Bir Rönesans İnsanı: Doğan Kuban

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu, Independent Türkçe için yazdı

İşbölümü ve uzmanlaşmanın egemen olduğu, yaşamın farklı renklerine seyirci kaldığımız bir çağda yaşıyoruz. Uzmanlaşma ve işbölümü dediğimizde düşünce tarihinde aklımıza ilk gelen filozof Platon’dur. Platon, başyapıtı olarak tanımlayabileceğimiz Devlet’inde böylesi bir ideal toplum tasarımı ortaya koymuştu.

Siyasal düşüncesini temellendirirken ruhun bölümleriyle toplumsal kesimler arasında ilişki kuran Platon’un gözünde, ruhun erdemleri olan bilgelik (sophia), cesaret (andreia) ve ölçülülük (sophrosyne) devlet düzeninde, yönetici, asker ve zanaatkâr kesiminin erdemlerine karşılık gelmekteydi.

Her toplumsal kesimin kendi erdemine uygun bir yaşam sürmesi gerektiğini düşünen Platon yapıtında işbölümü ve uzmanlaşmanın temel alındığı bir toplum düzeni ortaya koymuştu. Böylesi bir toplum düzeni haliyle uzmanlaşmış insan tipini gerektiriyordu.

Yalnız Platon’un idealize ettiği insanın anti-tezi 15. yüzyıl Avrupası’nda İtalya’da ortaya çıktı. Bu insan tipiyle Rönesans dönemini birlikte anmamız yerinde olacaktır. Evet Rönesans insanından söz ediyorum. Her şeyden önce çok yönlü olan Rönesans insanı Platon’un savunduğu insan tipinin -yukarıda da belirttiğim gibi- deyim yerindeyse değillemesidir. Rönesans insanı, 15. yüzyıl İtalya’sında bir ressam, şair, dilbilimci, filozof, müzisyen ve mimar olan Leon Battista Alberti’nin (1404–72) “insan isterse her şeyi yapabilir” düşüncesinden yola çıkılarak geliştirilmiş bir idealdir.

Bu ideale en uygun insan ise hiç kuşkusuz Leonardo Da Vinci’dir. Rönesans döneminin dâhisi olarak anılan, ressam, yontucu, mimar, tasarımcı, mucit, bilim insanı olan Leonardo da Vinci, böylesi bir insan tipinin cisimleşmiş hali olarak tanımlanabilir. Ülkemizde az sayıda olsa da Rönesans insanı olarak tanımlayabileceğimiz değerlerimizin olduğunu söyleyebilirim. Türkiye ve İstanbul'un mimari tarihi üzerine dikkat çeken pek çok çalışmaya imza atan, ülkemizin mimarlık tarihi alanının en önemli isimleri arasında yer alan, restoratör, mimar, Prof. Dr. Doğan Kuban bu değerlerimizden biriydi. Cumhuriyet döneminde yetişmiş bir Rönesans insanı olan Doğan Kuban, yaşadığı çağın ve toplumun sorunlarını göz önünde bulundurarak, çağdaşlaşma, uygarlık, Osmanlı, demokrasi, ulus, dil, toplum, üniversite, eğitim, teknoloji, kapitalizm, ahlak, kadının çağdaş konumu, spor, cehalet, bilgi toplumu, kent ve kentleşme, küreselleşme gibi insan yaşamını kuşatan çeşitli konu ve/veya alanlarda düşünce üretmiş, bilim, sanat ve felsefe gibi insanoğlunun yüksek kültür alanlarının tamamına ilgi duymuş bir entelektüelimizdi.

Öyle görünüyor ki, günümüzde Rönesans insanı olarak tanımlayabileceğimiz insan tipi yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da pek kalmadı; çünkü çağımız uzmanlar çağı. Pek çok insan belirli bir konuda uzmanlaşıp tüm yaşamını uzmanlığı etrafında biçimlendiriyor. Oysa Rönesans insanına, yani çok yönlü entelektüellere günümüzde daha da çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. İnsanlığın gittikçe karmaşık hale gelen sorunlarının üstesinden gelebilmesi uzmanlaşmış insanın yanında böylesi bir insan tipinin varlığını da gerektiriyor. İşte bir Rönesans insanı olarak ülkemizin yetişmekte olan gençlerinin önünde bir ideali temsil eden Doğan Kuban, örnek yaşamıyla, kişiliğiyle ve geride bıraktığı eserleriyle gençlerimizi aydınlatmaya devam edecektir.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU