışma rejimi ile ek ödemelerle ‘performans hızı' adı verildiği bir ödeme sistemiyle biraz daha aylık aldığı ücretlerini tahammül edebilir düzeye çıkabilecek bir ödeme alıyorlar. Ama bu garanti bir ödeme değil ve ne zaman ödeneceği, nasıl ödeneceği ile ne kadar ödeneceği sürekli değişiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Bu durumların hekimler için bir belirsizlik hali yarattığını aktaran Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, "Diyelim ki herhangi biri düzenli olarak belli aylık bir ücret alıyorsunuz bunun karşılığında da bir bütçe oluşturuyorsunuz. Ama bir hekimin böyle bir bütçe oluşturabilme olanağı yok. Bir uzman hekimin 5 bin 800 Türk Lirası alıyor sadece, başka bir ay bunu 10 bin TL olarak alıyor. Bu belirsizlik hekimlerin bir bütçe yapmasına olanak sağlamıyor ve sürekli bir kaygı hali ortaya çıkıyor. Bu düzenlemeyle ‘Bu ayı çıkarabilecek miyim? İhtiyaçlarımı karşılayabilecek miyim?' şeklinde kaygı yaşıyorlar" ifadelerini kullandı.
"Emekli olduktan sonra çalışmak zorunda kalmak insanlık dışıdır"
Sadece çalışan hekimler değil emekli olan sağlık çalışanlarının da ciddi sıkıntılar yaşadığını aktaran Fincancı, "Emekli hekimlerimizin durumu da ortada. Orada da yine parçalı bir sistem var. SSK, BAĞ-KUR ve emekli sandığına bağlı olarak emekli olan hekimler hem birbirinden farklı emekli aylıkları alıyorlar hem de aldıkları aylıkları ne yazık ki sadece temel ücrete dayalı olduğu için de son derece düşük ve asgari ücretin yarısı kadar emekli aylığı alan meslektaşlarımız var. Açlık sınırının altında bir ücret ile emekli olmak zorunda kalıyorlar. Meslektaşlarımız geçinemiyorlar ve çalışmak zorunda kalıyor. Emekli olduktan sonra çalışmak zorunda kalmaları aslında insanlık dışıdır" yorumunda bulundu.
"Acil vakalar dışında kimse hastanelere gitmesin, bize destek olunsun"
İstanbul Tabipler Odası'nın ‘Acil hastalar dışında hastaneler gidilmemesi" çağrısında bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, insanların kendilerine destek olmaları gerektiğini vurgulayarak şunları kaydederek sözlerini tamamladı:
"Bu çağrıyı yeniliyoruz. Toplumun bizi desteklemesini bekliyoruz. Çünkü onların da sağlık hizmetine erişimi ile ilgili sorun oluyor. Sağlık çalışanlarının, sağlık emekçilerinin, hekimlerin bu denli tükenmiş olduğu koşullarda sağlıklı bir sistem kurulabilmesi ve sağlık hizmetinin akmasan yürüyebilme olanağı da ortadan kalkıyor."
© The Independentturkish