Konu Afganistan değil. Biz burada Rusya, Çin veya büyük bir Avrupa ülkesinden bahsetmiyoruz. Yani bir nükleer cephane üzerinde yatan bir devletten yahut çevresini ya da dünyayı etkileyen bir ekonomiden bahsetmiyoruz.
Afganistan, çoğu ülke gibi sıradan bir ülke. Dünya, rejiminin doğasını, onu yönetenlerin adını ve hükümetinin vatandaşlarıyla ilişkisini unutabilir.
Ancak onu arazinin zorluğu ve muhafızlarının inatçılığı nedeniyle hayal kırıklığına uğrayan birçok istilaya maruz bırakan belki de coğrafi konumuydu.
Bir yol ayrımında olmasına rağmen, İpek Yolu üzerindeki konumunu da bir kez daha hatırlatalım, dünya yakın ve uzak ülkeleri endişelendiren radyasyon gönderen bir reaktöre dönüşmedikçe Afganistan'ı unutabilir. Ve olan da buydu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Afganistan, Leonid Brejnev bu çetrefilli ülkeye müdahale hatasını işlediğinde dünyanın günlüklerine girdi. Dünya ekranlarındaki varlığı, ABD'nin Afganistan'ı, genişlemesi ekonomik kapasitesini aşan Sovyet imparatorluğu için ölümcül bir tuzağa dönüştürme konusundaki ilgisiyle güçlendi.
O günlerden bu yana Afganistan, kendi topraklarında dönse dahi kendisinden daha büyük bir oyunun merkezinde kaldı. 20 yıl önce, dünyanın büyük takvimine 11 Eylül tarihi girdi.
Yıl dönümlerinde anılması açısından Berlin Duvarı'nın yıkılması, Sovyetler Birliği'nin dağılması gibi dönüm noktalarına dönüşen günler listesine (elbette aralarındaki farklar korunarak) dahil oldu.
Birkaç gün sonra, bu tarih tekrar geri dönecek, ancak farklı bir Afganistan ve farklı veya neredeyse farklı bir dünyaya.
Birkaç gün içinde 11 Eylül geri döndüğünde, Kabil'de yeniden iktidara gelen güç olarak Taliban tarafından karşılanacak.
Geri dönen tarih, kayalarında bıraktığı kana ve Taliban'ın geri dönmemesini sağlayacak bir formül icat etmek için harcanan milyarlarca dolara rağmen Afganistan'da Amerikan ordusunun izini bulamayacak.
ABD'nin New York ve Washington saldırılarının ardından başlattığı cezalandırma kampanyası sayfasını çevirdiği, askeri operasyonlar yoluyla demokrasi ekme yanılsamasından vazgeçtiği aşikar.
ABD, Irak gezisinden sonra Afgan gezisini de sona erdirdi. İki geziye paralel olarak ABD, El Kaide, IŞİD ve bu yörüngede dönen örgütlerin belini kıran amansız bir askeri ve mali savaş da yürüttü.
ABD Irak'ta feci hatalar yaptı. Afganistan'da hatalar yaptı. Öte yandan, ABD'nin El Kaide'ye boyun eğdiği bir dünyayı hayal edebilir miyiz?
Hatalarına ve günahlarına rağmen ABD, muazzam kapasitesiyle terörle mücadelede önemli bir rol oynadı. ABD'yi yıpratma savaşını teröre karşı mücadeleye önceleyen Rusya veya Çin'in oynayamayacağı bir rol.
Yeni 11 Eylül'de soru ABD Afganistanı'ndan sonrasıyla ilgili hale geldi.
Bir dizi soru kendisini Afganlara, komşu ülkelere ve dünyaya dayatıyor. Kendisiyle ilgili hızlı cevaplara sahip olduğu öne sürülen sorular.
İlk soru şu: Taliban liderliği son 20 yılda öğrenmesi gereken dersleri öğrendi mi?
Henüz katılmaya hazır değilse de, uluslararası sistemle bir arada yaşamaya hazır mı?
Artık görevinin haritasında yaşayanların şartlarını iyileştirmek ve intihar saldırıları planları ve patlayıcı kemer mantığı taşıyarak haritalara sızanlara destek vermemek olduğunu düşünüyor mu?
Taliban, Afgan topraklarının diğer ülkelere yönelik herhangi bir tehdit için hareket noktası olmayacağını söylüyor. Bunun kesin cevabını tek başına deneyimler gösterecek.
Kazananlar ve kaybedenler hakkında bir sürü soru bulunuyor.
Bazılarının Pakistan'ın büyük bir zafer elde ettiği ve bu stratejik derinliği her zamankinden daha fazla güvence altına aldığına dair söyledikleri doğru mu?
Dünya, Taliban ile diyalog ve onu uluslararası toplumla dans etme konusunda eğitmek için halen Pakistan koridoruna mı ihtiyaç duyuyor?
Pakistan'ın Pakistan Talibanı'nın Afgan Talibanı'nın zaferini yanlış yorumlaması halinde endişelenmesini gerektiren bir şeyi yok mu?
Peki ya Afganistan'a milyarlarca dolar yatırım yapan ve sürekli olarak iki endişe verici saplantıyla, Pakistan ve Çin saplantılarıyla boğuşan Hindistan'a ne demeli?
Rusya'nın yeni Afgan sahnesinin en büyük kazananı olacağına inanmak da zor. Afgan sahnesinde milislerle ittifak veya etnik hassasiyetler üzerine oynamak yoluyla gerçek kartlara sahip olmanın bedelini ödemeye istekli olduğunu gösteren hiçbir şey yok.
Burada Sovyet hatıralarının Afgan meselesi üzerindeki ağırlığını unutmamalıyız. Büyük olasılıkla, yeni Afgan sahnesi, oradaki askeri üslerini güçlendirmeye başlayan Rusya'nın komşularının ve müttefiklerinin korkularını uyandıracak.
Rusya'nın Afganistan'da Şii azınlıkla ilişki, ailelerini ağırladığı bazı Taliban liderleri ve onlara sığınak sunduğu El Kaide yetkilileriyle ördüğü ilişkiler açısından İran'ınkine benzer kartları yok.
Tahran, Suriye'de savaşması için bir Afgan milis gücü kurmayı başardıysa, Afganistan'da savaşması için de bir Afgan milis gücü kurabilir. Çin, en önemli soru olmaya devam ediyor.
Pekin, ABD'nin kasvetli gidişini Amerikan şemsiyesinde çok sayıda delik olduğunun kanıtı olarak göstermeye özen gösterdi. Çin mesajı sadece Tayvan ve Hong Kong'u hedef almıyor. Çin küresel köy düzeyinde topyekûn bir saldırıya öncülük ediyor.
Afganistan'da olanlar, ona, Pakistan üzerinden ilerleyerek Afganistan'ı İpek Yolu üzerinde konumlandırma fırsatı veriyor.
Büyük soru, Çin'dir. Asya kükremesi, aslında Rusya'nın kendisine yönelik gerçek duygularının ve İran'ın uzun vadeli sevincinin tahmin edilmesi zor olan bir Çin kükremesidir.
Çin kükremesi aynı zamanda ABD'nin stratejik yanıtı ve bu yanıtta Hindistan ve Japonya'nın konumu sorusunu da gündeme getiriyor.
Afganistan topraklarının altında zengin madenlerin yattığı doğru, ancak yeni 11 Eylül'de hikaye Afganistan'dan daha büyük ve kapsamlı görünüyor
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish