Güney Afrika’da Osmanlı kültürel mirası denilince, genel itibariyle Türk kamuoyunda bir kaç yer ve şahıs ismiyle birlikte Vasco de Gama’nın Ümit Burnu’nu keşfi gibi yüzeysel bilgiler akla gelir. Halbuki Afrika kıtasının en güneyinde büyük hizmetlere imza atmış Osmanlı âlimlerinin yanında, Sultan Abdülhamid tarafından 1882 yılında inşa ettirilen bir Osmanlı camisinin varlığı görmezden gelinemeyecek bir mimariyle halen ayaktadır. Hamidiye Müslüman Topluluğu veya Mektepleri gibi Güney Afrika’da Durban, Johannesburg ve Cape Town şehirlerinde inşa edilmiş olan Nur’ul Hamidiye Camiileri, Halife Sultan Abdülhamid’in İslam dünyasındaki nüfuzunu anlamak bakımından ehemmiyetli misallerdendir. Özellikle Ümit Burnu’ndaki mezkur caminin günümüze kadar süren faaliyetleri, yerli halk içerisindeki İslami misyonu yanında, on dokuzuncu yüzyılda Osmanlı dış siyasetinin tesiri ile ilgili bize kayda değer ipuçları verir.1 Bu makale, uzun yıllar ihmal edilmiş olan Cape Town’daki Nur’ul Hamidiye Camii’nin söz konusu tarihi mirasını, Güney Afrika’daki arşiv belgeleri ışığında ortaya koymak gayesi taşımaktadır.
Ümit Burnu’nda Osmanlı mirasının oluşması
Nur’ul Hamidiye Camii’nin inşasının tarihi nedenlerine gelmeden önce, Ümit Burnu’nda Müslüman toplumun genel durumunu ve bu caminin kurulmasının nedenlerini gözden geçirmek icap eder. Güney Afrika’daki Müslüman cemaatler arasında dini anlaşmazlıkları dindirmek için 1862 yılında Ümit Burnu’na gönderilen Erzurumlu İslam alimi Müderris Seyid Ebubekir Efendi el Emcedi, Cape Town’da açtığı Osmanlı Teoloji Mektebi’nde yeni yetişen bilinçli bir neslin temellerini atmıştı. İstanbul’dan ayrılmadan evvel yanına aldığı kitapların üzerindeki Osmanlı Teoloji Okulu damgalı mühürlerin 1862 tarihi taşıması, onun 1863 yılında Ümit Burnu’na ulaşmadan önce yerli Müslümanların eğitimi için bir okulun açılması fikrine sahip olduğuna işaret eder.2
Bu teoloji okulunda okuttuğu kitapların başında İsmail Hakkı Bursevi’nin Ruh’ul Beyan eseri ile Muhammed el Halebi’nin Mülteka’l Ebhur ve İmam Azam Ebu Hanife’nin Fıkhul Ekber adlı eserlerini okuttuğu anlaşılmaktadır.3 Genel itibariyle Hanefi hukukuna dair eserlerin okutulduğu bu medrese de esasında, tüm mezheplerin kaidelerinin dikkate alınarak okutulduğu Ebubekir Efendi’nin kaleme aldığı kendi eseri Beyan’ud Din adlı kitabında görülmektedir.4 Kayıtlara göre Müftü’ül Erbaa sanıyla, yani dört mezhebin uzmanı olduğu belli olan Ebubekir Efendi’nin zamanla Ümit Burnu’ndaki itibarından çekinen yerli imamlar, onun sadece Hanefilere göre fetva verdiği için Şafi Müslümanların namazını kıldıramayacağı şeklinde hakikat dışı iftiralar dahi çıkmıştır.
Cape Town mahkeme kayıtlarında, bu imamlara Kuran ve Hadisler ışığında cevaplar vererek bir taraftan onların halk nezdinde itibarlarını yerle bir ederken, diğer taraftan bu sebeple ister istemez kendine düşman edindiği görülmektedir.5 Ebubekir Efendi’nin itibarının zedelenmesi için Hanefi olduğuna dair ortaya atılan iddianın dayanakları 1866 senesi Cape Town sömürgesi mahkeme kayıtlarına yansımıştır. İşte bu kayıtlar titizlikle incelendiğinde Ümit Burnu’nda Ebubekir Efendi’nin ne derece bir cehaletle mücadele verdiği alenen görülmektedir. Bu konunun açıklanmasındaki esas gayemiz, üzerinde Nur’ul Hamidiye Camii kitabesi olmasına rağmen Ümit Burnu’nda halk arasında neden halen bir kesimin bu camiye Hanefi Mescidi dendiğinin anlaşılması sebebiyledir.
Yani Nur’ul Hamidiye Camii, Cape Town’daki bazı Müslüman liderlerin tehdit olarak görmeye başladıkları Ebubekir Efendi ve öğrencilerini bir çeşit yaftalamak niyetiyle Hanefi Camii olarak adlandırarak ötekileştirme yoluna gitmişlerdir. Cape Townlu tarihçi merhum Ahmed Davids’i dahi bu hataya düşüren ve caminin esas isminin bir kenara bırakılarak Hanefi Camii olarak tanıtılması, mezkur caminin inşa edilme maksadına ters düşer.
Yukarıda belirtildiği üzere Hamidiye Camii ötekileştirmek niyetiyle Şafi olan birtakım yerli imamlar tarafından Hanefi adı ile yaftalamıştır ki bu mesele Ömer Lütfü’nün hatıratında belirttiği gibi Ebubekir Efendi’nin Cape Town’a gelişiyle imamet makamından rant elde eden bazı fırsatçı imamların onun itibarını zedelemek için ortaya atılan bazı karalamalardan birisiydi. Öyle ki bu imamlar daha sonra bir Şafi ile Hanefi’nin evlenemeyeceğini veya bir Hanefi’nin arkasında bir Şafi’nin namaz kılamayacağı gibi asılsız iddiaları dahi ortaya atmışlardır.
On dokuzuncu yüzyıl Cape Kolonisi’nde Hanefi - Şafi çatışmasına dönüşen ve cehaletten kaynaklanan bu meseleler ister istemez bir başka cemaatin oluşmasına zemin hazırlamıştır ki bu etken, Hamidiye Camii’nin inşası için temel sebeplerden birisini teşkil eder. Ebubekir Efendi’nin kitabı Beyan'ud Din’de, midye gibi kabuklu deniz ürünlerinin haram olduğuna dair kendi içtihattı, Şafi kesimi rahatsız eden tartışmalı fetvalardan birisi olmuştur. Fakat bu kitabın basımından çok daha önceleri, bir takım Şafi imamların mezhep çatışmalarını çıkaracak iddialarla Ebubekir Efendi’ye saldırmaları ve hatta Ebubekir Efendi’nin evliliğinin dahi gazetelere yansıması esasında menfaatleri zedelenen birtakım Şafi imamların Ebubekir Efendi’den hoşnut olmadıklarını ortaya koyar. Bu vesileyle meselenin daha iyi anlaşılması için bu konunun tarihi kökenlerine değinmekte yarar vardır.
1871 yılında müderris Ebubekir Efendi, Osmanlı Teoloji Mektebi’nde üç yüzün üzerinde öğrencisiyle tüm ülkenin en kayda değer İslami enstitüsü haline gelmişti. Eğitiminin yanında yerli dil Afrikancayı öğrenerek, o dilde fakat Arap harfleriyle halka eğitim vermekteydi. Bu dönemde Osmanlı Teoloji Mektebi ilk mezunlarını vermiş ve bu öğrencilerden bazıları genç yaşta Cape Town şehrinin tanınan imamları arasına girmişlerdi. Bunlardan birisi Güney Afrika’ya İslam’ı tanıtan, Endonezya’dan sürgün edilen İmam Tuan Guru’nun torunu Abdulrakip henüz 17 yaşında Cape Town’un üçüncü eski camisi olan Bo-Kaap semtindeki Nur’ul İslam Camii’ne imam tayin edilmişti. Yerel kaynaklara göre zeki ve bilgili bir hafız olan Abdülrakip genç yaşına rağmen halkı hutbelerde coşturarak hocası Ebubekir Efendi’den aldığı irşatla Osmanlı Hilafetinin İslam dünyasındaki tesirlerini anlatıp, yerli halka sahipsiz olmadıklarının sinyallerini veriyordu.6
Mahkeme kayıtlarındaki davalardan anlaşıldığına göre, Evvel Camii’nin imamı Ahmed Sadık ile Nur’ul İslam Camii’nin imamı Abdulrakip mezhep çatışmasına sürüklenecek bir tartışmadan dolayı aralarında oluşan husumet mahkemeye taşınmıştı.7 Mahkeme kaydına göre, bazı Cuma namazlarında 40 kişilik cami cemaati toplayamayan Ahmet Rakip, bu durumu çözmek için hocası Ebubekir Efendi’ye danışınca, hocası bu tür durumlarda Hanefi mezhebine göre namazı kıldırmasının caiz olacağını söylemişti. Bunun üzerine Cuma namazlarında Şafi mezhebine göre değil de Hanefi mezhebine göre namaz kıldırmaya başlamıştı.
Zira Şafi hukukuna göre Cuma namazlarında zorunlu olan en az 40 kişiden oluşan Müslüman cemaat, Hanefi mezhebinde böyle bir cemaati zaruri kılmaz. Güney Afrika Müslümanlarının ekserisi gibi Şafi bir İmam olan Ahmed Sadık, Cuma çıkışında iki sokak ötedeki caminin imamı Abdülrakib’e sataşarak “Şafi itikadını ve dini bize öğreten deden Tuan Guru’ya ihanet ettin, Hanefi oldun, yazıklar olsun sana” şeklinde haksız yere saldırınca, İmam Abdulrakip tarafından mahkemeye verilmişti.
Konunun uzmanı olarak otorite sayılan Ebubekir Efendi, 1873 yılının Ağustos ayında Cape Town mahkemesinde İslam’da mezhep çatışmalarının olmadığını fakat cehaletten ötürü, bazı imamların bunu bir çatışmaya döndürdüğünü ifade etmiştir. Kullandığı kaynak olan hadis kitabı Mishkat el-Masabih adlı eserden gerekli delilleri gösterince, hakim Ebubekir Efendi’nin kanıtını haklı bulup, İmam Ahmed Sadık’ın haksız yere dini zedelediğini söylediği İmam Abdulrakib’i haklı bularak davayı onun lehine sonuçlandırır.
Mahkeme kaydı her ne kadar Ebubekir Efendi ve öğrencisi lehine karar vermiş olsa da çoğunluğu Şafi olan yerli halk, Hanefiler adına ciddi karalama kampanyaları yaparak Şafi bir Müslüman erkeğin Hanefi bir bayanla evlenmesinin caiz olmadığını ortaya atmışlardır. Ahmet Davids, bu şartların Hanefi olan Müslüman kesimi toplumda bir kenara ittiğini ve o sebeple Hanefi Müslümanların toplanmak için bir cami inşa etme arayışına girdiklerini not etmiştir.8
Bu iddia sadece, cahil imamların olup olmadık tenkitlerinden uzaklaşmak isteyen Ebubekir öğrencilerinin, kendilerine yakın eğitimli insanlarla birlikte kurduğu bir camii inşa ettiği manasında doğrudur. Fakat konuyu bir mezhep çatışmasına indirgeyerek, Hanefiler için bir cami inşa edilmiştir demek tarihi hakikate uymaz. Zira bu camiyi kuran kesimin içinde, eskiden olduğu gibi halen Şafi mezhebine bağlı Müslümanlar olduğu vakidir.
Ebubekir Efendi’nin eseri olan Beyan'ud Din adlı ilmihalini inceleyenler, onun Güney Afrika’da Hanefiliği empoze etmek niyetinde olmadığını, fakat bazı sorunların çözümünde ortaya koyduğu içtihatlarının halk arasında Hanefi içtihattı şeklinde yorumlandığı yönündedir. Bu meseleyi hakkıyla araştırmayan yazarlar ne yazık ki yüzyıla aşkın bu tarihi hatayı günümüze kadar tekrar etmişlerdir.9
Ebubekir Efendi’nin Hanefi prensiplerini de doğrudan doğruya takip etmeyip fetvalarını Kuran’ın ilgili ayetlerine dayanarak ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. Buna örnek teşkil eden en önemli fetvası, kabuklu deniz ürünlerinin yenmesi hususunda hiçbir mezhebin etkisinde kalmadan yalnızca Kuran ve Hadisler çerçevesinde şahsına münhasır fetvalarıdır. Ebubekir Efendi Şafi fıkhına göre caiz olup Hanefi-Maliki ve Hanbeli fıkhına göre mekruh olan kan dolaşımı olmayan ve denizi temizleyen midye ve ıstakoz gibi ürünlerin haram olduğunu kaydetmiştir. Bu vesileyle yerli imamlar tarafından ona atfedilen “Bir Türk olarak Ebubekir Efendi Hanefi’dir” yakıştırması üstünkörü ortaya atılmış bir yaftalama olduğu gibi hakikatlere aykırı düşer.10
Ebubekir Efendi’nin diğer İslam alimlerinden farklı olarak eseri Beyan'ud Din’de zaman zaman İncil ve Tevrat’ı da değerlendirmeye alarak daha geniş bir çerçeveden İslami meseleleri değerlendirdiğine şahit oluyoruz.11 Bu onun ifadelerinde bir mezhebe bağlı kaldığına değil bilakis esasında Hz Adem’den bu yana İslam’ın varlığını kanıtlayan bulguları akılcı ve mistik yönden değerlendirdiğine delalet eder.
Nur’ul Hamidiye Camii’nin inşası
1880 yılının 29 Haziran akşamı Seyyid Ebubekir Efendi el Emcedi’nin Cape Town’da Bree Sokağındaki evinde vefatıyla, geride bıraktığı çocukları ve öğrencileri derin bir üzüntüye gark olmuşlardı. Her biri birer tanınmış imam olan öğrencilerinden bazıları yerli gazetelere yazdıkları duygusal şiirlerle onun ölümüyle yeri doldurulamayacak olan büyük bir boşluğun tesirlerini uzun zaman hissedeceklerini kaydetmişlerdi.
Cape Times gazetesi ise “Hakikatleri söylemek uğruna itibarını ve popülerliğini dahi gözden çıkaran bilge adam bu dünyadan göçtü” şeklinde not etmiştir. İşte bu hazin ölümün tesiriyle bir araya gelen Ebubekir Efendi’nin iki büyük oğlu Ahmet Ataullah ve Hişam Nimetullah Efendiler ile öğrencilerinden Abdul Rakip ve Muhammed Dollie gibi şahsiyetler kendi cemaatlerinin toplandığı bir ibadethanenin gerekliliğini mevzubahis etmişlerdi.
Hindistan Müslümanlarından olan bazı öğrencileri Bo-Kaap semtinde bir Osmanlı Kriket Kulübü kurmayı planlarken bazıları ise cami inşasına öncelik verilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Diğer yandan Ebubekir Efendinin öğrencileri tarafından kendi cemaatlerinde vakıf oluşturduklarına dair gazete haberi onun henüz yaşarken etrafında kayda değer bir çevrenin oluştuğunu ortaya koyar
Aralarında yaptıkları istişarelerde konunun ehemmiyetinin Osmanlı Hilafet makamına arz edilmesi, özellikle Türkçe lisanına da hakim olan Ahmet Ataullah Beyin aracılığıyla uygun bir dille anlatılması düşünülmüştü. Fakat Malayi Müslüman cemaatinde sevilip sayılan bir şahsiyet olması ve yaş olarak da daha olgun olmasına binaen yardım talebi için arzuhalin Hacı Muhammed Dollie tarafından İstanbul’a bildirilmesi uygun görülmüştü. Daha sonraki yazışmalarda ise Muhammed Dollie Effendi Bâb-ı Âlî’ye gönderdiği mektupları Osmanlı ve İngilizce olarak iki lisanda Sultan Abdülhamid’e sunmuştur.
Maruz çakerleri Ümid Burnu ahalisinden olup 25 sene kadar bir müddet oralarda alem-i İslamiyet’e hizmet-i medide ve meşkure (uzun ve beğenilen hizmet) ibraz ederek Nuru’l Hamidiye namıyla bir aded cami-i şerif bina eylemiş ve 3 seneden beri Londra’da ihtiyar-ı ikamet ederek hilafet-i mukaddise-yi İslamiyye ve hükümet-i Seniyye-i Osmaniye menafiine hizmet-i sadıkanede bulunarak … makam-ı mukaddiseyi hilafet-i azimiye ve hükümet-i ebed-i müddet-i Osmânîyyelerine rabt-ı kalbe bedel nakdiyye-i himmet eylemekteyim.
Mohammed Dollie Efendi
Böylelikle 1881 yılında caminin yerinin Dorp ve Long sokaklarının köşesinde bir Hanefi Müslüman’ın kendi mülkünü vakıf olarak bağışlamasıyla kararlaştırılmış oluyordu.12 Durumun Osmanlı Hilafet makamına arz edilmesi ile Sultan Abdülhamid tarafından hoş karşılanan cami projesi için şahsi hesabından maliye nezaretine aktarılan paranın tahsili söz konusu olmuştu. Serveti Fünün gazetesinde heyecanla anlatılan Ümit Burnu’ndaki caminin ismi Halife Sultan Abdülhamid’e olan sadakat vesilesiyle Nur’ul Hamidiye Mescidi ismi verilmesine karar verilmişti.
Hamidiye Camii’nin ilk imamı olarak inşa edilen camiin yerini bağışlayan Rebecca Hanım’ın oğlu İmam Ahmed Sadık idi.13 Caminin bu şekilde inşasına başlanmış olup üzerindeki kitabeye göre 1884 yılında tamamen tamamlanabilmiştir.14 1903 yılına kadar imamlığı elinde bulunduran İmam Ahmed Sadık’ın vefatıyla İsmail Manie tarafından 1918 yılına kadar Nur’ul Hamidiye Camii’nde imamlık vazifesi Dollie ailesine geçmiştir. Şahaeddin Dollie’den sonra yeğeni Armien Dollie tarafından imamlık vazifesi yerine getirilen Nur’ul Hamidiye Camii, Apartheid döneminde Müslümanların örgütlenip Güney Afrika’daki ırkçılığa karşı da mücadele ettikleri bir toplanma yeri olmuştu. 1974 ile 1977 yılları arasında Ferid Mani tarafından ifa edilen cemaat liderliği 1977’den 1990’ların başına kadar Hafız Sali David tarafından idare edilmişti.15
Nur’ul Hamidiye Cami’nin günümüzdeki faaliyetleri
Sultan ikinci Abdülhamid’in Güney Afrika’daki Müslümanlara olan maddi manevi destekleri sebebiyle, yerli halkın muhabbet beslediği Halife Sultan Abdülhamid’in hatırasını yaşatmak için inşa ettikleri ibadethanelerine Nur’ul Hamidiye Camii adını vermişlerdi. Buna kayıtsız kalmayan Sultan Abdülhamid, Hamidiye Camii’ne bazı din kitapları ve Kuran’ı Kerim göndermiştir. Bununla birlikte Ebubekir Efendizade, Müderris Hişam Nimetullah Efendi tarafından Arapça harflerle Afrikaans dilinde yazılan Sırajul İdah adlı din kitabının İstanbul’da basılarak Güney Afrika’ya eğitim öğretim gayesiyle gönderilmişti.
Halen zaman zaman Türk tarihçi ya da devlet ileri gelenlerinin ziyaret ettiği Nur’ul Hamidiye Camii, 2016 yılında içerisine tarafımızdan yaptırılan bir camekân dolapta sergilenen tarihi belgelerle Güney Afrika Müslümanları ile Osmanlı Hilafetinin tarihi ilişkileri İngilizceye çevrilerek halka sunulmuştur. Caminin etkinlikleri arasında günde beş vakit namaz hizmetinin haricinde eski bir gelenek olan ilkokul talebelerine Arapça ve Kuran dili eğitimi vermektedir.
Nur’ul Hamidiye Camii Vakfı Başkanı Abddurrauf Box ve idari müdürü İmtiaaz Hashim, bu caminin esas itibariyle bir Osmanlı mabedi olduğu ve o vesileyle Türk camisi kimliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin Ümit Burnu’nda bir mülkü olarak kaydedilmesini ifade etmektedirler. 2015 yılında Türk Hükümetinin talimatıyla bakımdan geçirdiği camiin tarihi bir Osmanlı değeri olarak Türkiye Devleti tarafından korunması elzemdir.
Sonuç olarak;
Osmanlı Devleti zamanında Trabluslam’da, Mitroviçe'de Sakız'da, Nif kazasında, Kerbela'da, Sünne'de veya Selanik'de inşa edilmiş olan Hamidiye Camiilerinden farklı olarak Osmanlı coğrafyasından çok uzaklarda inşa edilmiş olan Ümit Burnu’ndaki Nur’ul Hamidiye Camii, Cape Town Müslümanlarının Sultan Abdülhamid’e olan muhabbetlerinin bir tezahürü olarak onun ismiyle adlandırılmıştır.
Bu vesileyle tarihi bağlamda değerlendirildiğinde Ümit Burnu’nda uzun yıllara dayanan Osmanlı-Güney Afrika ilişkilerinin bir neticesi olarak inşa edilen Nur’ul Hamidiye Camii, Paarl Nur’ul Osmaniye Camii ve Osmanlı Kriket Kulübü, ayakta duran en somut Osmanlı kültürel değerlerinin başında gelirler. Güney Afrika’da tam manasıyla bir Osmanlı Camii olarak inşa edilen Nur’ul Hamidiye Camii’nin Cape Town şehrinin en merkezi yerinde bulunması ve karşısında bulunan Güney Afrika’nın ikinci eski camisi Palm Tree Camii, meşhur Long sokağına özellikle Cuma günleri hayat vermeye devam ediyor. Minaresindeki ay yıldız sembolü ve kitabesiyle tarihi geçmişinin izlerini günümüze taşıyan Nur’ul Hamidiye Camii, varlığıyla ve faaliyetleriyle Halife Sultan Abdulhamid’in ismini Ümit Burnu’nda yaşatmaktadır.
Notlar ve kaynaklar:
1 Hamidiye Cami resmi sayfası, http://www.muslim.co.za/masjids/noor_el_hamedia
2 Cape Town Milli Arşivi, GH 1/291, (1862) The memorial requested a religious guide to be sent to the Cape from overseas, s. 117
3 Efendi Ömer Lütfi, 1876, Ümit Burnu Seyahatnamesi, (Çev. Hüseyin Yorulmaz) s. 45, İstanbul.
4 A Effendi, The religious duties of Islam as taught and explained, A translation from the original Arabic and Afrikaans by Mia Brandel-Syrier, 2 (Leiden 1960).
5 Standart and Mail, Achmat Sadık versus Abdol Rakiep Case, 26 August 1873
6 Tayob Abdulkader, 2000, Islam in South Africa, s. 45, Florida University Press.
7 Sayın Uçar kitabında Evvel Camii diye resimle tanıttığı camii esasında Cape Town’daki Nur’ul Hamidiye camiidir. Bkz. Uçar Ahmet, 2008, Güney Afrikada Osmanlılar, s. 609, İkinci Baskı. Çamlıca Yayınları, İstanbul.
8 Davids, 1980, The Mosques of Bokaap, s. 55, Cape Town.
9 Sayın Uçar da Ahmed Davids’in hatasını tekrar ederek Nur’ul Hamidiye camiini Hanefi camii diye kaydetmiştir. Bkz. Uçar Ahmet, 2008, Güney Afrikada Osmanlılar, s. 96, İkinci Baskı. Çamlıca Yayınları, İstanbul.
10 The Standard and Mail, Achmat Sadık versus Abdol Rakip, 26 Auguet 1873
11 The Natal Witness, 14 Agustos, 1877 Sali Haci Muhammed Dollie
12 Cape Town Arşivi, Deed of Hanafe Mosque No, 258, Şubat 11/ 1881, Deed Office Cape Town.
13 Cape Town Arşivi, Mooc, 1870, Will of Rebecca of Cape Town.
14 Davids Achmat, 1980, The Mosques of Bokaap, s. 175. Cape Town
15 Cape Town Milli Arşivi 3/CT 4/2/1/3/1672 B3013 : 3/CT 4/2/1/3/2608 B1459 Noor-el-Hamedia Mosque, Corner of 1953
16 Turkish agency completes three projects in Cape Town, 31 October 2015 http://www.worldbulletin.net/news/165860/turkish-agency-completes-three-projects-in-cape-town
© The Independentturkish