İçişleri Bakanlığı'nın resmi Twitter hesabından, hangi yıl kaç siyasi partiye "alındı belgesi" verildiğini gösteren bir tablo paylaşıldı.
Paylaşıma göre 2020 yılı içerisinde 27, 2021'de 13 olmak üzere toplamda 40 siyasi partini faaliyette bulunmasında bir sakınca görülmedi.
2020 Yılında Bakanlığımız Genel Sekreterliğine, Siyasi Parti Kuruluşu için başvuran 2️⃣7️⃣ siyasi partiye,
— T.C. İçişleri Bakanlığı (@TC_icisleri) September 14, 2021
2021 yılı içerisinde ise şu ana kadar 1️⃣3️⃣ siyasi partiye “alındı” belgesi verildi.
Türkiye genelinde faaliyette bulunan aktif siyasi parti sayısı 1️⃣1️⃣6️⃣ pic.twitter.com/tA9CUU6y1h
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın internet sitesinde, "Faaliyette olan siyasi partilerin listesi"nde 113 siyasi parti yer alırken, İçişleri Bakanlığı aktif sayının 116'ya yükseldiği bilgisini verdi.
Bakanlığın bu paylaşımı bazı partilerin tepkisine yol açtı. Birçok parti, İçişleri Bakanlığı'na başvurup bir günde kuruluşunu tamamlarken, kimi partilere yıllardır "alındı belgesi" verilmiyor.
Yeşiller Partisi (YP) ile İnsan ve Özgürlükler Partisi (İÖP) bunlardan sadece ikisi.
Bu nedenle bakanlığı bu tutumu "çifte standart" olarak değerlendirmiyor.
21 Eylül 2020'de kuruluşunu tamamlayan Yeşiller Partisi bir yıl önce, İÖP ise 3 yılı aşkın süredir defalarca bakanlığa başvurmasına rağmen "alındı belgesi" verilmedi.
Uygulamayı eleştiren birçok isim bakanlığa "neden alındı belgesi verilmiyor" sorusunu yöneltti.
"Ne zamandan beri mahkemelerde hak arama bahane olmuş?"
Konuya ilişkin Independent Türkçe'ye değerlendirmede bulunan Yeşiller Partisi (YP) Eş Genel Başkanı Koray Doğan Urbarlı, neden "alındı belgesi" verilmediğine ilişkin bir açıklama olmadığı gibi bilinen bir nedenin de olmadığı söyledi.
Urbarlı, bakanlığa sorulduğunda "Resmi olarak CİMER üzerinden soruyoruz, bize henüz verilen bir yanıt yok" denildiğini belirtti.
Urbarlı'ya göre "alındı belgesi" verilmemesi üzerine açtıkları davanın bahane edilerek kendileri mağdur ediliyor.
Davanın bir neden olarak önlerine konulduğunu ifade eden Urbarlı, "Bakanlık burada bir noktayı unutuyor. Dava başvurumuzun 6. ayında açıldı. Bahanenin içeriğinin kötülüğü bir yana aslında bahanenin kendisi de havada. Çünkü ondan önceki 6 ay neden işinizi yapmadınız diye sorarlar. Bir dene zamandan beri mahkemelerde hak arama bir haksızlığa bahane olmuş?" dedi.
"Bakanlık bir politikanın yapılmasını yetkiyi aşarak engelleyemez"
Meselenin siyasi bir engelleme olduğunu ve bakanlığın bunu sürdürerek büyük mağduriyete yol açtığını kaydeden Urbarlı, sadece YP'ye değil, YP'nin etkileyeceği politik her alana mağduriyet yarattığını belirtti.
Yeşiller Partisi olarak başvurularından sonra 19 siyasi partinin kurulduğunu anımsatan Urbarlı, devamında şu ifadelere yer verdi:
"Bakanlık en son açıkladığı rakamlarla zaten bir tablo ortaya koyuyor. Şimdi bu tabloda Yeşiller'in yer almaması elbette bir çifte standarttır. Her partinin gelecek için ciddiyeti ya da örgütlenme potansiyeli kendisini ilgilendirir. Benim bir söz söylemem doğru olmaz. Ben Yeşiller Partisi için konuşabilirim. Burada da şunu görüyorum. Engellenen Yeşiller Partisi özelinde aslında yeşil politikalardır. Bakanlık bir politikanın yapılmasını yetki aşarak engelleyemez. Seçime girmesini engelleyemez. Bu tam olarak bir çifte standarttır."
"Bu siyasi bir darbedir"
İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı Mehmet Kamaç da başvurdukları 2018'den bu yana 45 siyasi partinin başvurusunun kabul edildiğini söyledi.
Kamaç, yasal bütün sorumluluklarını yerine getirmiş ve anayasal haklarını kullanmak isteyen vatandaşlarının hukukunun hangi gerekçeyle çiğnendiği ve İÖP'nin başvurusuna neden cevap verilmediği sorusunun muhatabının bakanlık ve bakanın kendisi olduğunu kaydetti.
İÖP ile başlayan ve YP ile devam eden siyasi parti kurdurmamanın Türkiye tarihinde bir ilk olduğuna değinen Kamaç, "Uygulama çok tehlikeli bir ilktir. Görev ve sorumlulukları anayasa ve yasalarla belirlenmiş kurumların bu çerçevenin dışına çıkmış olmasının yaratacağı büyük tehlikenin varabileceği nihai noktayı düşünmek bile istemiyorum. Bu kısaca şu anlama geliyor; iktidarın devletin büyük gücünü demokrasiye, özgürlüklere, temel insan haklarına ve daha geniş çerçevede muhalefete karşı baskılama aracına dönüştürmesi demektir. Kısacası bu siyasi bir darbedir" ifadelerini kullandı
"Bu anayasayı ortadan kaldırmaktır ve herkesi ilgilendirir"
Bir kısım başvuruları almak bazılarının alınmamasını da çifte uygulama olarak niteleyen Kamaç, meselenin durumu aşan taraflarının olduğuna dikkat çekti.
"Toplumun bir kesiminin örgütlenme özgürlüğünü elinden almak en yalın hali ile anayasayı ortadan kaldırmaktır ve bu herkesi ilgilendirir" değerlendirmesinde bulunan Kamaç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu sadece İnsan ve Özgürlük Partisi meselesi değildir. Başta CHP olmak üzere Meclis'te grubu bulunan ve bulunmayan yeni kurulmuş partiler dahil herkesin ve kesimin meselesidir. Çünkü bugün ayaklar altına alınan bütün partilerin dayanağı, toplumun tüm kesimin güvencesi olan anayasadır. Kurdurulmayan partilere yönelik uygulamanın en büyük ortağı bu meseleyi bugüne kadar hiç gündemine almayan ana muhalefet partisi CHP'dir. Anayasaya sahip çıkmayan bir ana muhalefetin bütün hak, hukuk, demokrasi ve özgürlük söylemi samimiyetsizdir."
© The Independentturkish