Perşembe günü, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ydü. Bu asil davanın biraz sıradan bir başlığı olsa da arkasında gerçekten olağanüstü bir hikaye yatıyor.
25 Kasım 1960'ta üç kız kardeş Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabal, vatanları Dominik Cumhuriyeti'nde vahşice katledildi. "Suçları", Rafael Trujillo'nun korkunç diktatörlüğüne karşı çıkmaktı.
Trujillo, Dominik Cumhuriyeti'ni 30 yıldan uzun süre sınırsız bir vahşetle yönetti. O kadar zalim biriydi ki yönetimi, neredeyse diktatörlerin karikatürü gibi görünüyor. Muhalifler rutin biçimde öldürülür, iddialara göre bazı durumlarda köpek balıklarına yem yapılırdı. Trujillo milyarlar değerinde parayı yolsuz biçimde yağmalamış ve neredeyse kaçınılmaz biçimde ülkenin en yüksek dağına kendi adını vermişti.
Suçları kendi ülkesiyle sınırlı değildi. Siyasi muhaliflerini barındırmakla suçladığı komşu Haiti'de 30 bin kadar kişinin toplu katliamını emretmişti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Vahşetine direnen pek yoktu ama Mirabal kız kardeşler ona direndi. Rejimine önce aktivistler, sonra da Trujillo'ya karşı muhalefetin doğrudan liderleri sıfatıyla karşı durdular. Kabullenmeyişleri, ülkeye demokrasiyi yeniden getirme arzularına dayanıyordu. Hatta bu durum kişisel mesele haline gelmişti. Minerva, 1949'daki bir partide Trujillo'nun cinsel hamlelerini geri çevirmişti.
Kız kardeşler ülkede direnişin sembolü haline gelmişti ve bunun kendilerini bir dereceye kadar dokunulmaz kıldığı düşünülüyordu. Ne yazık ki böyle olmadığı kanıtlanacaktı. Trujillo'nun eşkıyaları tam 61 yıl önce kız kardeşleri yakaladı, boğdu, öldüresiye dövdü ve cesetlerini otomobillere koyup dağdan aşağı yuvarladı.
Kız kardeşler mücadeleleri için hayatlarından vazgeçmeye hazır olduklarını söylemişlerdi ve nihayetinde de vazgeçmişlerdi. Ancak Trujillo için de öyle oldu. Kız kardeşlerin öldürülmesi ulusu o kadar sarsmıştı ki, lider 6 ay sonra vurularak öldürüldü.
Trujillo insanlığın üzerinde bir leke olarak kalırken, kız kardeşlerin büyüdüğü ev zaman içinde müzeye dönüştürüldü ve Mirabal kız kardeşler ülkenin eğitim sisteminde ölümsüzleştirildi. İsimleri dünya çapında duvar resimlerine, kitaplara, plaketlere ve sokaklara verildi. Kadın Che Guevara'lar olarak tasvir edilen bu feminist ikonlar hakkında filmler çekildi.
25 Kasım'da daha da fazla hatırlanacaklar.
Saygılarımla,
David Harding
Uluslararası editör
https://www.independent.co.uk/independentpremium/editors-letters
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent