İncelikli tasvirleri ezber bozan şaşırtıcı aktarımıyla filmlerini salt gerçeklik ve gözlemciliğe dayandırarak minimalist sinemayı en doğru şekilde kullanıp düşünsel bir derinliğe ulaşan Tayfun Pirselimoğlu kendine has sinemasında korkunç hikayelerin içinde dolaşmaya devam ediyor.
Pirselimoğlu, yarattığı o sinematik dünyada karşımıza çıkardığı karakterlerle sokakta giderken yanımızdan geçip giden ve farkına varmadığımız insanların hikayesi ile bizi döngünün hiç bitmediği sonsuz bir yolculuğa çıkarıyor.
Geçen hafta gerçekleşen ve beraberinde birçok polemiği de beraberinde getiren 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden En İyi Yönetmen Ödülü ile ayrılan Tayfun Pirselimoğlu'nu bu vesileyle sizin için kadraja almak istedim.
1959 yılında Trabzon'da doğan Tayfun Pirselimoğlu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ni bitirdikten sonra Viyana'ya gitti ve Viyana Uygulamalı Sanatlar Akademisi'nde resim ve gravür eğitimi aldı.
Pirselimoğlu, kuruluşuna katıldığı bağımsız bir sanat inisiyatifi olan Akademie Genius'ta ve çeşitli platformlarda resim, senaryo yazımı ve sinema atölyelerinde dersler verdi.
Ankara, Budapeşte, İstanbul, Tallinn, Viyana gibi dünyanın pek çok yerinde sergiler açtı ve ortak sergilere katıldı.
1985'ten sonra sinema alanında çalışmaya başladı; yönetmenlikten önce senaryo çalışmaları oldu.
Sinema kariyerine senarist olarak başlayan ve sinemaya dair her şeyi bu filmden öğrendiğini söyleyen Pirselimoğlu yönetmenliğe ilk kısa filmi Dayım ile adım attı ve bu ilk filmlerin senaristliği ile yapımcılığını da kendisi üstlendi.
Filmleri ile ulusal ve uluslararası çok sayıda ödüle layık görülen ve sinemanın yanı sıra edebiyatla da ilgilenen Tayfun Pirselimoğlu'nun Mithra ve Bıldırcınlar Boztepe adlı yayımlanmış bir anlatı kitabının yanı sıra, yedi romanı (Çöl Masalları, Kayı Şahıslar Albümü, Malihulya, Şehrin Kuleleri, Kerr, Berber, Kadastrocu) ile üç hikâye (Otel Odaları, Harry Lime'in En Yeni Hayatları ya da Üçüncü Adam'a Övgü, Çölün Öbür Tarafı) kitabı var.
Kendini sürekli hep çok kötü bir şey olacakmış, hem de pek yakında olacakmış gibi tekinsiz bir dünyanın içerisinde hissettiği için edebiyat ve sinema üretimlerinde hikayelerini hep derinden hissettiği bu huzursuzluk üzerine inşa eden Pirselimoğlu tasavvurunu besleyen bu dünyaya karşı bir sorumluluğu olduğunu düşünüyor.
Hayatta cevabını kolayca bulduğumuzu zannettiğimiz şeylerin aslında bizi yanlış yerlere götürebileceğini düşünen Pirselimoğlu bu düşüncesine dayanarak sinemasında seyirciye sorular sordurmaya, bir şeyleri kazıp altında ne var diye bakmasını sağlamaya çalışıyor.
Sinemanın bir tefekkür alanı olduğunu belirten Tayfun Pirselimoğlu bu açıdan bir yönetmen olarak kendisi ne kadar sorumluysa seyircinin de o kadar sorumluluğu olduğunu söylüyor ve akli olanın buharlaştığı, anlamın kaydığı ya da yok olduğu günümüz dünyasında seyircinin sinema koltuğuna oturduğu andan itibaren aynı sorumluluğu taşımak zorunda olduğunun altını çiziyor.
Seyirciyle film arasında bir mesafe olmasını ve o mesafenin seyircinin biraz zahmete girerek karşılıklı olarak o mesafenin kapatılmasını talep ediyor.
Bu yüzden sinemanın bir pornografiye dönüştüğü, imajın kirlendiği ve seyirciye hiçbir aralık bırakmadığı bir dünyada Tayfun Pirselimoğlu sinemasında seyircinin seyrettiği şeyi anlamak için çaba göstermesi gerekiyor.
Sinemanın bir kısmının tesadüflerden oluştuğunu söyleyen Tayfun Pirselimoğlu yine de iyi bir sinemacı olmak için disiplinli olmak gerektiğini belirtiyor.
Sinema dünyasına adım attığında ilk filmini 35mm çeken ancak ikinci filminden itibaren dijital çekmeye başlayan Pirselimoğlu, dijital imkanların sinemanın geleceğini belirleyen çok büyük bir gelişme olduğunu kabul etse de bunun sağladığı kolaylığın bir yandan da çok büyük bir problemi beraberinde getirdiğini söylüyor; o da bu işin herkes tarafından kolaylıkla yapılabileceğine dair bir algının oluşması.
Bu açıdan sinemada dijitalleşmenin avantajlı olduğu kadar dezavantajlı olduğunu da ifade eden Pirselimoğlu; dijitalize olmanın bir taraftan niteliği düşürürken diğer taraftan herkesin film çekebileceğine dair bir düşünceye kapılmasına sebep olduğunu söylüyor ve bu yüzden de kazaya giden çok fazla film olduğuna dikkat çekiyor.
Dolayısıyla sinema yapmayı düşünenler için, artık üretim olanakları açısından çok kolay görünen ancak düşünsel derinlik ve yapım süreci anlamında sinemanın zor bir iş olduğunun altını çizen Pirselimoğlu bu sıkıntıları çekmeden sinemanın öğrenilebileceğine de inanmıyor.
Filmografisi
2002'de yönettiği Türkiye-Almanya ortak yapımı ilk uzun metraj filmi "Hiçbiryerde" ile büyük beğeni toplayan Tayfun Pirselimoğlu, "Vicdan ve Ölüm" temalı üçlemesinin ilk filmi "Rıza" 2007, ikinci filmi "Pus" 2009 yılında izleyicisiyle buluştu.
Üçlemenin son filmi "Saç" ise 2011 yılında düzenlenen 30. İstanbul Film Festivali'nin Altın Lale Ulusal Yarışması'nda "En İyi Film" ve "En İyi Yönetmen" ödüllerini aldı.
2013 yılında "Ben O Değilim" filmini çeken yönetmen-senarist Pirselimoğlu, 2017 yılında ise "Yol Kenarı" filmi ile yurt içinde ve yurt dışında katıldığı festivallerden ödüllerle döndü.
Kendi kitabı olan Kerr'i sinemaya uyarlayan Pirselimoğlu, filminin çekimlerini 2020'de tamamladı.
Hiçbiryerde
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu / Oyuncular: Zuhal Olcay, Parkan Özturan, Devin Özgür Çınar, Michael Mendl, Ruhi Sarı, Meral Okay, Cezmi Baskın, Şehsuvar Aktaş, Selçuk Uluergüven, Erdinç Dinçer, Nazlı Tosunoğlu, Halil Kumova, Muhammed Cangören, Sermet Yeşil, Mustafa Turan, Yücel Kambur, Sermiyan Midyat, Kaan Çakır, Yıldırım Şimşek, Ercan Özdal, Bülent İnal, Sefa Zengin, Adnan Acar, Zafer Özbilici, Aydın Erel, Fikret Urucu / Süre: 90 dakika
Tayfun Pirselimoğlu'nun ilk uzun metrajlı filmi olan, 2002 yılına ait Hiçbiryerde adlı bu filmde; Haydarpaşa tren garı gişesinde çalışan Şükran, kocasının siyasi olaylara karışmasının ardından hayatını kaybetmesi üzerine tek varlığı olan biricik oğluna sıkı sıkıya sarılır.
Ölen kocasının ardından zor zamanlar geçiren ama yine de oğlu Veysel'i çevreden gelebilecek tüm kötülüklerden, dahası siyasetten korumaya çalışan kadın oğlunu düzenli bir işe yerleştirmiş, ona düzenli bir hayat kurmuştur.
Ancak yine de şüphelerini silemeyen kadın bir gün Veysel'in esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmasıyla dehşete kapılır.
Şükran, oğlunun doğal nedenlerden kaybolduğunu düşünerek yetkili makamlara başvurur, ancak her seferinde reddedilir ve aramaları sonuçsuz kalır.
Olayla ilgili polise haber veren kadın bu ortadan kayboluşun ardında başka şeyler yattığına inanır, oğlunun nişanlısı Şule'nin de olaya dahil olmasıyla işler iyice karışır.
Aramalarına devam eden Şükran, konuştuğu kişilerin verdiği bilgiler doğrultusunda oğlunun Mardin'de olduğuna kanaat getirince oğlunu aramak için bu şehre gider ama orada da başka belirsizliklerle karşılaşır.
Rıza
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu / Oyuncular: Rıza Akın, Nurcan Eren, Melissa Ahmedi, Emin Baş, Turgay Tanülkü / Süre: 109 dakika
Prömiyerini Berlin Film Festivali'nde yapan, suç, ceza, vicdan ve günah kavramları üzerinden ilerleyen etkileyici hikayesiyle dikkat çeken, 2007
yılına ait Rıza adlı bu film özünde, tutunamamış, buna izin verilmemiş, yoksul, kadersiz, çıkışsız, umutsuz insanların, düşmüşlerin, düşürülmüşlerin bir öyküsüdür.
Filmde; yoksul, bitkin, bezgin ve yalnız bir adam olan Rıza, İstanbul Adana arasında taşımacılık yapan bir kamyon şoförüdür.
Uzun yol şoförü olan Rıza'nın hayatta sahip olduğu en değerli şey ise kamyonudur, ancak bir gün bu rutin yolculuklarından birine çıktığı sırada hayatta sahip olabildiği yegâne şey olan ipotekli kamyonu, İstanbul'a yaptığı son seferinde arızalanır.
Maddi olarak zaten büyük sıkıntılar çeken talihsiz adam tamir parasını denkleştiremeyince kamyonu tamir ettirebilmek için umutsuzca para aramaya başlar.
Bu süre içerisinde İstanbul'da içi hep bir umutla bekleyen insanlarla dolu bir otelde kalır ve para bulamayınca çaresiz ve huzursuz bir şekilde yıllar öncesinde terk edip gittiği Aysel'e başvurur.
Aysel, Rıza'nın karşına hiç ummadığı bir anda ve bir istekle çıkmış olmasından ötürü şaşkın ve kırgındır; bu yüzden onu kovar.
Ne var ki, bir araya gelmelerini engelleyen ‘görünmez' bir duvarın kıyısında kalan ve kamyonunu kaybedeceği korkusuna kapılan Rıza tek varlığı olan kamyonu için ne olursa olsun yapmaya hazırdır.
Ancak bu fedakarlığın sınırlarını kontrol edemeyince Rıza, gereken parayı bulmak için o andan sonra peşini bırakmayacak olan korkunç bir suça bulaşır.
Pus
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu / Oyuncular: Ruhi Sarı, Nurcan Ülger, Mehmet Avcı, Bahar Yanılmaz, Birol Engeler, Serkan Keskin / Süre: 109 dakika
Berlin Film Festivali'nde yenilikçi sinemanın sergilendiği Forum Bölümü'ne seçilen, 2009 yılına ait Pus adlı bu film; huzursuz bir gencin eline tesadüfen geçen bir resim ve tabancayla sürüklendiği tuhaf bir olayı anlatır.
Filmde; sosyopat ve tuhaf bir genç olan Reşat İstanbul'un varoşlarından birinde kaçak DVD işlerinde çalışarak kıt kanaat geçinmektedir.
Bu sıkıcı şehir atmosferinde insanlarla ilişki kurmakta güçlük çeken, birlikte çalıştığı gençlerle bile sıkıntılı bir ilişkisi olan, hastalıktan mustarip yaşlı annesiyle birlikte yaşayan genç adam annesiyle iletişim kurma konusunda da diğer insanlarla olduğu gibi iyi değildir.
Neredeyse annesiyle hiç konuşmayan Reşat'ın hayatta ilgi duyduğu tek şey, aynı apartmanda yaşayan ama açılmaya cesaret edemediği komşu kızı ve bir gün motosiklet sahibi olma isteğidir.
Çalıştığı yere arada bir uğrayan patronunun arkadaşı, karanlık işlere bulaşmış olan Celal ise Reşat'ın ilgisini çeken bir tiptir.
Ancak bu esrarengiz adamın çalıştığı yere uğrayıp bir paket bıraktığı gün vurulmasıyla birlikte Reşat'ın hayatının da değiştiği gün olur.
Sıkıntılı ve sıkıcı hayatının yeknesaklığını bozan, anlamsız yere küçük hırsızlıklardan hoşlanan kleptomani hastası da olan Reşat bu olaydan sonra Celal tarafından bırakılan bu paketi çalar.
Çaldığı paketin içinden arkasında bir adresin yazılı olduğu sıradan bir kadına ait bir resim ve bir tabanca çıkar ve sonrasında Reşat'ın merakı onu adresin yazılı olduğu bir gecekonduya kadar sürükler.
Reşat gittiği yerde Emin adında biriyle karşılaşır; umutsuz ve huzursuz görünen Emin bir mezbahada çalışan sıradan biridir ve karısı Türkan'ı öldürmesi için askerlik arkadaşı Celal'den yardım istemiştir.
Emin, bir tekstil atölyesinde çalışan karısı ile aralarında sessiz ama gerilim dolu bir ilişki varsa da Türkan'ı sevmektedir ama onun başka erkeklerle yatıp kalkmasını kaldıramadığı için ölmesini istemektedir ki bunu kendisi yapamadığı için de ıstırap çekmektedir.
Emin kapısına gelen Reşat'ı Celal'in gönderdiğini ve ‘işi' onun devraldığını düşününce Reşat kendisini birden tuhaf bir durumun ortasında bulur.
Bir süre sonra işsiz kalan ve kimselere açılamayan Emin bu arada Reşat'la ilişki kurmaya çabalar ama Reşat buna ilgisiz kalır.
Böylelikle aralarında garip bir ilişki oluşan Emin ve Reşat birlikte neredeyse amaçsızca dolaşmaya başlayınca Emin, karısını öldürme işini erteleyip durmaktadır.
Bu sırada Türkan da işsiz kalır ve sessizce bir kadermiş gibi kabullendiği umut barındırmayan hayatını yaşamaya çalışır.
Nihayetinde Reşat, Emin, Türkan; bu kaotik ve gürültülü şehrin en kıyısına savrulmuş bu insanlar ağır ağır bir uçurumun kenarına doğru yaklaşır.
Saç
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu / Oyuncular: Ayberk Pekcan, Nazan Kesal, Rıza Akın, Asiye Dinçsoy, Nazan Kırılmış, Derya Durmaz / Süre: 131 dakika
"Rıza" ve "Pus" adlı filmlerden sonra üçlemesini Saç adlı bu film ile tamamlayan Tayfun Pirselimoğlu'nun 2011 yılına ait bu filminde; Tarlabaşı'nda perukçuluk yapan Hamdi, eski bir arabadan başka hiçbir şeyi olmayan, yalnız yaşayan bir adamdır.
Günlerini ve gecelerini, aynı zamanda evi olan dükkânından sokağa bakarak, gelip geçen arabaları ve karşı kaldırımda bekleyen bir fahişeyi izleyerek geçirir.
Yakında hastalığından dolayı öleceğini bilen Hamdi'nin tek isteği ise ölmeden önce uzaklara gidebilmektir.
Ölmeden önce yapmak istediği, ama gerçekleşemeyeceğinden de neredeyse emin olduğu yegâne şey televizyonlarda gördüğü cenneti andıran Brezilya'ya gitmektir.
Aradığı ülkenin Brezilya olduğuna karar verir, ancak Brezilya müzikleri dinlemekten de öteye gidemez.
Dükkânının penceresinden sigara içerek karşı kaldırımda dikilen peruklu bir fahişeyi izleyerek geçirdiği kalan günlerinden birinde içeri uzun, güzel saçlarını satmak üzere bir kadın girer.
O günden sonra tuhaf bir takıntının esiri olan Hamdi bastıramadığı bir güdüyle, gittiği her yerde Meryem adındaki bu kadını izlemeye başlar.
Bir süre sonra Meryem de takip edildiğini fark eder ve olaylar karmaşık bir hal alır.
Asosyal kişiliğinin yarattığı yalnızlıkla Meryem, dünyasını tamamen değiştirdiği Hamdi'de bir saplantı haline gelir ve bu saplantı ona cinayet işletecek boyuta kadar ileri seviyededir.
Nihayetinde bu huzursuz takip, saç telleriyle birbirlerine bağlanan üç hayatı hiç umulmadık bir şekilde bir araya getirir.
Ben O Değilim
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu / Oyuncular: Ercan Kesal, Maryam Zaree, Rıza Akın, Mehmet Avcı, Nihat Alptekin, Hakan Karsak, Murat Özben, Nikos Moustakas, Erdoğan Karataş, Okan Sağlam, Mirza Metin, Engin Emre Değer, Sencer Sağdıç, Mehmet Şerif Tozlu, Mithat Alam, Muharrem Bayrak, Eren Vurmaz, Reşad Başer, Sait Taşçı, Yusuf Acer, Uğur Dağ, Elif Bilici / Süre: 124 dakika
Türkiye prömiyerini 33'üncü İstanbul Film Festivali'nde yapan, biriyken başkası olma, ‘öteki' haline gelme konusunu ele alan, 2013 yılına ait Ben O Değilim adlı bu film; kimlik değiştirmeye çalışan bir adamın hikâyesini anlatıyor.
Bekar bir adam olan Nihat, bir hastanenin yemekhanesinde çalışan orta yaşlarda birisidir.
Onunla aynı yerde işe yeni başlayan Ayşe, Nihat'a fazlasıyla ilgi göstermekte ve bu durum Nihat'ı şaşırtmaktadır.
Ayşe'nin hapisteki kocası yüzünden etrafta dedikodu çıkacağından endişe eden ama yine de bu genç kadının aşikâr ilgisi karşısında bocalayan ve sonunda onun daveti üzerine evine giden Nihat, orada tuhaf bir sürprizle karşılaşınca hayatı tamamen değişir.
Evde gördüğü bir düğün fotoğrafı Nihat'ı alt üst eder zira Ayşe'nin kocası kendisine ikizi kadar çok benzemektedir.
Bu garip ilişki Nihat'ın sıradan hayatında tahmin edemeyeceği değişiklikleri de beraberinde getirir.
Yönetmenin otoriteye riayet, hayatı küçük günahlarla geçiştirme, hakikati görmezlikten gelme durumlarıyla beslediği sıradanlık kavramı ve karakterleri üzerinden Kafkavari bir metamorfoz durumunu kadrajına alarak filmin esas adamı Nihat'ı, Ayşe'nin tıpatıp kendisine benzeyen kocası Necip ile başkalaştırması ya da aslında olduğu kişiye dönüştürmesi zekice kurgulanmış bir senaryonun meyvesi kabul etmeli ki…
Yol Kenarı
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu / Oyuncular: Tansu Biçer, Nalan Kuruçim, Taner Birsel, Ercan Kesal / Süre: 120 dakika
Zamanı ve yeri belli olmayan ama hepimizin aşina olduğu bir şeylere işaret eden, 2017 yılına ait Yol Kenarı adlı bu filmde; fırtınalı deniz ile gür ormanlar arasına sıkışıp kalmış bir kasabaya kıyamet, korkutucu işaretleriyle yaklaşmaktadır.
Manasız cinayetler, aniden çıkan yangınlar, açıkta demirlemiş gemiden ulaşan uğultular şehrin ileri gelenleri de dahil olmak üzere insanlarda marazi bir huzursuzluk hali yaratmaktadır.
Deccal'in gelişinin işaretine yorulan açıklanamayan bu ölümler ve gizemli doğa olaylarının etkisi altında olan kasabanın yerlileri yaşananlara anlam vermeye çalışırken, genç bir adamın cinnetin eşiğindeki bu kasabaya çalışmaya gelmesi durumları daha da karıştırır.
Bu kıyı kasabasının kahvesinde çalışan genç adamın sırtında gördükleri bir leke tüm kasaba halkının ayağa kalkmasına neden olur.
Adam hakkında çıkan dedikodular hızlıca yayılır ve herkes onun Mehdi olduğuna inanır.
Kerr
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu / Oyuncular: Erdem Şenocak, Jale Arıkan, Rıza Akın, Gafur Uzuner, Sinan Bengier / Süre: 101 dakika
Adını tekerrür ve tekrar kelimelerinden alan, hikayesinde sürekli tekrarlanan olayları aktaran 2021 yılına ait Kerr, adlı bu filmde; genç bir adam olan Can, babasının cenazesi için kasabaya geldiğinde kendisini beklenmedik durumların içinde bulur.
Geldiği kasabada bir cinayete tanık olan Can, kendisini umursamayıp sakince olay yerinden ayrılan katil ile ilgili bildiklerini polislere anlatır, ancak ifade vermesinin ardından polisler Can'ın kasabadan ayrılmasına izin vermeyince bu kasabada sıkışıp kalır.
Kasabada zaman geçirdikçe babasının tuhaf arkadaşlarıyla tanışmaya başlayan Can, bir gün ölen babasının terzi dükkânında katille yeniden karşılaşır.
Kapana kısılıp kaldığı kasabada olağandışı şeyler yaşanmaya başlayınca büyük bir korkuya kapılan Can, bilinmeyen bir suçla itham edildiğini öğrendiğinde artık kasabadan kaçmaya karar verir, ancak bu sırada kuduz köpekler nedeniyle ülkede sokağa çıkma yasağı ilan edilir.
Korku ve tedirginlik üreten, distopik bir atmosfer kurmaktaki başarısı, görüntü ve sanat yönetimi arasında ustaca yakaladığı uyum ve sinemasal araçları etkileyici ve özenli kullanımı nedeniyle 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda En İyi
Yönetmen Ödülü ile taçlandırılan Tayfun Pirselimoğlu bu filmi, 2014 yılında yayımlanan aynı adlı kendi kitabından sinemaya uyarlamıştır.
İdea
Geçen yıl TRT 12 Punto Senaryo Günieri'nde Ortak Yapım Ödülü kazanan, yönetmenliğini ve senaristliğini Tayfun Pirselimoğlu'nun üstlendiği İdea, bu sene 74'üncüsü düzenlenen Cannes Film Festivali'nin Cinefondation EAtelier film geliştirme programında yer aldı.
İdea; her yıl dünyanın farklı ülkelerinden yüzlerce projenin başvurduğu uluslararası film endüstrisinin geliştirme ve ortak yapım platformu olan Cinefondation EAtelier'a bu vıl seçilen 15 projeden biri oldu.
Yapımcılığını Vildan Erşen'in üstlendiği Türkiye-Fransa-Yunanistan ortak yapımı olan İdea, gece yarısı bindiği otobüste yüzünü göremediği birinin bıraktığı bir kitabı bulmasıyla hayatı anlayamadığı şekilde cehenneme dönmeye başlayan daha da garibi tuhaf bir şekilde bir başkası muamelesi görünce başkası olmak zorunda kalan Kemal'in hikayesini izleyiciyle buluşturacak.
Kronolojik olarak diğer çalışmaları
Sinema kariyerine senarist olarak başlayan Tayfun Pirselimoğlu, ilk kısa filmi Dayım ile 1999 yılında yönetmenlik koltuğuna oturdu, birkaç yıl içinde bir diğer kısa filmi Sükut Altındır'ı çekti.
- Dayım (1999, Kısa film)
- Sükût Altındır (Il Silenzio è d'Oro, 2001, Kısa film)
Ödüller
- 2000 1. Milano Sokak Film Festivali En İyi Kısa Film Ödülü (Dayım)
- 2000 7. İtalya Capalbio Film Festivali En İyi Film Ödülü (Dayım)
- 2000 12. İspanya Girona Jüri Özel Ödülü (Dayım)
- 2002 21. İstanbul Uluslararası Film Festivali Halkın Seçimi Ödülü (Hiçbiryerde)
- 2002 26. Montréal World Film Festivali Grand Prix Özel Jüri Ödülü (Hiçbiryerde)
- 2004 25. Festival International Du Cinema Mediterraneen Jeune Public Award (Hiçbiryerde)
- 2008 19. Uluslararası Ankara Film Festivali En İyi Film & En İyi Yönetmen Ödülü (Rıza)
- 2011 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali Yılın En İyi Türk Filmi & En İyi Yönetmen (Saç)
- 2011 Festróia - Tróia Uluslararası Film Festivali FIPRESCI Ödülü: En İyi Film (Saç)
- 2013 Nantes Üç Kıta Festivali Özel Jüri Ödülü (Ben O Değilim)
- 2013 Uluslararası Roma Film Festivali En İyi Senaryo Ödülü (Ben O Değilim)
- 2014 33. Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi Film & En İyi Senaryo Ödülü (Ben O Değilim)
- 2018 2. Ulusal Film Festivali En İyi Film Ödülü (Yol Kenarı)
- 2018 6. Engelsiz Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü (Yol Kenarı)
- 2018 37. Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü (Yol Kenarı)
- 2021 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali En İyi Yönetmen & Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü (Kerr)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish