Yirmi birinci yüzyılın ilk birkaç senesi, uluslararası siyasette gizli istihbaratın rolünde bir dönüşüme şahit olmuştur. Siyasi liderler ve istihbarat danışmanları arasındaki ilişki, benzeri görülmemiş bir kamuoyu denetimine girmiştir.
Hem istihbarat sürecinin doğasını hem de ulusal ve uluslararası güvenlik politikasının önemi hiç bu kadar belirgin olmamıştır. 1
Özellikle 11 Eylül 2001 saldırıları, Batılı ülkelerin kırılganlığını ve istihbaratın siyasallaşmasını ortaya koyması bakımından birer dönüm noktası teşkil etmiştir.
İstihbarat çalışmaları bu tarihlerden sonra gittikçe ivme kazanmış, analiz teknikleri üzerine yazılan eserler de çoğalmıştır.
Soğuk Savaş döneminde komünizm ve eski-SSCB ile ilgili analizler yoğunken, SSCB'nin yıkılması ve 'demir perde'nin kaldırılması akabinde çok fonksiyonluluk hâkim olmuştur.
Leiden Üniversitesi İstihbarat Çalışmaları bölümünden C. W. Hijzen'in İstihbarat Tarihi Dergisi'nde yayımlamış olduğu "Değişen dünyada istihbarat analizi, bir giriş" başlıklı makale, Paul Abels adlı Hollandalı eski istihbarat analistinin yorumlarına yer vermiştir.
1949-2002 yılları arasında faaliyet gösteren iç güvenlik teşkilatı Binnenlandse Veiligheidsdienst (BVD)2 eski personeli olan Abels, istihbarat analizinin en azından 1990'lara kadar var olmadığını, varsa bile sistematik bir şekilde yapılmadığını, yapısal bir analitik kapasitenin eksik olduğunu, bu durumun 1980'li yıllardan itibaren akademisyenlerin -çoğu Dış İlişkiler Direktörlüğü'nde (Stafafdeling Buitenlandse Politiek) olmak üzere- işe alınmasıyla yavaş yavaş değişmeye başladığını söylemiştir.
Hollanda'da Soğuk Savaş döneminde komünist ideoloji hakkında raporlar kaleme alınırken, BVD'yi 1989-1995 yılları arasında yöneten Arthur Docters van Leeuwen zamanında çok fonksiyonlu timler oluşturulmuştur.
Bu timlerle birlikte, istihbarat analisti pozisyonları da doğmuştur. Her time bir analist eklenmiştir. Bir tarihçi olan Abels, istihbarat analizi yapmanın araştırma soruları, yapılandırılmış argümanlar ve kaynak eleştirisi içeren tarihsel araştırma yapmaya oldukça benzediğini savunmuştur.
Abels ve meslektaşları bu konularda eğitim vermeye başlamışlar ve bundan 1990'ların sonunda sözde "Mata Hari Akademisi" ortaya çıkmıştır. Abels'e göre bu, istihbarat analizi eğitiminin ilk yapılandırılmış şekli olmuştur. 3
Daha sonra 11 Eylül gerçekleşmiş ve Gregory Treverton'un "Terör Çağı için İstihbarat" adlı kitabında öne sürdüğü gibi, istihbarat analizi için önemli etkilerle beraber dünya daha da radikal bir şekilde değişmiştir.
İstihbarat ve güvenlik servislerinin hedeflerinin göreceli olarak sınırlandırılmış devletler olduğu Soğuk Savaş ile karşılaştırıldığında, terörizm çağındaki hedef, Treverton'un temelde sınırsız ve bu nedenle araştırması daha zor gördüğü ulusaşırı aktörlerdir.
Devletler, istihbarat analistlerinin tüketicilere net bir hikaye anlatmasına olanak tanıyan coğrafi, hiyerarşik ve bürokratik bağlamlarla gelirken, devlet dışı aktörler birçok şekil ve boyutta gelmektedir. 4 Treverton'a göre Soğuk Savaş dönemi ile Terör Çağı dönemi şu konularda ayrışmaktadır:
İstihbarat analizi kimi akademisyenlere göre bir teori iken, istihbarat üreticileri meseleye daha ziyade istihbarat tüketicilerinin ihtiyaçlarına yanıt veren not ve raporlar şeklinde yaklaşma eğilimindedirler.
Patrick F. Walsh, istihbarat analizinin zihinsel ve metodolojik yaklaşımlarına değinmeden önce, analizin tıpkı istihbarat gibi içerik odaklı olduğunu öne sürmüştür. 6
Analiz yapmak, data toplamaktan farklı olarak, bilginin sistematik bir incelemeye tabi tutulması ve anlam kazandırılması anlamına gelmektedir.
Saf bilgi yığını toplamasında anlam kazandırmak ve sonuç çıkarmak söz konusu değil iken, analizde istihbarat ürünlerinin karar-alıcılara sunulmadan önce kıymetlendirilmesi söz konusudur.
Taktik düzeyde analiz, mevcut problemlerle uğraşırken stratejik düzeyde analiz daha uzun dönemli trendlerle ilgilenmektedir.
Analizci, şayet geleceğe dönük öngörülerde bulunmak zorunda ise, önce "yüksek" ve "düşük" tehditleri alt alta sıralamalıdır.
Bir istihbarat analizcisi, tehdit ve olasılık hesaplamalarının yanı sıra, elindeki tüm açık ve örtülü kaynak verilerinden bir yorum çıkarmalıdır.
Richard J. Heuer Jr. "İstihbarat Analizinin Psikolojisi" adlı kitabında, (CIA, 1999) yaratıcı ve açık fikirli olmaktan söz etmektedir. Düşünmeyi düşünme ("thinking about thinking") konseptini öne çıkarmaktadır.
İşte bunun içindir ki İsrail dış istihbarat örgütü MOSSAD'ın analizcileri son derece farklı ve sıradışı düşünebilen insanlar arasından seçilmekte ve Sayereth Matkal mensupları gibi elit askerlerin bu işe yatkın olmadıkları, zira onların emir almaya alışkın, hiyerarşik ve kapalı düşüncede oldukları düşünülmektedir.
İstihbarat analizcisi sıradışı bir yaratıcılığa ve kıvrak zekaya sahip olmalı, başkalarının göremediğini görmelidir. Özellikle yeni risk ve fırsatların olduğu Soğuk Savaş sonrası dünyada bu çokfonksiyonluluk elzemdir.
1. Len Scott and Peter Jackson, ‘The Study of Intelligence in Theory and Practice’, Loch K. Johnson and James Wirtz (eds.), Intelligence and National Security The Secret World of Spies An Anthology, (New York: Oxford University Press 2008), p.21
2. 2002’de Algemene Inlichtingenen Veiligheidsdienst (Genel İstihbarat ve Güvenlik Servisi) kurulmuştur.
3. C. W. Hijzen (2020) Intelligence analysis in a changing world, an introduction, Journal of Intelligence History, DOI: 10.1080/16161262.2020.1746142
4. A.g.m., ss 1-2
5. Bkz: Gregory F. Treverton, Intelligence for an Age of Terror (Cambridge: Cambridge University Press, 2009), p.2. (Tablo bu kaynaktan yararlanılarak hazırlanmıştır.)
6. Patrick F. Walsh, Intelligence and Intelligence Analysis, (Routledge: 2011)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish